Söylediğine değil yaptığına bak

Güncelleme Tarihi:

Söylediğine değil yaptığına bak
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 1998 00:00

Haberin Devamı

Bir restorana aynı anda iki kişinin girdiğini düşünün. Masanızda oturmuş keyifli bir öğle yemeği yerken, gözleriniz birden hayatınızda ilk defa gördüğünüz bu iki insana takılıyor. Birinin elleri iki yanda, ceketinin önü açık, dik biçimde yürüyor. Ama çenesi yukarda değil. Diğeri ise tedirgin küçük adımlar atarken, elindeki çantasını da sıkı sıkıya önünde tutuyor. Onun çenesi ise yukarıda. Hangisine karşı tepki duyar, hatta olumsuzluk hissederdiniz?

Tabii ki, ikinci kişiye. Çünkü o, size tüm vücuduyla olumsuz mesajlar vermektedir. Zaten ilk defa karşılaştığımız insanlar için hissettiklerimiz çoğu zaman bu tip izlenimlerden kaynaklanmaktadır. ‘‘Çok cana yakın’’ ya da ‘‘Kanım ısınmadı’’ sözcükleriyle dile getirdiğimiz yargılar, bu izlenimlerin sonucudur. İçgüdülerimiz, beden dilini yorumlamakta, bu sorunu beyni devreye sokmadan çözecek kadar profesyoneldir...

Son yıllarda eğitimi de verilmeye başlayan beden dili, aslında insanlar arasındaki en önemli iletişim aracı. ‘‘Beden Dili’’ kitabının yazarı Allan Pease, insanları bu dil sayesinde anlayabileceğimizi ve nasıl iletişime geçebileceğimizi kavrayabileceğimizi savunuyor. Çeşitli kültürlerin beden dillerini incelemiş olan yazar, tümüyle davranışlara bağlı olan bu iletişimin etkisini ise ‘‘tartışma götürmez bir güç’’ olarak tanımlıyor.

Nitekim, beden dilinden iyi anlayan bir insan, karşı tarafın kendisine ne kadar dürüst olduğunu da keşfedebiliyor. Eve geç gelen bir erkek, eşini, sözcüklerle kandırabilir. Oysa kadın, kocasının hareketlerine, vücut diline dikkat ederse, ‘‘Toplantı da çok can sıkıcıydı’’ sözcüklerinin arkasındaki gerçeği yakalayabilir. En önemli ipuçları da, erkeğin gözlerini kaçırması ve devamlı kıpırdanması ya da elleriyle ağzını örterek konuşmasıdır. Bu hareketler, onun samimi olmadığını gösteren işaretlerdir...

45 SANİYELİK SINAV

Şöyle bir düşünün. ‘‘Bana karşı dürüst olmadığını hissediyorum’’ sözünü çoğumuz eşimiz, çocuğumuz, patronumuz ya da arkadaşlarımız için kullanmışız ve sadece bu duygunun varlığı ilişkilerimizi zedelemiştir. Aslında, bu çok da basit bir kapris değildir. Çünkü, bu dürtüyü hisseden taraf, kendisine bir şekilde oyun oynandığını beden dilindeki veriler sayesinde hissetmiştir. Eğitim ve danışmanlık hizmetleri veren Academy International'ın eğitimci Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Şerif İzgören, sadece bedenler arası iletişimle hayatımıza yön verilebildiğini şu sözlerle açıklıyor: ‘‘Tüm dünyada insanların beden dillerinin karşı taraf üstünde yüzde 55'lik bir etkisi var. İnsanoğlunun karşı tarafta vurucu bir etki bırakmak için kullandığı ikinci silah ise yüzde 35 ses tonundaki vurgulamalar. Ağızdan çıkan sözcüklerin gücü ise sadece ve sadece yüzde 10 ile sınırlı.’’

Bütün bunlara ek olarak, erkeklerin beden dillerini kullanmakta geçtikleri sınavlar da var. Çünkü yapılan bir araştırmaya göre, kadın karşılaştığı bir erkek hakkında ilk 45 saniyede yargıya varıyor. Hem de sadece erkeklerin gözlerine, ayakkabılarına, ellerine, tırnaklarına, dişlerine, kalçalarına ve genel duruşlarına bakarak. Bu sınavdan sınıfta kalan erkeklere karşı takınılan tavır ise hemen hemen her seferinde aynı. Kadının elleri ve bacakları bedeninin önünde ‘‘Sana geçiş izni yok’’ der gibi kavuşturuluyor, sigaranın dumanı aşağı doğru üfleniyor ya da etrafta bulunan bir cisim iki el tarafından sıkı sıkıya kavranıyor.

FLÖRT DANSI

Ancak, insanlar hoşnutsuzlukları kadar ilgilerini de beden diliyle birbirlerine aktarabiliyorlar. Kadın ve erkek arasında gelişen ‘‘bedenle flört dansı’’ ise bir dizi otomatik fizyolojik tepkilerle kendini gösteriyor. İzgören, bu hareketleri ‘‘içgüdüsel’’ olarak tanımlarken, erkeklerin flört dansından örnekler veriyor: ‘‘Bir erkek ilgi duyduğu kadına doğru değişik mesajlar yollayabiliyor. Örneğin, Humphery Bogart tarzı, boğazına elini götürerek kravatını düzeltiyor, kravatı yoksa yakasını düzeltiyor veya omuzlarındaki hayali tozları silkiyor. Ya da saçını iki eliyle sıvazlıyor. Vücudunu kadına doğru çevirerek ayaklarından birini ona doğru uzatması ise iletişime girmek istediğinin en güzel örneği.’’

Hemcinslerine göre daha cesur olan bir erkek ise, bedeniyle cinsel arzusunu gösterebiliyor. Bunun için yapması gereken tek hareket, jenital bölgeyi vurgulamak için, ellerini kemerinin üstüne koyması. Bazı araştırmalarda ortaya çıkan diğer bir bedensel mesaj ise gözbebeklerinin normalden fazla büyümesi. Bu insanın inisiyatifinin tamamen dışında gelişiyor.

Erkeklerin sosyal çevre içinde kullandıkları ve beraber oldukları kadının kendilerine ait olduğunu vurguladıkları bir diğer beden dili ise kadının kapısını, iskemlesini ya da paltosunu tutmak. Bu hareket, erkekler arasında ‘‘bu kadın benim için önemli’’ mesajının da sözsüz bir anlatımı.

İŞİNİN USTASI KADINLAR

Kadınlar ise flört sırasında beden dilini kullanmakta çok daha usta. İzgören'e göre, erkeğin ilgisini çekmek isteyen kadın, bir dizi harekete başvurabiliyor. Örneğin, başını hafifçe savurarak, saçlarını omuzlarından geriye atıyor ya da erkeğe bileklerinin içyüzeyindeki düzgün yumuşak teni ve avuçlarını gösteriyor. Erkeğe uzun uzun bakmaktan çekinmeyen kadın, karşı tarafa bilinçli olarak yakalandığı anda gözlerini hemen başka bir yöne kaydırıyor. Sözel iletişim başladığında ise, kadınlar, omuzlarını hafifçe yukarı kaldırarak konuşmayı tercih ediyor ve cinsel arzularını anlatıyorlar.

Kadınların flört ettiklerini anlatan temel üç pozisyonsa, tek bacağını altına almak, ayakkabıyla oynamak ya da ayağı ayakkabına sokup çıkarmak ve bacaklarını dolayarak oturmak, ki bu pozisyon birçok erkek tarafından son derece etkileyici bulunuyor. Tabii, bütün bu hareketler, kırmızı bir ruj ve Marliyn Monroe'nun ünlü ‘‘bed room voice’’ yani ‘‘yatak odası sesini’’ kullanılması ile ciddi şekilde ‘öldürücü’ olabiliyor.

Karşınızdakini tanıyın

İnsanlar son derece profesyonel yalanlar söyleyebilirler. Ancak bedenleri üzerinde tam hakimiyet kuramayanlar, -ki bu büyük bir çoğunluk için geçerlidir- gerçeği maskeleyemezler. İşte gerçek duyguların bedendeki yansımalarına birkaç örnek:

İLGİLİ: Sandalyenin ucuna oturan, vücudu öne eğik, başı yan tarafa kaykılmış olan, eliyle başını ya da çenesini destekleyen.

HAZIRLIKLI: Ellerini kalçasında tutan, kontrat imzalamaya hazırmış gibi sandalyenin ucunda oturan.

SALDIRGAN: Ellerini kalçalarının üstüne koyan, duvara eliyle yaslanan, karşısındaki kişiye çok yaklaşan, işaret parmağını sallayan, gözlüklerinin üzerinden bakarak konuşan.

GÜVEN ARAYAN: Elleri kavuşmuş, başparmaklarını sürten, kalem çiğneyen, tırnaklarını yiyen, başparmaklarını emen.

HAYAL KIRIKLIĞI YAŞAYAN: Yeri ayağı ile döven, kafasına hafifçe vuran, kısa nefesler alıp veren, bir yere vurarak elleriyle ritm tutan.

GÜVENLİ: Uzun süreli göz temaslarında bulunan, ellerini arkasında birleştirilmiş, çenesini önde tutan, sigarasını havaya doğru üfleyen.

HAK İDDİA EDEN: Ayaklarını masanın üstüne koyan, kişisel eşyalarını koltuklara yayan, ellerini başının arkasında birleştirerek koltuğa oturan.

SİNİRLİ: Boğazını temizleyen, ıslık çalan, sigarayı kültablasında yanık unutan, ellerini ağzının hizasında tutarak konuşan, sandalyesinde devamlı kıpırdanan, cebindeki bozukluları karıştırıp onlarla ses çıkaran, avuç içlerini kıyafetlerine sürten.

Mahremiyetin santimetresi

Beden dili ile ilgili olarak yapılan çalışmalar beyin ile beden arasındaki ilginç iletişimi de gözler önüne serebiliyor:

Mahremiyet bölgesi olarak adlandırılan 15 ile 46 santimetreye kadar olan bölgeye kardeş, ebeveyn, sevgili haricinde bir insanın girmesi ile kalp atışlarının hızlandığını keşfeden bilim adamları, burada ‘‘kaç ya da saldır’’ duygularının ortaya çıktığını belirlediler. Bu nedenle, üçüncü dünya ülkelerinde aşırı nüfus, dar yaşam alanları ve birbirine bitişik, bahçesiz evlerde yaşayan insanlar arasında daha fazla şiddet gözlemleniyor.

Bir salonda toplanan öğrencilerin yarısını kollarını iki yana koyup rahat oturararak, diğer yarısının ise kollarını kavuşturarak dersi dinlemeleri istendi. Konuşma sonunda yapılan sınav, kolları önlerinde bağlı olan insanların konuyu yüzde 30 daha az hatırladıkları ortaya çıkardı.

Bir odada gerçekleştirilen bir deneyde, satış uzmanları alıcıların yarısını sırtı duvara gelecek şekilde, diğer yarısını ise sırtları boş salona dönük olarak oturttu. Sırtı duvara dönük olan alıcılarda başarı sağlanırken, diğerlerinin tedirgin oldukları ve sıkıldıkları gözlendi. Bu gerilim duygusu, mağarada yaşayan atalardan kalma. İnsanlar, sırtlarının boşluğa dönük olması halinde tehlike hissederek tedirgin oluyorlar.

Bir karakolda yapılan deneyde, gözaltındaki şahısların sorgulanmaları sırasında değişik iki yöntem kullanıldı. Bir kısım zanlının sorgulanmaları sırasında, sorgulayan sorularını, zanlının 15 santim yakınına girerek sordu. Geri kalanlarda ise, sorgulayan, zanlıya iki metreden daha fazla yaklaşmadı. Sonuç olarak, mahremiyet alanına çok yaklaşılan zanlılar kısa sürede suçlarını itiraf ederken, diğerleri çok daha dirençli davrandılar.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!