Taklit antik sikkeleriyle Metropolitan Müzesi’ne girdi

Güncelleme Tarihi:

Taklit antik sikkeleriyle Metropolitan Müzesi’ne girdi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 18, 2006 00:00

30 yıl önce definecilik yaparken yakalanıp hapse girdi, tövbe edip yasal replika üretimine yöneldi. 53 yaşındaki ilkokul mezunu İbrahim Süner bugün antik eser dünyasında replikanın profesörü olarak anılıyor. Deneme yanılma yöntemiyle mükemmelleştirdiği antik sikke taklitlerine Metropolitan Müzesi’nin hediyelik eşya mağazasında, Avrupa’dan Japonya’ya nümizmatikçi vitrinlerinde rastlamak mümkün.

En büyük sorunu replikalarının gerçekmiş gibi pazarlanması. "Kalemlik olarak yaptığım el kalıbımı geçen yıl Münih’in ünlü galerisi Gorny&Mosch’ta gördüm. Altında 2. yüzyıl Roma imparator eli yazıyordu" diyor. Süner, tarihi eser koleksiyonerlerine sesleniyor: "İstediğiniz eserin replikasını yapayım, tarihi eser yağmacılarına, müze soyguncularına fırsat vermeyin. Anadolu’nun eserleri bu topraklarda kalsın."

İbrahim Süner’in evi ve atölyesi, Antakya’nın güneyinde, Harbiye’ye birkaç kilometre uzaklıktaki bir portakal bahçesinin ortasında. Evinin alt katını laboratuvara dönüştürmüş. Asit banyoları, fırınlar, freze ve presler arasında yıllardır antik dünyanın sırlarını çözüyor: Lidya sikkesi nasıl bu kadar gevrek, Hitit objelerinde hangi boya kullanılmış, mercimek kadar cam boncuğa Finikeliler nasıl desen işlemiş? Önce doğru soruyu soruyor, sonra Ortaçağ simyacısı gibi çalışıp cevabını buluyor.

Süner ilkokul mezunu. 1978’de yaptığı ilk replika, Bizans işi toprak kandilden bu yana okuma-araştırma, deneme-yanılmayla kimyacı kadar elementleri, metalurji mühendisi kadar metalleri, tarihçi kadar Anadolu’nun geçmişini öğrenmiş. Evi, her ülkeden akademisyen, koleksiyoner ve sanatçıların uğrak yeri. 1997’de atölyesine uğradığımızda, 15 günlüğüne misafirliğe gelen bir Alman akademisyen, tulumunu çekmiş, çalışıyordu. Geçen hafta kapısını çaldığımızda ise Ürdün’den misafirleri vardı.

1990’ların başında gazeteci Leyla Umar’ın izini bulup atölyesine gelmesi, Süner’in kaderini değiştiren en önemli olay: "Amerika’dan birçok akademisyen, tarihçi, sanatçıyı Hatay’a getirdi, tanıştırdı. Sayesinde Metropolitan’da ürünlerimi satma teklifi aldım." Çeşitli ülkelerden yerleşme, mağaza açma teklifi gelse de, Hatay’dan ayrılmadı. "Çünkü, taş yerinde ağırdır. Taşınmak, işi büyütüp enflasyon yaratmak istemiyorum."

"Sikke profesörü" sıfatını kazanana kadar başına gelmedik iş kalmadı: "Asitlerle, cıvayla çalıştım. Zehirli duman soludum. Sağlığım bozuldu, safrakesemi kaybettim." Daha vahimi, sayısız gözaltı, soruşturma, dava atlattı. Müze onaylı replikalarını yurtdışına çıkışta müşterisinin bavulunda gören yetkililer, gerçek tarihi eser sanıp polisle dayandı kapısına. Dava açıldı. "Polis ve hapishane görmemek için gençliğimde defineciliğe tövbe edip replika üretmeye başlamıştım. Yıllarca yaptığım işi anlatamadım. Aklandığım davaların sayısı 10’u buldu. Nihayet bürokratlar, mali polis, mahkemeler beni tanıdı. Yasal sınırlarda çalıştığımı öğrendi. Artık valimiz, belediye başkanımız Hatay’ı tanıttığım için teşekkür ediyor."

GEVREKLİĞİ BULMAK 10 YILINI ALDI

Süner’i tarihi eserlerle tanıştıran, bir okul gezisi. Gezi sırasında girdiği Roma su tünelinde bulduğu sikkeler bir tutkunun ilk kıvılcımı oldu: "Dedem müzeye verdi, ödülüyle inek aldık. Tarihi eserlere merak sardım." Bölgedeki definecilere katılıp sayısız gözaltı ve bir hapis tecrübesinden sonra tövbe edip kaynakçılığı meslek seçti. İskenderun Demir Çelik, Kerkük-Ceyhan hattında çalıştı. Biriktirdikleriyle Harbiye’de tekstil atölyesi açtı. Bir yandan replika deneylerine başladı.

Almanya, Fransa, İngiltere başta olmak üzere Avrupa’nın tüm önemli müzelerini gezdi. Katalog topladı, kalıp yaptı, koleksiyoncuların peşinde koştuğu, 500 bin dolarlık sikkelerin imitasyonunu üretti. Önceleri, orijinalleri kadar gevrek olmadı yaptıkları. Toprağa gömdü, asitle yıkadı, dondurucuda bekletti. 10 yılda kendi kendine yaptığı sayısız deneyden sonra "evreka!" MÖ 7’nci yüzyılda parayı icat eden Lidyalılar’dan Bizans ve Osmanlı’ya onlarca uygarlığın nadide sikkelerden geniş bir imitasyon koleksiyonu oluşturdu.

Bugün kalıpları 1000’i aşmış durumda. Talep geldiğinde, binlerce dolarlık sikkelerin replikalarını, altın ya da gümüşten basıp, hammadde maliyetinin iki katını talep ediyor.

ANTİK MOZAİKLER ÜZERİNDE ÇALIŞIYOR

1997’de karşılaştığımızda, sikkede profesörlüğünü ilan etmiş, çok rağbet gören metal Roma heykelciklerine yönelmişti. "En büyük dileğim büst dökebilecek büyüklükte fırın almak, sonra cama başlayacağım" diyordu. Aradan geçen zamanda kendi imkanlarıyla iki fırın yapmış. Antikçağ’da üç kat kil fırınlarda dökülen objeleri artık rahatlıkla hazırlıyor. 20 civarında model yapmış. "Ziyarete gelen güzel sanatlar fakültesi öğrenci ve hocalarından büst yapımında yardım almak istedim. Beklediğim sonuca ulaşamadım. Bir Fransız heykeltraş ders verdi. Büstleri de kendim hazırlıyorum. Hayalim, bir gün izin alıp Hatay Müzesi’ndeki imparator büstünün replikasını yapmak."

1998’de cam konusuna yönelmiş. Soda şişelerini eritip, sikke kalıplarına dökmüş. Kanada’dan siparişle 10 bin giysi düğmesi ürettiğini anlatıyor. Sonra gözyaşı şişeleri, Finike tarzı renkli kaseler yapmış.

Bugünlerde antik mozaikler üzerine çalışıyor. Boş zamanlarında Asi Irmağı ve deniz kıyısından renkli taş toplayıp, özel testerelerle taş kesmeyi öğreniyor.

Süner, müzelerdeki takliti gerçeğiyle değiştirme skandallarından en fazla rahatsız olanlardan. Kötü niyetli kişilerin, replikacılığın yıllar sonra kazandığı güveni, yasal statüyü zedelemesinden korkuyor: "Güvenmediğime mal satmam, yurtdışına çıkacaksa ürünün taklit olduğuna dair müzeden belge alırım. Faturamda belirtirim. Yine de bazen özgün çalışmalarım, yurtdışında bazı koleksiyonlara tarihi eser gibi giriyor. Bu tür olaylar, müze skandalları, replikanın prestijini sarsıyor. Tüm koleksiyonerlere sesleniyorum: İstediğiniz eserin replikasını yaparım. Yeter ki müze yağmacılarına fırsat vermeyin. Zenginliğimiz yurdumuzda kalsın."

YEĞENİ SİKKE, KARDEŞİ METAL OBJE KIZ KARDEŞİ TOPRAK ESER UZMANI

Süner, 1978’den bu yana her deneyini not alıyor. İş notları 600 sayfayı aşmış. Vefalı çırak bulamamaktan şikayetçi. "Birkaç kişiyi çalıştırdım, daha işi öğrenmeden dükkan açmaya, müşterilerimi ayartmaya kalktılar. Artık kimseye güvenmiyorum" diyor. Ailesini seferber etmiş. Yeğeni Leyla (18), sikke konusunda uzman. Kardeşi Aziz (35), metal objelerle ilgileniyor. Toprak eserler, kız kardeşi Aliye’den (30) soruluyor. Süner, üniversitede takı tasarımı bölümü öğrenimini sürdüren oğlu Yusuf’u (20) diploma sonrası İtalya’ya gönderecek. Yusuf, iki dil öğrenip bayrağı devralacak. İbrahim Süner, bugüne kadar ürettiği her replikanın fotoğrafını, dökümlerin kalıbını saklamış. Hayali, Harbiye’de bir replika müzesi kurmak. Müzede yapım teknikleri de uygulamalı gösterilecek. Kurslar, seminerler düzenlenecek.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!