Los Angeles film günlüğü: Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin

Güncelleme Tarihi:

Los Angeles film günlüğü: Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin
Oluşturulma Tarihi: Şubat 10, 2016 16:15

Bu yıl da ekim ayının ortasından itibaren son yılın en iyi Amerikan bağımsız yapımları ve dünya sinemasının en gözde ürünleri yoğun bir programla Los Angeles seyircisinesunuldu. Biz de büyük bir iştahla hepsini seyre koyulduk.

Haberin Devamı

Ekim ayı ortasından itibaren dünya sinemasının kalp atışları hızlanır ve tüm bakışlar Los Angeles’a döner. Çünkü ocak ayında Sundance Film Festivali’yle başlayıp şubatta Berlinale, ardından mayısta Cannes, eylülde Venedik ile devam eden ve ekim başı Toronto’da dünya sinema eleştirmenleri ve sinefillerine açılan filmler sık bir elekten geçirilip AFI (American Film Institute) festivaliyle büyük ödüller için jüri karşısına çıkarlar. Bu yıl da ekim ayının ortasından itibaren son yılın en iyi Amerikan bağımsız yapımları ve dünya sinemasının en gözde ürünleri yoğun bir programla Los Angeles seyircisine sunuldu. Biz de büyük bir iştahla hepsini seyre koyulduk.

Film yapanlar olarak, filmlerimizle davetli olarak katıldığımız festivallerde başka işlerimiz de olduğundan diğer filmleri seyretme imkânımız pek olmaz. En azından ben film seyretmeye çok konsantre olamıyorum. Bu sebepten o yılın öne çıkan filmlerini en çok AFI’de seyretme imkânı bulurum. Günde 3-4 adet, toplamda otuza yakın, o yılın çokça konuşulacak filmlerini birbiri ardına seyrederim.

Haberin Devamı

Los Angeles film günlüğü: Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin

The Lobster 

Benim için festival, sabah alelacele yapılan kahvaltının ardından önceden bilet alınmış olsa da salonda iyi yerde oturabilmek endişesiyle gösterimden iki saat kadar önce girilen kuyrukta başlar. Hiç tanımadığınız ve hemen o gün kuyrukta tanışacağınız diğer festival izleyicileriyle festivalde seyretme imkânı bulduğunuz diğer filmleri konuşmaya başlarsınız. Eleştirmen değildir onlar, yazar değildir. Teknik bilmezler. Kalbi sinemada atan filmci veya sinema tutkunudurlar. Sohbet koyulaşınca açlık krizlerine karşı yanlarında getirdikleri badem veya fıstıktan ikram ederler, siz de kahve veya su alırsınız onlara... Kısa süreli bir ahbaplık başlamıştır işte. Yorumları derinlikli değildir ama samimidir. Beğenme sebeplerini uzatmazlar, sevmiş olmaları yeterlidir sanki. Sektör önyargısı, sanatçı küçümseyişi de yoktur. Kalplerini çalan, onları ikna etmiş filmlerdir hatırladıkları, konuştukları, tavsiye ettikleri.
İşte o sohbetlerde çoğunlukça beğenildiğini fark ettiğim ve benim de kalbimi çalan filmleri aşağıda kısa özetler hâlinde sıralayacağım.

Bu yıl festivalin en çok konuşulan filmlerinden 'The Lobster'ı Cannes Film Festivali’nde, bin bir güçlükle seyretme imkânı bulmuş, çok da beğenmiştim. Yorgos Lanthimos imzalı bu filmi gerek zeki ve yaratıcı senaryosu, gerekse harika oyuncu kadrosu sebebiyle çokça konuşmuştuk. Los Angeles’ta da konuşuldu...

Haberin Devamı

Los Angeles film günlüğü: Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin

Son of Saul 

Macar bir yönetmenin ilk filmi olmasına rağmen Son of Saul' da Cannes’da çokça beğenilmiş olmasına rağmen filmi seyretme imkânını ancak geçen ay AFI’de bulabildim. Tam iki saat önce kuyruğa girdim, kitap okuyup bekliyordum ki bir gün önce filmi seyreden kişilerden “Muhteşem, çok etkileyici!” yorumlarını duyunca merakım iyice arttı. Filmden sonra da yönetmen ve başrol oyuncusuyla Soru & Cevap kısmına kalabildim ve şimdiye dek seyrettiğim en etkileyici Auschwitz toplama kampı filminin fikir ve yapım aşaması hakkında da bilgi sahibi oldum.

Los Angeles film günlüğü: Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin

45 Years 

AFI Festivali’nin seyirci ödülü bir Amerikan bağımsız yapımı ilk filme gitti: James WhIte. Özellikle erkek oyuncusu Christopher Abbot hayata tutunmaya çalışan genç ve kanser hastası, annesi rolündeki Cynthia Nixon rollerinde çok başarılıydı.

İki önemli oyuncu, Charlotte Rampling, Tom Courtenay “45 Years” filminde karşılıklı döktürüyorlar. Her ikisi de Berlin Film Festivali’nde “En iyi oyuncu” ödüllerini kapmışlardı. Drama sevenler için kesinlikle tavsiye ederim.

Haberin Devamı

Los Angeles film günlüğü: Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin

The Danish Girl 

Carol, bütün festival izleyicilerinin ve özellikle de LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) bireylerinin merakla beklediği bir filmdi. Başrollerindeki Cate Blanchett ve Rooney Mara ikilisi romantik bir lezbiyen çift oluştururken bize 1950’lerin Amerika’sında iki kadının ne zorluklarla aşkı omuzladıklarının ipuçlarını veriyor. Üç yıl önce 'King’s Speech' ile “en iyi yönetmen” Oscar’ını alan Tom Hooper’ın geçen yıl “en iyi erkek oyuncu” Oscar’ını alan Eddie Redmayne’e başrolünü verdiği 'The DanIsh GIrl' de cinsiyet ameliyatı geçirme yolunda büyük zorluklar yaşayan trans bireylerin dünyasına ışık tutuyor. Ben şahsen ikisini de beğendim.

Telefon ile çekilmiş ve konusunu Trans bireylerden almış olmasına rağmen 'TangerIne' isimli film de bağımsız adaylıklarda unutulmadığından beni çok memnun etti.

Haberin Devamı

Los Angeles film günlüğü: Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin

Room

Independent Spirit Awards geçen haftalarda adaylarını açıkladı. Bunlar bağımsız Amerikan ve dünya yapımlarının öne çıkanlarına spot çevirirken, sinema yazar ve eleştirmenlerinin ödül adaylıklarının açıklamalarının ardından (SAG) oyuncular sendikası adaylık ve ödülleri ile elbette Golden Globe ve peşi sıra açıklanacak Oscar ödülleri bize bu yılın sektör için önemli filmlerinin altını çizecek.


Netflix filmi olarak ancak birkaç hafta gösterimde kalmış olan 'Beasts of No Nation'ın çocuk oyuncusu Abraham Attah ile bağımsız yapım Room filminin çocuk oyuncusu Jacob Tremblay epey dikkatimi çekti… Elbette her iki filmin diğer oyuncuları Brie Larson ve Idris Elba da çok aklımda kaldı. Zaten her iki filmin oyuncuları da Independent Spirit ödüllerine adaylar. Bir yandan dergi ve gazeteler bu filmlerin ve oyuncuların ilanlarıyla kaplanırken, diğer yandan Los Angeles binalarının ya da otobüs duraklarının üzerinde devasa afişler de filmleri hafızamıza kazıyor.

Haberin Devamı

Los Angeles film günlüğü: Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin

Spotlight 

Mediterranea, son ayların en çok içimizi yakan mevzusu olan mülteci trafiğine çok etkili bir bakış atıyor. SpotlIght ise ‘90’ların sonunda Boston’da ortaya çıkarılan, din adamlarının çocuk istismarları üzerine yapılmış korkusuz bir film. Yaz başında seyretmiş olmama rağmen unutmadığım ve ses montajıyla bir müzik dehasının kafasında gezinen “Love and Mercy”de Paul Dano’nun oyunculuğu da bence unutulmamalı...

BİZDEN BİR İŞİN FRANSA BAŞARISI

Los Angeles film günlüğü: Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin

Mustang 

Şimdi gelelim ucu bize dokunan mutluluklardan birine: Ekim ortasından beri Los Angeles festival izleyicilerinin ve gazetelerinin en gözde filmi ise Fransız-Türk ortak yapımı olan Mustang. Amerika’da filmin müthiş bir tanıtım kampanyasına tanık oluyoruz. Gün geçmiyor ki bir gazete veya derginin kapağında ya da hemen iç sayfasında haberi, fotoğrafı çıkmasın. AFI’de bence en önemli ödül olan izleyici ödülünü de kaptığından, yabancı film kategorisinde 5 en iyi arasında görmemiz olası. Bu tabii, filmi hem sevmiş hem de beğenmiş birisi olarak beni çok mutlu ediyor. Filmin samimiyetine ve ikna gücüne çok güveniyorum. Fransız Kültür Bakanlığı’nın yönetmeninin, oyuncularının Türk olduğu, Türkiye’de geçen ve Türkçe diyalogların aktığı bir filmi Oscar temsilcisi olarak belirlemesi muhteşem bir karar. Cannes’da büyük ödül almış “Dheepan” yerine bu küçük bütçeli ilk filmi seçip göndermiş olmaları bile gıpta edilesi.


Yazımın sonuna geliyorum.

Fiziksel ve kültürel olarak tembellik yaptığım uzun bir yaz tatilinin sonunda, neredeyse iki aydır hemen her gün ortalama ikişer film seyrederek hayata döndüğüm şu günlerde, yazarlarına, yönetmenlerine hayran kaldığım, aklıma takılı kalan oyunculuklarını sizlere not düşmeye çalıştım.

Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin. DVD’de çıkmalarını beklemeden, elinizde cep telefonu olmadan, en yakın arkadaşınızla yazışmadan, karanlık salonda yolculuğa çıkın. İddia ediyorum bu filmlerin etkileri üzerinizde birkaç gün kalacak, sonrasında harika sohbetler yapma imkânı tanıyacak sizlere...

 

bluejean.com.tr tarafından hazırlanmıştır. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!