Sanat kimin için?

Güncelleme Tarihi:

Sanat kimin için
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 1999 00:00

Haberin Devamı

Deprem nedeniyle, sanat faaliyetlerinin ertelenmesi tartışma yarattı

Deprem felaketinin ardından, konserler, sergiler, çeşitli gösteriler bir bir iptal edilmeye başlandı. Bunda İçişleri Bakanlığı'nın her il ve karakol tarafından farklı yorumlanan müzik yasağı tebliği kadar, organizatörlerin kendi inisyatifleri de etkili oldu. Ulusça yaşadığımız yas ortamında çeşitli sanat olaylarının gerçekleşmesini uygun görmediler. Oysa Gülden Aydın'ın 4'üncü sayfadaki haberinde de okuyacağınız gibi örneğin İzmit Şehir Tiyatroları, gerek çocuklara gerekse çadırkentlere yönelik hazırladığı repertuarla son hızla faaliyette. Çünkü depremzedelerin buna ihtiyacı var. Nasıl ki futbol maçları ve bu alandaki ulusal başarılar, ulusça moral depolanmasına neden oluyorsa, kültür ve sanat aktivitelerine de, bir cümbüş muamelesi yapılmaması gerekir. Yalnızlığımızı aşmak, kendimizi farklı aynalarda görmek, yüzümüzü hayata dönmek için kültür ve sanat faaliyetleri gerekli değil mi? Depremzedeler için veya onların yararına konserler, tiyatro turneleri, sergiler ve çeşitli etkinlikler beklenirken yas nedeniyle sadece sanata uygulanan sansür niye? Bu konuda faaliyetlerini erteleyen ve ertelemeyen kişi ve kuruluşların görüşlerini derledik. Bu konunun bir an önce gündeme gelip, sonuca ulaşabilmesi için...

İPTAL EDENLER

MUSTAFA OĞUZ (Most)

İçimize sinmedi

Biz 24 konserlik bir dizi düşünmüştük. Ancak yarısını yapabildik. Deprem olduğunda bizim kararımız, konserlere devam etmek ve gelirini olduğu gibi deprem için kullanmaktı. Ancak olayı izledikçe durumun vahametini farkettik. Böyle bir ortamda konser yapılamazdı. Kamuoyunun da eğilimi de böyle bir konser yapılamayacağı yönündeydi. Bu durumda konserleri biz kendimiz iptal ettik. Satmış olduğumuz 17 bin bileti iade ettik. Kısacası bizim tavrımızın devletle ilgisi yoktu. Biz böylesinin doğru olacağını hissettik. Kendimizi bir tür sivil toplum kuruluşu olarak gördük. Bu ortamda içimize sinmezdi konser. Hálá da bu ortamın sürdüğünü düşünüyorum. Bunu yalnızca ölülerin arkasından bir yas olarak görmüyorum, ülke olarak, devlet olarak, sivil örgütler olarak ne yapacağımızı bilememenin acısını taşıyoruz hálá. Durum böyle olunca eğlence sektörünün dinlenmesinde yarar var.

Ancak ben devletin yaptırım uygulamasına karşıyım elbette. Kararı bizim gibi her kuruluş kendi başına uygulayabilirdi. Kaldı ki devlet kendi organizasyonlarını iptal etmiyor.

MESE Halkla İlişkiler

Daha sonra

7-16 Ekim 1999 tarihlerinde İstanbul, Ankara ve İzmir'de gerçekleştirilecek olan ‘‘Akbank 9. Caz Festivali’’, ulusumuzun yaşadığı büyük deprem felaketi nedeniyle iptal edildi.

Tüm hazırlıklarını tamamlamış olduğumuz festivalimizin tarihi, İçişleri Bakanlığı'nın müzik yasağı süresi içinde bulunmamasına karşın, ulusça yaşadığımız üzüntü, yas, yardım seferberliği bu kararımızda etkili oldu.

Akbank Caz Festivali bir eğlence aktivitesi değil, günümüz cazının gelişmesine yönelik kültürel bir faaliyet olmasına rağmen, yaşadığımız üzüntü ve halkımızın karşı karşıya kaldığı kayıplar karşısında, yaralarımızı saracağımız daha sonraki günlere ertelenmesi tarafımızca uygun görüldü.

Emre ergani (Havana)

Sektör düşünülmeli

Biz zaten depremin hemen ardından hiçbir uyarıya gerek olmadan 12 gün süreyle kapattık Havana'yı. Böyle bir durumda kulübü açmanın doğru olmadığını düşündük. Ardından yumuşak bir geçişle restoranlarımızı faaliyete soktuk ve müzik olarak da klasik müzik çaldık. O dönemki inancımız şuydu: Bir tarafta insanlar acı çekerken diğer tarafta başkalarının ölçülerini kaçırarak eğlenmelerini istemedik. Ama bir yandan da ticaret yapan bir sektörüz. Bakmakla yükümlü olduğumuz 300 kişi var, bu 300 aile demektir. Sektör olarak bakıldığında 30 bin insan bu sektörden para kazanıyor. Bu sektörü devam ettirmemiz lazım. Bizim genelgeden algıladığımız şu: Müziği kapatın demiyor, bu geçiş döneminde ölçülü olun diyor. Biz zaten buna uyduk.

Sonuçta biz 12 gün kendi vicdanımız el vermediği için açmadık. Ama bakmakla yükümlü olduğumuz insanlar var. Dünyadaki örneklere baktığımızda, insanların karşı koyamadığı tek şey doğal afetler. Afetlerde insanların normal hayatlarına dönmesini de bazı sektörler sağlıyor, basın, turizm, televizyon gibi. Eğlence sektörü de bunlardan biri.

KARŞI ÇIKANLAR

ŞAKİR ECZACIBAŞI

Cümbüş değil

(İKSV Yönetim Kurulu Başkanı)

..Her ortamda, her olayda, her acıda sanatın desteği, sesi olmalıdır. Sanat bir cümbüş değildir, bir eğlence değildir. Hatta bazı geleneklerde, ölüm olaylarında sanata başvurularak huzura kavuşulur. En büyük trajediler de sanatın konusudur. Bu felaketten hemen sonra depremden zarar görenlere nasıl yardımcı olabiliriz diye tartışırken, Bienal'e katılan sanatçılardan bazılarının bağışladığı yapıtlarla bir açık artırma düzenleyerek fon oluşturma düşüncesi doğdu.

(Hürriyet İstanbul, 10.9.1999)

DOĞAN HIZLAN

Erteleselerdi üzülürdüm

‘‘Bienal sanatçıları eserlerini depremzedelere bağışladı’’ haberi, uluslararası bir etkinliğin deprem felaketine yardım elini uzatmasının güzelliğini taşıyor. (...)

Bienali erteleselerdi doğrusu üzülürdüm. Biz bir sanat olayından, depremzedeler de bir gelirden yoksun kalırlardı.

Sanatı eğlence sayan bir zihniyeti tartışırım.

Abartılı düğünlere, eğlencelere elbette hayır. O tıynette bir insanı tasavvur bile edemem.

Konserler yapılabilir, sergiler açılabilir. Çünkü her ikisi de eğlence değildir.

Ne var ki gelirleri depremzedelere gönderilmelidir.

Deprem felaketine uğrayanların da yaralı gönüllerini iyileştirmeye yönelik bir adımdır.

(Hürriyet, 5.9.1999)

Fatih Altaylı

Karar kaldırılmalı

Deprem felaketinin ilk günlerinde müzikli eğlence yerlerine bir yasak getirildi. Bu yasak çok doğru bir yasak değil belki ama, o günlerde acımız çok tazeydi. Bu konuda doğru yanlış ayrımını yapmadık.

Fakat bu kararın bir an önce kaldırılması gerekiyor. Çünkü özellikle turistik yörelerde çok önemli bir sorun haline geldi.

Türkiye'ye hoşça vakit geçirmek için gelmiş turistleri mağdur etmenin, Türkiye'ye geldiklerine pişman etmenin alemi yok. Meksika deprem sonrası yaralarını sararken, ‘‘Ülkemizi ziyaret edin. Biz de yaralarımızı saralım’’ diye propaganda yapmıştı.

Biz ise ülkemizi ziyaret edin, beraber ağlayalım, yas tutalım diyoruz neredeyse. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan toplum hassasiyetinin yoğun olduğu ilk günlerde bu kararı aldı. Ses çıkarmadık. Ancak artık yeter.

Bu durumda oralara gidip göbek atacak vatandaşımız varsa gitsin. Ona zaten yurttaş denmez.

(Hürriyet, 6.9.1999)

TANER AKDOĞAN

Devam ettik

(Manhattan/Ankara)

Bu yasağı gazetede okuduktan sonra, rivayetlere aldırmadan karakolu aradım. Karakoldaki memur, bu tebliğin yeni ellerine geldiğini, daha sonra aramamı söyledi. Tekrar aradığımda ise ‘‘Bu tebliğ müzik yapmanızı engellemiyor, ancak dışarıya taşan bir eğlence biçimine dönüşmedikçe müziği sürdürebilirsiniz,’’ dedi. Kısacası biz müziğe devam ettik. Ancak sanıyorum İstanbul'da farklı uygulandı. Galiba her karakol bu tebliği kendi kafasına göre farklı yorumlayıp, uyguluyor.

(Manhattan/Ankara)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!