Stand-up performansı olan sinema tutkunu bir soytarıyım

Güncelleme Tarihi:

Stand-up performansı olan sinema tutkunu bir soytarıyım
Oluşturulma Tarihi: Haziran 20, 2004 00:59

Son günlerin yükselen değeri o. Stand-up şovları, Neredesin Firuze filmindeki şarkıları, Avrupa Yakası dizisindeki performansı ve en son Vestel reklamındaki rolüyle çok konuşulan isim. Hatta çoğu kişiye göre Cem Yılmaz’dan sonra artık yeni yıldız.

Ama ne hikmetse hakkında bu kadar konuşulduğu bir dönemde ortadan kayboldu. Öğrendik ki, teknesine atlayıp Bozcaada’ya kaçmış, kimseyle de görüşmüyormuş. Kaçan tavşanları yakalamayı görev bildiğimiz için bir gece yarısı üçte Bozcaada’ya doğru yola çıktık. Sabah 10.30’da limana demirlemiş teknesi Küçük Orfoz’daydık. Önce denizdeki

yalnız adam Ata Demirer’in kendi elleriyle hazırladığı kahvaltıya ortak olduk. Sonra röportaja başladık. Cem Yılmaz’ın ‘Vestel reklamını benim filmim Gora’dan çalmış’ diyerek attığı laflardan, mizah anlayışına kadar her şeyi konuştuk. Olay teknede geçtiği için, kendini zaman zaman Kayahan zannetti. ‘Kızıl siyah lapinler, orfozdur bu dediğin’ diye şarkılar söyledi. Zaman zaman ciddileşip ‘Kendi türümde rakibim yok. Artık bu özerkliğimin tadına varmak istiyorum’ diye konuştu. Ne dediyse dinledik. Çünkü şu sıralar konuşma sırası Ata Demirer’de.

Vestel reklamlarında oynadıktan sonra hiç röportaj vermediniz? Marka konuşma yasağı mı koydu?

- Hayır öyle bir durum yok. Markaya zarar vermedikten sonra oyunculuğumla ilgili her yerde her şekilde konuşabilirim. Reklamın yayın tarihi 20 Mayıs falandı. Bir hafta sonra tatile çıktım. Aslında konuşulacak pek bir şey de yok. Aynası iştir kişinin. Reklam kendinden yeteri kadar konuşturdu.

Veysel olmayı neden kabul ettiniz?

- Ben profesyonelim. İstediğim reklamda oynarım. Sinan Çetin’in çekmesi çok önemliydi. Çünkü o komediyi bilen biri. Kendi yorumunu katıyor, doğaçlamaya izin veriyor. Ben Kekstra reklamlarında onu yaşayamamıştım. Bana ait olmayan bir senaryoyu oynamak zorunda kaldım ve başarısız oldum. Vestel’in senaryosu bana ait değil ama birtakım doğaçlama esprilerimi montajla senaryoya dahil etmişler. Böyle olacağını da tahmin ediyordum.

Bu reklam içinize sindi mi?

- İlk bölüm bir girizgahtı. Hikaye yeni başlıyordu. Orada komiği aramamak lazım. Bulamazsın zaten. Çünkü orada bir adam 2004 yılından 2054 yılına zamanda yolculuk yapıyor, uzayda yolculuk değil. Bu noktanın üzerine özellikle basıyorum. Büyük harfle yazın lütfen. ZAMANDA YOLCULUK, UZAYDA DEĞİL. İkinci reklamda komik başladı. ‘Gol mü oldu’ falan esprileri var. Onlar hep doğaçlama. Sanırım üçüncü filmden sonra yırtılacak daha da ileriye gidecek.

Sizce başarılı oldunuz mu?

- Bu işi yazıp çizip reklamı eleştirenler halktan farklı bir noktada olaya bakıyorlar. Burada hedef kitle onlar değil hedef kitle halk. Ben Avrupa Yakası’nda 20 bölüm Volkan oldum. Veysel çıkalı kısa bir süre olmasına rağmen sokaktaki insan bana Veysel diye sesleniyor. Olay budur zaten. Demek ki tutmuş.

POLEMİK TARAKLARINDAHİÇ BEZİM YOK

Cem Yılmaz reklam filmi için Gora’nın taklidi olmuş dedi. Neden?

- Valla Sibel Hanım ben o haberleri duydum. (Kenan Evren sesiyle devam ediyor) Bundan da hicap duydum. Açıkçası şaşırdım. Uzayda geçmiyor ki, Gora ile ilgisi olsun. Gora’da hikayenin unsurları uzay ve dünya. Bunun da yüz milyon tane örneği var zaten. Turist Ömer’ler, Dünyayı Kurtaran Adam’lar. 30 yıldır bütün mizah dergilerinde Türkler uzayda çizilir. Ama nedir? Gora’da Cem kendi yorumunu katacak. Çok da güzel komik bir şey olacak. Bu reklam filminin fikri, Marka Ajans’ın fikir zikir sahibi patronu Hulusi Derici’ye ait. Kaldı ki, biz bir Çelik de yaratmaya çalışmıyoruz. Aşağı attığımız adam ciddi bir casus. Şirin bir tarafı yok, pis bakıyor, direkt bir robot. Esas komik olan taksici Veysel. Ben o karakteri Avrupa yakasına yapmıştım. İsmi Ayhan’dı. O benim çocuğum gibiydi, istediler verdim. Polemik yaratılmak isteniyor. O taraklarda hiç bezim yok.

Cem Yılmaz meşhur olduğunda siz ne yapıyordunuz?

- Ben ondan dört yıl geride, 98 Şubat’ta başladım. Ben başladığımda Cem açık havalarda oynayan profesyonel bir adamdı. Biletleri acayip pahalıya satılıyordu. O bir stardı ve biz çok zor olan bir şey yaptık. İğneyle kuyu kazarak, farklı mizah anlayışımızın olduğunu anlatmaya çalışarak bugünlere geldik. Yavaş ilerledik. Benim çıkmaya çalıştığım dönemlerde çok fazla stand-up denemesi oldu. Zamanla farklı yönlerinizi keşfediyorsunuz. Mesela ben karakter komedisinde bayağı başarılı bir adammışım. Neredesin Firuze’de bir Hamit Hayram yaptım, çok beğenildi. Volkan da, Veysel de öyle. Buna devam etmek istiyorum. Farklı farklı filmlerde farklı farklı karakterler oynamak, yaratmak istiyorum. Çünkü iki üç aylığına başka bir insan olmak çok zevkli bir şey. Şizofrenik bir tadı var. Kendinden uzaklaşmak çok eğlenceli. Ciddi bir terapi. Ben kendimi stand-up komedyeni olarak görmüyorum zaten. Ben stand-up performansı da olan sinema tutkunu bir soytarıyım.

‘Cem Yılmaz böyle oltalara gelmezdi. Neden Veysel Gora’ya benziyor diye laflar etti ki?’ diye üç beş kişiye sordum, şöyle cevaplar aldım: Biri ‘Cem Yılmaz, Ata Demirer’i rakip olarak görmeye başladı’ dedi, öteki ‘Çünkü dergiler Cem Yılmaz out, Ata Demirer in diye haberler yapıyor’ dedi, beriki ‘Adam kendine farklı farklı tipler bulup kendini yeniliyor, oysa ki Cem Yılmaz hep aynı’ dedi.

- Yok ya, var mı o dergilerden sizde.

Var gönderirim. Kısaca yeni yükselen değerimiz Ata Demirer olduğu için Cem Yılmaz’ın paniğe kapıldığını düşünenler var.

- Cem benim için iyi bir örnek. Mizahı iyi biliyor. Karikatür mizahında çok başarılı. Ben sahnedeki rahatlığını örnek alıyorum. Onun rahatlığını kibarlıkla birleştirerek uyguluyorum. Ama oyuncu olarak Cem’in beni heyecanlandırdığını söyleyemem. Ben başka damarlara ulaşmaya çalışıyorum. Bu damarı Peter Selers’da, Münir Özkul’da, Haluk Bilginer’de, Şener Şen’de, Uğur Yücel’de görebilirsin. Ben karakter oyuncusu olmak istiyorum. Beni sürekli yönetmenler arasın istiyorum. Popüler stand-up’la çok fazla işim yok.

BÜLENT ERSOY YAP DENİNCEYAPMAM DİYEMİYORSUN Kİ

Peki bugün geldiğiniz noktadan memnun musunuz? Kendinizi anlatmayı başardınız mı?

- Anlattığıma inanıyorum. Daha da iyi anlatacağım. Çünkü televizyon acayip tuzak bir alet. Hülya Avşar sana canlı yayında ‘Hadi bize bir Bülent Ersoy yap’ deyince ‘Hayır’ diyemiyorsun. Ayıptır, denmez. O bir şov programı. Başka bir programa gidiyorum. Bu sefer oradaki Fatih Terim istiyor. Bunlar benim renklerim, süslerim. Ben bunları yapabilirim ama benim asıl işim bu değil. Benim 110 dakikalık oyunumda bunlar 12 dakika tutuyor. Geri kalan 90 dakika ben başka şeyler anlatıyorum. Ve beni o 90 dakika var ediyor. Bu sene bir tek Okan’a ve Beyaz’a gittim. İkisine de abi ne olur taklit olayına girmeyelim dedim. Girmediler ve çok eğlendik.

Ata Demirer, popüler kültür çocuğu Volkan’a ne kadar benziyor?

- Benim yaşam sitilim Volkan’a benzemiyor. Ama Volkan kadınları seven açgözlü bir adam. Kadınlara ve yiyeceklere olan düşkünlüğü bana benziyor. Onun için bir kadınla birlikte olmak sütlaç yemek gibi bir şey. İştahlı tarafımız benziyor. Ben güzellik estetik severim. Bu yemek içmek konularında da kendini gösterir. Bu götü göbeği nasıl yaptığımız malum. En büyük zevkim akşamları burada balık yapmak. Çiroz, ahtapot.

RAKI BALIK ÜZERİNE28 BİRA İÇTİĞİM DOĞRU

Yazın 10 kilo vereceğim demiştiniz. Ne durumdasınız?

- Biraz verdik. Sonbaharda diyetisyene gideceğim. Karakterlere zarar vermeyecek bir oranda zayıflayacağım. Mesela Volkan’a şimdi 20 kilo verdirilmez. Bütün şirinliği kaybolur.

Şişman olmak sizin için bir avantaj mı?

- Benim yaptığım tiplemeler için avantaj. Onlar bu kiloyla ortaya çıktılar. Bu fizikle jön çıkaramam. Zayıflarsam da ona göre şeyler yaparım. Ama komedyen dediğinde kilo iyi durur. Sopa gibi bir adam çok komik olamaz.

Rakı-balık üzerine 28 bira içtiğiniz doğru mu?

- Doğrudur efendim. Alkole karşı bir hassasiyetimiz mevcut. Seviyorum. İçkiyi müzikle birlikte içerim. Mesala caz dinlerken bana Jack getirin bir şişe içerim. Meyhanedeyken, sohbet iyiyse içtiğim rakının haddi hesabı olmaz. Güzel adamım işte. Takılıyorum kafama göre!

Sahnede olmak o kadar muhteşem bir duygu ki; gösteri sırasında yeni bir espri bulursan ve seyirci de o espriyi onaylarsa, onu seyirciyle birlikte köpürtmek bir kadınla sevişmek gibi...

Yeni nesle hizmet olsun diye sırf, Türk sanat müziği eserlerinden oluşan bir albüm yapacağım. Meyhane muhabbeti sırasında kaydedilecek. Kadeh sesleriyle, hatalarıyla...

Börek yapar gibi çocuk yapılmaz

İkili ilişkilerde girişken misiniz?

- Gireriz. Bak mesela sana çalışayım şimdi. Masal kızlarına benziyorsun Sibel. Ne güzel çillerin var.

Teşekkürler de ‘İki yıllık uzun bir ilişkim var’ diyorsunuz. Biz niye hiç görmedik?

- Ne gerek var? Hoş bir şey değil. Özel hayatım bana kalsın. Şu an İstanbul’da. Ama bütün Adalılar biliyor onu.

Çocuk istiyor musunuz, diye sorulduğunda, ‘Şimdi doğurmayacağım’ demişsiniz.

- Ne? Kafa yapmışımdır. Evet efendim doğurmayacağım basenlerim zaten geniş daha fazla çatlamasını istemiyorum. Sonra git İngiltere’ye onları toplat falan uğraşamam.

Dalga geçmeyin lütfen. Çocuğunuza karşı duyduğunuz sorumluluk duygusundan ötürü böyle dediğinizi biliyorumÖ Bu konuyu bu kadar ciddiye almanızın nedeni nedir?

- Bu benim yaşadıklarımla ilgili bir şey. Ben sorunlu bir ailede büyüdüm. Annem babam ayrı benim. Zamansız evliliklerin nelere yol açtığını yakından gördüm. Çocuk sahibi olmak çok ciddi bir karar. Börek yapmaya karar verir gibi çocuk yapılmaz.

SOKAKTAN ESPRİ BULAMIYORUM BENİ GÖRÜNCE ARTIK KAÇIYORLAR

Bu güne kadar 774 kere oyun oynadım. Bu sene ayda 20 gün oynadım. Her oyuna bin kişi geldi. Oyunda ufak değişiklikler yapıp, yenilemeye çalışıyorum. Teknede televizyon var. Akşamları televizyonu açıp, espri arıyorum. Çünkü eskisi gibi sokaktaki insandan espri bulmam çok zorlaştı, artık beni görünce herkes kaçıyor. Akya sürüsüne köpekbalığı dalmış gibi oluyor. Bir de şöyle bir rahatsızlığım var. 5 senedir aynı gösteriyi yapıyorsun, diyorlar. Abi gelmeyin o zaman! Ben bu gösteriyi önümüzdeki mayıs ayının sonuna kadar oynayacağım. Bu konuda anlaşalım. Lütfü Kırdar’da bir final gösterisi yapıp tüm gelirini de bir hayır kurumuna bağışlayacağım. Sonrası için tekrar içimden gelirse bir tane daha yazarım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!