Okul korkusu yüzünden üç yıl oğlumuzla aynı sınıfa girdik

Güncelleme Tarihi:

Okul korkusu yüzünden üç yıl oğlumuzla aynı sınıfa girdik
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2008 00:00

Milli Eğitim Bakanlığı, iki yıl önce aldığı bir kararla, ilköğretim birinci sınıf öğrencilerini "okula uyum programı" uygulamak için bir hafta erken okula çağırıyor. Bu süre içinde çocuklara okulu, arkadaşlarını ve öğretmenini tanıtmayı, onları okula alıştırmayı amaçlıyor. Çünkü öğrencilerin yaklaşık yüzde 12’si okula başlama sürecinde fobiye kapılıyor. Okula gitmemek için direniyor, hatta hastalanıyor. Bu sorun, bütün aileyi etkisi altına alabiliyor. İşte tam 6 yıldır çocuğundaki okul fobisi nedeniyle yaşamı altüst olan bir baba anlatıyor.

İki çocuğum var. Ablasından sonra sıra oğluma geldiğinde büyük bir heyecanla okul arayışına girdik. Pek gözde olan bir okula başvurduk. O okula kayıt yaptırmak için yüklüce bir kayıt parası verdik. İçimiz rahattı artık. Herkesin gıptayla baktığı bu okula çocuğumuzu yazdırmıştık, kafamız sekiz yıl boyunca rahat olacaktı. Eşim ev kadını, ben ise bir aile şirketinde çalışıyordum. Oğlum güle oynaya 1.5 ay okula gitti. Ama ne olduysa, neden olduysa, bir gün sabahları okula gitmemek için bahaneler uydurmaya başladı. Bize hep korktuğunu, onu yalnız bırakmamamız gerektiğini söylüyor, neredeyse yalvarıyordu. Sınıfı 50 kişilikti.

ÖĞRETMENLER DURUMU ŞIMARIKLIK OLARAK ALGILADI

Zaman geçtikçe sabahları kábus olmaya başladı. Sabah ağlaya ağlaya annesiyle okula gidiyor, ama sınıfa girmeyi reddediyordu. Öğretmenleri, idareciler, hatta okul müstahdemleri bu durumu "şımarıklık" olarak algılıyor, hem bizi hem çocuğu aşağılıyorlardı. Okulda rehber öğretmen yoktu. Ne yapacağımızı şaşırdık. Çocukla konuştuk. Sonunda, ilk gün güle oynaya okula giden çocuk, öğretmeninin kulağını çektiğini, sınıfındaki hiperaktif bir çocuğun kendini korkuttuğunu anlattı. Korkuyordu, asla okula gitmek istemiyordu. Annesiyle sabahları okul bahçesinde bekleyip, sınıfa girmeden eve dönüyordu. Bu süreç uzayınca Rehberlik Araştırma Merkezi’ne gittik. Pek sonuç alamadık. Sonunda bir psikiyatrın kapısını çaldık. Oğlumun "okul fobisi" yaşadığını öğrendik.

Bu kez okula annesi değil, ben götürdüm. Hafta başında çocuklar sırayla sınıfa giriyorlardı. Oğlum da arkadaşlarıyla sıraya girdi. Sınıfa doğru yönelince ondan izin kopararak, çıktım. Arabamı çalıştırıp gidecekken bir baktım ki, peşimden sapsarı bir halde, ağlayarak koşuyor, yanıma gelmek için yalvarıyor. 7 yaşındaydı ve büyük acı yaşıyordu. Benim de eşimin de bu süreçte sinirlerimiz harap oldu. En ufak bir şeyde sinirleniyor, birbirimize bağırıyorduk. Bütün gece "Acaba yarın ne yapacak, okula gidecek mi?" diye düşünüyorduk. Tek önemli şey vardı, o da oğlumdu. Kızımı, işimi, çevreyi, başka sorunları hep bir kenara bırakmıştık. Ya okul yaşamı bitecek ya da devam edecekti. Artık devlet okulunda bunun mümkün olmadığını gördük Çünkü sınıfa da bizi istiyor, yanında olmamızı bekliyordu.

SINIFA GİRMESE DE BAHÇEDE BEKLİYORDUK

Devlet okulunda bizi sınıfa almadılar. Biz de imkanlarımızı zorlayarak çevredeki okulları araştırdık. Birinin kapısını çaldık. Durumu anlattık. Kaydımızı yaptırdık. Oğlum için en zor olan, sabah evden çıkış kısmı idi. Ama, biz kararlıydık. Her sabah okula gitmek istemese de okul kıyafetini giydirip okulun kapısına kadar gidip bahçesine giriyorduk. Çoğu zaman sınıfa girmeden kapıdan döndük, ama her sabah okulun kapısına gittik. Bazen arabanın içinde saatlerce sohbet ettik. Bazen öğretmeni de arabaya geldi, onu elinden tutup sınıfa götürdü. "Korkuyorum, yapamıyorum" dedikçe, ağladıkça, biz daha kararlı olduk. Geceleri uyumak istemiyor, uykusunda kábus görüyordu. Okul anlayışla karşıladı ve bizi de oğlumla birlikte sınıfa kabul etti. Artık hor görülmüyor, aşağılanmıyor, oğlumuza "şımarık" gözüyle bakılmıyordu hiç değilse.

ARKA SIRADA 7 YAŞINDAKİ ÇOCUKLARLA DERS DİNLEDİK

Sabahtan öğlene kadar ben, öğleden sonra annesi sınıfta bize ayrılan sandalyede oğlumuzu bekliyorduk. Arka sırada 7 yaşındaki çocuklarla birlikte ders dinliyorduk. Oğlum bizim orada olmamızın verdiği güvenle dersi dikkatle dinliyor, biz orada yokmuşuz gibi davranıyordu. Teneffüslere çıkarken arkadaşlarıyla koşuyor, oynuyor, hiçbir şey yokmuş gibi hareket ediyordu. Sınıftaki bu nöbet tam üç yıl sürdü. Diğer çocuklar yaşları küçük olduğu için durumun pek farkında değillerdi. Zaten onlara da anne babalık yapıyorduk. Sınıfa psikiyatrımızın önerisiyle girdik. Çünkü çocuk bizi göremeyince anında kendini kaybediyor, titreme, üşüme geliyor, dudakları morarıyordu.

DİĞER ÖĞRETMENLER GÖRMESİN DİYE KORİDORDA SAKLANIRDIK

Oğlum, ilköğretim dördüncü sınıfa geçtiğinde onu koridorda beklemeye başladık. Sınıfın kapısı aralıktı ve bizi görecek mesafede oturuyordu. Bizim orada olduğumuzu görünce rahatlıyordu. Ama bizim için her şey çok zordu. Kendi öğretmenimiz durumu bildiği için sorun yaşamıyorduk, ama okuldaki diğer öğretmenler bize tuhaf tuhaf bakıyordu. Bazen "Yine mi bekliyorsunuz, daha alışamadı mı?" diye alaycı sorularla karşılaşıyorduk. Teneffüste onlara görünmemek için koridorda saklanırdık. Oğlum okula alışınca biz de önce sınıftan, sonra koridordan ve sonra da okuldan uzaklaştık. Oğluma okulun bir köşesinde onu beklediğimizi söyledik. Ama onu sabah bırakıp, akşam çıkışta okula dönmeye başladık. Bizim o köşede beklediğimizi sanıyor, kendini güvende hissediyordu. Geçen yıla kadar bu durum devam etti. İkinci dönemden sonra artık sabahları onu bırakıyorduk. Akşamları kendisi yürüyerek eve geliyordu.

OĞLUM HOR GÖRÜLMESİN DİYE ÇEVREDEN DURUMU SAKLADIK

Bu durumu hep çevremizden sakladık. Çocuk hor görülür, aşağılanır diye korktuk. Damgalanmasından endişelendik. Sadece çok yakınımızdakiler ve okuldaki öğretmenler durumu biliyordu. Bu okul fobisi bizden çok şey götürdü. Sinirlerimiz yıprandı, eşimle birbirimize karşı kırıcı olduk. Sosyal hayatımız bitti. "Çocuğun üzerine çok mu düştük, çok mu bize bağımlı yetiştirdik?" diye kendimizi suçladığımız oldu. İsyan ettiğimiz anlar az değildi. Her uzun tatil öncesi büyük stres yaşardık.

Şu an pek sorunumuz yok. Ama biz bu konuda savaşmaya, mücadele etmeye karar verdik. Ya bir ömür boyu heba olacak, ya da okuyacaktı. Biz sabrettik. Şu anda da tam iyileşti diyemiyoruz. Bundan sonra da imkánlarımızı zorlayıp desteğimizi sürdüreceğiz. Eğer kararlı olmasaydık, çocuğumuz bu yıl 7’nci sınıfa geçmezdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!