MEDYADAN : Magazin

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Magazin
Oluşturulma Tarihi: Ocak 18, 2004 17:21

Tuvalette bile ilham gelmiş – Memura kendimi elletmem, demiş – Ajda Pekkan’ı duyan da sanır ki... – Engin Ardıç’a bir soru: Fransa’nın sembolü neden horozdur? – Koç yılı bitti, Maymun yılı başlıyor – Oğlunun motosikletlerini yaktırmış – Ve Gala’dan nefis bir iki alıntı. (Karşılıklı aşk – İspat edin boşayayım – Çok acıklı bir gerçek – Sosyetenin en güzel kadınlarından – Metropol bir şehirde depresyona girmek...)

Haberin Devamı

Hürriyet, 12 Ocak

Yener Süsoy, besteci Şehrazat ile röportaj yapmış, Hürriyet de sanatçının anlattığı bir anekdotu, bir cümleyle başlığa çıkarmış:

Tuvalette bile ilham geldi!

“Tuvalette bile ilham geldiği oldu” diyor Şehrazat, “Beş ay evvel Hande Yener şahit oldu. Tuvalette de beste yaptım.”

Şahsen ben, bunda şaşacak, lafı manşete çıkaracak ne var, anlamadım.

Atalarımız dememiş mi, Türk’ün aklı ya ..çarken, ya kaçarken gelir, diye!

*

MEMURA ELLETMEZ TABİİ

Şok, 15 Ocak

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ilgili makama (bu makam da Ölçüler ve Standartlar Genel Müdürlüğü) “manken standartlarının belirlenmesi” talimatı vermiş, böyle haberler çıktı. Ailenizin gazetesi Şok da gidip mankenlere fikir sormuş. Mankenlere fikir sormak zor bir iş onun için Şok’un yaptığına “araştırmacı gazetecilik” diyebiliriz.

Haberin Devamı

Manken Tülin Şahin bu fikre (yani devletin manken standartlarını belirlemesine) karşı çıkarken diyor ki, “Ama ben bir memura kendimi ellettirmem!”

Ben de “sivilleşmeden” yanayım. Yani bir jüri gerekiyorsa...


*

VE JOE’DAN GERİYE KALAN YATAĞA GİRDİ

Gözcü, 15 Ocak

Ajda Pekkan “Benim hem avantajım hem dezavantajım üç kuşağa birden hitap etmem” diye itirafta bulunmuş. Ve eklemiş: “Bunun için birçok estetik ameliyat geçirdim. Çünkü gözatlı kırışıklarım, dudak ve burun kenarındaki kırışıklıklarım rahatsızlık veriyordu.”

Ajda Hanım’ı duyan da zanneder ki sadece “rahatsız eden kırışıklıklarını” düzelttirmiş.

Fıkrayı bilirsiniz değil mi? Hani “Ve Joe’dan geriye kalan yatağa girdi” diyen fıkrayı...


*

FRANSA’NIN SEMBOLÜ NEDEN HOROZDUR?

Star, 18 Ocak

“Etmeyeceğidin bunu Firdevs!” diye yazdı Engin Ardıç. Doğrusu, medyanın (ve genelde toplumun) gecekondu zihniyetine teslim olmasına, kültürün lumpenleşmesine isyanına katılmamak mümkün değil. Büyük bir yazı ustası ayrıca Ardıç, okuması büyük bir keyif.

Ancaaak... şu cümleleri de sarfediyor aynı yazıda:

Bütün bu hışırlıklar, Aydın Doğan’ın gazetelerinde çarşaf çarşaf yayınlanmakta, televizyon kanallarının haber bültenlerinde dakikalarca haber olmaktadır.”

Haberin Devamı

“Bu arada, rakip bir kanalda başlayacak olan benzer bir yarışma için de, bu kez o kanalın ‘izdüşümü’ olan bir gazetenin yazarları seferber olmuşlar, programa kız bulmak için çalakalem çalışmaktadırlar. ‘En hakikisi budur, taklitlerinden sakınınız vatandaşlar’ sloganıyla, yeni düşürülecek kızlar oraya çekilmek istenmektedir. Kız düşürücü bu arkadaş, bir zamanlar da ‘piyasaya yeni Nez’ler kazandırmak’ amacıyla jüri üyesiydi.”

Bütün bunlar, patrona daha iyi uşaklık edebilmenin olmazsa olmaz koşullarıdır galiba. Bütün bir basın, bütün bir medya, bütün bir ülke kafayı yemiş, bunlarla uğraşmaktadır. Hışırlık, çemişlik, çapaçulluk, paspallık, zevksizlik, basitlik ayyuka çıkmıştır.”

Haberin Devamı

Ancak o Engin Ardıç’ın da, günün birinde yolu gene Cenevre’ye düşerse, Hilton Oteli’nin barında Erol Simavi’yi bulup ona edeceği iki çift lafı var... Türk basınını kimlere bıraktığına dair.”

Bu yazıyı okuyanlar, Doğan Grubu’na ve Hıncal Uluç’a bu lafları eden Engin Ardıç’ın New York Times’ta, yahut Le Monde’da yazdığını zannedebilir. Hemen uyarayım, kendisi Uzan Ailesi’nin yayımladığı ‘patrondan bağımsız’ Star gazetesinin yazarıdır...

(Fransa’nın sembolü neden horozdur, sualine cevap vermeyi unutuyordum az kaldı. Horoz, beline kadar bokun içindeyken böbürlenmeye devam eden, şarkı söyleyebilen tek canlıdır da ondan.)


*

İLGİLİ ARKADAŞLARA MÜJDE

Star, 18 Ocak

Haberin Devamı

Çin takvimine göre, 21 Ocak gecesi Koç Yılı bitecek, Maymun Yılı başlayacakmış.

Ben Koç'um, geçen yılın bir faydasını görmedim. Bakalım Maymunlar ne yapacak?


*

NE DİYEYİM!

Posta, 18 Ocak

Uğus Soysal’ın Olur Böyle Vakalar köşesindeki haberine göre, Akmerkez’in sahibi Ali Dinçkök, oğlu Raif’in motosiklet merakından dolayı çok endişeliymiş. Oğlu son olarak ciddî bir kaza atlatınca, Ali Bey garajda ne kadar motosiklet varsa bir kamyona yükletmiş, Kilyos yolunda... yaktırmış hepsini. Yakılan motosikletlerin değeri 400 milyar lira imiş.


*

18 OCAK TARİHLİ GALA’DAN BİR İKİ ALINTI...

“Tuğba’nın gizli aşkı” diyor minik haber. Manken Tuğba Özay, bir buçuk yıldır Selçuk Çobanoğlu ile birlikteymiş ama aşkını herkesten gizliyormuş.

Kimmiş bu Çobanoğlu?

Özay’ın VCD’sini piyasaya çıkaran ve tanıtım masraflarını karşılayan” Başak Yapım’ın sahibiymiş...

Karşılıksız aşk olur da, karşılıklı aşk olmaz mı?

*

Haberin Devamı

Kocasının bir sevgilisi olduğu iddia edilince, Ebru Şimşek “Kocam beni aldatmaz. Bu kişinin kim olduğunu açıklayın, ondan önce ben boşanırım” demiş. (Demek ki kocasına o kadar da güvenmiyormuş...)

Ne zaman böyle bir laf duysam, “Karın seni boynuzluyor” diyen konu komşuya “İspat edin, karımı hemen boşayayım” diyen amcamız geliyor aklıma...

*

Halk müziği sanatçısı Selahattin Alpay Malatya Beydağları’nda 8 bin fidan dirtirmiş, amacı 20 bin ağaca ulaşmakmış.

Diyor ki “İmkanı olan tüm sanatçı ve işadamlarına örnek olmak istedim. Ama sesimi duyuramadım. Şimdiye kadar 4 kez yılın sanatçısı seçildim, devlet sanatçısıyım... Sesimi duyurmak için birilerine tecavüz mü etmeliydim, eroin mi kullanmalıydım?”

Ne kadar acıklı değil mi!

*

Kubilay Keskin’in köşesindeki küçük bir haber, “Sosyetenin en güzel kadınlarından X...” diye başlıyor.

Bu magazin gazetecilerinden korkulur. Birini “sosyetenin en güzel kadınlarından” diye tanımladılar mı, bir duracaksın!

*

Sema Denker, manken Ebru Güzel (yandaki fotoğraf) ile röportaj yapmış. Ebru Güzel diyor ki: “Çok sıkıntılı günler geçirdik. Deprem, kriz... O dönemlerde bizim meslekte hayat durmuştu. Üstelik metropol bir şehirde yaşamanın etkisiyle, birçok arkadaşımın depresyona girdiğini bilirim...”

Neymiş “metropol bir şehirde” yaşamanın sıkıntıları?

O konuda da bilgilendiriyor bizi Ebru Güzel: “Çünkü hepsinin taksitleri, ödemesi gereken faturaları, bakmakla yükümlü oldukları bir aileleri vardı.”

Allah sen bize sabır ihsan eyle!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!