Ölene kadar fırçayı elinden bırakmadı

Güncelleme Tarihi:

Ölene kadar fırçayı elinden bırakmadı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 10, 2011 21:30

İş Sanat Kibele Galerisi yeni sezonda, çağdaş Türk resminin büyük ustalarından, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eşi Eren Eyüboğlu’nu (1907-1988) bir retrospektifle ağırlıyor. Çağdaş Türk resminin kurucularından ve büyük ustalarından Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ‘Doğumunun 100. Yılı’ etkinlikleri kapsamında düzenlenen sergi, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkacak, Eren Eyüboğlu’nun yaşamı ve sanat hayatının anlatıldığı kitabın sergisi niteliğini taşıyor.

Haberin Devamı

Sergide başta aile koleksiyonu olmak üzere, çeşitli kurum, müze ve özel koleksiyonlardan derlenen 100’e yakın eser görülebilecek. Ölümüne dek üreten sanatçı, kariyere bakışını şöyle özetlemişti: “Kendi yolumu bulduktan sonra, bu yolun önü tıkanık mı, açık mı, ilerledim mi, geriledim mi yoksa yerimde mi saydım bilmiyorum. Bildiğim tek şey var, çalışma çabamı, ölüm elimden fırçayı alıncaya dek sürdürmek.”

İlk resim çalışmalarına ortaöğretim yıllarında özel ders alarak başladı Eren Eyüboğlu. Romanya Yaş Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim öğrenimi gördü. 1929’da okulu bitirdikten sonra Paris’e gitti. Dört yıl boyunca Julian Akademisi’nde Andre Lhote’un öğrencisi oldu. Bu sürede Monet ve Cezzane’nın eserlerini inceledi. Onlardan röprodüksiyon çalıştı. 1930 yılında Paris’te tanıştığı kendisi gibi resim sanatçısı olan Bedri Rahmi Eyüboğlu ile 1936 yılında evlenerek Türk vatandaşı oldu. Anadolu’yu kendisine anayurt bilen Eren Eyüboğlu, yaşamı boyunca Anadolu’yu resmetti, Anadolu coğrafyası, kültür zenginlikleri ve insanı resimlerinin esin kaynağı oldu: “Türkiye´yi hiçbir zaman ikinci yurdum olarak görmedim. 1936’dan beri anayurdum oldu Türkiye. Daha önce bilmediğim, tanımadığım nice değerler, bana çizip boyama, yaratma coşkusu veren değerler buldum yeni ülkemde” diyordu.
Bedri Rahmi Eyüboğlu ile birlikte D Grubu’na katıldı. Topluluğun etkinliklerinde önemli rol üstlenen sanatçı resimlerinde soyutlamacı ve ekspresyonist görüşü ile Anadolu insanına ve doğal yaşama yönelik konular işledi.
1950’li yıllarda Picasso ve Braque gibi usta ressamlardan çalıştığı kopyalar sayesinde yapıtlarında ayrıntıdan uzaklaşarak; sadeliğe, ritmik çizgi ve heyecan verici, coşkulu renk uyumuna yöneldi. Eşi Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun nakışçı stiline karşın, yöresel anlatımlara ulaşmada plastik ögelere eğilimi ağır bastı. Temalarına çağdaş bir yorum kazandıran Eyüboğlu, 1955’ten sonra rengin ön planda olduğu lirik soyutlamalar yaptı. 1970’ten itibaren ise o güne değin edindiği deneyimlerini kullanarak, figüre daha güçlü bir bağlılıkla eskiden çalıştığı konulara dönüp Üç Güzeller, Dört Güzeller gibi mitolojik konulu resimler de yaparak bu tür temalara çağdaş bir yorum kazandırdı.

Haberin Devamı

EREN DOĞUŞTAN RESSAMDIR, BEN SONRADAN OLMAYIM

Haberin Devamı

Bedri Rahmi Eyüboğlu, 40 yıl beraber yürüdüğü hayat ve sanat arkadaşı olarak Eren Eyüboğlu’nu ve sanatını “Eren doğuştan ressamdır, ben sonradan olmayım!” cümlesiyle özetliyordu. Resme karşı hep duyarlı ve sorumlu bir sanatçı portresi çizen Eren Eyüboğlu, resme bakışını da şu cümlelerle ifade ediyordu: “Bir resim yaparsın çok iyidir, bir resim yaparsın fena değildir. Onu ‘iyice’ bir resim izler, ‘güzel’ bir resim, ‘çok güzel’ bir resim daha sonra... Ama çok güzel bir resmi hiçbir şey izlemez. Bir çıkmazdır resim. Her zaman bilemezsin, bir önceki mi daha iyiydi, bir sonraki mi daha iyi olacaktır. Yoksa o anda yaptığın mı en iyisi, en güzelidir? Hem ne demek ‘iyi’ , ‘güzel’? Bir duvara asılacak resim o duvarın sahibine göre güzeldir. Ama resim, dekoratif amaçla yapılanlar hariç, süsleme amacı taşımaz.”

Haberin Devamı

Eren Eyüboğlu’nun gelini Hughette Eyüboğlu
ÇİÇEK ÇİZEMİYORUM DERDİ AMA EN GÜZELİNİ ÇİZERDİ

- Eren Eyüboğlu’yla ilk tanışmanızı hatırlıyor musunuz, sizde nasıl bir izlenim bırakmıştı?
- Eren Hanım’la 1961 Temmuz’unda Madison New Jersey da tanıştım. Tosun Bayrak’ın düzenlediği bir seminere katılmıştı eşiyle. Kendisi bir yabancı gelin olmasına rağmen Mehmet’in ve benim genç yaşımızdan dolayı evlilikten söz etmekten hoşlanmıyordu ve ona karşı bir tutum sergiledi. Türkçe bilmediğim için konuşmaların içeriğini anlamıyordum fakat pek memnun olmadığı anlaşılıyordu.
- Sanat eserlerini ve kişiliğini karşılaştırdığınızda benzerlikler ya da zıtlıklar fark ettiniz mi?
- Eren Hanım insan seven, hümanist ve yapıcı biriydi. Anadolu kültürünü benimsedi, kadınları sevdi ve onların sıkıntılarını paylaştı. Kendime pek çok zaman şunu sordum, bu sıkıntılı yaşama karşın Eren Hanımın portrelerinde kadınları daima huzurlu ve düzenli bir tavırda görünüyordu. Bursa’da yapılmış kadın resimleri en güzel örnekler bence. Ancak yaşamının son yıllarında sosyal boyut daha çok göze çarptı ve ilk defa insanları haykırdı, tüm sıkıntıları ortaya çıktı. Goya’nın desenlerine benzer çizimler yaptı.
- Diyaloglarınızda eserlerini size anlatır mıydı? Onlardan nasıl bahsederdi?
- Elbette konuşurduk. Ben sanattan uzak bir meslekte çalışıyordum fakat endişelerini, kuşkularını paylaşırdı. Daima bir arayış içinde olduğunu görüyordum. Mesela onun bir takıntısı vardı, “Ben çiçek çizemiyorum” derdi. Halbuki çok hoş laleleri vardı. Her sene onunla bir lale köyüne giderdik Trakya’da ve orada şahane resimler çıkartırdı. Ama yine de tatmin olamıyordu.

Haberin Devamı

Eren Eyüboğlu’nun retrospektif sergisi 17 Aralık’a kadar İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde görülebilir. Sergi, pazar ve pazartesi günleri hariç, her gün 10.00-19.00 saatleri arasında açık. Tel: 0212 316 15 80.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!