Sokak çocuğu

Güncelleme Tarihi:

Sokak çocuğu
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 30, 2001 00:00

MAZBUT familyamın korunganlığında bir ‘iyi aile çocuğu’, daha doğrusu bir ‘muhallebi çocuğu’ olarak yetiştirildim ya, ebeveynlerimin Demokles kılıcı gibi daima başımın üzerinde salladığı tehdit, ‘sokak çocuğu’ olmam dehşetiydi.Akranlarım dışarda top oynuyor ve kapı eşiğinden onlara bakmak mı istedim, derhal, ‘terbiyesizliğin alemi yok, sokak çocukluğuna heveslenme’ paylaması.Dondurmacı gelmeden ben külahımı diğer mahalleden almak arzusunu mu beyan ettim, hemen, ‘arsızlığı bırak, sokak çocuğu gibi sürtecek değilsin’ ihtarı.Kazaen ‘Teksas’ veya ‘Tom Miks’ türü çizgi romanlarla mı yakalandım, anında, ‘haytabaşı, bari sokak çocukları gibi sapanla dolaş’ haşlaması.Dolayısıyla, Hadi bey paşa paşa evinde otur ve sakın ‘sokak çocuğu’ olma!* * *‘SOKAK çocukları’ da bari sokak çocuğu olsa... Şimdikilerle kıyaslıyorum.Ne gezer! Tamam, pazar önünde yalın ayak başı kabak ‘abla taşıyalım’ diye hamallık yapan zavallıcıklar; pejmürde kıyafetleriyle köprü üstünde avuç açan sübyancıklar; ilk gecekondularla birlikte ‘iyi mahalleler’e inerek köşk bahçelerinden dut aşıran bitirimcikler var ama, işte hepsi hepsi o!En kabadayısı, benim gibi ‘muhallebi çocukları’na hafiften ‘dayılanırlar’ ve yerden topladıkları izmarit dumanını yüzümüze üfleyerek ‘sakız’ isterler.Bunlar yoksul ve biraz da başı boş ailelerin çocukları ki, akşam, aç - tok yatacakları bir aile döşeğine dönecekler. Sokak bütün ve yegane hayat değil!Tiner üflemek, benzin çekmek, adam soymak, bunları ise duymuşluğumuz yok.Ne Dolmahçe stadından Beşiktaş'a dönen kavşakta ruh gibi el uzatan; ne bankomat kabinlerine dalarak para çekene kötü kötü bakan; ne de mezarlıkta öldürülmüş Üzeyir Garih'in ilk katil zanlısı olarak akla gelen masum var.Ebevnlerimim beni o zamanlar korkuttuğu ‘sokak çocukları’, bugünkülerinin yanında, zemzem suyuyla yıkanmış birer ‘saray çocuğu’.* * *İSTER Türkiye'de, ister başka yerde olsun, ‘sokak çocukluğu’ sosyal ve ekonomik bir sorundur. Özünde de, geleneksel toplumun yıkılışıyla ilintilidir.Başka bir deyişle, savaşı hariç tutarsak, bu yara ‘moderniteye geçiş’ sürecinin en derin, en vahim ve en irinli çıbanlarından birisini oluşturur.Bir, iktisadi dönüşümle gelen şehirleşme ve göç aile doku ve otoritesini dağıtır; iki, ahlaki değerleri çökertir; üç, gelir dağılımını uçurumlaştırır.Böyle bir herc-ü merc de ebeveynlerin öz çocuklarına ‘ne halin varsa gör’ demek zorunda kalacak kadar ‘düşmesine’ yol açar ki, sonu ‘sokak çocuğu’dur!Modern zamanlardaki en korkunç ‘sokak çocukluğu’nun sebebi ve sorumlusu ise komünizm olmuştur. Maksim Gorki romanına benzemez, Sovyet Bolşeviklerinin önce 1921'de yarattığı ‘Büyük Kıtlık’da; sonra da 1933 provoke ettiği ‘Büyük Açlık’ta, anne babası ya katledilmiş, ya zindana tıkıllmış milyonlarca sübyan tek lokma için ve çete halinde yola düşmüştür ki, bunları şehirlerden toplayan kızıl milis özel trenlere doldurup Sibirya steplerinde ölüme terketmiştir. Daha yakını, başta Brezilya, Bolivya ve Kolombiya, Latin örneklerdir.Oralarda da, varoştan inen ve yaşamak için çalmak zorunda olan ‘sokak çocukları’na karşı, bu zavallıcıkları ‘ölüm tugayları’ denilen polise açıkça katletirtmek gibi bir vahşet ‘önlem’i (!) uygulanmıştır. Hala uygulanmaktadır.Biri komünist, biri kapitalist, ‘sokak çocukluğu’, parke taşı döşenmeden o sokaktaki Arnavut kaldırımın üzerine asfalt dökmek istemekten kaynaklanır.Ve, ‘sokaklar yürümekle aşınmasa’ bile, asfaltı kof sokaklarda başı kabak ve başı bozuk yürümeye bıraktığımız ve de zorladığımız o bizim çocuklarımızla hem toplumsal ahlak, hem toplumsal barış, hem de toplumsal dayanışma aşınır. Ebeveynlerimin sesi minnettar kulağımda çınlıyor: ‘sokak çocuğu olma’!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!