Sosyal demokrat kitap okumaz

Güncelleme Tarihi:

Sosyal demokrat kitap okumaz
Oluşturulma Tarihi: Kasım 22, 1997 00:00

Haberin Devamı

Kitabın eğrisi doğrusu

TÜYAP Kitap Fuarı, 16. yılını da binlerce okurla birlikte geride bıraktı. Yeniden ‘‘Türkiye'de kitap okunuyor mu okunmuyor mu?’’ tartışmaları alevlendi. Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı ve Afa Yayınları'nın sahibi Atıl Ant, yayıncıların hislerine tercüman olarak, gazetelere ‘‘Ne olacak kitabevlerinin hali? Türkiye'de kitap para kazandırmıyor, okuyucunun da öyle arttığı falan yok’’ diyor. Peki ne olacak bu kitap severlerin ve de çeviri, kağıt, kapak kalitesinin hali? Dersek ne olur, nasıl yanıt alırız? Şu kitap meselesini iyiden iyiye tetkik edelim, eğriyi doğruyu ayıralım istedik ve Atıl Ant'la bu işin polemiğini yaptık.

YAYINCILAR HEP AĞLAR

Yayıncı çok fazla ağlar. Bu gelenektir. Ağlayacağı şartlar da hakikaten mevcut. Kitabın baskı adeti 2 bin. Bu yayıncılık değil, facia. 60 milyonluk ülkede olacak şey değil. Biz bu zinciri kıramazsak, bu ağlamalar devam eder. Sanki büyük gelişmeler varmış gibi görünüyor, bir yandan da 2 bin kitap basılıyor. Çünkü kitap çok pahalı. Fiyat yükselince tiraj düşüyor.

KOLOMBİYA OLABİLİRİZ PEKALA

Kolombiya'da en gelişmiş yayıncılar yasası var. Biz Kolombiya kadar olduk. Onlar da kokain var, biz de eroin. Onlarda Marquez var, bizde Yaşar Kemal. Ama onlarda bu yasa var, bizde yok! Taslağı hazırladık, Kültür Bakanlığı'na sunduk. Avrupa Topluluğu'na girmemiz için patent, telif yasası gibi bu yasanın da çıkması lazım. İstemihan Talay'ı kitaba daha yakın görüyoruz.

Önceki Günün Adası kitabını alıp poşeti açtığımda, yanında bir de neden pertavsız vermediklerini düşündüm.

- Batıdaki gibi büyük puntolu, bol ciltli pahalı kitapla ucuz, cep kitabı ayırımı yok bizde. Hep cep kitabı üretiyoruz.

Yayıncılar birliği olarak böyle bir standardizasyona neden gitmiyorsunuz?

- Böyle bir şeye gidemeyiz, hakkımız yok. biraraya gelsek de çözebileceğimiz sorunlar değil. Türkiye'de kitap yayıncılığı, son derece zor. Hukuki ve ekonomik açıdan, ağır şartlardayız. Maliyetler çok yüksek.

Ne kadar çok ağlıyorsunuz? Neredeyse Yeşilçam'la aynı durumda olduğunuzu söyleyeceksiniz.

- Yayıncı çok fazla ağlar. Bu gelenektir. Ağlayacağı şartlar da hakikaten mevcut. Kitabın baskı adeti 2 bin. Bu yayıncılık değil, facia. 60 milyonluk ülkede olacak şey değil. Biz bu zinciri kıramazsak, bu ağlamalar devam eder. Sanki büyük gelişmeler varmış gibi görünüyor, bir yandan da 2 bin kitap basılıyor. Çünkü kitap çok pahalı. Fiyat yükselince tiraj düşüyor.

Birbuçuk milyona satılan bir kitabın size maliyeti ne kadar?

- Maliyeti bilmem. Ben birbuçuk yıldır başka bir deneme yapıyorum. Kelepir diye bir yer açtık. Yayıncıların elinde kalmış kitapları çok ucuza satarken, diğer taraftan da piyasadakinin üçte bir fiyatına ucuz kitaplar basıyoruz.

Demek az kâr marjıyla da bu iş yapılabiliyor?

- Dağıtıcı sistemini dışarıda bırakıyoruz. Binbir Gece Masalları’nı 325 bine satıyorum ama aynı kalitedeki bir kitabı normal piyasada birbuçuk milyon fiyata satıyorum. Kelepir, kendi kendimize yaptığımız boş bir çaba. Mutlaka yayına bir destek yolu bulunması lazım.

Türk sinemasına devletin desteği gibi. Ahlaka aykırı gerekçesiyle elkoyma, sansür de geliyor ama?

- Devlet yardımı istemede her zaman bir risk olur. Ama biz sinema ve tiyatro gibi hayale destek istemiyoruz. ‘‘Bana para ver, sinema yapacağım, tiyatro oynayacağım’’ diyor. Bu sene devlet 65 milyar verdi tiyatroculara. Ben, al kitabımı, kütüphanene koy, diyorum. Avrupa'da böyle. 500, bin kitabı satın alıyor devlet. Yoksa bana para ver, kitap basayım demiyorum.

Kolombiya'da da böyleymiş.

- Kolombiya'da en gelişmiş yayıncılar yasası var. Biz Kolombiya kadar olduk. Onlar da kokain var, bizde eroin. Onlarda Marquez var, bizde Yaşar Kemal. Ama onlarda bu yasa var, bizde yok! Taslağı hazırladık, Kültür Bakanlığı'na sunduk. Avrupa Topluluğu'na girmemiz için patent, telif yasası gibi bu yasanın da çıkması lazım. İstemihan Talay'ı kitaba daha yakın görüyoruz.

Birbiri ardına bunca kitabevi açıldığına göre, sizin söylediğinizin aksine, kârlı demek. Siz, Afa yayınları'nın sahibi olarak fakir misiniz?

- Biz tabii ki bir ticarethaneyiz. Fakat farklı bir ticaret yapıyoruz. Kültür hizmeti yapıyoruz. Salt bir ticaret değil. Yayıncılar Birliği parayı faize koysa, çok daha müreffeh bir hayat yaşar. Kitabı toplatılmaz, hapse girmez. Şu bir gerçek: Yayıncıların çoğu çok az para kazanıyor.

Üstüste yapıştırdığınız etiketlere ne demeli?

- Ne değişir ki, duruyor o kitap. Kitap kaldı mı 12 sene depoda durur. Biz de onun üzerine yeni fiyat koyup kendi kendimizi kandırırız. Satamadıktan sonra ne değeri var ki? Gerçekten kârlı değil kitapçılık Türkiye'de. Para kazanan yayıncılar var. Zaman zaman ben de kazandım. Ama bu tirajlarla mümkün değil.

Birliğinize üye 225 yayıncıyla biraraya gelip çözüm bulmak çok mu zor?

- Zaman zaman tartışıyoruz. Belki enflasyon yayıncıya da zam alışkanlığı vermiş olabilir. Ne fiyat versek satıyoruz mantığına neden biz de gelmiş olmayalım?

TÜBİTAK bilimsel bir kitabı ucuz ve yüksek tirajla piyasaya veriyormuş?

-TÜBİTAK bir devlet kurumudur. Sübvansiyonla bunu yapıyor. O kitabı kaça mal ediyor, kâr ediyor mu? Üstüne para veriyor devlet. Ben ise para kazanıp yine kitap basacağım.

KORSAN BASKI AZDI

Kitap piyasası için lokal bir örnek. Yayıncılar Birliği olarak tümden böyle bir uygulama neden başlatmıyorsunuz?

- Kendim bunu deniyorum. Başkan olarak yapamam. Yayıncılar olarak şirazeden çıkmış durumdayız. Bir taraftan da ucuz kitap üretmeye çalışıyoruz. Kitap satışındaki tek etkenin pahalılık olduğunu biliyoruz. Bu anormal yükseliş, korsan baskıyı azdırdı. Fransa, kitabın dağıtımından, nakliyesinden çok az para alıyor.

Türkiye yazara ve çevirmene daha az para veriyor ama?

- Hayır, zannetmiyorum. Aşağı yukarı aynı seviyeye geldik.

Gençlerde okumaya ilginin büyük olduğunu görüyorum. Türkiye'nin genç nüfusunun ne kadar çok olduğu düşünülürse, sizin kitap az satıyor sözünüze inanmak zorlaşıyor.

- Okuyucu sayısı artıyor. Gençler ve kadınlar kitap okuyor. Ama fiyat, gençlerle kitabın arasında büyük bir engel. Elbirliğiyle fiyatları azaltmanın yolunu bulmalıyız. Yayıncılığın en iyi müşterisi üniversitelilerle kadınlar.

Hangi meslek kitaba daha çok ilgi gösteriyor?

- Mesleğe kadar kitap okunuyor. Kitap okumayı sürdüren iş sahipleri çok az. Sosyal demokratların kitap okumadığını biliyorum. Eskiden solcular daha çok okurdu. Kadın kendini yenileyip ortaya çıkmaya karar verdi galiba. Okurun yüzde 70'i kadınlar. Erkek şiir okumuyor. Erkek, hayatında hiç zevk olmamasına çalışıyor. Bu kadınlar bu erkekleri ne yapacaklar, merak ediyorum.

Birliğinize üye kadın yayıncı az ama?

- Eskisinden daha fazla. Ailece çalışıldığı için yayıncı, kadınlarla birlikte işini yürütüyor.

Kadın yayıncının seçtiği kitaplarda bir fark gözlediniz mi?

- Kadınlar iktidar olduğunda tehlikeli olurlar. Başbakan olan her kadın savaş çıkarmayı becerdi. Bir tek bizimki bunu beceremedi. İktidarda erkek gibi davranmamak seviyesine gelemediler henüz. Editörü kadın olan yayınevlerinin çok kadınsı bir çizgi izlemediklerini görüyorum.

Poşete konması, kitapla okuyucu arasına giriyor.

- Doğru değil. Okur kitabı karıştırmak ister. Kitap almak bir serüven. Poşet, mesafe bırakıyor. Bunun mazereti olmaz. Kitap kadın ya da erkek gibidir. Tanışma süreci gerekiyor.

Ortak kararlar, standartlar koymalısınız.

- Okurun koyacağı standartlar olacak. Ortak kararlar almaya çalışıyoruz ama yayıncı bildiğini de yapabiliyor, poşet örneğinde olduğu gibi.

İçki masalarında mı alıyorsunuz kararları?

- Yayıncılar birbirleriyle fazla konuşmazlar, birbirlerini pek az görürler. Zaman zaman toplanıyoruz, ortak kararlar almaya çalışıyoruz.

KAĞITTA KOMÜNİSTLİK

Yayıncılar genellikle eski solcular ama tüketiciye fiyatta ve kalitede acımasız davranıyorlar. Kötü tüccarlar.

- Eski solcu dediğiniz zaman, bir kere bugün solculukla ilgisi kalmamış oluyor. Kötü tüccar olmasan yayıncı olmazsın. Yayıncı taştan su çıkararak para kazanmaya çalıştığı için bir sürü saçmalık yapabilir. Satamayınca fiyata yükleniyor. Mecburum bunları söylemeye. Hiçbir desteğimiz yok. Bankayla aynı reklam parası isteniyor. Gazeteler, dergiler sıfır yer veriyor.

O kadar da değil. Gazetelerde, haftalık dergilerde kitap tanıtımları yapılıyor.

- Ne kadar, bir sayfa? Her kitap için dört satır bir şey konuyor. Hürriyet'te ne kadar çıkıyor? Pazartesi günü ve Doğan Ağabey (Hızlan) yazarsa yazıyor. Sabah'ta hiç kitap sayfası yok. Milliyet'te arada bir oluyor.

Haksızlık ediyorsunuz. Bizim gazetemizde, Tatil ve Pazar eklerimizde beyaz eşyadan çok kitap, kitapçı haberi yapıyoruz. Kültür-Sanat sayfaları, kitaplarla dolu. Gazete Pazar, tam 28 sayfalık kültür gazetesi yapıyor her hafta, içinde de kitap sayfaları var.

- Buna rağmen, Yeni Yüzyıl gibi entelektüelim diyen gazeteler, kitapsız bir hayatı tercih ediyor. Tasarruf deyince gazetelerin aklına kitap sayfası geliyor, sanki batacaklarmış gibi. Bu kadar çok kitap çıkıyorsa, biz Türkiye'ye lüks hizmet veriyoruz.

Ya okuyucu? Onun suçu ne?

- Okuyucu ve biz, aynı kültürün vatandaşlarıyız. Aynı kültürün ıstırabını paylaşıyoruz. Ama Seka ne kağıt verirse onu kullanıyoruz. Kağıt konusunda komünizmi yaşıyoruz. Bir tek yere, bir tek kağıda, onun verdiği fiyata mecburuz. Batıda kitapta KDV yok.

Devlet size destek olsa kalite yükselecek mi? Bence yayınevlerinin kârı biraz daha artacak?

- Başkaları kâr ediyor, biz niye etmeyelim?

Okuyucu olarak cebimden, bilgimden ve göz zevkimden ben de kâr etmeliyim?

- Edersiniz, merak etmeyin. Daha güzel çeviriler yaparız.

Yayıncılar yeni çözümlere kafa yoruyorlar mı gerçekten?

- Salavat kuvvetten gelir derler. Yeni çözümler paraya bağlı. İlan veremiyoruz. Gavurun kataloglarını görüyorum, içim gidiyor. Ben öyle 30 bin katalog bassam, batarım. Türk okuluna kitap sokamıyorum. Talim Terbiye diye bir sansür heyeti var. Ben kitabı okul kütüphanesine sokamazsam, öğretmen bu kitabı okuyun demezse ben ne yapayım? Türkiye'de herkes yayıncıyı suçluyor. Kötü tüccarız ama çok fedakarca bir iş yapıyoruz.

Kafeteryalı binanız, pek de ucuza alınacak türden değil.

- Bu binayı kitaptan mı aldık? Miras kalan malı sattık da aldık.

Yayıncılıktan maksat, vatana hizmet diyorsunuz?

- Gerçekten, bu yayıncılıktan maksat, vatana hizmet. Bastığım 2 bin kitabın hepsi kâr olsa ne olur?

40 baskı yaptığınız kitaplar çok oldu.

- O sayede ayakta duruyoruz zaten. Erdal (Öz) Simyacı'dan 100 bin sattı. Ama birçok yayıncı ağır şartlarda yaşıyor. Ama pür-i pak bir sektörüz, her yaptığımız doğrudur diyemem. Ama yayıncı her kitapla bir kumar oynuyor. Adam, kitabını toplatabilir. Bütün birikimini alıp götürebilir. Kötü kumarbazız.

Peki, okuyucunun hali ne olacak bu gidişle?

- Bu fiyatlar kitabı zengin malı haline getirecek. Sonradan görme zenginlerin tükettiği mal haline gelecek. Resim nasıl aydınımızdan koptu, kitap da kopacak. Yayıncının da yazarın da bunu düşünmesi lazım. Kitabı fakirin evine sokamıyorsak, facia başladı demektir.

Bu sınıra geldiniz mi?

- Bu sınıra doğru hızla gidiyoruz. Zengine kitap üretmeye başladık. Kitap aydından kopuyor. Entelektüel boyutu olmayan sanat, yaratıcılık olmaz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!