Özgün Suriye Ordusu İstanbul’da

Güncelleme Tarihi:

Özgün Suriye Ordusu İstanbul’da
Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2012 00:00

Ortalık karışık. Tansiyon yüksek. Derhal bazı hatırlı dostlarımı aradım. Suriyeli sığınmacılardan bir kısmının İstanbul’da tatilde olduklarını söyledi. Bu işin peşini bırakamam.

Haberin Devamı

Suriye’deki olayları ve yüksek tansiyonun Türkiye’deki akislerini dikkatle takip ediyoruz. NATO müdahalesi, Suriye’nin içinde güvenli bölge kurulması gibi olasılıkları tartışırken, bu kez de Hatay’daki sığınmacılar sorunu gündeme geldi. şehir halkıyla yaşanan sürtüşmeler, tedirginlik ve benzeri şaibeler bizzat valilik tarafından yalanladıysa da, işin peşini bırakmam düşünülemezdi. Derhal bazı hatırlı dostlarımı aradım. Sığınmacılardan bir kısmının ıstanbul’da tatilde olduklarını söyledi. Bir iletişim numarası verdi. Aradım.
“Merhabalar, kiminle görüşüyorum?”
- Tarık ben.
“Tarık Bey sizinle ve arkadaşlarınızla bir mülakat yapmak istiyorum”
- Tamam. Bin dolar.
“Anlaştık. Adresi alayım”
Arapça gerçekleşen bu konuşmadan sonra Tarık’ın verdiği adrese gidiyorum. Beni, kiraladıkları bir buçuk metrekarelik stüdyo dairede karşılıyorlar.
Tarık “Memnun değiliz!” diye söze başlıyor! “TOKı’nin buna bir şey yapması lazım. ıki haftadır ıstanbul’un göbeğinde sürünüyoruz resmen!”
“Buranın kirası ne kadar?” diye soruyorum.
“Ne kirası?” diyor.
Tarık Bin Halid el Hajar kendisini ve arkadaşlarını Özgün Suriye Ordusu’na bağlı El Garnizon fraksiyonu gönüllüsü olarak tanıtıyor.
Saed El Mısri, Mısırlı. “Üç aydır bu renklere gönül vermiş durumdayım” diyor.
Mahmud Bin Caber ise Libyalı. Ona göre, Suriye’nin özgürlüğü her şeyden önemli.  Richard Carpenter ise özbeöz Suriyeli olduğunu söylüyor.
“Abi yuh, yapma artık?” diyorum.
“Ehehe” diye sırıtıyor.

Haberin Devamı

İSTANBUL HARİKA BİR ŞEHİR

Özgürlük aşığı dört yeni arkadaşımla birlikte Beyoğlu’nu turlamaya başlıyoruz. ıstiklal Caddesi’nde yürürken soruyorum, “Tarık, El Garnizon çok uyduruk bir isim değil mi?”
“Yo” diyor, “Biz daha evvel Afganistan ve Irak’ın demokratikleşmesi için de çalıştık. Oradaki ismimiz El Bisse idi. Sizin dilinizde giysi anlamına geliyor sanıyorum” (Gülüşmeler oluyor).
Bir ara sıcak basınca Tarık’ın yardımcısı Saed El Mısri, “Meydana kadar yürümeyelim, tramvaya binelim” diyor. Depar atıyor ve geçmekte olan tramvaya asılıyorlar.
“Abi n’apıyosunuz koca koca adamlar?” diyecek oluyorum, “Bize böyle, para mı vericez Allah’ın tramvayına?” diye gülüyorlar.
Metroyla gitmeyi öneriyorum.
Daha girişte görevlilerle kavgaya tutuşuyorlar. “Ne jetonu, ne jetonu!” şeklinde büyük bir gerginlik yaşanıyor.

Haberin Devamı

SIMSICAK BİR ESNAF DAYAĞI

Richard’ın canı gofret çekiyor. Bir bakkala giriyoruz. Çıkarken bakkal, “Hop birader!” diyor.
Bunlar “Ne!” deyince “Arkadaşım parayı vermediniz!” tepkisiyle karşılaşıyorlar.
Tarık ve Richard bakkalın boğazına sarılıyorlar. “Başbakan’ın hesabına yazacaksınız demedik mi!” diye bağırırken içeri yöre esnafı doluşuyor.
Hep birlikte samimi, içten, sıcacık bir esnaf dayağı yiyoruz.
Pansuman yaptırırken Tarık “Zaten bu şehirde ATM’ler de yeteri kadar para vermiyor” diye hayıflanıyor.
“Kartınızda mı bir sorun var?” diyorum.
“Ne kartı?” diyor.
Karınları acıkınca güzel bir restorana girmek istiyorlar. Öyle bir yer bulup oturuyoruz. Yemekten sonra hesap geliyor. Yine “Erdoğan’a yazın” diyerek gülüyorlar.
Halkla ilişkiler müdiresi Gökçe Hanım geliyor.
Restoranlardaki halkla ilişkiler sorumlusu gerçeğiyle tanışınca geri adım atıyorlar. “Affet bacım, bilemedik” deyip hesabı paşa paşa ödüyorlar.
Tarık bana dönüp “Bu ne iştir anlamadım. Kadınların böyle olması doğru mu?” diye soruyor.
Ayrılmadan önce toplu fotoğraflar çektiriyoruz. Bir hafta sonra tekrar Hatay’a dönecekler.
Tarık Bin Halid el Hajar ıstanbul’da rahat olmasına karşın biraz da öfkeli.
“Bana devrimden sonra Suriye Sosyal Medya Bakanlığı teklif edildi. Twitter’da 30 bin takipçim var” diyor. “Ama iş uzadıkça uzadı. Bunun bir an önce bitmesi lazım.”
Vedalaşırken diğerlerinin de duygularını alıyorum.
Hepsinin adına Mahmud Bin Caber konuşuyor: “şimdiye kadar sınırdan birkaç kilometre içeri girdik. Günün birinde özgürlüğü için savaştığımız Suriye’yi de mutlaka görmek istiyoruz.”

Haberin Devamı

ALIŞVERİŞ BAKİYESİ

Son olarak “Başbakan ödeyecek” diye bıraktıkları listeyi sizinle ve yetkililerle paylaşıyorum:
-4 poğaça (3 peynirli, 1 patatesli)
-5 yıldızlı otelde fitness (3 saat)
-2 gofret
-Bir haftalık dil kursu
-Bir Metallica rozeti
-6 kutu meyve suyu (mango, vişne, karışık)
-Taksim –Kadıköy dolmuş (5 gidiş, 5 geliş)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!