Kuyruğunu dik tutmak denir ya işte bunlar öyle yaratıklar kangal olmak isterdim...

Güncelleme Tarihi:

Kuyruğunu dik tutmak denir ya işte bunlar öyle yaratıklar kangal olmak isterdim...
Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 2003 20:48

Kangallar, onun bütün hayatı. 51 yıldır bu konunun en sıkı araştırmacısı. Yazdığı kitap Türk Çoban Köpekleri ve Bozkırın Gözcüsü-Kangal, İngilizce'ye çevirildi, Almanca'ya da çevriliyor. 73 yaşındaki bu şahane delikanlı, İzmir-Karşıyakalı. Onunki macera dolu bir hayat.

İçinde bol bol köpek ve kadın var. Şimdi de yazdığı öyküleri kitaplaştırıyor. Kendisiyle, İzmir'e 25 dakika uzaklıktaki çiftliğinde görüştük. 1000 metre yüksekte 50 haneli şahane bir yörük köyünde: Gökçeler. Ve tabii bütün kangallarıyla tanıştık. En çok dilinde ben olan Arak'ı sevdik. Hem mangal yaptık hem de Allah ne verdiyse konuştuk. Baba Kangal'la yani! Doğan Baba'yla yani. Onu tanımak çok çok büyük bir keyifti...

Kangallara bu kadar kafayı takmanızın sebebi ne?

- Yedek subaylığımı Sivas'ın Kangal ilçesinde yaptım. Onlarla o zaman tanıştım. Dönerken yanımda iki yavru kangal vardı. Sonra da şantiyelerimde hep kangal besledim. Hayatta her şeyden çok seviyorum onları...

İyi de niye kangallar? Neden dobermanlar değil mesela!

- E sevdim. Neden seviyorsun diye sorulmaz ki! Bir kere koruyucu özelliği yüksek. Her köpek sahibini korumak ister ama gücü yetmez. Günümüze ulaşmış en saf en doğal ırk bunlar. Avrupa'daki köpeklerin neredeyse hepsi kültür ırkları. Düşünün ki, birinin kangalınızı öldürmeden size zarar vermesi mümkün değil. Şu Arat'ın yanında mesela, benimle yüksek sesle konuşamazsınız. Hemen kulaklarını diker. Şöyle bir fikse vurun bana, sizi yatırır, altına alır!

Köpeklerin sevgisini bu kadar kazanmayı nasıl başardınız? Verdiğiniz rüşvet nedir?

- Kangal, yiyeceği mükafat olarak kabul etmez. Ancak sevginizi alırsa sizin köpeğiniz, dostunuz olur...

Peki eğitilemedikleri doğru mu?

- Değil. Sadece eğitimleri diğer köpeklerinkinden farklı. Normal köpeklerin eğitiminde şu var: Yüksek sesle baskı kurarsınız. Sizi güçlü hisseder, dediğinizi yapar. Ama kangal böyle şeylere hiç aldırmaz, o bir kabadayı! Profesyonel eğitimden etkilenmez. Sahibinden başkasına itaat etmez. Oysa bir kurt köpeğinin zinciri kimin elindeyse, sahibi odur. Bir de hangi akla hizmetse, kangalları gündüz eğitmeye çalışıyorlar, oysa bu hayvanlar binlerce yıldır geceleri sürü gütmüş, gündüz preformansları düşük. Yani onları gece görevleri için gece eğiteceksiniz ve kesinlikle sahibi olacaksınız.

Köpekler ve sahipleri arasında kişilik olarak bir benzerlik olduğu söylenir. Sizin var mı?

- ‘‘Kuyruğunu dik tutmak’’ denir ya, işte bunlar öyle yaratıklar. O kadar gururlular. Kangal olmak isterdim.

50'ye yakın kangalınız olmasına rağmen sizin için kangal vermenin kız vermekten daha zor olduğunu söyleniyor. Doğru mu?

- Kızınız bir insan. Karar verme yetkisi var. Kangallar öyle mi? Onların adına siz karar vereceksiniz. Ben köpek satmam. New York'ta biri, Arak için 2002 model Mercedes vermeyi teklif etti. ‘‘Köpeğim satılık değil’’ dedim. ‘‘Ama sizin çok köpeğiniz var’’ dedi. ‘‘Beyefendi, sevgim satılık değil’’ dedim. Bir kangal aşığına vereceksem bile, bin dereden su getirtirim: Nasıl bakacaksın? Nerede bakacaksın? Bahçen var mı? Kaç dönüm? Karın köpek seviyor mu? Çocukların? Onlar ne diyor? Verirsem de gizli gizli ziyaret ederim. Hayvanın mutlu olmadığını hissedersem geri alırım. Çok yaptım...

Türk Çoban Köpekleri adlı kitabınız, kangallar hakkındaki en kapsamlı araştırma kitabı. Bozkırın Gözcüsü-Kangal ise İngilizce'ye çevrildi, şimdi de Almanca'ya çevriliyor. Kangalların geçmişi, genetiği, özellikleri, kısacası her şeyi, bu ülkede sizden soruluyor. Şimdi de gittiniz köpek öyküleri yazdınız...

- Öykücülükte çırağım ben. Onları kendim için yazdım. Köpeklerle yaşadığım ilginç anektodları unutmamak için kağıda aktardım. Araştırmacı olarak iddialıyım, öykücü olarak değil...

Türk Çoban Köpekleri Dernekleri'ni kurdunuz. Neden? Amacı ne?

- Çünkü bireysel aktivitelerde bir yerlere varmanız mümkün olmuyor. İki konuyu kendime hedef edinmiştim. Biri, kangallarla ilgili bütün bilgileri derleyip toplamak. Bu hedefime az çok ulaştım. Diğeriyse, kangal severleri örgütlemek ve kangalların geleceğini temin etmek...

Ama biraz ürkütücü duruyorlar! Tehlikeli olmadıklarından emin misiniz?

- Kesinlikle! Kangal, insana zarar vermez. Ama sorumluluk alanına girdiğinizde sizi esir alır, üzerinize oturur. Taşla, sopayla vurmaya çalıştığınızda hakaret olsun diye üstünüze işeyebilir de. Kımıldamadan oturursanız, hiçbir şey yapmaz. Etrafınızda dolaşır. Sahibi gelene kadar esirisiniz. O kadar.

Peki bu hayvanın sahibi olmanın gerçek keyifleri neler?

- Anlatmakla bitmez! Yürürken etrafınızda bir çember çizer. Ya 15 metre önünüzde ya 15 metre arkanızdan yürür. Sürekli etrafı izler. Bir kampta filansanız, asla yanınıza oturmaz. Sizin olduğunuz alanı korumak için gider yüksek bir yere konuşlanır. 360 derece kafası sürekli gidip gelir. Ve dişi kangallar kadar vefalı yaratıklar yoktur. Yaşam dostu olarak kangal edinmek isteyenlere tavsiyem, dişi kangal almaları...

MASUM KATİL TARZAN

Tarzan'ı bir arkadaşımın yazlığına gönderdim. Evini koruyacak. Ama şans bu ya, gece eve hırsız giriyor. Sabah da adamı ölü buluyorlar. Gazeteler, ‘‘Katil kangal, adam öldürdü!’’ diye başlık atıyor. Altına da bizimkinin en salak pozunu basıyor. Atladım gittim hemen. Jandarma karakolunun arkasına bağlamışlar Tarzan'ı. Güneşte kalmış, perişan olmuş. Baktım çavuşlardan biri ‘‘Vuralım’’ diyor. ‘‘Sıkıysa vur!’’ dedim. Araya kafası çalışan bir çavuş girdi: ‘‘Olur mu öyle şey? Raporu beklememiz gerekiyor.’’ Bir süre sonra da Adli Tıp'tan rapor geldi: Ölen adamın üzerinde bir tek tırnak izi, bir tek diş işi yok. Hırsız, karanlıkta bizim 90 kiloluk, koca kafalı Tarzan'ı görünce korkudan kalp krizi geçirmiş!

KİRALIK KÖPEK HIRSIZI

Karşıyaka Bostanlı'da bir hanımağanın işlettiği restoran var. Akşamları gidip iki tek atarım. Bir gün baktım, bizim hanımağa denizin kıyısına bir Sivas kangal eniği bağlamış. ‘‘Yenge’’ dedim, ‘‘Bu yaşamaz burada. ‘ ‘Çocuklar eğleniyor işte, hevesleri geçince salarız!’’ dedi. E tabii benim gibi kangal manyağı bir adam için o eniği o kadının elinden kurtarmak farz oldu! Gittim köpek hırsızları kiraladım. Allah'tan biri eniği bizden önce araklamış da, kurtuldu yavrucak!

ASIL MİÇO’NUN ABDESTİ BOZULDU

Geceleri köpeğimle Karşıyaka'da gezerim. Bir gece yine dolaşıyoruz. Parkın köşesinde durduk. Miço'yu elektrik direğine bağladım, sabah ezanını dinliyoruz. O gün de onu yıkamışım, nasıl güzel, nasıl temiz. Hafiften uluyarak ezana katılıyor. Derken adamın biri, karanlıkta, bizim koca Miço'yu görmedi ve yandan bindirdi. ‘‘Eyvah’’ dedim! Ama Miço, bu inançlıya saygı gösterdi, elini yaladı. Kendince el öpüp hayır duasını almak istiyor. Adam birden delirdi: ‘‘Abdestim bozuldu. Artık camiye gidemem!’’ Özür diliyorum susmuyor, dayanamadım: ‘‘Bana bak’’ dedim. ‘‘Senin gibisinin elini yalamakla asıl bu itin abdesti bozuldu. Eve dönünce onu yine yıkayacağım!’’

BÜTÜN KARILARIM KOCAKARI OLDU

Eski karılarımdan biri, kanser ameliyatı olacaktı. Hem de evlendiğim gün. Haberi alır almaz, yeni eşimle balayına gitmek yerine, eski eşimin başına hastaneye gittim. Yeni eşimi de oğluna teslim ettim, ‘‘Siz annenle çıkın seyahate, ben peşinizden gelirim!’’ Yeni eşim hiç itiraz etmedi, aksine ‘‘Benim için de aynısını yapardın, biliyorum’’ dedi. Diyeceğim o ki, ne evlendiğim 5 karıma laf ettiririm ne de evlenmeyi hayal ettiklerime. Hepsi iyi kadınlardı. Kaynanalarım da iyidi. Ama biliyor musunuz, hepsi benden önce çöktü, hepsi kocakarıya döndü!

5 KEZ EVLENDİM 12 DE OLABİLİRDİ

Bu kadar çok evlenmenizin sebebi ne?

- Ben eski jenerasyonum. Bizim zamanımızda sevgili olmak, kadınlar açısından sakıncalı statüydü. Onları, ailelerine, çevrelerine karşı eksikli bırakmak istemedim. Olabileceğini düşündüğüm herkesle evlendim. Ama bir kısmı iyi koca olamayacağımı fark ettiği için kaçtı gitti. Yoksa 5 yerine 12 de olabilirdi!

Sizin kadınlarla aranız hep mi iyiydi?

- Her zaman.

Onları baştan çıkarmak için özel numaralar mı çekiyorsunuz, yoksa her şey kendiliğinden mi oluyor?

- Valla, girişken bir delikanlı hiç olamadım. Çoğu zaman teşebbüsler karşı taraftan gelmiştir. Ama kadınları severim ve önem veririm. Son hakim, duruşmada dedi ki: ‘‘Sen de, bu evlenip ayrılmayı adet haline getirmişsin!’’ Ben de sinirlendim: ‘‘Ne yapsaydım yani. Başka erkekler gibi evlilik vaadi verip, gönül eğlendirip, kapının önüne mi koysaydım!’’ Çocuklarımın annesi öldükten sonra sevgililerimle evlendim. Bilmiyorum artık iyi mi ettim...

Kadınlarla sevgili olmayı mı dost olmayı mı tercih edersiniz?

- Ben insanlara ön yargıyla yaklaşmam. Bir kadınla tanıştığım zaman, o benim kızım da olabilir, çok kıymetli bir arkadaşım, bir dostum da. Ama sevgilim de olabilir. Karım da. Olmaması için hiçbir sebep yok. Viyana'da yaşayan geçenlerde vefat eden 80 yaşında bir kadın arkadaşım vardı. Sırf onunla sohbet etmek için atlayıp Viyana'ya giderdim. Tabii ki her şeyin aslı dostluk. Aşk, geçici bir hastalık. Yerini, sevgiye bırakıyorsa iyi. Temelinde dostluk yoksa, geçmiş olsun!

KIZIMIN ADAYI

Bir gün kızım, ‘‘Baba, sana çok uygun bir hanım buldum’’ dedi. Kıramadım kızımı, buluştuk. ‘‘Niçin kabul ettiniz benimle çıkmayı?’’ dedim. ‘‘Sizin için bir sürü güzel şeyler söylediler, o yüzden’’ dedi. ‘‘Neymiş onlar?’’ dedim. ‘‘Varlıklı ve cömertmişsiniz’’ dedi. Keşke başka bir şey söyleseydi. Dürüst de, köpeksever de, şefkatli de, sevecen de. ‘‘Siz benim için ne söylersiniz?’’ dedi. ‘‘Güzelce bir hanımsınız ama bir daha sizinle görüşmek istemiyorum!’’ dedim.

ANNEMİN ADAYI

O daha bir cinsti. Anında pazarlığa başladı, ‘‘Bir dükkan, iki daire vereceksiniz. Ha! Bir de araba isterim.’’ Ekledi: ‘‘Yaş sorunu var. Siz 60'mışsınız ben 40. Ama çok da önemli değil!’’ ‘‘Haklısınız. Benim için biraz yaşlısınız ama ben de önemsemem bu yaş mevzularını’’ dedim. Annem simsiyah oldu. Ben hiç oralı değilim, ‘‘Ben sizin şartlarınızı kabul ediyorum. Siz alacağınız malı gördünüz. Şimdi de ben görmek istiyorum. Çıkarın bluzunuzu’’ dedim. Annem, bu sefer mosmor oldu!

BENİM ADAYIM

Benim bulduğum adaya gelince; dünyalar güzeli, kızıl saçlı, beyaz tenli, oturmasını kalkmasını bilen müthiş bir kız. Evlendik, evleneceğiz. Kadıköy Evlendirme Dairesi'ne bile başvurmuşuz. Bir gün Şile'ye gittik. Nasıl romantiğiz. Ama kayalıkların üzerinden geçerken birden benim ayağım kaydı. O da beraber düşmemek için elimi bıraktı. Ben de ertesi gün onu bıraktım!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!