Kendime mektubumdur

Güncelleme Tarihi:

Kendime mektubumdur
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 23, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Kendime karşı nasıl doluyum bilemezsiniz. Artık haddimi bildirmenin zamanı geldi. Bugün eteğimdeki taşları dökeceğim izninizle.

A kabiliyetsiz kadın! Bir kere sen kim oluyorsun da yazı yazmaya kalkıyorsun? Bilmez misin ki bu işler senin gibi şarkıcıların harcı değildir. Yazı yazmak ciddi iştir, öyle sahnede bağırmaya benzemez.

Memlekette bunca köşe yazarı varken, sen nereden çıktın? Onlar gibi bu işin okuluna mı gittin? Bu ne cesaret? Hadi okuluna gitmedin, bari çekirdekten yetişseydin. Hayatında bir kere savaşa mı gittin, yoksa adliye koridorlarında tek kare fotoğraf mı çektin? Yoksa yurtdışında aylarca kalıp, dışarıdan içeriyi mi gözledin? Söyler söyler babanın gazeteci olduğunu, gazetede büyüdüğünü söylersin. Sana ne faydası oldu bunun? Babası doktor olan ‘‘Benim babam doktordu, ben hastanede büyüdüm, verin ordan bana bir stetoskop’’ diyor mu?

Sahi, darbe ne demekti?

Bir kere senin yazar olmadığın şuradan belli; ne bilgisayarın var ne de faksın. Hacılar hocalar internette muska yazsın, sen hâlâ kâğıt kalemle yaz. Korkarım bilgisayarı görsen televizyon zannedersin. Sen ne anlarsın memlekette olup bitenden. Her şeyden önce senin saçların sarı, aptal kadın!

Yok siyasilerin inceleme gezileriymiş, yok darbe söylentileriymiş. Sen incelemeyi ne bileceksin, bir kere olsun eline bir şey alıp da inceledin mi? Allah bilir ‘Darbe ne demek?’’ diye sorsalar ‘‘Hayatın sillesi’’ dersin.

Bunca yazar çizer, memleket için kafa yorsun, ter döksün, hatta neredeyse memleketi batmaktan kurtarsın, sen kuş beyninle olaylarla dalga geç. ‘‘Mış Muş Köşesi’’ ne demek? Kim ne demişse iyi demiştir. Bir bildikleri vardır elbet, senin aklın ermez. Hadi boyundan büyük bir işe kalkıp yazıyorsun diyelim, sen de herkes gibi başbakanın basın toplantısını ya da bir türlü düşmeyen enflasyonu yazıp da kamuoyunu bu konuda 2862'nci kez aydınlatsan ya! Yok! İllaki komiklik yapacaksın. Bunca ciddi mesele varken yok ‘‘Annem böyle dedi’’, yok ‘‘Paşa paşa eğlendim’’, yok ‘‘Ben Roma'dayken’’. Hele o ‘‘Atmam atamam’’ neydi öyle? Kime ne senin kıçı erimiş pantolonundan? Bak sana bir kere daha söylüyorum, burası ciddi insanların yaşadığı bir ülke.

Dilin uzamış senin!

Hele son günlerde iyice azıttın sen. O etrafa sataşmalar ne oluyor? Bu yaşa geldin, bir halt olamadın diye hasetinden yapıyorsun bunları biliyorum. En sevdiğin arkadaşına bile yaptın bunu sen. Ne boyunun kısalığı kaldı, ne çok evlendiği. Utanmadın mı kimselerin bilmediği bu sırları ortaya dökmeye? Bir kere bile evlenmediğinden bu kıskançlığın biliyorum.

Hele koskoca makam sahibi insanlara dil uzatmak ne demek? Bunun vahametini biliyor musun? Nereden bileceksin, sen hicazdan başka makam tanımazsın ki.

Sonra yazılarını niye herkesin anlayacağı gibi yazıyorsun? Okuyan, senin ne anlatmak istediğini on gün düşünmüyorsa senden köşe yazarı falan olmaz kızım. Senin yöneticilerinin de kabahati var bu işte. Senin gibi doğarken yazar olarak doğmamış birine koskoca gazetede haftada iki gün hem de yarım sayfa yer vermek... Bak kızım! Aklını başına al, bunlar belki seni Türkiye'ye rezil etmek için komplo kurdular, bir tuzağa düştün. Çok geç olmadan vazgeç bu sevdadan. Hem ben sana bir şey söyleyeyim mi? Sen matah bir şey olsaydın, gazetenin kendisinde yazdırırlardı, ilavesinde değil. Ne demişler, ‘‘Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim’’. Kim senin sayfa arkadaşların? Şaban, Basri bir de Zurna bey.

Sakın bana, gelen fakslardan, mektuplardan söz etme. Allah bilir yakınların sana moral vermek için değişik adlarla yolluyorlardır onları. Hadi gerçek diyelim, içlerinde bir tane entelektüel var mı acaba? En önemlisi sen yazıyorsun diye gazete tiraj mı aldı? Tam tersi senin gibi yazarlar yüzünden halk gazeteleri protesto ediyormuş, öyle duydum.

Geçenlerde sana tebrik telefonu açan, tanışmadığın, ama yazılarına hayran olduğun, ünlü bir gazeteci yazarın da gerçek olduğuna inanmıyorum ben. Birinin senle dalga geçmediği ne malum?

Hele, ‘‘Yazılarınıza çok gülüyoruz’’ demelerine hiç sevinme. Her ne vesileyle olursa olsun gülünecek durumda olmak hoş bir şey değildir. Unutma! Ölüye ağlarlar, deliye gülerler.

Oh! İçimi döktüm, rahatladım.

Mış Muş Köşesi

Erkeklerin seksilik anlayışı değişmiş. Dolgun dudaklı, güzel bacaklı, yuvarlak kalçalı kadınlar değil, kendine güveni olan, zeki ve duygusal kadınları çekici buluyorlarmış.

Açığını silikonla kapatanlar buna ne çare bulacaklar acaba?

Türkiye parasız turist cenneti olmuş.

Çok dengeliyizdir. Memurumuz, işçimiz parasız, haliyle turistimiz de parasız olacak.

Yaz sıcakları, bunalıma sürüklüyormuş.

Ben kışın da bunalımdayım. Söylüyorum şu kapıcıya, kaloriferleri cayır cayır yakma diye.

Turizm Bakanı ‘‘Ben Turizm Bakanı’ysam kötü giden turizmden ben mi sorumluyum?’’ demiş.

Tabii ki hayır. Hem bakmayın size turizm bakanı dediklerine, siz aslında tarım, orman köyişleri bakanısınız.

Memura yüzde 20 zamma ilaveten ekimde verilecek yüzde 10 ek zam için devlet de kemer sıkacakmış.

Gevşetip gevşetip tekrar aynı deliğe sokmak da bir nevi sıkmak sayılabilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!