Manken yok, frikik yok, fırlayan göğüs de yok...

Güncelleme Tarihi:

Manken yok, frikik yok, fırlayan göğüs de yok...
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2002 17:29

Sizler, Serdar Devrim’in düzenli veya düzensiz okurları... İnternetten Hürriyetim sitesine girdiğinize, haberleri okuduğunuza, sonra da Serdar Devrim’i tıkladığınıza göre, az buçuk okuyan insanlarsınız. Yani benim için kutsal varlıklarsınız. Bu yazıda TÜYAP Kitap Fuarı’ndan ve Alberto Manguel’in “Okumanın Hikayesi” adlı kitabından bahsedeceğim. (Bu kadar yağ çektik, artık pas geçmek yakışmaz size, mecburî bir göz atacaksınız!)

Haberin Devamı

Bir mucize yaşıyoruz, biliyor musunuz?

Ekonomik durumumuz berbat, paramız yetmiyor, temel ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz, eğitim hariç (kimilerimiz onu da yapmak zorunda kaldı ya) yiyecek, giyecek hatta sağlık giderlerini bile kıstık.

İşsizlik, çaresizlik...

Seçim ortamındayız, bu da sinirlerimizi büsbütün geriyor.

Böyle bir ortamda, Beylikdüzü’nde TÜYAP 21. İstanbul Kitap Fuarı yapılıyor.

Organizatörler, bu kadar sıkıntılı günlerde, hele hele şehrin 40-50 km dışında yapılacak fuara, yayıncıların ve halkın ilgi göstermeyeceğini düşünüyorlardı.

Hem yayıncılar hem de kitapseverler bir mucize yarattılar.

Kitap Fuarı tıklım tıklım dolu... İstanbullular otobüs kuyruklarında beklemeyi, varsa kendi arabalarıyla onca yolu göze alıp, kitapla buluşmaya geliyorlar.

İrlandalı yazar Glenn Meade (Doğan Kitap) anlatıyordu mesela : Bir okuru, son kitabını fuarda satın alıp imzalatmakla kalmamış, evinde olduğu halde, sırf sevdiği yazara imzalatabilmek için, Meade’in eski kitaplarını da tekrar satın almış... Bir de hanım okuru, sırf kitap fuarını gezmek ve Meade’e kitap imzalattırmak için ta İzmir’den kalkıp gelmiş...

TÜYAP Fuarı’nda izdiham var izdiham... Manken yok, frikik yok, fırlayan göğüs ucu yok, bedava dağıtılan alaminüt çorba yok, SADECE KİTAP VAR ve mahşerî bir kalabalık.

Muhteşemsiniz!

*

Okumakta olduğum kitap beni sararsa, bütün gün “Akşam olsa, eve gitsem, perdeleri çekip kitabımla başbaşa kalsam...” diye geçiririm içimden.

Alberto Manguel’in Okumanın Hikayesi adlı kitabı var elimde şimdi. (A History of Reading, Harper Collins-London)

Kitabın ve okumanın hikayesini anlatırken, Manguel diyor ki:

“Okumayı söktüğümde dört yaşındaydım... Yazmayı çok daha sonra, yedi yaşındayken öğrendim. Yazmaksızın, belki, yaşayabilirdim, ama okumaksızın asla. İnsanlar okumayı, yazmadan önce bulmuşlar. Bir toplum yazısız var olabilir, böylesi çok zaten, ama okumadan var olamaz.Etnolog Philippe Descola’ya göre, yazısız toplumların zaman anlayışı çizgisel (lineer), halbuki alfabeli toplumların zaman kavramı kümülatif... Alfabeli toplumların büyük çoğunluğunda, Musevî ve Hıristiyan toplumlarında, eski Mayalar’da, Budist kültürlerde, toplum mutabakatının temelinde “okuma” yatar...”

Yani, bir milletin millet, toplum olması için ... okuması şart. (Vergilendirilmiş kazanç ya da uğrunda ölen olması yeterli değil.)

Amen !

*

(Bir arkadaşıma okuttum bu yazıyı, tepkisi “Eee, ne demek istiyorsun şimdi sen?” oldu. Yeteri kadar açık değil mi yahu maksadım ? Okuyun, kitap okuyun, gazete okuyun, Hürriyetim’e girip beni okuyun, sonra memnuniyetinizi Doğan Medya Grubu’na aktarın.. Allah Allah!)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!