Obezite, diyabet riskini artırıyor

Güncelleme Tarihi:

Obezite, diyabet riskini artırıyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2004 00:00

Kilo fazlalığı ve obezite sorunu ile savaş evrensel bir boyut kazanıyor. Mayıs ayı ortalarında Cenevre’de toplanan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) toplantısında Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı ortak deklarasyonun ilk maddesi obezitenin insanlığı tehdit eden en önemli sağlık sorunu olduğunu teyit ediyor. Kilo fazlalığı ve obezitenin bir sağlık tehdidi olarak öncelenmesinde diyabet riski ile olan yakın ilişkinin önemi büyüktür.ORTA yaş ve sonrasında görülen erişkin tipi şeker hastalarının (Tip 2 şeker hastalığı) sayısı hızla artıyor. Tıp dünyasının üzüntü ve korkuyla izlediği diyabet salgınının sebebi, kilo fazlalığı ve obezite sorunundaki yaygınlaşmadır. Kan şekeri ayarının başaktörü ensülin hormonunun artışı ile (hiperinsülinemi) şişmanlık ve şeker hastalığı arasında güçlü bir ilişki vardır. Orta yaşlarda oluşan erişkin tipi diyabetin (Tip 2 diyabet) yüzde 80’inde obezite birinci etkendir. Obezitenin bir salgın gibi yaygınlaştığı toplumlarda bu salgını, şeker hastalığı salgınının izlemesi de bundandır.Epidemiyolojik çalışmalar obezitenin yaygınlığı ile erişkin tipi diyabetin sıklığı arasındaki ilişkide fazla kiloların dışında başka bazı faktörlerin de etkili olduğunu gösteriyor. Genetik mirasınız ve fiziksel aktivite düzeyi yetersizliğiniz bunların en önemlileridir. BEL-KALÇA ORANIKilo fazlalığı sorununuz varsa diyabet riskinizin vücut yağ dağılımınızın tipi ile yakından ilişkili olduğundan kuşkunuz olmasın! Vücut yağ dağılım tipini belirlemede kullanacağınız en kolay ve güvenli yöntem bel çevrenizi ölçmektir. Erkekseniz 102 cm, kadınsanız 88 cm’den büyük bel çevresi diyabete yakalanma olasılığınızı yükseltecektir. Riskinizi belirlemede bel-kalça oranını da kullanabilirsiniz. Bel çevrenizin kalça çevrenize bölünmesiyle elde edilen bu oran, erkekseniz 0,95, kadınsanız 0,85’ten yüksek olmamalıdır. Karın çevresinde biriken yağların sadece diyabet riskinizi değil koroner kalp hastalığı ve inme riskinizi de arttırdığını bilmelisiniz. Eğer faydalı kolesterol seviyeniz düşük (35 mg’dl), trigliserit seviyeniz yüksek (160 mg’dl), ürik asit düzeyleriniz artma eğiliminde (yüzde 7 mg’dan yüksek) ise sorununuzun metabolik sendromla bağlantılı olabileceğini de hatırlayın.Kilo fazlalığı veya obezite sonucu oluşan şeker hastalığı hangi hızla kilo aldığınız ve ne kadar zamandır fazla kilolu ve obez olduğunuz ile de ilişkilidir. Özellikle 20’li yaşlardan sonra oluşan 10 kg’dan fazla ağırlık artışlarının diyabet riskini arttırdığını, bu artışın 5 yıldan fazla sürmesi halinde riskinizin daha da arttığını unutmayın.BEDEN KİTLE İNDEKSİBeden kitle indeksi 30’dan yüksek ve obezite süresi 10 yıldan uzun olanların, 5 yıldan daha az bir süredir obez olanlara oranla diyabet riski 2 kat daha fazladır. Beden kitle indeksi arttıkça diyabet riskiniz artar. Beden kitle indeksi 23’ün altında olanlara oranla beden kitle indeksi 25-27 olanlarda şeker hastalığına yakalanma olasılığı sadece 2 kat artarken, 35 ve üzeri olanlarda diyabet riski 42 kat artmaktadır. Hem kilo fazlalığı veya obezite sorunu olan biriyseniz, hem de diyette fazlaca yağ tüketmekte ısrar ederseniz ensülin direnciniz daha çok şiddetlenir ve diyabet riskiniz artar.Yeterli ve düzenli fiziksel aktivite ensülin direncinizi azaltarak diyabet olasılığınızı düşürür. Bu nedenle kilo fazlalığında bilinçli egzersiz programlarının vücut yağlarını azaltıcı etkisi yanında ensülin direncini kırıcı ve diyabet önleyici yararının olduğunu da unutmamalısınız. Erişkin tipi diyabet ile obezite arasındaki ilişkinin belirleyicisi ensülin direncidir. Ensülin direnci obezlerde görülen hipertansiyon, kan yağları fazlalığı ve damar sertliği gibi problemlerin de sebebidir. FİZİKSELAKTİVİTEYEÖNEMBu nedenle kilo fazlalığı sorununuz varsa fiziksel aktivitenizi çoğaltmanız sadece diyabete karşı değil, hipertansiyona ve damar sertliğine karşı da sizi koruyacaktır.Obeziteye bağlı diyabetin oluşumunda genetik eğiliminiz de rol oynar. Her kilolu veya obezde şeker hastalığının ortaya çıkmamasının nedeni, o bireyde genetik yatkınlığın bulunmamasıdır. Eğer genetik yatkınlığın sözkonusu ve 1. derece akrabalarınızda (anne, baba, kardeş, hala, teyze, amca, dayı) erişkin tipi diyabet varsa genetik riskiniz daha fazladır. Kilo almaktan, özellikle obezite hastalığına yakalanmaktan daha çok korunmalı, bu olumsuz genetik mirastan uzak bir yaşam sürdürmek için beden kitle indeksinizi 29’lu rakamların altına taşımalısınız.Dr. AtkIns hálá tartışılıyorBir yıl kadar önce hayata veda eden Dr. Robert Atkins tıp dünyasının en tartışmalı isimlerinden biriydi. Ölümünden sonra da bu özelliğini sürdürmesi çok ilginç. 1972 yılında yayınladığı ‘Diyet Devrimi’ isimli kitabıyla neredeyse bütün tıp dünyasını karşısına alan, diyetleri ve önerileri Amerikan Tıp Birliği tarafından ‘Toplum sağlığı için tehlikeli ve zararlı’ olarak nitelendirilen Dr. Atkins, her biri on milyonun üzerinde satan diyet kitaplarıyla hálá zayıflama sektörünün hem en çok kullanılan hem de en çok tartışılan ismi. Tıp dünyasının koroner kalp hastalığından ve şişmanlıktan korunmak için yağca fakir ve karbonhidratça zengin bir diyeti ısrarla önerdiği son otuz yılda Dr. Atkins, bunun hep tam aksini savundu. Yağ ve proteinlerce zengin bir diyetin şişmanlıktan ve koroner kalp hastalıklarından korunmak için en doğru yaklaşım olduğunu söyledi! O, karbonhidratları en zararlı yiyecekler olarak nitelendiriyordu ve karbonhidratlar şişmanlık sorununun baş sorumluları idi. Atkins işte bu nedenle karbonhidratların mümkün olduğunca kısıtlamasını, kalori ihtiyacının protein ve yağlardan karşılanmasını öneriyordu. Atkins karşıtları ise bu yaklaşımı şiddetle kınıyor ve böyle bir diyetin böbrek fonksiyonlarını kısa sürede bozacağını, kolesterol düzeyini hızla yükselterek koroner kalp hastalıklarını zemin hazırlayacağını öne sürüyorlardı.Dr. Atkins’in daha 60’lı yaşlarda koroner kalp hastalığına yakalandığı ve aslında kolesterol yüksekliği sorunu olan biri olduğu dedikodusu hep vardı! Muhtemelen az da olsa doğru ve akılcı tarafları olan bir diyeti uzun yıllar savunan Dr. Atkins’in bu farklı diyet yaklaşımının sanıldığı kadar tehlikeli olmayıp sanıldığından çok daha etkili olduğuna yönelik çok sayıda güvenilir yeni bulgu yayınlanıyor. Bu diyetin yeniden masaya yatırılmasında ve zararlı taraflarının azaltılıp yararlı taraflarının kullanılmasını tartışmaya açmakta yarar var!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!