Mine Kılıç’ın Ankara seferi

Güncelleme Tarihi:

Mine Kılıç’ın Ankara seferi
Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 2003 18:12

Mine Kılıç, Hacettepe Üniversitesi’ndeki bir toplantıya katılmak için Ankara’ya gitti. “Bir vatandaşın yol-su-elektrik olarak başına gelebilecek ne kadar arıza varsa, üç saate sığdırdım” diyor da... kabahat Ankara’da mı, yoksa benim arkadaşımda bir düztabanlık mı var, artık bilmem.

Haberin Devamı

Mine Kılıç anlatıyor:

Havalimanında, Hürriyet’ten bir araç karşıladı beni. Kısa bir süre önce, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’le ilgili bir yazı yazmıştım köşemde. Birçok Ankaralı’dan “Ankara’da işler tıkır tıkır yürüyor” diye tepki gelmişti bu yazıya, gerçi yazının konusu belediye hizmetleri değil, heykelleri tükürükle eleştirme metoduydu, olsun.

Ben de yolda şoföre “Nasıl, belediye iyi çalışıyor mu?” diye sordum. Genelde memnun olduklarını, hatta yapılan ek yollar sayesinde trafiğin rahatladığını söyledi.

Aklımdan “Bak, bu konularda önyargılı olmayacaksın. Demek ki işler İstanbul’dan görüldüğü gibi değil” diye geçirirken, toplantının yapılacağı yeni ve şık binaya vardık.

Toplantıya gitmeden önce bir tuvalete uğramak istedim. Kapıda beni bir A4 kağıt karşıladı: SULAR AKMIYOR.

350 kişinin izleyeceği bir toplantı ve tuvaletlerde su yok. Mecburî “susuz yöntemlerle” işimi hallettikten sonra salona girdim.

İlk konuşmacı söze başladı ki... elektrikler kesildi. Zavallı, tepegözle sunumdan vazgeçtiği gibi, sesini duyurabilmek için tam 1 saat 15 dakika yırtındı durdu. Şansıma, tam sıra bana gelmişti ki, elektrikler geldi. Yanarlı-dönerli olmasa da bilgisayarlı sunumumu yapabildim.

Sonra, yine gazeteden bir araba aldı beni, şehir dışındaki üniversite binasından, şehirdeki Hürriyet’e gitmek üzere yola çıktık. Hafta içi, saat 15... ama öyle bir trafik var ki, sıkıştık kaldık.

Boş olması gereken bir saat, bu trafik niye, diye sordum, “Metro inşaatı, yolun canına okuyor!” dedi şoför.

Bu arada, Ankara’daki İktidar/Trafik Korelasyonu hakkında da bilgi edindim.

Mesela Demirel Cumhurbaşkanı iken trafik sık sık tıkanırmış, çünkü yola çıktı mı, güzergahta ne kadar cadde ve sokak varsa trafiğe kapatılırmış. "Ahmet Necdet Sezer geldi de rahat ettik!”

Bu arada, Ankaralı şoförler arasında Sezer bir “şehir efsanesi” haline gelmiş. Kendi aracıyla korumasız sokağa çıktığı, kırmızı ışıkta durduğu, bütün trafik kurallarına uyduğu...

“Ne güzel, Hükümet ve diğer devlet büyükleri de Cumhurbaşkanı’nı örnek alıyor mu bari?” derken, trafik bir daha durdu. Bu sefer ne var? “Biri geçiyor galiba, baksana kestiler yolları...”

Böylece, kısa Ankara yolculuğumda yol-su-elektrik olarak, bir vatandaşın başına gelebilecek her türlü arızayı sadece 3 saat içinde denemiş oldum. Bunların hangisi belediyenin sorumluluğu, bilmem, ama anladım ki TC başkentinde yaşamak hiç de kolay değilmiş.

Neden “Ankara’nın en güzel tarafı, İstanbul’a dönmesidir” dendiğini anladım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!