Mahyalar, Sahurlar- 2

Güncelleme Tarihi:

Mahyalar, Sahurlar- 2
Oluşturulma Tarihi: Ocak 01, 1999 00:00

Yazılarda Mustafa, Ömer, Osman dizilir dizilmez, bazılarında (Benim adımı yazdı) diye keyif ve böbürlenme...İstanbul içinde biricik olarak Süleymaniye Camisi'nin içine de mahya kurulurdu amma doğrusu lâzımsa bunun nasıl ve nereden nereye idüğünü, nasip olup da gözümle görenlerden değilim.Gece yarısından sonra davulcular camları zıngırdata zıngırdata, pek sokak üstü odalarda beşikteki salıncaktaki sübyanları viyak viyak bağırtmaya başlayınca, ağız eğri, göz şaşı, yataklardan fırlanırdı.Uykusu ağırca olup da uyanamamaktan korkanlar, bir iki komşu ile beraber laklak ederler. İçi ölmemişler ve tazeler bir araya toplanıp yüzük, şamdan, çöp, tenten, uçtu uçtu, giriş çıkış, el el üstünde, mum dibi oyunundalar; bilmecelerde, dil tekerlemesindeler.Sahur sofrası umumiyetle basmakalıptı:Söğüş, düdük makarnası, simit makarnası, pilâv, hoşaf, pestil ezmesi...Mide ve em'a şekvacıları hoşafa, süte, limonataya iki dilim kızarmış ekmek banar, daha evhamlılar açaçına, habbe tanesi gevelemeksizin niyetlenirlerdi.Yani kızartma, kuru köfte, yalancı dolma, pastırmalı ve sucuklu yumurta gibi tuzlu, biberli, hararet veren, adamı Deşt-i Kerbelâ'dakilere çeviren nesnelere zinhar iltifat yokİmsâk topu atılınca haydi musluk başına; besmelelerle ağızlar çalkalanıp döşeklere..Öğlelere kadar horul horul uyku. Kazık gibi söğüş, horasanlı harç gibi sinmiş makarna ve pilâv, üstüne hoşaf ve pestil sulariyle içler beton. Şakak, bilek, bacak damarları vura vura korkulu rüyalar:Azraille karşılaşarak uçurumlara uçuşlar; bataklıklara batışlar, diri diri mezara girişler.Soğuk soğuk terler içinde (beynennevim vel yakaza), hazım barsaklara indikten sonra mışıl mışıl, (Yemliha, Makselina, Mislina)larla omuz uyuşurcasına uyku...Öğle üstü esneye gerine kalkılır, abdest alınırken bir daha ağız çalkalanıp sabah namazı aradan savulur ve ayaklanılırdı.Konaktakilerden paşalar, beyler dairelerini boylamak üzere arabalarına âzim. Hanımefendiler ektilerinin ense kökünde. Küçük evlilerin erkekleri çoktan caddeyi tutmuşlar; kendileri de cami cami, mukabele, vaiz dinlemeğe kapı dışarı.Bu hinlerdeki oruçluluk veya oruç edalılık cilveleri de tümen tümen... En sol tarafından kalkmışlar, tütün düşkünleri, işret müptelâlarıydı.Ellerinde tesbih, dillerinde besmele ve hamdele; yanlarından salavatla geç. Kaşları çatık, suratları asık; canım desen, canın çıksın menzilesinde...Oruç tarafına zerretüma yanaşmayanlar da bu kabilliği ve numarayı takınır, karınları tıka basa dolu, yedikleri gırtlaklarında desturun teftih üstüne teftih, (Kabahat de mahfi, ibadet de) diyerek, helâ aralarında bardak bardak suyu çekerler, fosur fosur cigaralarını tellendirirlerdi.Arife akşamı ve bayram gecesi konaklarda çilingir sofraları tepeleme; meyhaneler kapı kapamaca bekrilerle dopdolu. Bayramlıklarını hemen giymişler de, Arife çiçeği, bilmem ne böceği...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!