Oğlumu kurtarmak için Başbakan’ın tek sözü yeter

Güncelleme Tarihi:

Oğlumu kurtarmak için Başbakan’ın tek sözü yeter
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 2010 00:00

Onunki, Gazze’de atan bir ananın yüreği. Gazze’ye dair her haberde hop oturup hop kalkıyor. Çünkü oğlu Muhammet İsa, babası Filistinli Mahmut Şehada tarafından beş yıldır, dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde tutuluyor. Muhammet İsa’nın babası tarafından kaçırılmasının öyküsü, Aylin’in yaşamındaki tüm dönemeçler gibi sıra dışı

Ahıska Türkü Gulnar Valiyeva’nın, doğduğu Kazak topraklarında Filistinli bir adama aşık olmasıyla başladı hikaye. Aradan geçen 15 yılda adı Aylin, vatanı Türkiye oldu. Şimdi Antalya’da, Akdeniz’in karşı yakasındaki oğlunu geri alabilmek için tek başına diplomatik bir savaş sürdürüyor.
Resmi nikahsız çocuğunu dünyaya getirmeyi göze aldığı adamın alkol-kadın-kumar üçgenine teslim oluşu, Gazze’de başka bir kadınla evlenip iki çocuk sahibi daha olması gibi bir kadını yıkabilecek olaylar ama Aylin için artık teferruat. Bir taraftan oğlunu geri almak için aşındırmadık kapı bırakmıyor diğer taraftan da dönüp dönüp oğluna kavuşmak için attığı her adımın muhasebesini yapıyor ve soruyor: “Yapabileceğim başka ne kaldı?” Her şeye rağmen pes etmiş değil. Ona göre, bu çetrefilli düğümü çözecek tek kişi var: Başbakan Erdoğan.

İMAM NİKAHLI ÜÇ YIL

Gulnar Valiyeva’nın yaşam öyküsü 1975’te, Kazakistan’ın Çimkent şehrinde başlıyor. Müslüman ve muhafazakar bir ailede büyüyen Gulnar, Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde Rus dili ve edebiyatı okurken aynı üniversitede diş hekimliği okuyan Gazzeli Mahmud Şehada ile arkadaşlık ediyor ve bu arkadaşlık kısa sürede aşka dönüşüyor. Gulnar, ailesinin tüm itirazlarına rağmen, sırf Mahmud ile beraber olabilmek için imam nikahına razı oluyor. İmam nikahı aslında Mahmud’un bahanesi, zira genç adam ibadete değil alkole ve gece hayatına düşkün.
Gulnar sevdiği adamın alışkanlıklarını gençlik hevesine veriyor, sineye çekiyor. Beraberliklerinin üçüncü yılında hamile kalıyor. Hamileliği sırasında Mahmud bir yıldan fazla süre ortadan kayboluyor, Gazze’ye ailesini yanına gittiğini söylüyor. Gulnar kendi ailesinin tepkisinden kaçmak için gidip doğumu tek başına Almatı’da yapıyor. Yedi ay tek tabanca bakıyor küçük Muhammet İsa’ya. Tam çocuğu tek başına büyüteceği fikrine alışmak üzereyken Mahmud çıkageliyor.

Mahmud’un “Gazze’ye götürüyorum sizi” sözüyle sonunda bir aile olacaklarını düşünüp “Tamam” dediğinde, Gulnar aslında bundan sonra hep yollarda geçecek yeni bir sayfa açıyor yaşamında.
Gulnar, Gazze’de geçen iki buçuk yılını ‘kabus’ diye tanımlıyor. Mahmud’un ailesinin Tıfaha’daki yoksul evine yerleşiyorlar. Gulnar, aileye bir türlü kendini sevdiremiyor. Hakaret ve aşağılanma bir yanda, yoksulluk bir yanda. Elektrik yok, sıcak su yok?
Birkaç yıl sonra tekrar hamile kalmak istediğinde anlaşılıyor ki, soğuk suyla yıkanmak zorunda olduğu Gazze yıllarında kurban vermiş doğurganlığını. Muhammet İsa’yı bu ortamda büyütmek istemeyen Gulnar, Kazakistan’a dönmeye karar veriyor. Üç yaşındaki oğluyla anavatanına dönüyor. Altı ay sonra da Mahmud peşlerinden geliyor. İki yıl sonra ayrılıyorlar. Mahmud yine Gazze’ye dönüyor. Gulnar, oğluyla kafalarını sokacak bir ev satın almayı kafaya koyuyor. Türkiye’deki akrabaları, “Buraya gel çalış, para biriktirirsin” deyince 2004’te oğluyla Antalya’ya geliyor. Bilmiyor ki, ev alacak parayı kazanmak için gideceği Türkiye’de aslında onun olan tek şeyi de kaybedecek...
Antalya’da bir turizm acentesinde rehber olarak iş buluyor. Beş ay sonra yine ortaya çıkıyor Mahmud. Dedesinin ve babaannesinin Muhammet İsa’yı çok özlediğini anlatıp duruyor. “İzin ver, oğlanı bir götüreyim, sonra getireceğim” diye yalvarıyor. Gulnar’ın içinde kötü bir his var, kendince garantiye almaya çalışıyor oğlunun dönüşünü. Kuran’a el bastırıyor, yazı yazdırıyor Mahmud’a, imzalatıyor ve noterden tasdik ettiriyor. Altı yaşındaki Muhammet İsa, babasının elinden tutup Gazze’ye tatile gidiyor. Gidiş o gidiş...

REFAH’TA BEKLEYİŞ
/images/100/0x0/55eac767f018fbb8f8962a21


Aylar geçiyor. Biliyor artık, Mahmud geri getirmeyecek oğlunu. Tek çıkış yolu var önünde; yine düşecek yollara ve kendisi alıp getirecek Muhammet İsa’yı. Gazze’nin yolu ya Mısır’dan ya İsrail’den geçiyor. Önce Mısır’dan vize almayı başarıyor, atlayıp Kahire’ye gidiyor. Bir ay 10 gün Refah Kapısı’ndan Gazze’ye geçiş izni bekliyor.
İzin bir türlü çıkmayıp parası tükenince eli böğründe geri dönüyor Antalya’ya. Kazakistan vatandaşı olarak Türkiye’de yaşarken üçüncü bir ülkeye vize almanın büyük mesele olduğunu anladığında, Türk vatandaşlığı için başvuruyor. İki kez Tel Aviv’e gidiyor, sonuç alamıyor. Ancak üçüncü seferde, 2009 Temmuz’unda Erez Kapısı’ndan Gazze’ye geçişine izin veriliyor.
Gazze’de Beach otele yerleşen Gulnar, Mahmud’un ailesinin evine gidiyor. Komşunun çocuğundan rica ediyor, Muhammet İsa’yı bahçeye çağırtıyor. Önde Muhammet İsa, arkada ailenin diğer fertleri Gulnar’ı görünce şok yaşıyorlar. Savaş ortamında Gazze’ye gelebildiğine inanamıyorlar. Epey bir kavga gürültüden sonra Gulnar, Gazze’de olduğu sürece oğlunun kendisiyle birlikte otelde kalması için izin koparıyor. Bu arada da, Gazze’den çıkış planı yapıyor. Muhammet İsa’nın çıkış evrakları için Kudüs’teki Kazak Konsolosluğu’ndan haber bekliyor. “Tamam” mesajını aldığında arkasına bakmadan Erez’in yolunu tutuyor. Muhammet İsa’nın, “Anne beni kaçırıyor musun?” sorusunu “Yok oğlum, baban izin verdi. Bir arkadaşı ziyaret edip döneceğiz” sözleriyle geçiştiriyor.

ÖMRE BEDEL DOKUZ SAAT

Pasaport kontrolüne geldiklerinde Arapça konuşan İsrail polisinin, “Oğlunuz buradan giriş yapmadığı için burdan çıkması yasak” sözleri tokat gibi çınlıyor beyninde. Kazak Konsolosluğu’nu arıyor, dokuz saat haber bekliyor, ta ki Erez Kapısı kapanana kadar. Ana-oğul ağlayarak geri dönüyorlar Gazze’ye. Mahmud’un ısrarlı aramalarını bütün gün görmezden gelen Gulnar, dönüş yolunda açıyor telefonu. Gizliyor başarısız firar girişimini kendince. Ama Mahmud, şikayette bulunduğu Hamas jandarmasıyla birlikte karşılıyor ana oğulu otelde. Sonrası tam bir kaos. Gulnar, Gazze’de tuttuğu avukatlar sayesinde Şeyh Cucu’ya ve Hamas yöneticisi Ahmet Yusuf’a ulaşıyor, “Çocuğumu vermezseniz kendime kıyarım” diye günlerce feryat ediyor. Hamas yönetiminde mahkeme kuruluyor, genel kanı çocuğun anneye bırakılması yönünde ama Mahmud’un babası, “Muhammet İsa’ya sorulması lazım” diye bastırıyor. Sonunda haber geliyor, “Oğlan, babasıyla kalmak istiyor” diye. Gulnar’ın haline çok üzülen Hamas yöneticisi Ahmet Yusuf, “Kızım, sen şu Türk vatandaşlığını al da, Türkiye resmi yazı göndersin bize çocuğu istesin” diye akıl veriyor.

BİR ALLAH BİR DE ATİLLA BEY

Gazze’den Antalya’ya döndükten 15 gün sonra Gülnar’ın tek tesellisi hem kendisi hem de oğlu Muhammet İsa için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kazandığını öğrenmek oluyor. Artık gerçek bir Türk, adı da Aylin Aydemir. Hemen oğlunun iadesini talep etmek için Türk makamlarına başvuruyor. Bu süreçte ona en büyük destek, Antalya’daki Kadınlar Birliği sayesinde ulaştığı CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’tan geliyor. Kart, Aylin için Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na mektup gönderiyor. Aylin’in Türkiye’nin Kudüs Başkonsolosluğu’na başvurmasını sağlıyor. Lahey’deki Uluslararası Çocuk Kaçırma Kurumu Başkanlığı’na müracaat ediyor. Kendi girişimleriyle yetinmeyen Atilla Kart, AKP’li milletvekilleri Hüseyin Tanrıverdi ve Hüseyin Tuğcu’ya da konuyu iletiyor. Ancak Aylin onlarca kez aramasına rağmen AKP’li milletvekillerinin telefonlarına çıkmadığını anlatıp ekliyor: “Benim ayakta kalmamın sebebi herhalde ilk önce Allah sonra Atilla Bey’dir.”
Girişimler yapılıyor yapılmasına ama Filistin’deki siyasi belirsizlik nedeniyle havada kalıyor. Türk Medeni Kanunu ve evrensel hukuk, ‘evlilik dışı doğan çocuğun velayeti annesindedir’ dese de, Türkiye ile Filistin arasında çocuk teslimine dair resmi bir sözleşme yok. Aylin’in son umudu Gazze yönetimiyle Ankara arasında son yıllarda güçlenen siyasi kanallarda.

BAŞBAKANIN YANINA YANAŞAMADIM

Ankara’ya gittim, Meclis’te Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısına katıldım. Yakınına bile yaklaşamadım. Ben hiçbir şey istemiyorum, sadece beni Başbakan’a ulaştırın. Bana bu konuda yardımcı olabilecek tek kişi o. Başbakanımızın bir kere söylemesi yeterli

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!