Önce diş eti kanar sonra dişler gider

Güncelleme Tarihi:

Önce diş eti kanar sonra dişler gider
Oluşturulma Tarihi: Ekim 10, 2004 01:29

Diş hekimleri, Türkiye’de erken yaşta protez kullanımında görülen yaygınlığı diş eti hastalıklarının yeterince bilinmemesine, önemsenmemesine bağlıyor. Dişetlerindeki kanamayla çalan alarm zillerini fark etmeyen çok sayıdaki genç ve orta yaşlı kadın ya da erkek daha 40’ı bulmadan takma dişlerle yaşamak zorunda kalıyor.

Diş kaybına yol açan süreci şöyle özetlemek mümkün: Yemeklerden sonra diş yüzeyinde gıdalar birikir. Düzenli fırçalanmayan ağızlarda gıdalar hızla bakterilere, bakteri yığınları ise tabakalara dönüşür. Tabaka büyüdükçe içindeki bakterilerin ürettikleri diş etine zararlı maddelerin miktarı artar. İlk aşamada ortaya ‘gingivitis’ adı verilen erken dönem diş eti hastalığı çıkar. Zamanında fark edilip, düzenli diş fırçalama ve diş ipi kullanımına geçilirse bu hastalığı durdurmak mümkündür. Aksi halde, diş etleri çekilir, kökler açığa çıkar. Hastalık ‘Periodontitis’e dönüşebilir. Dişler sallanmaya başlar, hatta kendiliğinden çıkar. Köklerdeki hastalık bazı durumlarda daha da ileri gidip çene kemiğini zedeleyecek boyuta ulaşır.

SAĞLIKLI DİŞ ETİ PEMBE OLUR

İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Aslan Y. Gökbuget, ağızdaki bakterilerin gelişiminde karbonhidratlı ve şekerli gıdaların önemli bir yeri olduğunu söylüyor. Bu gıdalar tüketildikten sonra mutlaka dişlerin temizlenmesi gerektiğini belirtiyor.

Sağlıklı diş etinin rengi pembedir. Dişleri sıkıca sarar. Diyabet, bazı genetik, cilt ve kan hastalıkları, sigara, beslenme gibi alışkanlıklar, ilaçlar gibi çevresel faktörler dişetlerinde tahribata, hastalıklara yol açar.

Türkiye’de ortalama her 100 kişiden 80’inde diş eti sorunu var. Çocuklarda diş eti hastalığı görülme sıklığı büyüklere göre çok daha düşük olsa da 6-12 yaş grubunda her 4 çocuktan birinin dişleri tehlikede.

İKİ AYRI DİŞ FIRÇASI

Gökbuget’e göre, dişleri korumanın en önemli yolu diş fırçalamanın gerekliliğine inanmak. Temel prensip ağızdaki gıda artıklarının ve bakterilerin ortamdan uzaklaştırılması. Bunu diş fırçaları, diş ipleri, arayüz temizleme gereçleriyle yapmak mümkün. Hekim tarafından aksi önerilmedikçe herkes günde iki kez dişlerini fırçalamalı. Fırçalama belirli bir sıra dahilinde yapılmalı: Yani önce üst çene dişlerinin dış yüzeyleri, ardından damak yüzeyleri, sonra da çiğneyici yüzeyler... En son alt çeneye geçilmeli. Dış, sonra iç ve en son çiğneyici yüzeyler fırçalanarak işlem tamamlanmalı. Fırçaların tam olarak kuruması için, sabah ve akşam ayrı fırça kullanılması öneriliyor.

HASTA - HEKİM İŞBİRLİĞİ

Diş eti hastalıklarının tedavisinde temel prensip hastalık etkenlerini ortadan kaldırmaya yönelik. Eğer hastalık ilerlememişse diş taşı temizliği, kök yüzeyi düzleştirmesi sorunun çözülmesinde yeterli olacaktır. Dişlerin etrafındaki ceplere yığılan bakteri birikintileri ortadan kaldırılır. Çürümeye, iltihaba yol açan toksik maddeler temizlenir.

Daha ilerlemiş vakalarda cerrahi müdahale gerekebilir. Bu yöntemin seçilmesinde amaç derin ceplerdeki diş taşlarını ve hastalıklı dokuları ortamdan uzaklaştırmaktır. Kök yüzeyleri düzleştirilince, diş etlerine yeni şekil verilince ağız temizliği daha kolay ve etkin yapılacaktır.

Tedavide hastanın hekimle işbirliği yapması önemlidir. Hasta günlük ağız bakımını diş fırçası ve diş ipi kullanımıyla en iyi şekilde yapmazsa hekimin başarılı olması zordur. Çünkü diş doktoru hastalık sonucu ortaya çıkan yıkımı gidermeye çalışır.

Her diş eti hastasının mutlaka ameliyat olması gerekmez. Belirleyici olan hastanın tedaviye gösterdiği uyumdur. Antibiyotikler, gargaralar sadece bazı vakalarda tedaviyi destekleyici olarak kullanılır. Ağız temizliğini ihmal edip sadece ilaç kullanmak, hastalık belirtilerini geçici olarak azaltır. Fakat tedavi etmez.

DİŞ ETİ HASTALIKLARININ BELİRTİLERİ

Diş fırçalarken diş etlerinin kanaması,

Diş etlerinde şişme ve kızarma,

Diş etlerinde çekilmeler ve açığa çıkan kök yüzeylerinde hassasiyet,

Diş eti kenarlarında veya dişler arasında, diş taşlarına bağlı siyah alanlar oluşması,

Diş ile diş eti arasından iltihap gelmesi,

Dişlerde sallanmalar, uzamalar ve dişler arasında açılmalar olması,

Ağızda sürekli bir kötü koku ve kötü tat hissinin bulunması.

Sigaranın ve beslenmenin etkisi var

Sigara, diş eti hastalığının seyrini olumsuz yönde etkileyen faktörlerin başında gelir. Bakterilerin diş yüzeyine tutunmasını kolaylaştırır. Diş etinin lokal savunma düzenini bozar. Böylece bakterilere karşı daha savunmasız hale sokar. Hastalığın erken belirtilerinin ortaya çıkmasını engeller. Tedaviye yanıtı zayıflatır. Dahası sigara yüzünden iyileşme çok sınırlı bir süre korunabilir.

Beslenirken kalori-vitamin dengesi diş eti sağlığı açısından önem taşır. Ayrıca lifli gıdalar, taze sebze ve meyvelerin tüketimi çiğneme fonksiyonu sırasında da diş eti sağlığı ve fizyolojisinin korunmasında önemli katkı sağlar.

Diş eti hastalıkları, bebeğin düşük kilolu doğmasına neden olabilir

Hamilelik annenin yaşamında fizyolojik değişimlerin yaşandığı önemli bir dönem. Diş etinde de hormonal değişimin tetiklediği dişeti reaksiyonları oluşabiliyor. Hamilelik sırasındaki hormon değişimleri, diş etlerini etkiler. Kırmızılaşır, bakteri tabakasına karşı daha duyarlı hale gelir. Erken safhadaki diş eti hastalığı hamilelikte şiddetlenebilir. Diş etlerinde kanama eğilimi artar. Özellikle ilk aylarda mide bulantısı sorunu olan anne adaylarında ağız bakımı çok aksar. Çocuk anne için hep daha öncelikli olur. Ağızda meydana gelen sorunlar gereksiz yere hamilelik sonuna ertelenir. Basit sorunlar bu nedenle büyür. Bu nedenle hamilelik öncesinde ya da ilk aydan itibaren iyi bir ağız diş bakımı programına girilebilir. Doktor özel bir risk belirtmedikçe diş hekimi gereken işlemleri yapabilir. Son yıllarda yapılan araştırmalar kadınlarda düşük kilolu bebek doğurma eğilimiyle, diş eti hastalıkları arasında yakın bağ olduğunu ortaya koyuyor.

AKLINIZDA OLSUN

ELMAYLA DİŞ ETİNE MASAJ: Fındık, ceviz gibi sert kabuklu yiyecekler kesinlikle dişle kırılmamalı. Aşırı soğuk ve aşırı sıcak besinlerden kaçınılmalı. Havuç, salatalık, ayva, elma gibi sert meyve ve sebzeler dişetlerindeki kan dolaşımını hızlandırır, masaj yapar. Dişleri dışardan besler, temiz tutar, diştaşları oluşmasını engeller. Ağızda güzel koku için karanfil, maydanoz, adaçayı, portakal kabuğu çiğnenebilir.

DİŞ KANGRENİ DUYDUNUZ MU? Dişin sinir-damar ağının mikro organizmalarca işgali sonucu, canlılığını kaybetmesi, bazı durumlarda içerdiği protein, karbonhidrat ve yağların kimyasal olaylar sonucu parçalanmasıyla diş kangreni gelişebilir. Çürüğe eğilimli dişe sahip kişilerin çocuk yaşta bile ağızlarında aşırı çürük sonucu diş kangrenine rastlanabilir.

Ani darbelerle dişin kırıldığı durumlarda olabildiği gibi sürekli ve yavaş yavaş etki yapan yüksek dolgular, sızıntılar, sinire ulaşan çürükler de dişin ölümüne yol açabilir.

STRES AĞIZA VURURSA: Diş gıcırdatma, uyku sırasında çeneleri sıkma ciddi bir sorundur. Sık rastlansa da sorun sahipleri bunu fark etmez. Nedenleri hakkında farklı görüşler var. Kimi uzmanlar dişler arasındaki kapanış ilişkisinin bozulmasından kaynaklandığını savunurken, bazıları santral sinir sistemindeki bir hastalığın neden olduğunu söyler. Bir başka grup da bu iki nedeni de kapsayan çok yönlü bir problem olduğunu ileri sürer. Ama hepsinin buluştuğu ortak nokta, duygusal stresler. Vücudumuzda stres belirtilerini ilk olarak ağız dokularında görülüyor. Stres, sorunun hem oluş nedeni hem de şiddetini artırıyor. Aşırı sinirli, hassas, titiz bir yapıya sahip olmak önemli etkenlerden.

DİŞ RÖNTGENİ TEHLİKELİ Mİ? Diş röntgeni çektirmenin ışın alma yönünden bir sakıncası yoktur. Bir diş röntgen filminden alınan ışın dozu, güneş ışığına maruz kalındığında alınan radyasyondan bile daha az.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!