Kusursuz cinayetin sırrını biliyorum

Güncelleme Tarihi:

Kusursuz cinayetin sırrını biliyorum
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 26, 2005 00:00

Ben bunun bir haksızlık olduÄŸunu düşünüyorum. Profesör Sevil Atasoy’u görevden almanın. Yanlış anlamayın, ona deÄŸil, bize haksızlık. Adli Tıp’ı derlemiÅŸ toplamış, baÅŸka ülkelere model oluÅŸturacak bir sistem kurmuÅŸ biri, Türkiye’yi dışarıda kendi alanında temsil eden biri, görevinde kalmalıydı. Çünkü o bizim yüzümüzün akı... Becerikli, baÅŸarılı...‘Hamili kart yakınımdır’larla deÄŸil, bileÄŸinin hakkı, beyninin kıvrımlarıyla o iÅŸi hak etmiÅŸ biri. Ve nedense ona ‘Güle güle’ dendi. Ben de bunu içime sindiremiyorum. O benim için hep Ä°stanbul Ãœniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nün başında kalacak...n Sizi Ä°stanbul Ãœniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’yle özdeÅŸleÅŸtirdik. Çünkü medyatik hayatınız öyle baÅŸladı. Peki, ondan önce ne vardı?- CerrahpaÅŸa Tıp Fakültesi Biyokimya kürsüsünde görevliydim. Aynı zamanda Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Kimya Dairesi BaÅŸkanı’ydım. O tarihlerde -yani 80’li yılların başında- adli tıpla ilgili meseleleri medyada tartışmak mümkün deÄŸildi. Öyle bir ÅŸeffaflık yoktu. Derken ben, Adli Tıp Kurumu’nda yapılmakta olan babalık tayinleriyle ilgili kaygılarımı dile getirmeye baÅŸladım... n Ve o kaygılarınız medyada yer buldu... - Aynen. Babalık davalarında, olası babayla, çocuÄŸun kulağının benzerliÄŸi, ellerinin ayaklarının benzerliÄŸi gibi kriterler temel alınıyordu. Ben de bu durumu çaÄŸdışı olarak nitelendiriyordum...n O zamanlar da ‘çıkıntı’ydınız yani!- Tabii, her zaman! Zaten bu çıkıntılık yüzündendir ki, 12 yıllık bir hizmetten sonra Adalet Bakanlığı, ‘İçinde bulunduÄŸun teÅŸkilat aleyhine beyanat veremezsin!’ diye beni görevden aldı. Ä°ronik olan, kendi içinde bulunduÄŸum kurum, babamın da baÅŸkanı olduÄŸu kurumdu... n Baba, ne yaptı?- Hiçbir ÅŸey...n Kızmadı mı üzülmedi mi? ‘Kızım bana düşmanlık yapıyor’ demedi mi?- Yok canım. Ãœzülmüş olabilir ama ben doÄŸru bildiÄŸimi her zaman söyledim, bunu da kendisinden öğrendim! Benim yapıcı bir eleÅŸtiri tarzım vardır: Bir ÅŸeyi eleÅŸtirdiÄŸim zaman, onun yerine konacak ÅŸeyi zaten hazırlamışımdır. Söz konusu eleÅŸtiriyi yaptığımda, Ä°stanbul Ãœniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nü -yani ÅŸu ana kadar başında bulunduÄŸum yeri- zaten kurmuÅŸtum. Adı, Adli Tıp Enstitüsü olmakla birlikte, orası adli bilimler alanında yüksek lisans ve doktora vermek üzere kurulmuÅŸ bir akademik oluÅŸumdur. Bu kavramı zaten ilk kez Türkiye’ye getiren benim. Adli Bilimler, hekimlik dışında; fizik, kimya, biyoloji, olay yeri inceleme, coÄŸrafi bilgi sistemleri, suç önleme ve denetleme stratejileri gibi çok farklı suçla mücadele tekniklerini ihtiva eden çok büyük bir alandır. Adli Bilimler diye bir kavram Türkiye’de o tarihlerde yoktu, anlaşılmasını kolaylaÅŸtırmak için kurumun adı ‘Adli Tıp’ oldu. Ama birinci günden itibaren, verilen diplomalarda Adli Bilimler Yüksek Lisansı ya da Adli Bilimler Doktorası yazdı. Ben bu bilimi, halka indirmeye çalıştım. Kısmen baÅŸardım da. Bugün köylerden ‘DANA testi istiyoruz!’ diye geliyorlar, DNA testi diyemiyorlar. Ama en azından babalık tayini için böyle bir testin var olduÄŸunu biliyorlar! OTUZLARIMDA SÄ°LÄ°KTÄ°Mn Siz bunca yıl içinde Profesör Sevil Atasoy olarak, Adli Tıp Enstitüsü’nü geliÅŸtirmek için neler yaptınız?- Biz, dünyada sadece iki üniversitede olan (Lozan ve Krakov) bir yüksek lisans ve doktora programı açtık. Ä°nter-disipliner Adli Bilimler. Gazeteci, polis, kimyacı, coÄŸrafyacı gibi deÄŸiÅŸik mesleklerden olan insanlar aynı sınıf içinde yer alıyor. Ve siz onlara ortak bir suçla mücadele konsepti veriyorsunuz. Sonra da kendi mesleklerine göre yapabilecekleri iÅŸleri öğretiyorsunuz. Sonra, ‘olay yeri inceleme’ diye spesifik ekipler yoktu Türkiye’de, olması gerektiÄŸini söyledik, o personeli eÄŸittik... n Kendinizi huzurlu, görevini tamamlamış, vazifesini bitirmiÅŸ, yapabileceÄŸini yapmış gibi hissediyor musunuz?- Kafanız çalışıyorsa hiçbir zaman böyle hissetmezsiniz! Hele suçla mücadelede. Global terörün olduÄŸu bir dünyada, illegal eylem, her zaman legal eylemin bir adım önündedir. Dolayısıyla vazife, hiçbir zaman bitmez...n Bu kadar güzel, sıradışı, akıllı, bilgili, gösteriÅŸli ve diÅŸi olmanın hediyeleri neler, cezaları neler?- Bu tür iltifatları son 5 senedir duyuyorum. Resmen 50’mden sonra güzel kadın ilan edildim. Ama fotoÄŸraflarıma bakıyorum da 30’larımda filan, gerçekten silikmiÅŸim. Kafamın içindekiler geliÅŸtikçe, sanırım kendime olan güvenim de arttı. Ä°nsandaki beyin gücü, yüzüne, gözlerine bütün vücut diline yansıyor. O nedenle ‘YaÅŸlandı... Artık gençlere bu görevi devretmeli’ söylemine maalesef katılamıyorum! Çünkü yıllar bana yaradı: Hem iltifatlar arttı, hem de bilgim!n 18 yıldan sonra ‘Hizmetleriniz için teÅŸekkür ederiz ama artık bu kurumun baÅŸkanı deÄŸilsiniz... YaÅŸlandınız!’ dediklerinde ne hissettiniz?- Tabii böyle söylemediler ama gerekçe olarak yaşımı gösterdiler. Bu da biraz gülünç. Akademisyenler için 55, en verimli yaÅŸtır. Anlaşılması gereken şöyle bir nokta var: Bu kuruluÅŸun müdürlüğü bir yöneticilik deÄŸil, liderliktir. Yani benim yaptığım ‘lidership’ idi, ‘management’ deÄŸil. Ha siz, ‘Yöneticilikte daha genç bir kadro gerekir’ diyebilirsiniz, ama liderlik baÅŸka bir ÅŸeydir, gençlik diye tutturmak abestir. Liderlikte bilgi birikimi önemlidir, geçmiÅŸ deneyimler önemlidir, sebep sonuç iliÅŸkisini kurabilmek, sentez yapabilmek gereklidir. Bunlar da yaÅŸla gelen ÅŸeylerdir, bazen 55 bile yetmez. Dolayısıyla, ben bu yaÅŸ meselesini kaldırıp kenara koyuyorum...MARKAYI BEN YARATTIMn Peki siz görevinize son verilmesini neye baÄŸlıyorsunuz?- Yapmamı istedikleri veya yapmayı kabul etmeyeceÄŸimi bildikleri bir ÅŸeyin sebep olduÄŸuna inanıyorum.n Nasıl yani?- Ya bana bir ÅŸey söylediler, ben yapmadım, bu kuruma baÅŸka misyonlar yüklemek istediler, ben kabul etmedim. Ya da teklif etmeye bile gerek duymadılar, çünkü kabul etmeyeceÄŸimi, dahası onlara engel olacağımı biliyorlardı. Ben çok açık konuÅŸan bir insanım, her yerde fikrimi ve duruÅŸumu belli ederim. Bu tabii benim kurgum. Çünkü öne sürülen ÅŸeyler akılcı gelmiyor.n Bir diÄŸer gerekçe de ‘18 yıldır o koltukta oturuyor, bir 50 yıl daha mı otursun?’ idi...- ‘Görevi genç kuÅŸaklara devredelim’ meselesi. Tamam öyleyse, neden bizim yetiÅŸtirdiÄŸimiz, bizim içimizden çıkan birine deÄŸil de, tamamen dışımızdan birine... Biz orada neredeyse, 20 yıldır ders anlatıyoruz. Bu, on binlerce ders saati demek. Neden bir tek ders anlatmamış, bir tek tez yönetmemiÅŸ ve öğrencilerimizi mezun etmek için kurduÄŸumuz jürilerin içinde bir tek kez dahi yer almamış biri benim ardımdan oraya getiriliyor? n Sizce neden?- Söylüyorum, bilmiyorum. Ama ÅŸunu biliyorum: Bu, bir bayrak teslimi ise, bayrak, birlikte çalışan insanlardan birine teslim edilirdi. Burada baÅŸka bir ÅŸey var...n Bir kurumla anılmak hatta onu geçmek cezalandırılması gereken bir ÅŸey mi? Sizce, ‘adli bilimler markası’ndan daha ünlü bir marka olduÄŸunuz için mi görevden alındınız?- Ä°yi de onu markalaÅŸtıran benim. Benden önce ‘adli bilimler’ diye bir ÅŸey yoktu. Böyle bir markayı oluÅŸturdum. Tabii ki buna dolaylı bir biçimde destek veren ÅŸeyler oldu, Discovery Channel’daki programlar, bu konuda yazılmış romanlar, çekilen filmler gibi. Ben yükselen bir ÅŸeyi 20 yıl önce fark ettim...n Hangi özelliÄŸiniz olmasaydı, göreve devam edebilirdiniz?- Benim o kadar çok özelliÄŸim var ki, bilmem ki hangisi onları rahatsız etti!n Sizi kendilerinden görmedikleri için görevden almış olabilirler mi?- Adli Tıp Enstitüsü’nün misyonu eÄŸitim, öğretim ve araÅŸtırmadır. Bu misyonu deÄŸiÅŸtirmek ve baÅŸka bir ÅŸey yapmak isteyenler olabilir. Eylüle kalmadan bu kurumdan ne istediklerini ve beni niye deÄŸiÅŸtirdiklerini hep birlikte göreceÄŸiz...Roman teklifi geliyor ama vaktim yokn Niye bizim bir seri katilimiz yok?- Olmadığını söylemek mümkün deÄŸil ki! Belki seri cinayetler var ama biz bunları birbirine baÄŸlayamıyoruz. Åžu anda yasasını çıkartmayı baÅŸardığımız bir DNA Bankası projesi var. Bu, bize veri tabanı imkanı saÄŸlayabilecek. Yasal bir biçimde iÅŸleme girdiÄŸinde, faili meçhul olaylarda faili bulamamışsak bile, olayları birbirine baÄŸlayabilme ÅŸansımız olacak...n Bu da mi sizin çabanızla gerçekleÅŸiyor?-Öyle de diyebiliriz. Önümüzdeki 10 yılda suç aydınlatmada büyük bir sıçrama yapacağımız kesin. Zaten bu ÅŸart. Ben aynı zamanda Interpol’ün içindeki uluslararası DNA veri tabanları komisyonunda çalışıyorum. DNA bankasının sadece ülkenin içinde olması bir iÅŸe yaramaz, ülkeler arası karşılaÅŸtırma yapılabilmek de gerekiyor, bunun için ortak projeler üretiyoruz...n ‘Kusursuz cinayetin romanı’nı ne zaman yazacaksınız ya da yazacak mısınız?-Belki de ben sonunda kusursuz cinayeti iÅŸleyeceÄŸim! ‘Nasıl adam öldürülür de geride hiç iz bırakılmaz, faili hiç ortaya çıkmaz...’ Nedense, bunlar çok merak ediliyor. Ä°ÅŸin garip tarafı, çok okumuÅŸ, çok entelektüel dostlarım bile, yarı ÅŸaka, yarı ciddi ‘N’olur ÅŸunu bize öğret’ diyorlar. Katiyen söylemem. Meslek sırrı!n Siz kusursuz cinayet nasıl iÅŸlenir biliyor musunuz!- Biliyorum tabii. Dünyanın çeÅŸitli yerlerinde böyle cinayetler iÅŸleniyor zaten.n Yöntemi biliyorsunuz yani.- Evet. Birçok insan böyle öldürülüyor ve ‘Öldü’ deniyor. Bunun için dáhi olmaya gerek yok. Ama bilgili olmaya gerek var. Roman meselesine gelince, devamlı böyle teklifler geliyor ama ÅŸu anda ona ayıracak vaktim yok...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!