Âşık olup bir mememi daha kaybedemem...

Güncelleme Tarihi:

Âşık olup bir mememi daha kaybedemem...
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2018 15:22

Senfonik Divalar projesiyle Açıkhava’ya çıkmaya hazırlanan Nilüfer’le bir buçuk yıl aradan sonra yeniden buluştuk. Saçlarını kestirmiş, zayıflamış, enerjisi yüksek, keyfi çok yerinde bir Nilüfer gördüm... Kızı Ayşe Nazlı’yı İngiltere’ye okula göndermesine, hasret çekmesine rağmen... “Nedir bu, aşk heyecanı mı” diye sordum... “Aşk hayatım sıfır. Hayatımda bir erkek olmasını hayal bile edemiyorum. Kimseyi çekemem artık. Âşık olup öteki mememi de kaybedemem, bir tane yeter” dedi.

Haberin Devamı

Ağustosu da bitirdik, sonbahar geliyor. Nasıl geçti bu yaz?

- Fırsat buldukça bolca Bodrum’a kaçtım. Güneş ve denize bayılıyorum. Hatta bu hafta tekrar Bodrum’a gideceğim. Yaz bitmesin istiyorum. Çünkü sıcağı çok seviyorum, kış aylarını sevmiyorum.

Bu yaz en çok sevindiğin ve üzüldüğün şey ne oldu?

- En çok Ayşe Nazlı’nın okula kabul edilmesine sevindim. Ama o yazdan önceydi. Üzüldüğüm şey ise köpeğim öldü. Kocaman Akbaş... 9 yaşındaydı... Allah başka dert vermesin, sağlığımız sıhhatimiz yerinde, güzel bir yaz oldu.

1-2 ay sürdü mü tatil?

- Yok toplamda çok fazla yapmadım. Bodrum’da 3 hafta kaldım. Ama ekim ayını da orada geçirmeyi düşünüyorum. O zaman dediğin süreye yaklaşırım herhalde...

Ayşe Nazlı nerede?

- O, şu an İngiltere’de. Bu sene orada üniversiteye başlayacak.

Haberin Devamı

2017 Mayıs’ında Anneler Günü için röportaj yaptığımız zaman psikoloji okumak istediğini söylüyordu, kararı değişti mi?

- Yok değişmedi, hâlâ psikoloji diyor. Ama önce üniversitenin sosyal bilimler bölümünde hazırlık okuyacak.

Hangi üniversiteye gidiyor?

- Kent Üniversitesi...

Kent mi, Türk okulu mu?

- Yok, ama bildiğin Kent diye yazılıyor. “University of Kent”... Londra’ya trenle 1 saat uzaklıktaki Canterbury diye bir kasabada... Ayşe Nazlı okula kabul edilince, beraber İngiltere’ye gittik. Onu yerleştirdim, bir süre yanında kaldım. Şimdi İngilizcesini geliştirmesi için üniversitenin 5 haftalık dil kursunda. Açıkhava konserim bitince tekrar yanına gideceğim.

YALNIZLIKTAN KORKMUYORUM

Artık sana Londra yolları göründü. Ayşe Nazlı’yı görmek için sürekli gidip geleceksin o zaman...

- E özlüyor insan... Bayramda konser vermek için Bursa’ya gittim. Evimden de uzaktaydım... Evdeyken kedilerim var, onlarla oyalanıyorum.

Ama oradayken, bir uyandım burnumun direği sızladı. Nasıl bir özlem hissettim... Hemen telefon etmek istedim ama orada saat daha erkendi. Bekledim, sonra arayıp “Kızım ben seni çok özledim” dedim. Onun da, benim de gözlerimiz doldu.

Şimdi 18 yaşında artık reşit oldu. İlk defa mı bu kadar ayrı kalıyorsunuz?

Haberin Devamı

- Evet... Ama orada çok mutlu, umarım da bu memnuniyeti devam eder.

Kuş evden uçtu... Ne hissediyorsun, yalnızlık seni korkutuyor mu?

- Yok... Ben yalnızlığa alışkınım. Hayatımın büyük bir bölümü de yalnız geçti. Ayşe Nazlı’dan önce Sarıyer’deki kocaman evimde kedimle beraber yaşıyorduk.

Gece evde kalan personel bile yoktu...

O kadar kimseyi istemeyen, tek başına kalmayı seven biriydim. Tabii Ayşe Nazlı’dan sonra hayatım çok değişti.

Ama dediğim gibi yalnızlıktan korkma gibi bir sıkıntım yok, aksine yalnız kalmayı severim.

İsmimin önüne

sıfat koydurmak tercihim olmadı

4 yıl aradan sonra 22 Eylül’de “Senfonik Divalar” projesi kapsamında Harbiye Açıkhava’da konser vereceksin. Heyecan var mı?

- Yok.

Haberin Devamı

Heyecansız olur mu bu işler?

- Şu an yok... Tabii sahneye çıkmadan önceki son dakika heyecanı çok başka. Kalbinin atışı hızlanıyor... Ama şimdilerde sürekli konserle ilgili toplantılar yapıyoruz. Ne yapalım, nasıl bir yenilik koyalım diye kafa yoruyoruz. Hatta son birkaç gündür aklım takılıyor, doğru düzgün uyku uyamıyorum. Düşünmekten hep uykularım bölünüyor.

Provalar ne zaman?

- 19-21 Eylül tarihlerinde prova yapacağız. Senfonik bir konser olacağı için provalarımız daha fazla olacak.

Senfonik konserin farkı ne?

- Senfonik konser; daha fazla prova, daha kalabalık kadro demek. Ben daha önce de birçok kez senfonik konser verdim. Yaylıların, nefeslerin, gerçek seslerin sana eşlik etmesi daha keyifli oluyor.

Haberin Devamı

Senfonik konser, her sanatçının harcı mıdır?

- Prova yaptıktan sonra herkes senfonik konser verebilir. Sadece şu fark var; kendi orkestramla birlikte olduğum zaman şarkının bir yerinde kesip seyirciye de söyletebiliyorum. Ama senfonik konserde bunu yapma şansımız çok olmuyor.

Projenin adı “Senfonik Divalar”... Sen kendini diva olarak görüyor musun?

- Projenin mimarı Nurcan Karaca... O, bu ismi uygun görmüş. Yoksa benim bugüne kadar hiç ismimin önüne bir sıfat koymak ya da koydurmak gibi bir tercihim olmadı. Öte yandan ‘diva’ sıfatıyla çok ters düştüğümü sanmıyorum. Sonuçta 45 senedir müzik kariyerim devam ediyor. Bunun Türkiye’de büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı

Bence Nilüfer bir divadır... Peki senin diva olarak gördüğün isimler kimler?

- Uzun yıllardır belli bir çizgide müzik hayatına devam etmeyi başarmış herkes divadır.

Pop müzikten bahsedersek, Bir Sezen Aksu, bir Ajda Pekkan, bir Nükhet Duru divadır.

Âşık olup bir mememi daha kaybedemem...

Edis’le düet yapabilirim

 ◊ Genç nesilden kimleri beğeniyorsun?

- Edis’e bayılıyorum. Hem çok iyi bir şarkıcı, hem de çok iyi dans ediyor.

Vücut dili çok iyi. Edis’le İzmir’e giderken uçakta tanışma fırsatım da oldu.

Son derece şeker, efendi ve tatlı bir çocuk. Onunla düet yapmak isterim. Yolu açık bir çocuk.

Kadınlardan...

- Aleyna Tilki’nin yaşına göre çok zeki olduğunu düşünüyorum. Benim kızım da 18 yaşında... İkisini kıyasladığımda Aleyna özgüven ve cesaret bakımından gerçekten inanılmaz geliyor.

Güzel de şarkı söylüyor, onun da önü açık.

Dizi sektörü müziği 5 ile çarpar

Televizyon izliyor musun?

- İzliyorum tabii. Geçen sene “İstanbullu Gelin”, “Fazilet Hanım ve Kızları” ve “Kadın”ı takip ettim.

Beğendiğin oyuncular var mı?

- Özge Özpirinçci’yi çok beğeniyorum. Halit Ergenç’in “Vatanım Sensin”deki performansı muazzamdı. Keza Bergüzar’ında... Biz dizi olayında çok başarılıyız.

Dizi sektörü, müziği 5 ile çarpar.

2017’de iyi telif ücreti aldın mı?

- Yok.

Hangi müzik birliğine üyesin?

-  MSG (Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği) ile MÜYORBİR (Müzik Yorumcuları Meslek Birliği)...

Yılda ne kadar ödeme yapıyorlar?

- Kaç ayda bir ödeme yapılıyor, onu bile takip etmiyorum.

Siz sanatçıların çok parası var sanırım, baksana hiçbiriniz telifleri önemsemiyor.

- Gelecek para, umursanacak bir para değil ki. (Gülüyor) Sezen Aksu’nun çok şarkısı var, belki o biraz daha yüklü alıyordur. En son 13 veya 14 bin aldım, ama kaç aylığın parasıydı bilmiyorum.

Yatırımlarını nereye yapıyorsun?

- Gayrimenkul. Çünkü başka şeye kafam basmaz benim. Yok, kağıt al sat filan kafam çalışmaz.

 Demet Akalın’ın geldiği  noktayı takdir ediyorum

Sertab Erener, geçtiğimiz günlerde “Atarlı giderli saçma şarkıları midem kaldırmıyor” dedi. Bu açıklamanın ardından gözler Demet Akalın, Hande Yener gibi ünlü popçulara döndü. Ne diyorsun Sertab’ın yorumuna?

- Bence öyle bir müzik türü de olmalı. Dünyanın her yerinde o tarz şarkılar var. Bu bir tercih meselesi... Ayrıca ben, Demet Akalın’ın başladığı noktadan bugüne kadar olan gelişimini, azmini ve çalışkanlığını da çok takdir ediyorum. Öte yandan müzik, sadece bu tür şarkılardan ibaret olmamalı. Maalesef uzun yıllardır bu tür şarkılar daha ön plana çıkarıldığı için biraz genç dinleyicinin zevki bu yöne kaydı.

Sen dinliyor musun bu tarzı?

- Dinlemiyorum... Sadece arabadayken radyoda denk gelirsem duyuyorum.

Sizin döneminizdeki şarkı sözleri daha naifti sanki...

- Her dönemin müziği farklı. 72 senesinde “Göreceksin Kendini” ya da İtalyan şarkıların Türkçelerini söylediğim zaman insanlar bunu keyifle dinliyorlardı. Öyle müzik dinleyicisi vardı. Ama iş, yavaş yavaş başka bir yere doğru kaydı. Artık ben bile ilk çıktığım dönemki gibi müzik yapamam. Tabii yine bir çizgim var ve kendimi bir kalite tutturmak zorunda hissediyorum.

KİM ARAR SENİ DEDİK BİZ DE ZAMANINDA ATAR YAPTIK...

Neden artık aşk şarkıları hep ‘atarlı giderli’... Günümüz aşkları mı ucuzladı yoksa eskisi gibi sözler mi yazılamıyor?

- Belki büyük şehirlerde aşklar ucuzlaşmış olabilir ama Türkiye’nin geneline baktığımızda öyle olduğunu düşünmüyorum. Aşk aşktır ya, ucuzlar mı? Bu kadar da değişmiş olamayız diye düşünüyorum. Sadece şimdiki şarkılar daha gerçekçi. Artık ‘Atarlı giderli’ diye bir kavram oluştu. Bunu da kim çıkardıysa, böyle bir kavram var mıydı eskiden?

Yoktu tabii...

- Bir ara bakkal şarkıları vardı.

Şimdi o demode oldu, şimdi de ‘atarlı giderli’... Bu ne demek yani?

Sevgiliye posta koyuyor işte, müdanası yok...

- E biz de vaktiyle posta koyduk. “Kim arar seni kim arar” dedik... “Of aman aman”... “Oh ya oh ya” dedik... Atarsa biz de atar yaptık...

AMY WINEHOUSE ÖLÜNCE AŞIRI ÜZÜLDÜM

Genç kuşakta kendi çizgine, müzik tarzına yakın bulduğun isimler var mı?

- Sertab Erener, çok iyi bir ses. Tabii artık onu genç kuşağa değil, başka bir yere koymak lazım. Uzun senelerdir müzik piyasasında... Onun dışında çok iyi sesler var. Her ne kadar söyledikleri şarkılar zevkime hitap etmese de iyi sesler duyuyorum.

Senin zevkine hitap eden müzik ne peki?

- Dünyada bile müzik tarzı çok değişti. Artık sound’un önde olduğu şarkılar yapılıyor. Ama mesela Adele var. Çıktı bunları yıktı... İyi sesiyle, melodik şarkılar yaptı. Ondan evvel Amy Winehouse vardı. O ölünce aşırı üzülmüştüm.

O da yarattığı müzikle fenomen oldu. Maalesef artık iyi sesler, böyle tek tük çıkıyor. Başka da isim sayamıyoruz.

Müzik bitmez ama çok darbe yedik

 ◊ Yeni albüm çalışman var mı?

- Yok, artık albüm yapmayı düşünmüyorum. Ama single yapacağım. Ve onunla ilgili de bir çalışmam var.

Evet, daha önce de konuşmuştuk. Eylül demiştin sanki, ne oldu da ertelendi?

- Yok, ertelenmedi. Benim öyle bir hedefim vardı ama ortada şarkı yoktu. Şarkı olmayınca, tüm planlar çöktü. Sonra eylül ayında çıkarırız diye düşündük. Ama yaz malum birazcık gevşedik. Bir de Ayşe Nazlı’nın İngiltere’deki okulu çıkınca, biraz bölündüm.

Kimin şarkısını söyleyeceksin?

- Şehrazat’ın...

Nasıl bir şarkı?

- Onu söyleyemem... Volga Tamöz, düzenlemesini yapacak. Sonra da klip çekeceğiz. Ekim ayında çıkabilir, en kötü kasım ayında beğeniye sunarız.

Neden albüm yapmama kararı aldın, artık single zamanı mı?

- Evet, galiba artık öyle. Yakında 45’lik plaklar da çıkarsa hiç şaşırmam... Albümde en az 10 tane şarkı oluyor, her birinde ayrı bir emek ve yatırım var. Zamanınızı, günlerinizi harcıyorsunuz. 3 tanesine klip çekiyorsunuz, albüm almayan kişinin diğer 7 şarkıyı ruhu bile duymuyor. Artık albüm satışı diye bir şey kalmadı.

Şu an en çok satan Yıldız Tilbe ve Nazan Öncel’in proje albümleri... Onlar da 40 bin rakamlarında...

- İyi dediğimiz rakam bu mu? Albümlerin milyonlar sattığı dönemde müzik yaptık. Onun için bu rakamlar, bana çok komik geliyor. Müzik bitmez devam eder tabii ama çok darbe yedik diye düşünüyorum. Ben artık single ile devam edeceğim.

Single’lara da çok ara verdin...

- Verdim, çünkü o istediğim şeyi yakalayamadım.

İyi şarkı bulmak artık daha mı zor?

- Zor tabii. Kendi şarkısını kendi yapıp, kendi söyleyen bir sürü şarkı yazarı var. O yüzden bizim için iyi şarkı bulmak gittikçe zorlaşıyor.

Kendi şarkılarını yazmadığın için hayıflanıyor musun?

- Benim de yazdığım bazı şarkılar var ama gökten inen ilhama sahip değilim. Bunun Allah vergisi olduğunu düşünüyorum, çalışmakla da olmuyor. Bir de ben yaptığım şeyleri kolay kolay beğenmem. Kendimi öyle “ay şahane oldu” deyip gaza getiren biri değilim. Tam tersi negatif bakıp kusur ararım. Aşırı mükemmeliyetçi olduğum için, anksiyete bozukluğu yaşıyorum. Dönem dönem panik atağım, gelir gider.

 Artık proje albümlerinde yer almayacağım 

Proje albümlerine nasıl bakıyorsun?

- Şahane bakıyorum, zamanında ben de yaptım...

Rock’çılarla düet yaptığın “Nilüfer&12 Düet” büyük bir başarı yakalamıştı...

- Evet, iTunes’ta hâlâ satılıyor. Ve çıktığı dönem, 120 bin filan sattı. Tabii o zaman müziğin daha iyi bir dönemiydi. Hem bana, hem de düet yaptığım sanatçılara çok şey kattı...

Ama sanki son dönemde artık işler hep proje albümler üzerinden gidiyor...

- Evet, yeni şarkı yok da o yüzden...

Sana da proje albümlerinde yer alman için çok teklif geliyor mu?

- Daha önce Barış Manço ve Onno Tunç’un proje albümlerinde de yer aldım. Son olarak da Kayahan’ınkinde şarkı söyledim... Ama artık tribute albümlerde yer almak istemiyorum. Bunu müzik sektöründekiler de bildiği için teklif gelmiyor.

Neden bu kararı aldın, çok fazla proje albümü var diye mi?

- Hem çok fazla olduğu için hem de olumsuz eleştiri almamak için... Çünkü başkasının sesiyle dinlenmiş, beğenilmiş bir şarkıyı tekrar söylüyorsun. Takdir de görüyorsun ama olumsuz eleştiri de alıyorsun. Şimdi niye olumsuz eleştiri alayım? Onlar beni üzüyor. Bir de bazen söylediğin şarkı, albümde hak ettiği değeri görmüyor. O da beni üzüyor.

Sıla’nın, Cem Karaca albümünde söylediği “Sen de Başını Alıp Gitme”yi Nil Burak, “Şarkımı mahvetti” diye eleştirmişti...

- Evet, işte böyle şeyler olabiliyor. Elbette eleştiriye açığız. Kendi albümünüzde, kendi şarkınızı söylediğinizde de eleştiriler olabiliyor.

Ama o zaman “günahıyla sevabıyla benim” diyorsunuz... Mesela Yıldız Tilbe ile hit olmuş bir şarkıyı söylesem cuk da oturabilir, yakışmayabilir de. Kayahan’ın albümünde söylediğim “Bir Garip Serçe” bile istediğim gibi olmadı.

Onun için proje albümlerde yer almak istemiyorum.

Âşık olup bir mememi daha kaybedemem...

 Acısından korktuğum için estetik yaptıramam

 ◊ Yıllar önce meme kanserini atlattın... Her şey yolunda, bir sıkıntı yok değil mi artık?

- Yok, çok şükür, 7 sene filan oldu. Şimdi gayet sağlıklıyım.

◊ “Keşke bu sağlık problemini kamuoyuna yansıtmadan yaşasaydım” diyor musun?

- Hayır, o zaman tedavi sürecinde hiç ortaya çıkmamam lazımdı. Üstelik bu hastalığı öğrendiğimde “13 Düet” albümünün çalışmalarını yapıyorduk. Çok yoğun bir yaz geçirmiştim, hastalığımı da yazın sonunda öğrendim. Kemoterapim bitince hemen stüdyoya girdim, hatta kafamda hâlâ saçlarım yoktu. Bir de kadınlara destek olmak istedim. Çünkü kanser tedavisinde saçları döküldüğü için birçok kadının çok üzüldüğünü biliyorum. Oysa bu durum beni üzmedi. Hatta güle oynaya saçlarımı kazıtmaya gittim.

Bu arada yeni saçlarını çok beğendim...

- Teşekkür ederim, ben de çok sevdim. Güzel oldu, gençleştim.

Saçlarını kestirmek nereden esti?

- Saçlarım çok uzundu, sıkıldım.

Birden gidip kestirdim, herkes de çok beğendi.

Hiç estetik yaptırdın mı?

- Yüzümde sadece botoks var. Doktorum İsmail Kuran, beni çok iyi tanıyor, öyle abartı şeyler sevmediğimi bildiği için de çok minimal düzeyde dokunuşlar yapıyor. Onun dışında estetik operasyonum yok. Hiçbir zamanda olamayacak, çünkü korkuyorum. Hem ya başka biri olursam diye, hem de acısından korkuyorum.

Böyle devam edeceğim, sanki böyle gider. Biraz da kilo verdim.

Nasıl kilo verdin?

- Sadece yürüyüş yapıyorum. Bir de artık daha az yiyorum. Diyet konusunda acayip disiplinliyim. Diyetisyenim Nilüfer Bayram, ne verirse birebir uygularım.

Kayahan kamçısı değince işler değişti...

 ◊ Hayatının şarkısı ne diye sorsam...

- “Geceler” derim. O şarkı kariyerimde bir dönüm noktasıdır. O zamana kadar da her şey iyi gidiyordu ama “Geceler”in başarısından sonra bir şey oldu, bir kamçı değdi bana. Kayahan kamçısı değdi! (Gülüyor) Gerçekten Kayahan’ın o çalışma enerjisi ve başarı hırsı beni de içine aldı. Bir ekip olduk ve sonucunda da güzel işler çıktı. “Ne kadar şanslıymışım” diyorum. O şarkılar yıllar geçmesine rağmen hâlâ alkışlanıyor. Ben hâlâ “İspanyol Meyhanesi”ni söylediğim zaman ortalık yıkılıyor. Bu dönemde çıkan yeni şarkılardan kaç tanesi bunu yakalayacak?

Geçmişe dönüp baktığında “Kayahan’la keşke küskünlük yaşamasaydım” diyorsundur herhalde...

- Artık bunları konuşmak boş. Öyle bir dönemdi, geldi geçti. İkimizin de inatçı ve çocuksu tarafı vardı. O benim bir lafımdan alındı, ben onun bir lafından derken, o noktaya geldik...

Ajda Pekkan’la yaptığım röportajda “Yeni şarkılar yapıyoruz ama seyircimiz hâlâ eski şarkıları istiyorlar. Seyirci bizim biraz gerimizde kalıyor” dedi...

- O zamanki şarkılar şarkıymış demek ki, onları istiyorlar.

Sen eski şarkıları söylemekten sıkılmıyor musun?

- Hayır, sıkılmıyorum. Yeni şarkı söylemeyi de severim ama eskiler başka. Aradan 40 yıl da geçse 50 yıl da, onlar unutulmuyor. Şimdi söylediklerimiz, onu yakalayamıyor.

Hayatımda erkek olmasını hayal bile edemiyorum

Aşk hayatında neler oluyor?

- Aşk hayatım sıfır... Zaten olsa kesin duyarsınız. (Gülüyor) Benim aşk hayatım artık kızım, işim, kedilerim, bahçedeki çiçeklerim, domateslerim biberlerim. Benim aşklarım bunlar. Hayatımda bir erkek olmasını hayal bile edemiyorum.

Niye bu kadar katı konuşuyorsun?

- İstemiyorum.

Gençsin, güzelsin... Niye aşk olmasın ki?

- İçimde öyle bir istek yok. Yeniden o problemleri yaşamak istemiyorum. Kimseye dert laf anlatacak halim yok.

Yaş ilerleyince insanlar, “artık kimseyi çekemem” mi diyor?

- Evet, öyle kimseyi çekemem... Böyle o kadar huzurluyum ki. Ben seyahate gideyim, denize gireyim istiyorum.

Sevgilini al git...

- Yok, böyle iyi. Onları da yaptık, çok şükür Allah’a...

Ama aşk defterini erken kapatmışsın.

- Ne erkeni ayol? Tabii biri çıkar karşıma, ne oluyor derim. Allah göstermesin daha iflah olmam. Âşık olup öteki mememi de kaybetmek istemiyorum, bir tane yeter. (Gülüyor)

Alındıktan sonra ilk hissettiğin ne oldu?

- Kendimi hiç öyle görmedim, ameliyat sırasında geçici implant koyuyorlar.Zaten mememin alınmasını, saçlarımın dökülmesini hiç umursamadım. İlaçların bende yaratacağı yan etkilerden korktum. İlk kemoterapi seansında astım krizi yaşadım.İlaçlar da korkunç alerji yaptı. Bütün kollarım, ellerim pençe gibi oldu. Sürekli kaşınıyordum.Allah’tan 3 aylık kısa bir tedaviydi...


SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!