MEDYADAN : Muhtelif alıntılar

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Muhtelif alıntılar
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 2004 13:15

Süreyya’nın regli, idrarı... biraz da başarılarını konuşsak - Gelen ilham rahmanî mi, şeytanî mi, kitabı çıktı - Federasyon diyor ki, iznimiz olmadan taciz ettilerse, hesap sorarız - Vasiyeti gerçek oldu, ne demek Allah aşkına - Bu sefer intihar etme fırsatı bulamamış - Bunların yetiştirdiği spikerden hayır mı gelir - Allah için ‘Akut solunum yolu’ esprisi 4 x 4 idi - İngilizler Fener’den korku palavrası... ve diğer alıntılar.


Yine Süreyya Ayhan ve antrenör-kocası manşetlerdeydi bu hafta
.

Haberin Devamı

Ama ne acıklıdır ki, Atina Olimpiyatlar’ında rekorların kırıldığı günlerde, Süreyya kızımız, başarılarıyla değil, doping kontrolünden kaçmak için başkasının idrarını verdiği için gündemdeydi.

Son zamanlarda iki büyük fırsat geçti eline Süreyya’nın, bir Dünya Şampiyonluğu, bir de Olimpiyat Şampiyonluğu.

Alın teriyle iki büyük şampiyonluk elde edebilirdi.

Ama ne yazık ki, birinde regliyle, diğerinde idrarıyla haber oldu ancak!

(Gazeteler, 23 Ağustos)


*

BU KİTABI OKUMADAN İLHAM’A YÜZ VERMEYİN

Bir ilan çıkıyor Tercüman’da “Şeytan bu sete çok kızacak” diye. Beş kitaplık bir seri.

Birinci kitabın tanıtımı şöyle: “Kalbinize gelen ilhamın rahmanî mi, yoksa şeytanî mi olduğunu ayırt etmenize katkıda bulunacak bir kitap”.

Hasılı, her eve lazım!

(DB Tercüman, 23 Ağustos)


*

HABERİMİZ OLMADAN TACİZ ETMİŞLERSE, HESABINI SORARIZ

İstanbul Riva’da kamp yapan Rus Kadın Milli Takımı oyuncularının taciz edildiği ortaya çıktı. (Kim bu haberde ‘bayan’ yerine ‘kadın’ dediyse, Allah razı olsun!)

Haber, Futbol Federasyonu adına konuşan (ve adı verilmeyen) bir yetkilinin şu sözleriyle son buluyordu:

Rus sporcuların rahat etmesi için tüm imkanlar seferber edildi. Böyle bir olaydan haberimiz yok. Bizden habersiz bir olay gerçekleşmişse, hesabı sorulacaktır.”

Anlamadım?

Yani Federasyon’un bilgisi dahilinde meydana gelen taciz olayları da mı var?

(Hürriyet, 24 Ağustos)


*

AŞIRTI

Hakkı Devrim yakalamış, Alıntı yapmış. Ben de bu alıntıdan Aşırtı yapıyorum.

Murat Belge: «Türkiye'yi mutlu eden spor başarısının artık halterle sınırlı hale gelmesinde (eskiden güreş vardı) halk dehasının bir bilgeliği yatıyor olmasın? Hani, ‘Türk için en büyük başarı, ağır yük kaldırmaktır’ gibi bir bilinçaltı bilgelik

Deniz Gündoğan (İTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda İngilizce okutmanıymış): «Dilimizin ve kültürümüzün bozumu (?)»ndan söz ettikten sonra: «Kuşkusuz bu saydıklarımızın bir incelemesini yaparsak, bunların altında dirimsel bir sorunsalın yattığını anlarız: Büyük bir oylum».

(Radikal, 24 Ağustos)


*

VASİYETİ GERÇEK OLMUŞ

Nazan Arda, 1992 senesinde göğüs kanseri olduğunu öğrenince, oturup kendi cenaze ilanını yazmış. 12 sene sonra, şu günlerde, hastalığa yenilince, eliyle hazırladığı ilan gazetelerde

yayınlanmış.

Ölüm ilânını kendi hazırladı, diyen haberin spotu:

Göğüs kanseri olunca ölüm ilânını hazırlayıp oğluna teslim eden kadının vasiyesi 12 yıl sonra gerçek oldu.

Bu spotu yüksek sesle okuyunca, karşımda oturan Sefa Kaplan, Mehmet Akif Ersoy’a atfedilen bir sözle karşılık veriyor bana: “Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür!”

(HO Tercüman, 24 Ağustos)


*

E, BİR DAHA SEFERE ARTIK...

Fıkra gibi kurtarma, diyordu Posta.

Gerçekten de...

İskenderun’da belediyedeki işine son verilen Aziz Toplar adlı genç ihtihar şov yapmak üzere altı kaltı bir iş hanının çatısına çıkmış, polis ve itfaiye de peşinden - kurtarmak için - çatıya yığılınca... eternik çatı çatır çatır çömküş ve on kişi bir buçuk metre aşağıdaki beton zemine çakılmış. Ölü yaralı yok Allah’tan.

Posta diyor ki “Aziz Toplar da bu sayede intihar etmeye fırsat bulamadı.”

(Posta, 24 Ağustos)


*

ESPRİ YAPACAKSIN, BARİ TÜRKÇE ÖĞREN

Bir sunucu gazeteleri okuyor sabah, pek de esprili maşallah. Türkiye’deki torpil sistemiyle alay etmek için diyor ki:

- Hamili kart sahibi yakiiinimdir!

(Radyo 7, 25 Ağustos saat 07.35)


*

BURASI TÜRKİYE

Yorum gerektirmeyen bir haber başlığı: Polis, jandarmaya uyuşturucu satarken yakalandı

(Birgün, 25 Ağustos)


*

BUNUN YARINI DA VAR

Birinci sayfadan bir haber: Minderde estik - Yazarımız Hamza Yerlikaya deviriyor

Ertesi gün, Hamza yarı finalde yenildi gitti.

Şimdi ne diyeceksiniz?

Yazarımız Hamya Yerlikaya devrildi” mi?

(DB Tercüman, 25 Ağustos)


*

BUNLARIN YETİŞTİRDİĞİ SPİKERDER HAYIR MI GELİR

Sanat etkinlikleri sayfasında Anadolu Haber Ajansı adlı bir kurumun verdiği bir ilan.

Redaktör spiker adaylarımıza

Tam anlamıyla bize zıt düşen, iletişim bilimine duyulan ihtiyaçtan yoksun spikerlik, rüyalardaki bir rolün algılanışı gibidir. Bundan dolayı rüyalarınızda şaşkınlık yaşamaktan ve belirsizlikten kaçınmalısınız. Bu mesleki amacı taşıyan rüyalardan sizi uzak tutacak olan hissetme yolu, spikerlik çalışmasını korumaya yönelip, redaktör spiker olmanızı gerçekleştirecektir. Şaşkınlığı yaratan tablo değişince, kendinizi nasıl hissedersiniz?

Spiker yetiştiren bir kurumun verdiği ilanı okuyunca, niye spikerlerin çoğunun konuşma özürlü olduğu anlaşılıyor...

(Hürriyet, 26 Ağustos)


*

BU NE BİÇİM HER YER?

Turizm ilanlarının olduğu sayfada AtlasJet reklamı.

İstanbul’dan Türkiye’nin her yerine” diyor ve sayıyor:

Adana - Antalya - Bodrum - Dalaman - İzmir - Trabzon - Kıbrıs

Biliyor musunuz, Kıbrıs Türkiye’de değildir, ayrıca Türkiye’nin Bodrum’dan, İzmir’den, Dalaman’dan başka “her yeri” de vardır?

(Hürriyet, 26 Ağustos)


*

İYİ ESPRİYDİ ŞİMDİ, ALLAH’I VAR

AKUT’un bir kamyonu 81 ili gezmiş ve ... vatandaşlara ve binbir zorlukla “solunum testi” yaptırmış.

Ben de itiraz ettim.

- AKUT’un işi midir Alla’sen şehir şehir dolaşıp “solunum testi” yapmak? Solunum sorunu bir afet midir ki? Niye AKUT böyle bir şeyle uğraşıyor?

Reha (Öz) Müdür izah etti:

- Galiba sağlık sektöründen bir sponsor bulmuşlar, hem Anadolu’yu turluyorlar hem de solunum taraması yapıyorlar.

Ben ısrar ettim:

- Bence AKUT’un üstüne vazife değil “solunum taraması” !..

Tarık (Devrim) patlattı espiriyi:

- Belki de “Akut Solunum Yetmezliği” taraması yapıyorlardır!

Eee, Allah için iyi espriydi.

Biz de şapka çıkardık...

(Milliyet, 26 Ağustos)


*

AMA BENİMKİ TUTMADI!

Aynı gazetede bir başka haber.

Pasif içiciler dikkat! Sigara, egzozdan 10 kat zehirli

Bir espri de ben deneyeyim dedim:

- İyi de, biz egzoz içmiyoruz ki!..

Nedense hiç gülen olmadı...

(Milliyet, 26 Ağustos)


*

KASAP ET DERDİNDE...

Hürriyet’te Şükrü Kızılot yazdı, ben de alıntı yaptım. Kıymetli taşlara uygulanan KDV sıfırlandı diye. AKP Hükümeti’nin elmasa, pırlantaya, inciye uygulanan vergiyi fiilen kaldırması kamuoyunda sual işaretlerine (aslında sorguya suale gerek yok ya, kimlerin nemalandığı belli...) ve tepkiye sebep oldu.

“Sempatik” (ve kendini sürekli espri yapmak zorunda hisseden, ki zor iştir) Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan demiş ki:

Vergi istisnasıyla önemli kayıp olmaz!”

Sayın Bakan, anlatamadık galiba, biz Maliye vergi kaybına uğruyor diye isyan etmedik, doğrusu çok ipimizde de değil... Biz “Yine birilerine kıyak yapılıyor” diye bağırıyoruz burada!

(HO Tercüman, 26 Ağustos)


*

BELLİ BİR SEVİYEYİ MUHAFAZA DEDİKLERİ

Engin Ardıç yine döktürüyor, bahane bol:

”(Köşe yazarlığı) Psikopatların, megalomanların eline kalınca da, bir yandan fütursuzluk ve yüzsüzlük şiar oldu, bir yandan özel hayatların hiç kimseyi ilgilendirmeyen ayrıntıları bile ortaya döküldü. Hangi hanım arkadaşın neresine ne soktuğunu da bu şekilde öğrendik. Böylece, yaşam yazarı gitti, o kelimenin ikinci hecesinin yazarı oldu çıktı.” (Uymamış ama olsun!)

Gerçekten de seviyesini değişmeden muhafaza ediyor Ardıç.

Şöyle bitiyor zaten yazısı:

Bir başka gün de pipimle nasıl oynadığımı anlatırım... Ne yani, onlar yazınca oluyor da...”

(Star, 26 Ağustos)


*

HORTUMCUDAN ALIP EŞE DOSTA

Ömer Türk, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın danışmanlığına getirildi. Maaşı sadece 12 milyar Törkiş Lira. (Old Lira tabii ki, New değil!)

Bu Ömer Türk aynı zamanda Emekli Sandığı’ndan da maaş alıyormuş.

Bazı saflar Ömer Türk’ün birden bire nasıl böyle yükseldiğini (daha düne kadar işsiz bir emekli vali idi), 12 milyar lirayı hak edecek ne yaptığını merak ediyorlardı.

Önemli meziyetleri varmış, Sayın Başbakan’ın akrabası ve çocukluk arkadaşı olmak gibi mesela.

Yeter mi?

“Hortumcudan alıp, vatandaşa dağıtıyoruz” diyordu Erdoğan. Yalan mı, akrabası Ömer de bu memleketin bir vatandaşı değil mi yani?

(Posta, 26 Ağustos)


*

BİR AŞIRTI DAHA

Hakkı Devrim’in Alıntı’sından bir Aşırtı daha.

Duygu Asena (Olimpiyat’larda sadece halterde altın almamızla ilgili): «Görünen o ki, biz sadece kaldırmayı beceriyoruz. Ellerimizi pudralayıp, iki ucundan tutup, kaldırıyoruz... E güzel, tüm kaldıranları yürekten tebrik ediyorum da, kaldırmayla bir ilişkisi olmayan sporlarda neden başarılı olamıyoruz acaba

(Radikal, 27 Ağustos)


*

ÖZAL’I NE ÇABUK UNUTTUNUZ?

Pakistan’ın Derviş’i başbakan oldu, diyordu Dünya sayfasındaki haber.

Haberin Devamı

Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in darbe sonrası ekonominin başına getirdiği Amerikalı lakaplı Şevket Aziz, dün başbakanlık koltuğuna oturdu.”

Haberin Devamı

Böyle bir haberi yaparken, Kemal Derviş’ten önce, Turgut Özal gelmez mi insanın aklına?

(Hürriyet, 28 Ağustos)


*

TESELLİSİ BATSIN!

Antalya’da görevli 6 ormancı, yangın söndürme çalışmaları sırasında pisi pisine öldü. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, cenaze töreninde hazır bulunmuş.

Bakan’dan teselli” diyor Hürriyet’in başlığı.

Okudum merakla, Pepe, yanarak ölen insanların acılı ailelerini nasıl “teselli etmiş” diye.

Bakan “Cenazeleri başında bekleyen şehit yakınlarıyla tek tek görüşüp ‘Acınızı paylaşıyorum’ demiş.”

Eh, iyice teselli olmuşlardır, acıları bir güzel dinmiştir artık...

(Hürriyet, 28 Ağustos)


*

FENER’DEN NE BİÇİM KORKUYORLARDIR KİM BİLİR!

Avrupa Kupaları’nda kuralar çekildi, bütün gazeteler Fener’e “en kolay takımların düştüğünü” yazdı, kırk yıllık Fenerli ve kırk yıllık da spor basınının martavallarının okuru olarak ben, Serdar diyorum ki, “Fener’in kime yenilerek eleneceği belli oldu” !

Çaykur Rizespor’a yenilen bir takım, Sparta Prag’ı, Olympique Lyon’u ve Manchester United’i havada karada yenermiş.

Söylettirmeyin beni Allah aşkına!

Bu arada, Hürriyet’in attığı başlık: Fener korkutuyor!

Bizim muhabir, Daily Mirror’ın spor yazarı bilmem kimle konuşmuş da, İngiliz gazetesi “İngilizler’in Fener’den çok korktuğunu” söylemiş.

İki satır altını okuyunca, adamın söylediği şu: “Türk taraftarlar çok asabi, maç esnasında sahaya atılan maytaplar, fişekler ve statta oluşan yüksek frekanstaki uğultu Manchester’i korkutuyor...”

Adamlar Fener’in futbolundan değil, seyircinin taşkınlığından korkuyor!..

Neymiş, “Fener korkutuyor!”

Hani Çetin Altan “Türk’ün Türk’e propagandası” der ya, budur.

Böyle yazacaksın ki, Fenerli okur Hürriyet’e 350 bin papeli bastırsın...

(Hürriyet, 28 Ağustos)


*

MÜDÜR BEYİ MAHÇUP ETMEYİZ EVELALLAH!

İstanbul Emniyet Müdürü Celallettin Cerrah müjdelemiş: İki senede trafikteki araç sayısı 150 bin artarken, kazada ölenlerin sayısında yüzde 3’lük azalma var.

Müdür Bey üzülmesin, en kısa zamanda telafi ederiz!

(Güneş, 28 Ağustos)


*

MEZHEP KOLA

Dinci-muhafazakâr” tüketicilere hitap eden ColaTurka’dan sonra, İran kökenli ZemZem Kola da piyasaya sürüldü,

Elhamdülillah!

Böylece Sünnîler de, Şiiler de kolalarına kavuştu. Kaldı iki mezhep...

(Gazeteler, 27-28 Ağustos)


*

TÜRKÇESİ DÜZGÜN OLMAYAN...

İngiltere’de yürürlüğe giren yeni kanunlara göre, ana dili İngilizce olup da, İngiltere vatandaşlığına kabul edilmek isteyenler (Yeni Zelandalılar, Avustralyalılar vd) önce adam gibi İngilizce konuştuklarını ispat etmek zorundaymış.

Haberin Devamı

Bizde de “Adam gibi Türkçe konuşamayanlar Türk vatandaşı olamaz” diye bir kanun çıksa, memleket ne biçim ferahlardı kim bilir! (*)

Meclis’te yemin ederken “eğemenlih - demohraatik - laaayıh” diyenlerin böyle bir kanuna evet demesi ihtimali az ama...(Vatan, 28 Ağustos)

(*) Yeri geldi diye yaptım bu espriyi ama, aslında böyle düşünmüyorum. Çünkü Doğu’ya, Güneydoğu’ya gide gele ikna oldum ki, Türkiye Cumhuriyeti daha vatandaşlarına Türkçe’yi öğretmekten bile aciz. Hakkari’nin bir köyünde, genç bir öğretmenin söylediğini unutmadım: “Hocam” dedi, “önümüze bir müfredat koyuluyor, bunu uygula deniyor. İlkokula gelen çocuğa biz tarih öğreteceğiz, coğrafya öğreteceğiz, matematik öğreteceğiz... Halbuki ilk iki sene ancak... Türkçe öğretiyoruz bu çocuklara!” Hani bir efsane vardır, efendim Osmanlılar o kadar hoşgörülü imiş ki, işgal ettikleri topraklarda yaşayan halka dinlerini (İslam) ve dillerini (Osmanlı’nın dili neydi acaba?) öğretmemişler, empoze etmemişler. Bence, eğer bu Osmanlılar bizim atalarımızsa, hoşgörülü olduklarından değil, öğretmeyi beceremediklerindendir...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!