Seninle one minute mutlandırıyor beni

Güncelleme Tarihi:

Seninle one minute mutlandırıyor beni
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2013 00:00

Şunun şurasında iki satır çişli şarkı dinleyip kötü koreografiyle ruhumuzu sağaltacağız. Nerdeee... Hep siyaset, hep siyaset...

Haberin Devamı

Sizin bu satırları okuduğunuz sırada İsveç, Malmö’den hangi ülke 2013 Eurovision birincisi olarak çıktı, belli olmuş olacak. Azılı bir Eurovision takipçişi değilseniz; derbi izlemek için evde ödemeli kanalı olmayıp kahveye giden fanatik modeli mesela, TV’yi uydudan izleyen bir arkadaşınıza misafirliğe falan gitmediyseniz, siz bu haberi yazılı basından almış olacaksınız.
Zira malumunuz, Türkiye ve TRT, Eurovision’da “Bana ne bana ne oynamıyorum işte” dedi. Türkiye bu yıl Eurovision’a katılmadığı gibi, TRT yayımlamıyor da...
Bizim Eurovision’a ilk katıldığımız yıl, 1975. Ve Semiha Yankı’yı bir ömürlük travmaya gark edip sonunculuğu çektiğimiz senenin hemen ertesinde, 76’da çekilmiştik ilk kez: Teşrifatımızın hemen akabinde...
77’de de katılmadık fakat yarışma, TRT’de yayımlandı. 78’de Nilüfer ve Grup Nazar’ın katılımı, ülkeye tekrar sonunculuk getirdi fakat bu kez trip yapmama kararı alınmıştı, artık her sene Eurovision’a katılınacaktı.
Heyhat... Temsilciler seçildi (Maria Rita Epik ve 21. Peron grubu), nefesler tutuldu derken, yarışmanın düzenleneceği İsrail’in organizasyonu başkent Tel Aviv’den Kudüs’e kaydırması üzerine, son dakikada yine gitmeme kararı alındı.
80’de, Ajda Pekkan, temsilci olarak halk oylamasıyla seçilmedi, seçil‘miş gibi’ yapıldı, bildiğiniz atandı. Pekkan’a görev tebliğ edildi; o da tıpış tıpış Amsterdam’a gidip Petr’oil ile ülkeyi temsil etti. O yıl ilk kez Eurovision’a katılan Fas’ın verdiği 12 ve sair akmasa damlar puan sayesinde, Türkiye 15’inciliği gördü.
Sonrası cümleten malumumuz, bir kılıç-kalkan tarihçesi... Her türden: Sonuncu olduk, şarkıcımızı linç edelim; başarısız olduk, dövmeden şurdan şuraya bırakmayalım; ay başarır gibi olduk da komşu bize istediğimiz puanı şey etmedi, hadi komşuya çemkirelim; hah başardık, nahan da biz zaten ne kaleler fethetmiştik; tüh ikinci olduk, kesmez, niye birinci olmadık ki; şu, bu; memleketin böğrüne bir hançer saplanmış; dönüyor da boşa dönüyor.
Nedir? Şarkı yarışması...
Türkiye bu arada, Eurovision tarihçesinde en iyi sonuç almış ülkeler arasında. Bir birincilik, (Sertab Erener), bir ikincilik (maNga), üç de dördüncülük var (Athena, Kenan Doğulu, Hadise)... Ama nedir? Dertliyiz hemşerim. Yazıyı kaleme almadan evvel EBU’yla (Avrupa Yayın Birliği) niye küsüştüğümüzü sormak için TRT’den bir ‘yetkili ağız’la görüşebilme gayretindeydim; kapı duvar... Ankara’da dükkan boş anladığım kadarıyla, çünkü herkes İstanbul’da, ABU (Asya-Pasifik Yayın Birliği) ile toplantıya gelmiş. Hani titrse titr, gayet titrik muhtelif insanlarla konuştum. Konuşanlar ne diyorsa hep ‘off the record’; zira konuda açıklamaya yetkili tek ‘ağız’ genel müdürlükmüş. Elinde ne var, derseniz, ‘resmi olarak’ Eurovision’a katılmama kararı alındığı sırada yapılan basın açıklaması, bir de geçen hafta TRT’nin kararın ‘arkasında durmak için’ yarışmayı yayımlamamaya dair yapılmış olan; “Biz zaten dediydik” açıklaması: Ricalarım üzerine, şahsıma e-postalandı.
Haricinde, samimiyete istinaden yemin billahlarla bunun vallahi de billahi de ‘söylenenlerle’ alakası olmadığına dair şeyler...
Malumunuz; bu yılki yarışmaya Finlandiya’yı temsilen katılan Krista Siegfrids, ülkesinde eşcinsel evliliklere izin verilmemesini, Marry Me (Evlen Benimle) adlı şarkısını söyledikten sonra, hemcinsi vokalistiyle öpüşmek suretiyle protesto edeceğini evvelden duyurdu.
Bakın şu tesadüfe ki tam da o sırada, TRT’nin, yarışmayı yayınlamama kararı aldığını açıklayası tuttu.
Halbuki sebep o değilmiş. Vallahi bak, yeminle değilmiş.
Bu söylentilerin fasa fiso olmasından dolayı, kaale bile almadıklarından, hayır o öyle değil, böyle diye açıklama yapılmıyormuş. Zira zaten, gerekli açıklama, yapılmış. Tadından yenmez bir açıklama. Televoting sisteminin kalkmasına, Eurovision’ın beş ülkenin (Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya, Fransa) çaldığı düdüğe tabi olmasına itiraz eden, her kim kaleme aldıysa, okunası bir ‘eser.’ Son cümlesi büyük harflerle yazılmış; şöyle: “TRT, BU YIL YARIŞMAYA KATILMAYACAK ÇÜNKÜ YARIŞMANIN HAKSIZLIKLARINA KARŞI ÇIKIYOR.”
TRT anarşist çıktı, iyi mi!!!
Bülend Özveren’le konuşuyoruz, (E, haliyle...) Yayımlamama kararının, katılmama kararıyla birlikte bir paket olduğunu, doğru bulduğunu söylüyor. Bu satırların kaleme alındığı sırada, Benzemez Kimse Sana’ya bakıyorum. Programın bu haftaki temasının Eurovision olmasına karar vermişler. Yurdum şöhret ve şöhretimsileri, geçmiş zaman Eurovision temsillerini canlandırıyor; çakma çakma... Bülend Özveren, konuk jüri olarak, -esasında Özdemiroğlu’nun bestesinin, o yıl sipariş edilmiş şarkılar içinde Ajda’nın seçtiği şarkı olmadığını açıklıyordu.
Seyfi Dursunoğlu; elindeki pembe tonlarından kumaş parçalarından kendine şıpınişi kostüm yaparak, “Mühim olan insanın kendi ülkesindeki musikiyi Avrupa’ya kabul ettirebilmesidir” diyordu.
Bülend Özveren; kurmak
üzere olduğu cümlenin, ‘katiyen siyasi bir boyutu olmadığı” uyarısını müteakip, “Ben Türküm, Türkçe konuşurum” diye mesaj vermeden
mesaj veriyordu. Hani,
delilikse, çakması da
esası da, bildiğin delilik...

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!