MEDYADAN : Magazin haberleri

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Magazin haberleri
Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2004 16:38

Şok’tan pantalonun içine don giymeme önerisi - Haftanın demokrasi tarifi - Bu kadar salaklık Guinness’e girer elbet - Meltem Cumbul boşanmadı, anarşi engellendi - İbrahim Tatlıses’e iki kişi sahip çıktı, biri Derya Tuna, diğeri kim dersiniz? - Cem Yılmaz’ın tarzına en yakın kitle bu mudur yani? - Esra Ceyhan’dan özleyenleri hasret gidersin diye müjde - Altına ikinci el Murat Şahin alan meşhur şarkıcı - Rüyanızda komşunuz üreme organlarınızı zorla çekip koparırsa eğer... ve sair alıntılar!


Şok
’un muhteşem Erkek Atlası köşesinde erkeklere tavsiyeler:

No. 70 İç çamaşırı defilesi izleyin ama cool olun. (Abazanlık edip saldırmayın demek istiyor!)
No. 81 Pahalı bir geneleve gidin
No. 87 Pantalonun içine don giymeyin


En güzeli de...

No. 79 Dünyanın Yedi Harikası’nı görün...

7 Harika’nın 6’sı ... yüzlerce yıl önce yok olmuş, ama olsun!

Şok, 10 Kasım


*

HAFTANIN DEMOKRASİ TARİFİ

Bilin bakalım aşağıdaki demokrasi anlayışı hangi Türk büyüğüne ait?

Çiftçiler de ‘Sebzelerde hormon var’ dediğimde, çıkıp marketimi yakmışlardı. Yakabilirler, burası demokratik bir ülke...”

Demotratik ülkelerde, lafını beğenmediğin adamın evini, iş yerini yakabilirsin!

Daha önce de anlattım, tekrarlamama izin verin. Haydarpaşa Lisesi’nin bahçesinde o zamanki en zarif adıyla Komandolar (MHP’nin gençleri) solculara saldırıyor, içlerinden biri, kırık bir bahçe bankının iki yanına basarak üstüne çıkmış, elinde bileğim kalınlığında bir zincir, bir yandan başının üstünde zincir çeviriyor, bir yandan da slogan atıyor: Deee-moh-raaa-tik-Tür-ki-yâaâ! Deee-moh-raaa-tik-Tür-ki-yâaâ!

Erman Toroğlu’nun demokrasi anlayışı da buna benziyor...

Hürriyet-Kelebek, 10 Kasım


*

GUİNESS’E ASIL SALAKLIKTAN GİRECEĞİZ

Birol Güven, Guinness’e gidiyor” diye bir haber.

Çocuklar Duymasın adlı dizinin 13 bölümü, TGRT’de, bir buçuk yılda tam... 490 kere gösterilmiş.

Güven, bu bir rekordur, diyor.

Gerçekten de!

TGRT’ciler seyredilmese, reklam alamasalar, bir diziyi 490 kere yayınlamazlar. Demek ki bir buçuk yılda 490 kere seyredecek DIIIIIT buluyorlar.

Guinness’e girmesi gereken asıl bu geri zekalılık!

Hürriyet, 10 Kasım


*

MELTEM CUMBUL BOŞANMADI, TOPLUMSAL DÜZEN KURTULDU

Meltem Cumbul’un menaceri aracılığıyla basına bir faks geçip geçen yıl bulduğu ve buldumcuk olduğu kocası Çağlayan Tuğal’la aralarında bir sorun olmadığını duyurması üzerine derin bir nefes aldım.

Güzel oyuncu, “Nedenini bilmediğimiz bir şekilde yayın organlarında hakkımızda çıkan haberler asılsızdır. Evlilik hayatımızla ilgili bir problem bulunmamaktadır.”

Bu müjdeli haberi okuyunca içim rahat etti, çünkü iki gün önce, Hürriyet’in ikinci sayfasında şöyle bir haber çıkmıştı:

Hayatını geçen yıl mimar Çağlayan Tuğal’la birleştiren Meltem Cumbul’un eşinden boşanacağı iddiası ortalığı karıştırdı.”

Gözümün önüne Kadıköy meydanını kana bulayan bir güruh geldi, ortalık karışmış, bir grup holigan Kadıköy’de banka vitrinlerini kırıp, ATM’leri harap ederken, bir diğeri Erman Toroğlu’nun sebze meyve halindeki kabzımal deposunu yağmalıyor, halk yığınları da “Meltemler Ölmez, Evlilik Bitmez” sloganlarıyla Ümraniye’den aşağı yürüyor...

Neyse, ortalık karışmamış...

Hürriyet, 8 ve 10 Kasım 2004


*

HERKESİN DERDİ

Eğer kendimden örnek verecek olursam, biz ailecek sporcu olduğumuz için en büyük korkum Zehra’nın buna tepki göstererek hiç spor yapmayacak olmasıydı. Tabii bunun üzerine sevgili pedagog Feryal Hanım’ın yardımına başvurarak ona hiç spor yapıp, sebze yemesi gerektiğini söylemedim ama hep gördü.

Evdeki beslenme şeklini, tenisi, golfü vs. vs. Şimdi evdeki koşu bandına önce kim binecek yarışı yapıyoruz. Ya da salataya hangimizin sevdikleri konacak ya da bir saatlik tenis süremi kırk dakikaya indirerek onunla da oynamak durumunda olduğum gibi.”

Hülya Avşar, Hürriyet-Kelebek, 10 Kasım


*

İBRAHIM TATLISES’E İKİ KİŞİ SAHİP ÇIKTI, KİM?

Basın, birden bire “Eee, yeter artık!” dercesine, İbrahim Tatlıses’e yüklendi Asena konusunda. Yaptığının adını koydu köşe yazarları: Buna taciz, hatta tehdit derler, her ikisi de suçtur!

Baktım, bu konuda İbo’yu destekleyecek çıkacak mı, diye.

Önce, en küçük oğlunun annesi Derya Tuna savundu imam nikahlısını, “Bu kadar da üstüne gidilmez ki bir insanın” diyerek. Normaldir. Derya Tuna itilip kakılmayı içine sindirmiştir, zaten nikahlı karısının üzerine bir kadından nikahsız çocuk yapan bir adamla imam nikahıyla bir arada olup bir de çocuk yaptığı için, söyleyecek pek bir lafı yoktur.

Başta kim sahip çıktı dersiniz Tatlıses’e?

Armağan Çağlayan. “Asıl, Asena’nın televizyon televizyon gezerek Tatlıses’ten şikayet etmesi tacizdir, kişilik haklarına saldırıdır” diyerek.

“Aykırı çocuk” olmak kolay değil tabii...

Hürriyet-Kelebek, 10 Kasım


*

CEM YILMAZ’IN TARZINA EN YAKIN HAYRAN KİTLESİ BU MUDUR YANİ?

Sabah’ın televizyon eleştirmeni Yüksel Aytuğ, Yılmaz Cem’in filmi G.O.R.A.yı beğenmemiş, gerekçeleriyle açıklıyordu Yakından Kumanda köşesinde. O konuya girmeyeceğim. Benim bu yazıda dikkatimi çeken, Aytuğ’un “Cem Yılmaz tarzına en yakın” seyirci tarifiydi. Şöyle diyor :

Seyirci tepkisini ölçmek için "Cem Yılmaz tarzına en yakın" sinema mekanlarından birine, Polat Towers'taki sinema salonuna gitmiştim. (Malum Cem Yılmaz da dahil pek çok şovmen ve onların zengin fanatikleri üst katlardaki dairelerin sahipleriydi) Yabancı dille eğitim veren okullardan mezun, çoğunluğu genç, zeka katsayıları yüksek, espri algılama eşikleri düşük izleyiciler çoğunluktaydı.”

“Cem Yılmaz tarzıyla” sorayım ben de: Cem Yılmaz’ın tarzına en yakın hayran kitlesi “bu mudur yani?”

Sabah’la Günaydın, 15 Kasım


*

BENİ ÖZLEYEN HASRET GİDEREBİLİR ŞEKERİM!

“Televizyonda bir program yapıyorsan, köşenden bundan mümkün olduğu kadar bahsetme, kendi yaptığın işin reklamını kendi köşenden yapma; aynı şekilde televizyondaki programında da köşenden bahsetme...” Hakkı Devrim böyle düşünür. Ama mesela Hıncal Uluç da tam tersini yapar ve savunur. (İkisi de kendilerini “Cihat (Baban) Abi’nin talebesi” olarak görürler oysa...) Mesela “Şu gün şu saatte televizyonda programım var, seyredin” demekte beis görmez.

Hıncal Abi’ninki de bir tutum tabii ki de, ama nerede duracağı belli olmayan, moda tabirle “ucu açık” bir tavır...

Bir örnek mi? Mesela televizyon sunucusu ve (bir yerlerde meşhur olup hele hele yüzü de güzelse bir kadının köşe yazmaması düşünülemediğinden) aynı zamanda köşe yazarı Esra Ceyhan köşesindeki YAKINDA TV8’DEYİM başlıklı yazıda, ‘Esra Ceyhan’la A’dan Z’ye adlı programının birkaç hafta içinde TV8’de yayına gireceğini müjdelemeden önce, bakın ne diyor:

Bugün bayram sohbetlerimizin arasına gireceğim sanırım. (Bayram’ın ikinci günü bayramla ilgili yazmış genelde çünkü...) Dr.Ender Saraç ve her dem genç Erol Büyükburç’la beraber ‘Kazanmali’de Mehmet Ali Erbil’in konuğuyum. Beni özleyenler Star’daki ‘Kazanmali’yi izleyebilir, hasret giderebilir.”

Olacak O Kadar Televizyonu’nda, Oya Başar’ın canlandırdığı TV sunucusu, programı “Beni çok özleyin anacağım” diye bitirir hani, demek ki gerçeği varmış...

Posta, 15 Kasım


*

KENDİNE ŞAHİN ALAN ŞARKICI

Hiç dinlemedim maalesef (maalesef, çünkü bir gazeteci için ayıp) ama Tarık Mengüç, Şakşuka adlı tek bir parçaylı, şaka şuka meşhur oldu. Hem de bir iki ay gibi kısa bir sürede.

Nihayet kendine bir araba alabilmiş. Hem de bir Şahin! Evet yanlış duymadınız, elden düşme bir Şahin, diyor ki, “Bana yakışmadığını söylüyorlar. Ama üç ay önce otobüse biniyordum.

Akıllı adammış! İmaj böyle yapılır...

Şok, 15 Kasım


*

ÜREME ORGANLARINI SÖKÜP ALAN KOMŞU

Ailenizin Gazetesi’nin muhteşem rüya yorumcusu Okşan Abla’dan bir şaheber:

Şehnur rumuzlu okur soruyor: “Ben rüyamda komşumla kavga ediyorum. Kavga ederken komşum zorla (sanki gönüllüsü olurmuş gibi !) benim üreme organlarımı söküp alıyor, canım acımıyor ama büyük bir rahatlık hissediyorum. Acaba bu rüyamın yorumu nedir?”

Okşan Abla “yorum” getiriyor: “Kavga aslında iyi ilişkiler anlamına gelir. Komşun senin için iyi şeyler düşünüyor, zorda kaldığın ve içinden çıkamadığın bir konuda sana büyük bir yardımı dokunacak, aranızdaki ilişki dostluk ve çok iyi giden bir arkadaşlık olacak.”

Yani rüyada birileri takım taklavatınızı parçalarsa, endişe etmeyin, “dostluk” müjdesiymiş!

Şok, 15 Kasım


*

ZOR İŞ SENEDE 365 GÜN AYKIRI OLMAK

Ece Temelkuran’ın “Şişman sevdim, pişmanım” başlıklı yazısının spotu:

İki gövde arasındaki loş muhabbette, iki et azami yakınlaştığında birbirine şişmanlık var mıdır artık, güzellik var mıdır ya da çirkinlik? Varsa hâlâ bunlar iki gövde bitişik midir artık?”

Bakınız Armağar Çağlayan’la ilgili alıntının yorumu...

Milliyet, 15 Kasım


*

HELE DUR ARMAĞAN BEY!..

Hürriyet’in yeni yazarlarından Armağan Çağlayan, “zor iş(miş) yazı yazmak” diyor. Yazı işleri müdürü Emre, “Bayram’da da yaz” demiş de, ağlıyor Çağlayan...

Eskiden Bayram’da gazeteler çıkmazdı, sadece Bayram Gazetesi çıkardı, gazeteciler, yazarlar biraz dinlenirdi, diye dahil olmadığı nostalji yapıyor.

Dur bakalım, daha dün bir bugün iki...

Hürriyet-Kelebek, 15 Kasım


*

HALA 90-60-90

Banu Alkan, Hürriyet’e demeç vermiş. “İnsan bazen 4-5 kilo alabilir” dedikten sonra iddia ediyor: Ben hep iddia ediyorum, hâlâ 90-60-90’ım!

Hâlâ santimetreyle mi ölçüyor dersiniz?

Hürriyet, 15 Kasım


*

DAVULUN SESİ MESELİ BU ANLAMA GELMEZ,
AMA KEŞKE TEK KUSURUMUZ BU OLSA !..

Kaçırmış olabilirsiniz, Hülya Avşar’ın aşağıdaki yazısını, içime sinmedi sizsiz okumak, yorumsuz akratıyorum:

Davulun sesi uzaktan gelmiyor

İnanın bugünkü sohbetimizle ilgili bir şeyler yazmakta zorlandım. Herşey o kadar açık ve net konuşuldu ki, gereksiz yorumlara hiç açık değil ama senelerdir dikkatimi çeken bir şey vardı ve tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Estetik yaptırmak herkesin hakkı ve sohbetimizin sonucuna bakılırsa hatta ruhsal sağlığımız için çok gerekli. Doğru cerrahlara gitmek gibi bir takım kurallara uymak da mümkünse çok daha hoş ama inanın estetiğin yakıştığı yüz var, yakışmadığı yüz var. Kötü yapılan estetik operasyonlarından bahsetmiyorum.

Yüze yakışıp yakmadığından söz ediyorum. Ve tabii ki, bunun içinde doğuştan kemik yapısının estetiğe uygun olması şart. Öylesine yüzler var ki, yapılan her şeyi son derece naturel taşıyor ama bazı yüzler var ki, bir daha toparlamak mümkün olmuyor. Ve daha mutsuz oluyor. Bana sorarsanız estetik yaptırmadan önce kemik yapısına yakışıp yakışmayacağını araştırmak lazım. Aksi taktirde hem doktor hem de hasta mutsuz oluyor. İsim vermek ne kadar doğru olacak bilmiyorum ama Deniz Akkaya, Ebru Şallı bana göre şanslı olan yüzlerden ve ben yine de sarkmanın dışında daima natürel olmaktan yanayım, eğer ki, mutluluğumu fazla etkilemiyorsa. Ayrıca bana davulun sesi uzaktan hoş geliyor gibi de düşünmeyin.

Evet güzel bir kadınım ama beni güzel yapanın, burnumun şekli, gözlerimin güzelliği olduğunu sanmıyorum. Eğer ki, ben soğuk nevale, yüzü gülmeyen ve daima yüzünde sahte mimiklerle dolaşan biri olsaydım, bana güzel diyenlerin sayısı ciddi oranlarda etkilenirdi. Kısacası, mecbur kalınmadığı sürece natürel olmak, hem güzellik hem de kendine güvenin simgesidir diye düşünüyorum.

İNANDIKLARIM : Estetik bence önce çocukluktan başlayan bir süreçle kişisel güvene yapılmalıdır.

YAPTIKLARIM : Rekor bende, 2 bin 500 kişiye konser verdim ve herkesle tek tek bayramlaştım.

Hürriyet-Kelebek, 16 Kasım 04


*

TÜLİN ŞAHİN’İN ANTİ-DEKOLTESİ

Renkli Dünyalar köşesinde manken Tülin Şahin’in bir fotoğrafı: örgü bir elbise var üstünde, balıkçı yakalı, uzun kollu, mini bir etekle biten tek parça kapalı bir elbise. Başlık: Dekolteden şaşmıyor!

Herhalde başlığı atan editör fotoğrafı görmemiş, diye düşündüm. Değil! Haberde de “... Tülin Şahin, ne olursa olsun dekolteden vaz geçmiyor” denilmiş.

Halbuki kıyafeti, olabilecek en anti-dekolde!

Demek ki hata değil, düz cahillik!

Takvim, 17 Kasım


*

HINCAL ULUÇ FENA KIZMIŞ, ŞÖYLE DİYOR:

Aynen onlara..

Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu, Emre'nin o yüz kızartıcı hareketinin suç olmadığına karar vermiş.Böyle bir Tahkim Kurulu'na sahip olduğumuz için utanıyor ve Emre'nin tüm parmaklarını, bu eylemi normal karşılayan hukuk adamlarının (Güneş Tecelli'nin deyimi ile) 'Münasip Yerleri'ne havale ediyorum.

Sabah, 20 Kasım


*

KULİSTE KAPIŞTILAR, DİYOR HABER.

Manken Aysun Kayacı, bir defile sırasında sevgilisi futbolcu Emre’yi cep telefonuyla aramış, bir türlü ulaşamamış. Arkadaşının endişelendiğini gören manken Çağla Şıkel, espiriyi patlatmış: “Emre, Nobre’nin yanındadır, merak etme!” (Emre, son maçta Fenerli futbolcuya taciz bulunmuştu ya, daha Türkçe bir ifadeyle pandik atmıştı...)

Kayacı çok kızmış, ama espri güzel Allah için!

Şok, 20 Kasım


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!