Kültür Bakanlığı sitesi: Basura sarmısak sürün

Güncelleme Tarihi:

Kültür Bakanlığı sitesi: Basura sarmısak sürün
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 2003 18:30

“Bizim amacımız Bakanlığımız WEB Sitesi aracılığı ile Türkiye’yi kültürel, tarihi ve sanatsal öğelerini ön planda tutarak tüm dünyaya tanıtmaktır” öyle mi? O takdirde ben de size Kültür Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan Fransızca tanıtım bilgilerinden şöyle ortaya karışık bir tabak sunayım.

Haberin Devamı

AŞAĞIDA YAPTIĞIM ALINTILARIN HEPSİ T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI’NIN FRANSIZCA İNTERNET SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.

İŞTE KÜLTÜR BAKANLIĞI’NIN “KÜLTÜREL, TARİHİ VE SANATSAL ÖĞELERİNİ ÖN PLANDA TUTARAK TÜM DÜNYAYA TANITTIĞI” TÜRKİYE ...

(Maalesef kullanılan Fransızca’nın ne kadar kötü olduğunu Türkçe ifade etmek mümkün değil. Aşağıdaki siyah bölümler sitede yer alan metinler, diğerleri benim yorumlarım.)

Haydi Bismillah, sitede gezmeye başlıyoruz :

Kısırlığı giderme, Gebe kalma

Gelin, gittiği yerde saygı görmek, kocasının gözünde değer sahibi olmak, anne olma zevkini tatmak ve ırkının sürmesi için anne olmak zorundadır. Kısır kadın, geleneksel sınıfta genellikle hor görülür. Bu yüzden, kadın, gebe kalmak için bazı çarelere ve metodlara başvurur.

Hamilelik sırasında bazı gıdalara karşı dayanılmaz istek

Hamileliğinin bu noktasına gelen kadın, bazı şeyleri yapmamalı ve bazı şeyleri yememeli, ya da tam tersi.

Hamileliğin bu safhasında kadın genellikle acı, ekşi ve baharatlı yemez veya yakınları tarafından yememeğe mecbur edilir. Bu tutum çok yaygındır, zaten “Ekşi ye Ayşe’ni doğur” sözü de bunu gösterir. Tatlı yiyecek ve içeceklere gelince, bunlar da bir erkek çocuğun geleceğinin işaretleridir. Bu durumu ifade eden tekerleme de “Tatlı ye, altız doğur” şeklindedir.

Yeter mi, devam edeyim mi?

Doğum yapan kadın 40 gün yatakta kalır. Dışarıya çıkamaz, aynaya bakmaz ve ev işi yapmaz. İhtiyaç olursa bir doktor eve gelecektir.

Alkarısı denilen cinin lohusayı ve çocukları etkilediği ve bazen öldürdüğü bile düşünülür.

Bu cinin insanla hayvan karışımı, uzun boylu, uzun tırnaklı uzun parmakları olduğuna, dığınık saçları, yağlı bir vücudu, küçük ayakları, küçük elleri, iğrenç dişleri olduğuna ve kırmızı bir gömlek giydiğine inanılır.

Bu kötü kırmızı cinin anneye ve çocuğa zarar vermemesi için tedbir alınır.


*

Günlük Hayat

Günlük hayat diye, bir ailenin fertlerinin üzerlerine düşen hak ve ödevleri yerine getirerek hayatlarını devam ettirmek için harcadıkları gayretlerin bütününe denir.

TC Kültür Bakanlığı olmasa, Fransızlar “günlük hayat nedir” diye hâlâ düşünüp duruyor olacaklardı...


*

Popüler ilaçlar

İshal : (a) Gazoza bir aspirin atılarak içilir (b) Bir kaşık kahve karıştırılmış limon suyu içilir (c) Bir bardak karbonat karıştırılmış bir kase yoğurt yemek.

Kabakulak : Helva yenir.

Basur : (a) Her sabah sarmısak sürmek (b) Yabanî gülün göbeğini kaynatık içmek


*

Popüler baytarlık

Hayvanın ayak bileği kırılırsa, kırılan yer makasla kırılır. Unla yumurta çırpılarak hazırlanan bulamaç bir beze yayılır ve bu bez sıkı sıkı kırık yere sarılır. Sonra, 1-2 santim uzunluğunda bir kahta parçası, hayvanın ayağı yere basmasın diye, yaranın iki tarafına takılır.


*

Pardon, araya girdim ama, hatırlatma ihtiyacı duydum. Okuduklarınız T.C. Kültür Bakanlığı’nın Türkiye’yi dünyaya tanıtmak üzere hazırladığı Fransızca siteden alıntılardır.


*

Yağmur duası

(Uzun uzun anlatılıyor.)


*

Aynı yerde yaşayan insanlar arasında (maalesef, kullanılan Fransızca kadar kötü bir Türkçe ile yazmam mümkün değil) bazen korkudan, bazen umutsuzluktan ve bazen de tesadüflerden kaynaklanan bir dizi inanç olur. Buna batıl itikat denir.... İnanışlar insandan insana değişir (Fransızca’ya aynen “de personne à personne” diye tercüme edilmiş) ama aynı şekilde ortak noktaları da vardır :

Not : Tatilini Türkiye’de geçirmeyi düşünen, yahut bir Fransız şirketinin Türkiye’deki bürosuna tayin olmuş, çoluk çocuk buraya gelmeye hazırlanan bir Fransız gözüyle okuyun lütfen bu satırları...

- Evde bir çocuk devamlı ağlıyorsa, birisi ölecektir.
- Gittikleri yerdeki ağaçları kesenleri cin çarpar.
- Yılan ölür de suya atılır ve bu suda boğulursa (ölü değil miydi zaten? yağmur yağar, sely olur.
- Çakal uluduğunda yere tükürmek gerekir, tükürmezsen adam ölür.
- Doğuran kadının odasınabir kibritle bir süpürge koymalı.
- Önce sağ elini yıkamazsan, uğursuzdur.
- Yakını ölmüş birinin arife günü dikiş dikmesi uğursuzluktur.
- Sarmısak yenen yere geceleri cinler periler gelmez.
- Dolu yağarsa avluya bir bıçak atılır.
- Ters düşen ayakkabı hastalık habercisidir


*

Yaylalarımız

Yayla diye, Orta Anadolu’nun dağlık bölgelerindeki düzlüklere denir. Bütün tarih bu yaylalarda geçti, yaylalardan esinlenen efsaneler, bağrında masallar yazıldı.

Bu yaylada tarih dev bir sonsuzluk kalmış bir fırtınaya benzer.

Çorak, iyi rüzgar alan, aşırı derecede güneşli Anadolu yaylası herşeyi dayanıklı kılar. Buğdayı serttir. Üzerinde yaşayanlar da öyledir. Yayla insanın karakterini şekillendirir.


*

Şimdi bir Fransız olduğunuzu ve Türkiye hakkında, bu yukarıda okuduklarınızla, bir fikir edindiğinizi farz edelim.

Kara büyü yapılan, hurafelere inanılan, basurun kıça sarımsak sürerek tedavi edildiği bir ilkçağ ülkesi...

Bu mudur yani “kültürel, tarihi ve sanatsal öğelerini ön planda tutarak tüm dünyaya tanıtılan” Türkiye?


NOT : Kültür Bakanlığı'nın Bilgi İşlem Merkezi'nde bir avuç iyi niyetli insanın, üç kuruş bütçe ve çok sınırlı imkânlarla çalıştığını biliyorum. Eminim onlar da sonucun iyi olmasını isterler. Bu kadar şiddetle eleştirmemin sebebi de bu : Sonuç kötü! Türkiye'yi "böyle" tanıtacaksak, bırakın dağınık kalsın...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!