Öncelikle Özcan’ın vizyonu çok geniş bir de şükürler olsun ortam postmodern

Güncelleme Tarihi:

Öncelikle Özcan’ın vizyonu çok geniş bir de şükürler olsun ortam postmodern
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2004 00:57

Herkes ondan Seymen Ağa’daki değişimin mimarı diye söz ediyor. Özcan Deniz’in son albümüyle fantezi-arabeskten, etnik-popa doğru açtığı yelkenlerini o doldurdu ve gemiyi sağ salim AB grubu tüketici limanına yanaştırdı. Müzisyen ve prodüktör Nezih Ünen’le Özcan Deniz’i, ondaki değişimi konuştuk.

Özcan Deniz’le çalışmaya nasıl başladınız?

- Özcan oyunculuk kariyerinde yakaladığı başarıdan sonra müzik alanında da yeni bir marka olmak niyetindeymiş. Kimle böyle bir şey yapabilirim derken birileri ona benden bahsetmiş. Geçtiğimiz kasım buraya (evinin altındaki stüdyosu) geldi. Ona Anadolu müzikleri çalışmalarımı izlettim. Dibi düştü, yıllardır böyle bir şey arıyordum dedi. Ona tek bir şey söyledim: Ben tiraj iddiası olan bir prodüktör değilim. Deneysel şeyler istiyorsan, kalite istiyorsan bunu yaparız. Satış için de elimden geleni yaparım. Albümün daha az satabilir ama Özcan Deniz’in değeri daha büyük olacak.

Bu bir risk değil miydi?

- İlk başta ikimiz de uykusuzluk çektik. Tamam çalışmalarım onu etkilemişti ama sonuçta Özcan bir star. Yani bu adam aynı zamanda ticari bir başarı. Deneysel bir şey yapacağım diye bu makinenin çarklarına çomak sokmak istemedim. Bu benim için de bir tehlikeydi.

Özcan Deniz nasıl bir sanatçı?

- Star, hatta bir süperstar. Dünyada kaç sanatçının hem muhteşem bir sesi, hem muhteşem bir ekran çekiciliği hem de sahnede izlediğiniz zaman izleyiciyi bu kadar avucunun içine alabilme yeteneği var? Diğerlerinden 20 metre geriden başlamış, 50 metre öne geçmiş bir adam.

En çok beğendiğiniz özelliği ne?

- Canlı performansı olağanüstü. Mesela bir akşam yemek yiyoruz. Arnavutköy’de bir terasta. Masada Abdullah Oğuz da var. Özcan’a hadi bir uzun hava oku dedi, oku ama mıy mıy değil, gerçek sesinle. Usulüyle patlattı uzun havayı. İnanır mısınız aşağıda gazeteciler toplandı. Bütün Arnavutköy onu dinledi. O kadar marka bir ses ki, dinleyen kim bu adam demiyor, o sesin sahibini tanıyor.

Öyle bahsediyorsunuz ki Özcan Deniz’den, onu insan olarak da beğendiğiniz her halinizden belli.

- Medyada birtakım yanlış yansımalar yaratıldı bence Özcan’la ilgili. Kapı otomatiğim bozuk benim mesela. Biz buradayken biri zile bassa Özcan hiç takıntı yapmadan gider kapıyı açar. Böyle bir adam, bu tür dertleri yok. Bir gün Bebek Kahve’de oturduk, konuşmak için. Çaylar boğazımıza dizildi, iki çift lafımızı konuşamadık. Bebek gibi bir yerde adamı hayranları rahat bırakmadı. Sıcaklığı olan bir insan.

ÖZCAN ŞU ANDA KİŞİSELKARİZMASIYLA GÖTÜRÜYOR

Nelere müdahale ettiniz Özcan Deniz’in müziğinde? Çatıştığınız oldu mu?

- Müzikte prodüktör dediğimiz adam, sinemanın yönetmeni gibidir. Yeri gelir kamerayı da elinize alırsınız. Albümdeki parçaların çoğunun aranjmanını kendim yaptım. Ticari şansı çok olan bir iki parça vardı. O istedi ama ben albüme koymadım. Çünkü tutarlı ve yeni bir çizgi çizmeye çalıştım Özcan’a. Marka olarak bir bütün haline geldi oyunculuğu ve müzisyenliği. Aynı şekilde Özcan’ın istemediği, beni eskiye götürür dediği bir şarkı vardı: Onu da koydum albüme: Sevdanın rengi, şimdi ikinci klibi çekilen parça.

Müzik dışında başka müdahaleler de yaptınız mı tarzına?

- Müdahale diyemeyeceğim ama öneri mahiyetinde genel bir bakış açısı da sunmaya çalıştım ona. Sahnesi mesela, bence dans unsurları içerebilir. Daha küçük, derli toplu ama dinamik bir orkestra düzeni kurulabilir. Bunları gerçekleştirebilmek için en az iki ay konser çalışması yapmak gerekiyordu. Ama işin zor tarafı şu ki Özcan’ın hiç zamanı yok. Albüm bitti, konserler ve dizi film başladı. Özcan, şu anda işi kişisel karizmasıyla götürüyor.

Yeni dizi demişken, bu dizide de Asmalı’daki ses kullanılmış. Bence yeni Özcan Deniz’de Asmalı Konak dönüm noktasıysa bunun yarısı o karizmatik sese ait. Siz ne düşünüyorsunuz?

- Bildiğim kadarıyla dizi Kapadokya’da çekiliyordu ve dublaj için sürekli İstanbul’a gidip gelmeye vakti yoktu. O yüzden başka bir ses kullanmışlar. Yoksa kendi sesimi kullanmaktan hiçbir zaman kaçınmadım diyor. Nitekim son albümde Özcan’ın şiir okuduğu bir parça var. O kadar sıcak ve duygusunu iletebilen bir sesi var ki bence bu dizilerde kendi sesiyle oynasaydı bir şey kaybetmezdi.

Başarı teşvik edicidir derler. Bundan sonra neler yapacaksınız, prodüktörlüğe devam mı?

- Özcan’la elbette tekrar çalışmak isterim. Ama ajandalarımız tekrar çakışır mı bunu bilemem. Benim önümde iki önemli projem var. Biri yılbaşından önce çıkarmak istediğim pop-rock albümüm. Diğeri ise Anadolu müzikleri projesinin albümü ve konserleri. Önümüzdeki yaz o bitince aynı projenin film ayağını çıkaracağım.

ÖZCAN’IN YAPTIĞINI BAŞKALARI DA DENEDİ

Özcan’ın yaptığını birçok kişi denedi ama başarılı olamadı. Özcan’ın başarısının altında yatan en önemli sebep, bence onun vizyonunun çok geniş olması. Bir de şükürler olsun ki, postmodern bir ortam içindeyiz. Geçen gün bir partideyim, Yavuz Bingöl, Fazıl Say’la sohbet ediyordu. 10 yıl önce olmazdı böyle şeyler. Kültürel alışverişlere kapalıydık.

BOĞAZİÇİ’NDE MAKİNE OKUDU AMA İÇGÜDÜLERİ MÜZİSYEN OL DEDİ

Boğaziçi’nden makine mühendisi çıktıktan sonra sırf içgüdüleri müzikte bir görevi olduğunu söylediği için meslek olarak müzisyenliği seçti. Timur Selçuk’tan ders aldı, oturup baştan müzik teorisi öğrendi. İlk profesyonel işi Dün Artık Bugündür (TRT-86) adlı dizinin müzikleri oldu. Bir dönem para kazanmak için dizi ve reklam müzikleri yaptı. Bunlar arasında herhalde en bilineni ‘daağ daağ daağ dat dat dadadat dadadat’ diye giden Süper FM’in jingle’ı. 1989’da pek az kişinin ne olduğunu anladığı ve sadece 500 tane basılan Planet adlı New Age bir albüm yaptı. Atladı kendini pazarlamaya İngiltere’ye gitti ama bu iptidai girişimden manevi tatmin dışında pek bir sonuç alamadı. Akabinde Yasak Elma grubunu kurdu ve hip hop-oryantal denemeler yaptı. 2002’de son parasıyla yedi kişilik bir ekip kurdu, 3 kamera ve bir minibüsle Anadolu kültürünü ve müziğini keşfe çıktı. 6 bin kilometre yol yaptığı bu keşif sonrası kısa bir klip hazırladı. İşte oyunculuk kariyerinin yanına yepyeni bir müzik tarzı oturtmaya çalışan Özcan Deniz’i ona getiren de, İstanbul Forumu’nda gösterdiği bu klipti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!