Sevişemeyen evliler

Güncelleme Tarihi:

Sevişemeyen evliler
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 10, 1998 00:00

Haberin Devamı

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Hattat, geçtiğimiz haftalarda bir televizyon programında cinsel yaşamdaki zorlukların tedavisi hakkında bilgi verirken, bir cümlesinde ‘‘evlilerin yıllarca cinsel ilişkiye girmeden yaşadığını’’ söyledi. Sadece bu cümle nedeniyle, Türkiye'nin her yerinden telefonlar yağdı. Gerçekten de Prof. Hattat ve ekibinin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Türkiye'nin tek androloji hastanesi olan Üro-Androloji Hastanesi'nde yaptığı çalışmalarda, bu nedenle tedavi gören çok sayıda çift var. Hepsinin aynı noktada toplanan ama birbirinden farklı hikayeleri var. Kimi karısıyla olamayıp, sevgilisiyle sevişebilirken, bazı kadınlar yıllarca aşık olduğu adamlarla çocukluktaki cinsel taciz nedeniyle cinsel ilişkiye giremiyorlar. Doktorlar hormonal, sinirsel, psikolojik sebepleri araştırıyorlar ve her çifte özel bir terapi uyguluyorlar.

32 yaşında, yedi yıllık evli ama karısıyla hiç sevişmemiş! Hayır, istemediğinden değil! Aksine 28 yaşındaki karısıyla evlenmek için çok çaba sarfetmiş. Ama ‘‘yapamıyor’’larmış! Önce kadın bir jinekoloğa gitmiş. Jinekolog kadına ‘‘vajinanız dar, genişletmek lazım’’ deyince, mini bir operasyon geçirmiş. Ancak sonuç elde edilememiş. Evlilik öncesinde de sevişmeyi denemişler ama o dönemde başarılı olunamamış. Ön sevişmelerde erkek ereksiyon oluyor fakat ilişkiye geçileceği sırada boşalıyor. Erkek ‘‘acaba yine tekrarlayacak mı, tekrarlarsa ne yaparım, yine mahçup olacağım’’ diye düşüne düşüne performans anksiyetesine de yakalanmış, yani başaramama korkusu!

Sevişme isteğinde ise hiç azalma yok! Çeşitli testlerden, incelemelerden geçti. Hormonal, sinirsel, damarsal araştırmalar yapıldı. Adamın hayattaki ilgi alanları ‘‘çok sınırlı ve kuru’’ bulundu. Ayrıca duygu ve dürtülerini de bastırdığı belirlendi. Bu nedenle doyurucu ilişkiler kuramadığı düşünülüyor. Olaylara duygusal katılımının zayıf, sosyal çevrede de güvensiz ve tedirgin olduğu saptanmış. Şu anda tedavi olabilmek için ev ödevlerini yapmakla meşgul.

Ne olduysa ilk gece oldu

Bir başka erkek. 34 yaşında. Evlenmeden önce de karısıyla ilişkisi olmamış, şimdi de yok! Erken boşalıyor ama karısının şikayetçi olduğu konu bu değil. Adam, karısının sürekli kendisini aldattığını düşünüyor: ‘‘Pencereden bile bakamıyorum. Eve her gün gergin geliyor ve onu aldattığımı söylüyor’’ diyor kadın. Erkek aşırı titiz, sık sık elini yıkıyor. Sabahları ereksiyon olabiliyor. Psikolojik testlerde, depresif bir yapıda olduğu belirlenmiş. Huzursuz bir insan, çevresinden çok çabuk etkilenebiliyor. Ufak tefek problemlere bile aşırı tepki gösteriyor. Hele işyerinde sorunlar oldu mu, evde kıyametler kopuyor! Tedavide erken boşalmayı geciktirici ilaçlarla birlikte, gerginliği düzenlemek için rahatlama çalışmaları verildi. Erkeğin kişilik özelliklerindeki şüpheci tavrın tedavi edilebilmesi için çalışılıyor.

Üç yıllık bir evli erkek daha. Yine sevişme yok! Evlenmeden önce ilişkilerinde hiçbir sorun yokmuş. Ne olduysa, ilk gece olmuş! Daha doğrusu, ilk gece olamamış, çünkü kadının adet günüymüş. Bir hafta ertelemişler... ‘‘Problemi kafamdan atmaya çalışıyorum ama şuur altıma yerleşmiş’’ diyen adamda performans anksiyetesi saptanmış. Ereksiyon problemi var ve ailesi de bu durumu biliyor. Zaten ailesiyle birlikte büyük bir dairede oturuyor. Yatak odasındaki ön sevişmelerden memnun ama evin içinde kendini çok rahat hissetmiyor. Gergin ve huzursuz. Zevk alamıyor. Organik olarak hiçbir problem tespit edilemedi. Sabah ereksiyonları ve mastürbasyonla ereksiyon nedeniyle psikolojik bir problem olduğuna karar verildi ve şu anda gevşeme çalışmalarıyla birlikte ev ödevleri var.

Bu kez bir kadın. Dört yıldır evli, kocasıyla sevişemiyor. Halbuki aşık olmuş, uzun bir flört döneminden sonra evlenmeye karar verilmiş. Ancak ilk gece çok korkmuş ve kasılmış. Bu duruma çok şaşırıyor. Böylesine korkacağını, kasılabileceğini hiç düşünmemiş. Denemeler devam etmiş. Adamla beraber olmaya can atıyor, ön sevişmelerde de sorun yok ama olmuyor! Ayrıntılı testler yapılıyor. Görüşmeler sırasında anlaşılıyor ki, çocuklukta geçirilmiş bir cinsel taciz öyküsü var. Sekiz yaşındayken, bir yıl boyunca yakın bir akrabası taciz etmiş. Bu nedenle psikolojik bir tedavi görüyor ve cinsel bölgelere rahat dokunma ve uyarılma yönünde ödevlerini yerine getiriyor.

‘Öteki kadın’la mümkün

30 yaşındaki adamın sorunu diğerlerinden biraz farklı. Yedi yıldır evli, son beş yıldır karısıyla sevişemiyor. ‘‘Dört yaşında bir çocuğum var. Eşimle isteyerek evlendim. Ve hiçbir problemimiz yoktu’’ diyor adam. Sorunun ortaya çıkışı, kadının hamileliğine rastlıyor. Cinsel ilişkiye uzun bir ara verilmiş. Ve tekrar sevişmeyi denediklerinde ise başarılı olamamışlar. Adam ereksiyon problemiyle karşı karşıya kalmış. Başarısız ilişki denemelerinin sayısı artınca da kadın tedavi olmasını istemiş. Ancak adamın karısına söyleyemediği bir başka nokta var. Adam başka bir kadınla beraber ve onunla uyarılma konusunda ya da ereksiyonla ilgili herhangi bir sorunu yok. Evli çift organik ve psikolojik yönden incelendi, evlilik terapisine başlandı, takip ediliyorlar.

Prof. Dr. Halim Hattat ve Psikolog Meliha Karayay'ın verdiği bu örnekler uzayıp, gidiyor. Tedaviye ihtiyacı olan kişilerin çoğunluğu erkek! Genellikle çift olarak veya kadınlar tek başına kocalarının sorunu anlatmak üzere başvuruyorlar. Öncelikle sorunlar ereksiyon problemleri ve erken boşalma. Psikolojik testler ve görüşmelerden sonra ürolojik muayeneler yapılıyor. Cinsel sorunu olan kişilerin evilikleri inceleniyor ve doyurucu olmadığı saptanırsa, evlilik terapisine karar verilebiliyor.

Herkesin sorunu kendine

Cinsel ilişki; ilgi, istek, uyarılma, doyum ve rahatlama olarak dört bölümden oluşuyor. Bu aşamalardan bir ya da birkaçında görülen aksama cinsel işlev bozukluklarının ortaya çıkmasına neden oluyor. Cinsel bozuklukların sebepleri kadın ve erkekte ayrı ayrı inceleniyor. Kadında cinsel bozuklukların nedenleri incelendiğinde ilk sırada, cinsel isteğin azalması geliyor. Onu cinsel uyarılmada azalma takip ediyor. Orgazmik bozukluklar da kadında cinsel bozuklukların sebeplerinden. Orgazmın yokluğu ve az sıklıkta olması anlamına geliyor. Orgazmın partnerle değil mastürbasyonla yaşanması veya mastürbasyonun hiç denenmemesi uzmanlar açısından çok önemli. Her ikisi de sorun olduğunun göstergesi. Vaginismus da kadınları ilgilendiren cinsel bozukluklardan biri. Vajinal adalelerin spazmı sonucunda, cinsel ilişkinin imkansız hale gelmesi veya çoğunlukla ağrı hissinin olması vaginismusun göstergesi. Sonuncu problem ise cinsel ilişki sırasında ağrı hissi yani disparoni.

Erkeğe cinsel işlev bozukluğu tanısı koyulmasının sebeplerinin başında, cinsel isteğin azalması geliyor. Bu durum ereksiyon bozukluklarına sebep olabiliyor. Cinsel isteğin bozulması genellikle erkeğin karşısındaki kadına dair duygularıyla ilgili. Zaman zaman depresyonla bağlantılı olarak da ortaya çıkabiliyor. Ereksiyon bozukluğu ayrıca başlı başına, cinsel işlev bozukluklarının sebeplerinden. Psikolojik veya organik kökenli olabiliyor. Erken boşalma da erkeğin cinsel yaşamını olumsuz etkileyen sebeplerden bir diğeri. Cinsel uyarılma olduktan sonra cinsel ilişki olmadan boşalmanın gerçekleşmesi erken boşalma olarak tanımlanıyor. Başaramama korkusu, erken boşalmanın en önemli nedenlerinden. Gecikmiş boşalma veya boşalmanın olmaması ise genellikle fiziksel sorunlarla ilgili. Ağrılı boşalma ise erkekte cinsel işlev bozukluğunun sebeplerinin sonuncusu. Boşalmadan sonra yanma hissinin duyulması genellikle bir enfeksiyonun belirtisi.

Krizler geçer nefretler kalır

Evli insanların başta cinsellik olmak üzere halledemedikleri birçok sorunun çözülmesi için başvurduğu aile terapisinde ilk amaç, aile üyeleri arasında etkili ve akla uygun bir iletişim sistemini harekete geçirmek. Aile terapisi yapan psikolog Meliha Karayay'ın verdiği bilgiye göre, aile bütünlüğünü tehdit eden stresler ve buna bağlı kriz dönemleri şunlar: Tanışma ve flörtten evliliğe geçiş sırasında ortaya çıkan kopmalar, ayrılmalar, çocukların doğumu, çocukların evden ayrılışı, emeklilik, hastalık veya eşlerden birinin ölümü. Bu sebeplerden biri, ailenin dengesini bozuyor. Eğer aile stresle savaşamazsa, aile krizi ortaya çıkmış oluyor. Aslında krizleri aileler aşabiliyor. Ancak krizin yatışmış olması aldatıcı olabiliyor, kişiler arasındaki ilişkide sinsi ve kronik bir bozukluk yerleşmiş olabiliyor.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!