Sefer-ül Hakkariyn-1

Güncelleme Tarihi:

Sefer-ül Hakkariyn-1
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 03, 2004 19:09

Van-Hakkari Seferi’ne, bu sefer yalnız değil, muhteşem bir hanımla birlikte çıktım: Prof. Dr. Türkan Saylan. Türkiye’de kimsenin varlığını bile kabul etmek istemediği lepra (cüzzam) hastalığının kökünü kazıyan, bugün de kurduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile mucizeler yaratan, muhteşem bir insan. Zaman zaman Türkan Hoca’yla çok güldük. Ama bu kez Seyir Defterim’i biraz daha ciddî bulacaksınız. Size 4 günlük gezimizi değil, küçük anekdotlar aktaracağım sadece.

Haberin Devamı


Önce niye Van, niye Hakkari? Çünkü biz, Okullarımız Yıkılmasın çerçevesinde, Hakkari’de 11, Van’da da 2 yatılı devlet ilköğretim okulunun deprem dayanıklılık denetimini yaptık. Hakkari’deki bu 11 okulun güçlendirilmesi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacak, inşallah, ondan sonra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) bu okulları “yaşanır hale” getirecek. Bilgisayar odası, sosyal alan vs yapacak. İşte bu sebeple, Türkan Saylan Hoca ile yollara düştük.

Tanımıyordum, tanıdım ve tabii ki tanıyan herkes gibi hayran oldum. Kendine ama asıl başardıklarına!

*

İlk gün Van’ın Muradiye ve Çaldıran ilçelerine gittik. ÇYDD’nin yaptığı köy okullarını, sosyal alanları gezdik, birbirinden güzel küçük kızlar cıvıl cıvıl etrafımızı aldı. (Bu yaşta kızlar oğlanlardan daha erken gelişir. Bu okullardaki köylü kızlarının da medenî cesareti, girişkenliği, cavcavlığı insana cesaret veriyor. Benim ‘Türkiye’de kızları eğitir, kadınları özgür kılarsak, memleketin sırtı yere gelmez’ amentümü güçlendiriyor.) Derneğin yaptıkları inanılır gibi değil. Müthiş gerçekten...

Haberin Devamı

Atatürk’ün sevdiği bir beyit vardır hani, kimindir bilmem (Ziya Paşa olabilir, diyor Sefa Kaplan) :

Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihan titrer besat-ı erbâb-ı metânetten

Yani “Bir tek adamın azmi ve kuvveti, evreni idare edebilir. İnanan ve direnen bir tek adamın bile ayaklarının altında dünya titrer.”

“Adam” kelimesini çıkarın, yerine “kadın” kelimesini koyun... işte budur!

*

BAHÇESARAY HİKAYELERİ

Çaldıran’da birbirinden güzel Kürt çocukları, karası çipili, yüzleri güneş yanığı, yanakları rüzgar karası ... ama dişleri çamur gibi. Ayşe Hoca (Van 100.Yıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve derneğin Van sorumlusu Prof. Dr. Ayşe Yüksel) izah ediyor: Toprağın volkanik yapısı sebebiyle, ilçenin sularında flor oranı çok yüksekmiş, bu da insanların dişlerinin kararmasına, hatta kemik hastalıklarına sebep oluyormuş.

Yolda, “Buraya kadar geldim, keşke vaktim olsaydı da Bahçesaray, Çatak tarafına da gidebilseydim” deyince, Ayşe Hoca anlatıyor :

Bilirsiniz, Van’ın güneydeki Bahçesaray ilçesi eskiden senenin sekiz ayı dünyadan kopar, yolların açılması gazetelere haber olurdu. Bu meşhur Bahçesaray’a bir hastane inşa etmişler. Gerçi uzman yok, doktor bile yok ama olsun... Bir küçük önemsiz (!) not daha: hastane yolun o kadar aşağısına yapılmış ki, ambülans acile gidemiyormuş, yolun üzerinde duruyor, hastalar sedyeyle langur lungur taşınıyormuş. (Son zamanlarda bu küçük (!) olumsuzluk giderildi mi acaba?)

*

Haberin Devamı

HELİKOPTER YUMURTASI

Bahçesaray’ın, bilmem adını duydunuz mu, çok renkli bir Belediye Başkanı vardır, ilçeden bahsederken iki kelime etmemek olmaz: Naci Orhan.

İlk hikayeyi kendisi de Vanlı olan Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik anlatıyor :

“Sayın Mahmut Yılbaş’ın Valiliği esnasında bir il koordinasyon toplantısında Sayın Vali, TEDAŞ Müdürü’ne “Van ili hudutları içerisinde elektriği olmayan köy kalmış mıdır?” diye sorar. Sayın Müdür: “Efendim sadece Bahçesaray’ın Kiçohs köyü kalmıştır.” şeklinde cevap verir. Vali Yılbaş, bu cevap üzerine küplere biner, bağırır çağırır. Çünkü köyün adı muhtemelen Kürtçe’dir, Türkçe ismi yoktur. Vâli Bey, bu sefer Bahçesaray Belediye Başkanı Naci Orhan’a döner: “Başkan, bu ne biçim isimdir? Bu köye niçin doğru dürüst bir isim verilmemiş?” Nüktedanlığı ile, espri gücü ile bilinen Sayın Naci Orhan cevap vermekte gecikmez: “Sayın Vâlim, bu köy geçenlerde dağda avlanan avcılar tarafından yeni keşfedilen bir köydür. Biz, Sayın Vâlimizin Bahçesaray’ı teşrif ederek bu köyümüze törenle yeni bir isim vermesini bekliyoruz”. Bu esprili cevap, hem toplantıdaki buz gibi havayı yumuşatır, hem TEDAŞ Müdürünü Sayın Vâli’nin gazabından kurtarır.”

İkincisi benden:

Haberin Devamı

Belediye Başkanı Naci Orhon’un diline doladığı bir söz vardı: “Biz 8 ay Allah’a, 4 ay da Van’a bağlıyız” diye. Kayaboğaz-Van yolu (güya) kışın da kullanılabilir hale geldikten, Bahçesaray’ın esareti sona erdikten sonra, bu lafı duyunca dönemin valisi kızmış, “Yahu Başkan, artık yollar açıldı; ‘8 ay Allah’a, 4 ay da Van’a bağlıyız’ deme, ayıp oluyor” deyince, Naci Bey lafı gediğine koymuş hemen: “Sayın Valim, sana saygımız büyük ama Allah’la aramıza girme!”

*

Bahçesaray Belediye Başkanı’nın bu ‘marifetlerini’ konuşurken, Ayşe Hoca da benim duymadığım eski bir hikaye aktarıyor bize, iki okul gezisi arasında: Van valilerinden biri, yılın sekiz ayı dünyayla ilişkisi kesilen Bahçesaray çocuklarının ömür billah kış meyvesi görmemesine dertlenmiş, ilçeye helikopterle portakal göndermiş. Fakat hava şartları helikopterin inmesine izin vermemiş. Öyle olunca da, alçalabildikleri kadar alçalmışlar ve portakalları karla kaplı bir araziye havadan boşaltmışlar.

Haberin Devamı

Bu hadisenin etkisinde kalan Bahçesaraylı çocuklar portakala yıllarca “Helikopter yumurtası” demişler.

SÜRECEK...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!