Müzik

Güncelleme Tarihi:

Müzik
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2013 00:00

haftanın albümleri

Haberin Devamı

****
WALK THE MOON
WALK THE MOON
RCA / Sony Music

Genelde bu sayfada, zaten bildiğim ve daha önce defalarca dinlediğim grupların/şarkıcıların yeni albümlerini yazıyorum. Ama yeni grupları ve ilk albümünü çıkaran isimleri de elimden geldiğince sizlere tanıtmaya çalışıyorum. 2008’de kurulan ‘Walk the Moon’ da yeni tanıştığım gruplardan. Amerikalı dörtlü, 2009 ve 2010’da birer albüm yapmış ama kendileri bastıkları için o kayıtlar kısıtlı sayıda insana ulaşmış. 11 şarkıdan oluşan bu albümse bir firmaya bağlı olarak çıkan ilk albümleri. Tarzlarına indie rock diyorlar ama ben onları alternatif pop kategorisinde değerlendiriyorum. Rock sound’u sadece sos olarak, lezzet katsın diye kullanılmış. ‘80’lerin disko atmosferini hatırlatan melodik klavye yürüyüşleri, hep dans ettirecek kıvamda ilerleyen bir tempo (‘Iscariot’ şarkısı dışında) ve üzerine tüm grup elemanlarının değişmeli olarak devraldıkları eşlik edilesi vokaller... İşte yeni gözdelerimden biri olan ‘Walk the Moon’un bileşenleri... Pop müzik seven herkese öneririm bu albümü.

***

Haberin Devamı

THE KILLERS
BATTLE BORN
Island / Vertigo / Avrupa Müzik


2000’lerin bize kazandırdığı rock gruplarından biri The Killers. Kendileriyle daha önce tanışmadıysanız, isimlerinin sonundaki ‘s’ harfi yüzünden onları bir Brit rock grubu zannetmeyin. The Killers, Amerika’nın en sembolik konumlarından biri olan Las Vegas çıkışlı. Bugün en popüler örneklerine ‘Kings of Leon’ albümlerinde rastladığımız ‘modernleştirilmiş retro rock’ın günümüzdeki en başarılı temsilcilerinden biri bu grup aynı zamanda. Bruce Springsteen, Bob Seger, Tom Petty ve John Mellencamp’in başını çektiği ‘işçi sınıfı rock’ının estetik açıdan şıklaştırılmış, metropol atmosferine uyarlanmış ama sound açısından saflığına fazla cila vurulmamış halidir ‘modernleştirilmiş retro rock’. The Killers, dördüncü albümü olan ‘Battle Born’da bu tarza biraz alternatif/indie dokunuşlar da yapıyor ve ortaya dinlemesi oldukça zevkli, sıkıcılıktan uzak bir rock albümü çıkıyor. Şarkıların tempolarını yükseltmeden bu lezzete ulaşabilmek bir başarıdır benim nazarımda. Kayıtsız kalmayın.

 

Haberin Devamı

****
Pembe saçlı kız büyümüyor

P!NK
THE TRUTH ABOUT LOVE
RCA / Sony Music


Daha ilk albümünde küresel anlamda başarı yakalamış pop yıldızlarının sayısı çok değil. P!nk onlardan biri. 2000 yılında yayımladığı ilk albümü ‘Can’t Take Me Home’ ile hayatımıza girmiş ve sağda solda sürekli mırıldandığımız şarkılara imza atmıştı. Hemen ertesi yıl çıkardığı ikinci albümü ‘Missundaztood’ ise ‘Don’t Let Me Get Me’, ‘Just Like a Pill’, ‘Get the Party Started’ ve ‘Family Portrait’ hit’leriyle 2000’li yılların en iyi pop albümlerinden biri oldu.
P!nk’in aslında pop dünyasının kadın yıldızlarından ayrılmasını sağlayan birçok özelliği vardı. Mesela kadın pop yıldızlarının yüzde 90’ının aksine ‘şeker kız’ değildi. Aksine, ‘asi kız’ rolünü üstlenmişti. Ağzına geleni hiç çekinmeden söyleyen yapısı, dobra üslubu ve bu doğrultuda şarkıları vardı. Huysuz, arıza, hani ‘kimseye eyvallahı olmayan’ format genelde erkeklerde işe yarar ama Pink bize bu modelin kadınlarda da iş gördüğünü kanıtladı. Bu tür ‘aksi’ özelliklerine rağmen şahane nakaratları, müthiş melodik şarkıları ve akrobatik sirk numaralarıyla süslü devasa turneleri sebebiyle pop dünyası onu zirveden uzak tutamıyordu. 2003 tarihli ‘Try This’ de, 2006 tarihli ‘I’m Not Dead’ de çok iyi birer pop albümüydü. Üstelik P!nk başarısını sürdürürken, üslubunu da pek değiştirmiyordu. Pop çatısı altında birkaç farklı sound’a yelken açtığı oluyordu ama ‘asi kız’ imajından ödün vermiyordu.
2008 tarihli ‘Funhouse’, kariyerinin en az ses getiren albümüydü ama ‘The Truth About Love’ ile “Ben daha ölmedim!” diyor P!nk. Artık anne olan pembe saçlı asi kız, bu altıncı stüdyo albümündeki üç şarkıda Eminem, Lily Allen ve fun. vokalisti Nate Ruess ile düet yapıyor. Albüm boyunca ister yüksek ister düşük tempoda olsun, kaliteyi pek düşürmüyor. Birkaç vasat şarkı dışında albümün tamamı eğlenceli pop hitlerinden ve etkileyici baladlardan oluşuyor. P!nk artık sesini nasıl kullanacağını en iyi bildiği yaşlarında. Şarkı sözleri desen, basmakalıplığa savaş açmış durumda. E tüm bunların sonunda, bir pop müzik tutkunu ne arar ki bir albümde daha?

 

Haberin Devamı

****
mor ve ötesi
GÜNEŞİ BEKLERKEN
Rakun / DMC


Bugün artık neredeyse Türkçe pop kadar berbat bir yüzeysellik içinde, standartları dibe vurmuş, üretim süreci fabrikasyona bağlamış bir Türkçe rock piyasamız var ama bu, 2000’li yılların ilk dönemlerinde böyle değildi. Şarkı sözlerinde bahsedilenlerin çoğu gerçekten kastediliyordu, sound’lar daha özgün, gruplar daha cesurdu. O zamanlarda, tarihteki üçüncü yükseliş evresinde olan Türkçe rock’ın popülerlik kazanmasında önemli rolü olan gruplardan biri de mor ve ötesi’ydi. Özellikle 2004 tarihli ‘Dünya Yalan Söylüyor’ albümü bu açıdan bir kilometre taşıdır. Grubun sonrasındaki her adımı o albümle kıyaslandı ama ‘Güneşi Beklerken’ ilk defa ‘Dünya Yalan Söylüyor’un altında ezilmeyen bir albüm bence. Açıkçası hiçbir zaman mvö hayranı olmadım ama bu albümdeki ‘Yağmur, Teşekkürler’ ve ‘Boş Bir Dünya’ (Sonu, ‘Bir Derdim Var’ın girişine çok benziyor.) dışındaki tüm şarkıların hastası oldum. Kapak tasarımı dışında, genel itibariyle çok iyi bir Türkçe rock albümü bu. Tavsiye ederim...

Haberin Devamı


****
KATATONIA
DEAD END KINGS
Peaceville


23 Şubat’ta İstanbul’da Refresh the Venue’de, 24 Şubat’ta ise Jolly Joker Ankara’da sahne alacak olan İsveçli melodik doom metal grubu Katatonia, Norrman kardeşlerin ayrılmasından sonraki ilk albümünde beklenenin aksine hiç kan kaybetmiş gibi gözükmüyor. Gitarist Fredrik Norrman’ın yerine gelen Per Eriksson ve basçı Mattias Norrman’ın yerine gelen Niklas Sandin (Hayır, Dark Tranquillity’deki Niklas Sandin değil.) Katatonia’nın kimyasına hemen ayak uydurmuşlar. ‘Dead End Kings’ genel yapısı itibariyle grubun 2006 tarihli ‘The Great Cold Distance’ adlı muhteşem albümünde girdiği yoldan aynen devam ettiğinin bir göstergesi. Grup o albümde doom metal pasajlarının içine Tool’dan esinlenilmiş gitar tonlamaları katmış ve bestelerin akıcılığına progresif bir ayar çekmişti. Bu, Katatonia tarihinde yeni bir dönemin başlangıcıydı ve o dönem ‘Dead End Kings’te de devam ediyor. The Gathering vokalisti Silje Wergeland’in konuk olduğu ‘The One You Are Looking for Is Not Here’, albümdeki favorim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!