İstanbul'u yakmak istedim

İlk albümünü çıkaran genç sanatçılarla röportaj yapmayı pek sevmem, çünkü genelde şarkıları dışında anlatacak hikayeleri olmaz. Fakat Rümeysa farklıydı! Düğününe sekiz gün kala nişanlısını kaybetmesi, ardından O Ses Türkiye vakası ve nihayetinde Sezen’li geçirdiği koca beş yıl...

Haberin Devamı

Muhabbet ettiğim insanların hikayelerinin içine normalde dahil olmamaya gayret ederim. Sadece dinleyip, anlattıklarını yansıtmaya çalışırım. Ama Rümeysa’da böyle olmadı. Onun öyküsünde kendimi kaybettim ve ilk defa bir röportaj sırasında gözyaşlarımı tutamadım. Dün piyasaya çıkan single’ı ‘Yansın İstanbul’la Rümeysa adeta sevdiğini elinden alan koca şehre meydan okuyor...
Yolun açık olsun Rümeysa!

İstanbulu yakmak istedim

EVLENMEYE SEKİZ GÜN KALA KAYBETTİ NİŞANLISINI

Müthiş bir trajedi var Rümeysa’nın geçmişinde. Her cümlesinde, her bakışında, her zerresinde hissediyor insan yaşadığı o derin acıyı. Düğününe sadece sekiz gün kala, üstelik tanıştıkları yer olan Anadolu Kavağı’nda, elim bir helikopter kazasında kaybetmiş Murat’ını Rümeysa. Henüz otuzundaydı Murat. Terfi bekliyor, başkomiser olmak için gün sayıyordu. Damatlığı da hazırdı.
Nikah için 29 Mayıs’a, Kadıköy Evlendirme Dairesi’ne gün almışlardı. Ama kader bu mutluluğa izin vermedi. Haber bültenlerinde o zamanın İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’a söylediği sözler manşetteydi: “Müdürüm ne olur yeni helikopterler alın. Murat, ‘hep eski helikopterlere biniyoruz’ derdi. 1969 yılından kalmaymış bu helikopter. Yenilerini alın ki, başka Murat’lar ölmesin...”
Törene nişanlısının, damatlığıyla gelmişti Rümeysa. Gözyaşları içinde sarıldı sevdiğinin tabutuna... “Damatlığını giyemedi ama cennette düğünümüzü yapacağız. Melekler nedimelerimiz, şahitlerimiz olsun. Ben tek kanatla nasıl uçacağım Murat’ım?
Beni cennetin kapısında bekle. Leyla Mecnun’suz olur mu? Sen, bensiz hiçbir yere gitmezdin?
Şimdi nerelere gidiyorsun...”
Düğün davetiyelerinde, tanıştıkları yer olan Anadolu Kavağı yazıyordu. Şu cümleler vardı genç çiftin davetiyesinde:
“Kerem ile Aslı’yı, Ferhat ile Şirin’i göremediniz. Ama bir şey kaçırmadınız. Rümeysa ile Murat bu asrın aşkının nikah ve düğün gecelerinde bizleri onurlandırmanız dileğiyle...”
Hani sözün bittiği yer denir ya; işte öylesine bir acı, tepeden tırnağa acı...

Haberin Devamı

İstanbulu yakmak istedim

Haberin Devamı

◊ Bir ay öncesine kadar O Ses Türkiye’den elenmiş ve çoğumuzun hatırlamadığı onlarca kişiden biriydin, sonra Sezen Aksu’nun dilinden düşürmediği Rümeysa oluverdin...
- Vallahi aynen dediğin gibi oldu, kendimi ikinci kez doğmuş gibi hissediyorum.
◊ Hikayenin ‘peri masalı’ bölümüne gelmeden önce seni tanımak istiyorum. Haydi dök bakalım şecereni ortaya!
- Tekeli Efe’nin torunu, İzmir Tireli Rümeysa oturuyor karşında! (Gülüyor) Sen benim dedemi tanıyor musun bakayım?
◊ Vallahi çıkaramadım...
- “Çökertme’den çıktım da Halil’im” türküsündeki Halil’in kuzeni olur dedem.
◊ Bayağı bayağı efe torunusun yani...
- Öyleyim tabii, nenem de hocalık yaparmış. Köyünde mevlit okurken sesi civardaki köylerden duyulurmuş. Bugün bile memlekete her gidişimde “Sen Gülizar’ın torunu musun? Ne sesti ya” diye yolumu keserler.
◊ Desene bu ses genetik miras sana...
- Eh biraz öyle olmuş... Benim de zaten küçücük yaşlardan itibaren müziğe ilgim vardı. Fakat liseden sonra ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama kendimi bir anda Gazi Üniversitesi Teknoloji ve Tasarım Öğretmenliği Bölümü’nde buluverdim.
◊ Ne alaka?
- Ben de bilmiyorum. Şu anda da bir devlet okulunda teknoloji tasarım öğretmenliği yapıyorum.
◊ Peki müziğe ne oldu bu arada?
- Müzik hep hayatımda merak etme! Üniversite yıllarında TRT’nin sınavına girip kazanınca Gençlik Korosu’nda çalışmaya başladım. Dört sene boyunca da Türk Müziği eğitimi gördüm. Teknoloji ve tasarım dışında müzik eğitimi de veriyorum, ayrıca pek çok kez koro yönetmişliğim de var.
◊ Ve gün gelir, sınıflardan sahnelere yatay geçiş yapmaya karar verir Rümeysa...
- Müzik kariyerim açısından kırılma noktam O Ses Türkiye oldu. Eleneceğimi bile bile çıktım o sahneye.
◊ İçine mi doğdu nereden biliyordun eleneceğini?
- Son yarışmacıydım ve jürilerin takımlarına seçecekleri şarkıcı kotası dolmuştu.
◊ Bile bile lades seninkisi, eh o zaman çok da üzülmemişsindir...
- Üzülmez olur muyum? Kelimenin tam anlamıyla çöktüm. Zaten O Ses Türkiye’ye katıldığım sırada çok travmatik bir dönemden geçiyordum. Arkadaşlarım moral olsun diye götürmüşlerdi beni oraya.
◊ Jüri dönmedi ama şansın döndü...
- Döndü dönmesine de o ana kadar çektiklerimi bir de bana sor! İnan hayata karşı tüm umutlarımı kaybetmiştim. Stresten zatürree olup yataklara düştüm, günlerce kan öksürdüm. Doktorlar “Bu hale gelmen için buzun üstünde çıplak yatman gerekir” diyorlardı, düşün o kadar vahimdi halim!
◊ Buzdan değil de kahırdan hasta oldun desene...
- Bir gün ellerimi açıp “Allah’ım yaşamak için bana ufacık da olsa bir umut ışığı gönder” diye dua ettim. Öylesine ağır bir depresyon içindeydim ki ne bir arkadaşım kalmıştı ne de ailemle görüşüyordum.
◊ Ama ne var ki bu kadar dibe vuracak? Bir sürü yarışmacıya dönmüyor oradaki jüri...
- Yarışmadan önce travmatik bir dönemden geçtim. Nişanlım Boğaz’da bir helikopter kazasında hayatını kaybetti. Büyük ümitlerle geldiğim İstanbul sevdiğimi almıştı. Bir insan için hayatta ne önemlidir? Aşk ve iş değil mi? Aşkı kaybettim üstüne bu yarışmanın sonucuyla hayalimdeki işin de yolunun kesildiği hissine kapıldım.
◊ Bu ağır sınavın ödülü ne zaman geldi peki?
- Bir gün okuldayken telefonum çaldı. Baktım, tanımadığım bir numara, açmadım, ders çıkışı geri döndüm, hattın diğer ucundaki kadın “Ben Sezen Aksu’nun asistanı Canan, Sezen Hanım sizi dinlemiş, beğenmiş ve beraber çalışmak istiyor” diyor.

MANYAK MISIN? BEN SEZEN AKSU

◊ Nasıl bir tepki verdin bunu duyunca?
- “Hee canım tabii tabii ben de Madonna’yım” dedim. (Kahkahalar) Biri beni işletiyor falan sandım, tam telefonu kapatacakken “Aa deli misin ayol? Manyak mısın? Ben Sezen Aksu!” diye Sezen Hanım konuşmaya başladı. Onun sesini tanımamak mümkün mü? “Kanlıca’da evdeyim, gel hemen tanışalım” dedi.
◊ Herhalde koşa koşa gitmişsindir...
- “İsterseniz hemen gelirim ama çok ağır bir zatürree geçiriyorum, inanın konuşmaya bile takatım yok” deyince “Peki o zaman iyileşince gel kızım” dedi. Telefonu kapattığımda rüya gördüğümü falan sandım. Ve o moralle 2 günde iyileşiverdim.
◊ Sezen’in telefonu antibiyotikten bile daha etkili anlaşılan...
- (Gülüyor) Hem de nasıl! Neyse tabii tuttum Kanlıca’nın yolunu. 52 numaranın kapısını çaldığımda kalbim yerinde çıkacakmış gibi atıyordu. Bir kadın boynuma sarıldı, “Ay nasıl elediler seni?” falan diyerek beni öpmeye başladı.
◊ Kimdi o kadın?
- Kim olacak Sezen Hanım’dı! Öylesine bir şoktaydım ki, sarılanın Sezen Aksu olduğunu beynim bir türlü algılayamıyordu.
◊ O Ses’in jürileri sana dönmedi ama baksana en büyük jüri evinin kapısını açmış...
- Aslına bakarsan bu yarışmaya sırf Sezen Aksu’yla tanışmak için katılmıştım.
◊ Peki nasıl olacaktı o iş?
- Hülya Avşar’ın Sezen Hanım’la arasının çok iyi olduğunu bildiğim için dönseydi onu seçecektim. Kim bilir belki beni de Hande Yener’e yaptığı gibi Sezen Hanım’la tanıştırır diye bir hayalim vardı kendimce...
◊ Sende kesin biraz Nasreddin Hoca’lık var, çünkü bu yaptığın göle maya çalmaktan başka bir şey değil...
- (Gülüyor) Artık anladım ki kısmetimde varmış onunla tanışmak. Sezen Hanım’ın da İstanbul konserinde anlattığı gibi ertesi gün Hülya Avşar’ı arayıp “Yahu siz geri zekalı mısınız? Nasıl bu kıza dönmezsiniz?” diye sormuş, Hülya Hanım da “Evet geri zekalıyız” diye cevap vermiş.
◊ Neyse gel biz ‘Sezen Aksu Üniversitesi’nin kapısından girdiğin o ilk güne dönelim...
- O gün evin halini bir görsen inanamazdın. Bir bakıyorum pat diye Emel Müftüoğlu yanıma gelip bana iltifatlar ediyor, kafamı çeviriyorum Nükhet Duru “Biz Türkiye’nin starı olabiliriz ama bu evin ilgi odağı sensin” diyor, Mustafa Ceceli gitarla söylediğim şarkıya eşlik ediyor.
◊ Bir Dali tablosunun içine düşmüşsün desene...
- Ev şöhretlerle doluydu ama sanki o sırada star bendim. Pek çok iyi popçunun geçtiği evde olduğuma inanamıyordum.
◊ Kapıda inanamadın, içeride inanamadın, artık kendine gel de patlat bir şarkı be kızım!
- (Gülüyor) Yemek faslı bittikten sonra Ceceli aldı gitarı eline ben de başladım Ah İstanbul’u söylemeye...
◊ Herkes iyice büyülendi tabii...
- (Gülüyor) Ondan pek emin değilim çünkü heyecandan şarkıyı öyle bir söylüyordum ki, performansım detonelerden geçilmiyordu. Allah’tan Sezen Hanım heyecanımın farkındaydı da, “Bu kızın nesini beğenmişim?” deyip beni geri postalamadı.
◊ Bakıyorum da o günü anlatırken aynı heyecanı yaşıyorsun...
- Nasıl olmayayım ki? O gün Sezen Hanım’ın evinde “Rümeysa, işte sonunda umutsuzluğunun kırıldığı noktadasın kızım. Artık mutlu ol!” dedim kendi kendime.

Haberin Devamı

İstanbulu yakmak istedim

SEZEN’İN KALP MASAJIYLA İKİNCİ HAYATIMA BAŞLADIM

◊ Sezen “Gel vokalistim ol” mu dedi hemen sana?
- Belirli bir eğitim sürecinden geçtikten sonra vokalistliğini yapmaya başladım.
◊ Manada boğdu mu seni Minik Serçe?
- Ne boğması, ben onu manada boğacağım diye korkuyordum. Bana sadece müzikal anlamda değil kendimi bulmam konusunda da çok şey öğretti. İçimdeki Rümeysa’yı güncellememi ve yükseltmemi sağladı.
◊ Can yeleğin Sezen oldu diyebilir miyiz?
- Ona ‘can yeleği’ demek bile yetmez! Bak ilk defa seninle bir şey paylaşmak istiyorum; eskiden kendi çapımda albüm yapmaya, müzik piyasasına bir şekilde girmeye çalışırken bir gün rahmetli nişanlım “Niye uğraşıyorsun ki bu kadar? Gidelim Sezen Aksu’ya, ‘Ben başkomiserim, Rümeysa da öğretmen, ikimiz de düzgün insanlarız, bakın bu kızdan bir şey olur mu? Olursa olsun, olmazsa da söyleyin bu işin peşini bıraksın’ diye gidip konuşalım.” dedi.
◊ Mekanı cennet olsun sanki bugünleri sana o kodlamış...
- Bana hep “Biz tek kanatlı melekleriz, ancak birbirimize sarılarak uçabiliriz” derdi. Onu kaybettiğim zaman “Ben tek kanatla nasıl uçacağım?” diye düşündüm hep. İşte tam bu ümitsizlikler içinde hayata tutunmaya çalışırken Sezen Aksu benim ikinci kanadım oldu. Sanki ölmüştüm ve Sezen Hanım’ın kalp masajı sayesinde ikinci hayatıma başladım.
◊ Onunla paylaşıyor musun bu duygularını?
- Eminim farkındadır ama bunları ilk defa dile getiriyorum...

Haberin Devamı

DOĞRU RÜMEYSA’YI BULDUĞUMDA İÇİMDEKİ ACI DİNECEK

◊ Yarışmada sarışındın, sonra kızıl oldun, şimdi de kahverengisin. Saçlarınla bu kadar oynaman hâlâ bunalımda olduğunun göstergesi değildir inşallah...
- Bunalımım hâlâ bir şekilde devam ediyor ama saçlarımın rengini değiştirmemin bununla alakası yok. Her anlamda kendimi keşfetme sürecindeyim. Gerek psikolojik, gerekse de fiziksel olarak doğru Rümeysa’yı arıyorum. Onu bulduğumda içimdeki acı dinecek diye düşünüyorum.
◊ Klibinde sanki bir ufak Adele ‘kokusu’ aldım...
- Almışsındır tabii, hafiften Adele’e oynuyorum klipte. (Gülüyor) Amy Winehouse’u da çok severim ama Adele’e tek kelimeyle bayılıyorum.
◊ Şarkı söylerken bazen Amy’ye de bağlıyorsun zaten...
- Aaa bağlarım tabii, fena bağlarım hem de! (Gülüyor)
◊ İçinde kaç kişi var kızım senin?
- Ooo say say bitmez.
◊ Belki Sezen bu yüzden seviyordur seni...
- Olabilir vallahi bilemiyorum.
◊ Peki biraz çatlak olabilir misin?
- (Gülüyor) Arada gidip geliyor... Zaman zaman kısa devre yapıyorum. Tabii Sezen’in yanında her zaman hanım hanımcık bir kızım.
◊ Twitter’a “Çöpsüz üzüm olsun, bir de fit sevgilim olsun” yazmışsın. Bir arayış durumu mu söz konusu?
- Ne yalan söyleyeyim, bir sevgili arıyorum doğrusu.
◊ Olmadı çıkıverirsin bir evlilik programına...
- (Gülüyor) Ben belgesel izlerim genelde ama annem gelince açıyor evlilik programlarını. Orada da birini bulmak kolay değil vallahi, yok arabası olsun, jeti olsun, tapusu olsun. Saydıkları kriter değil krater mübarek.
◊ Senin de kapı gibi single’ın var.
- Var çok şükür, eylül-ekim gibi de albüm piyasaya çıkacak. Ondan önce sırada “Anlasana” diye bir single daha var.

Haberin Devamı

İstanbulu yakmak istedim

SANA SESLENİYORUM İSTANBUL SEN Mİ BÜYÜKSÜN BEN Mİ!

◊ Gelelim yeni single’ın Yansın İstanbul’a... Sezen bu şarkıyı sana mı yazdı?
- Yok benim için yazılmadı. Bu şarkı stüdyoda dönüyordu ama kime verileceği belli değildi. Fakat her gördüğümde “Sezen Hanım ne olur bu şarkıyı bana verin” diye çok yalvardım. (Gülüyor)
◊ Yoksa Sezen iyi şarkıları en çok yalvarana mı veriyor?
- Olur mu öyle şey canım, sadece şarkılarını güzel söyleyeceğine inandıklarına verir. Ben de ne zaman Yansın İstanbul çalsa, müsamerelerde dikkat çekmeye çalışan çocuklar gibi şarkıyı mırıldanıp duruyordum. Bir gün arayıp “Rümeysa, Yansın İstanbul var ya, o senin” dedi. O telefon geldiğinde okuldaydım, öğretmenler odasına gidip herkesi tek tek öptüm sevinçten. (Kahkahalar)
◊ Kim bilir kaç tane şarkısı vardır Sezen’in, niye illa bunun peşinden koştun?
- Çok sevdiğim birini İstanbul Boğazı’nda kaybetmiştim. Anlayacağın ‘birinci hayatımda’ İstanbul beni yakarak öldürdüğü için bu sefer de ben İstanbul’u yakmak istedim. İşte şimdi sesleniyorum bu koca şehre; sen mi büyüksün ben mi? Haydi bakalım!
◊ Sezen de en sevdiklerinden biri olan Onno’yu Bursa’daki uçak kazasında kaybetmişti. Bir kader birliğiniz olabilir mi?
- Kader ağlarını örmüş, gizli bir bağ ve derinlik ortaya çıkmış olabilir ama biz hiçbir zaman bunu dillendirmedik. Sabah akşam oturup “Aynı kaderi paylaşıyoruz” diye ağlaşmadık.
◊ Ya o telefon hiç gelmeseydi Sezen’den...
- Aramasaydı kendimi nasıl toparlardım inan bilmiyorum. Kim bilir belki de hiçbir zaman toparlanamazdım.
◊ Peki ya jüriler dönseydi ve sen finale kadar gitseydin...
- Eminim Sezen Aksu yine keşfederdi beni! (Kahkahalar) Amy Winehouse, Adele şarkıları okurdum, ardından da bir Türk müziği patlatırdım, oradan da caza zıplayıp ne yapar eder Sezen Hanım’ın dikkatini çekerdim. Zaten bana sorarsan onun bende en hoşlandığı şey de farklı kutupları bir araya getirmem.
◊ Doğru söyle gıcık olmadın mı Murat’a, Hülya’ya, Hadise’ye?
- Ya belki inanmayacaksın ama gerçekten hiç gıcık falan olmadım. Eve gittiğimde “Neden son yarışmacı bendim? Neden kotaları doldu da bana denk geldi? Neden 19 değil de yirminciydim?” diye kaderimi sorguladım o kadar. Düşünsene aşka tutunmuşum, Tanrı’nın isteğiyle o gitmiş. Ardından kariyere tutunmaya çalışmışım, yarışmaya katılmışım ve orada da hüsrana uğramışım.
◊ ‘Her şerde bir hayır vardır’ sözünün yürüyen kanıtı gibisin...
- Aynen öyle, bitti dediğim anda yeniden başladı her şey.

BUGÜNKÜ AKLIM OLSA O SES’E KATILMAM

◊ Bugünkü aklın olsa bir daha katılır mısın O Ses Türkiye’ye?
- Sezen Hanım’ın arayacağını bilsem katılırım, yoksa hiç o riske girmem.
◊ Peki sence bu yarışmalardan çıkmış en başarılı isim kim?
- Barış Akarsu... Ama biliyorsun maalesef vefat etti kendisi.
◊ En başarılı ikinci isim olarak kendini mi görüyorsun?
- Yok ben henüz bir başarı yakalamış değilim. Sezen Aksu’yla tanışmak kişisel anlamda bir başarı benim için ama kariyer bazında daha önümde çok uzun bir yol var.
◊ Yahu muhabbetin başından beri soracağım ama unutuyorum, Rümeysa ne demek?
- Cennetteki en büyük yıldız demekmiş. Muhafazakâr bir aileden geldiğimden kardeşlerim ve benim için hep Kur’an’dan isimler tercih etmişler.
◊ Ailen destekliyor mu ‘ikinci hayatındaki’ seçimlerini?
- Onlar beni her zaman desteklemişlerdir zaten. Bir tek İstanbul’a atandığımda “Neden İzmir’de öğretmenlik yapmıyorsun? Ne işin var İstanbul’da?’ demişlerdi ama “İstanbul’a gidiyorum çünkü Sezen Aksu’yla tanışacağım” diye susturmuştum hepsini.

İstanbulu yakmak istedim


AYLARCA ÖĞRETMENEVİNİN KANEPESİNDE UYUDUM

◊ Ve valizine hayallerini doldurup geldin büyük şehre... Nasıl adapte oldun buralara?
- Sadece yaşadığım o ilk günleri anlatsam roman olur... Elimde valizim, ne kalacak yerim var ne de kimseyi tanıyorum. Sultanbeyli’deki İlçe Eğitim Müdürlüğü’ne gittim “Ben nerede kalacağım?” diye sordum. Neyse beni bir öğretmenevine yolladılar ama bir tane bile boş oda kalmamıştı. Aylarca oradaki kanepelerden birinin üstünde uyudum.
◊ Öğretmenevi koltuğundan Kanlıca’daki yalıya geçene kadar neler yaptın peki?
- Öğretmenliğin dışında ufak ufak sahne çalışmalarına başladım. Bülent Ersoy’un, Funda Arar’ın alt kadrosunda pek çok kez şarkı söyledim.
◊ Artık bu albümden sonra solist altı çıkmazsın herhalde...
- Yoo çıkarım niye çıkmayayım ki? Öyle komplekslerim yoktur benim.
◊ Albüm çıkarmak ne kadar ‘sancılı’ bir çalışma gerektiriyor?
- Ah onu ne sen sor ne ben söyleyeyim...
◊ O zaman röportaj falan da yapmayalım istersen...
- (Gülüyor) En iyisi ben sana stüdyo ortamını anlatayım. Bir kere Sezen Hanım inanılmaz titiz, geç saatlere kadar da çalışmaya devam ediyor. Temposuna yetişmek neredeyse imkansız. Bir gün saçım başım dağılmış halde yanına gidip “Sezen Hanım İstanbul yansın derken benim beynim yandı” dedim.
◊ Eee Sezen ne dedi bunu duyunca?
- Ne diyecek? “5 dakika dinlen sonra devam” dedi? (Kahkahalar) Benim içimde de nasıl bir çalışma isteği varsa artık, inan ne olursa olsun durmadım. Gerek albümün hazırlık aşamasında gerekse de 5 sene boyunca Sezen Hanım’ın yanında adeta komando eğitimden geçtim ama yılmadım, yılmam da! İnan bana yemek için ara verdiğimizde bile “Neden yemek yiyoruz? Haydi çalışmaya devam” modundaydık.

NE ZAMAN PLAN YAPSAM HAYAT O HAYALİ ELİMDEN ALIVERDİ

◊ Tüm bu yaşadıkların arasında, ‘ikinci hayatında’ seni en çok ne mutlu ediyor? Şan mı, şöhret mi, albüm mü?
- Yahu ileride torunlarımın torunları ‘Büyükannemiz Sezen Aksu’yla çalışmış!” diyecekler! Var mı bundan muhteşem bir hikaye? Var mı bundan daha büyük mutluluk? Sezen Aksu dediğimiz kadın neredeyse Türk Pop’unun kurucusu! Benim gibi bir müzik aşığını daha mutlu edebilecek bir şey
olabilir mi?
◊ Yok mu peki başka hedeflerin, ideallerin?
- Olmaz olur mu? Fakat hedeflere bağlı kalarak yaşamamayı öğrendim. Hayat planladıklarımızın ya daha üstünü ya da oldukça altını veriyor. Tüm yaşadıklarım daha plansız hareket etmem gerektiğini gösterdi bana. Çünkü ne zaman plan yaptıysam, hayat o hayali benim elimden alıverdi.
◊ Ya tutmazsa albümün... O zaman ne yapacaksın?
- Bana bu kadar güvenen ve beni bu kadar seven insanlar hayatımda olduğu sürece yola devam...

 

Fotoğraflar: Mustafa ÖZKÖK

Yazarın Tüm Yazıları