İnsan ve hayvan arasındaki sınır inceldi

Güncelleme Tarihi:

İnsan ve hayvan arasındaki sınır inceldi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 14, 2005 00:00

Ä°neklerden koyunlara, tavuklara ve yarasalara kadar uzanan incelemeler birçok hayvanın acı, korku, sevinç, aÄŸrı ve bunun gibi daha birçok duyguyu hissedebildiklerini gösterdi. Yani, insan ve hayvanlar arasındaki sınır sanıldığı kadar kalın deÄŸil. Birçok hayvanda ahlak motiflerinin ilkel örnekleri bile var.Hayvanlarla hiçbir zaman bir arada yaÅŸamayanlar, evlerinde kedi, köpek veya kuÅŸ besleyen insanları anlattıklarını ciddiye almakta zorlanırlar, hatta çoÄŸu zaman gülüp geçerler. Hayvan sahiplerinin, kedilerinin veya köpeklerinin davranışlarını, insanların davranışlarıyla özdeÅŸleÅŸtirmelerine dayanan "vallahi insan gibi" sözleri onlar için pek anlamsız ve gerçek dışıdır. Hayvanların davranışları tamamen içgüdüseldir onlara göre. Acı, korku, aÄŸrı, sevinç vb. duygulardan yoksundurlar... Peki böyle düşünenler haksız mı? Okulda okuduÄŸumuz biyoloji kitaplarındaki deÄŸerlendirmelere bakacak olursak haklı oldukları kabul edilebilir aslında: "Ä°nsan akıl ve anlayış yeteneÄŸi sayesinde hemcinslerine ve hayvanlara kendi düşüncesine göre istediÄŸi gibi davranır. Kendi davranışlarının eridir. Ä°nsanı hayvandan ayıran en belirgin özelliktir bu." Bize öğretilenlerin özeti aÅŸağı yukarı böyle deÄŸil miydi? Ä°nsan ve hayvanlar arasındaki benzerliklerle ilgili tartışmaların geçmiÅŸi çok eskilere uzanır.Ä°lk kıyametÄ°sveçli bilim adamı Carl von Linné 1758 yılındaki sınıflandırmasında insanı, primatlara dahil edince kıyametler kopmuÅŸtu. Linné’ye ateÅŸ püsküren karşıtları yüz yıl boyu bu tabloyu deÄŸiÅŸtirmek için uÄŸraÅŸtılar. Fakat Linné buna raÄŸmen bu düşüncesiyle yalnız kalmadı. Charles Darwin’i ilk destekleyenlerden biri olduÄŸu kadar onu eleÅŸtirmekten de geri kalmayan Ä°ngiliz araÅŸtırmacı Thomas Henry Huxley, insan ve goril arasındaki benzerliÄŸin anatomik olarak goril ve ÅŸebek arasındaki benzerlikten daha büyük olduÄŸunu söyledi. Huxley haklıydı, zoolojik açıdan bakıldığında insan bir primattı. Fakat bilim yine de "insanlığımızı" kurtarmanın bir yolunu buldu. Primatlar sınıfında kendi familyamıza yerleÅŸtirildik. Adına hominid denen bu familya bizi, insana en yakın primatlar olan "insansı maymunlardan" bir nebze ayırıyordu. Artık içimiz rahattı. Rahatımız bozuluyorFakat genetik biliminde yaÅŸanan geliÅŸmeler rahatımızı bozdu. Çünkü genetikçiler insan ve ÅŸempanze arasındaki benzerliÄŸin ÅŸempanze ve goril veya orangutan arasındaki benzerliklerden daha büyük olduÄŸunu buldular. Sonuç 1984 yılında açıklandığında yine eskiden olduÄŸu gibi büyük tartışmalara yol açtı. Sonuca karşı çıkanlar eski bilgileri karıştırmaya baÅŸlayarak yeniden "insanlığı" kurtarmaya çalıştılar. Ama bu çırpınışlar da sonunda boÅŸ çıktı. Genetik araÅŸtırmalardaki son duruma göre insan ve ÅŸempanze kalıtımı %95 oranında özdeÅŸ! Son yıllarda yapılan araÅŸtırmalar en yakın akrabamızla da sınırlı kalmadı. Ä°neklerden, koyunlara, tavuklara ve yarasalara kadar uzanan incelemeler birçok hayvanın acı, korku, sevinç, aÄŸrı ve bunun gibi daha birçok duyguyu hissedebildiklerini gösterdi. Yani kısacası insan ve hayvanlar arasındaki sınır sanıldığı kadar kalın deÄŸil. Mesela ineklerin ve diÄŸer çiftlik hayvanlarının hem zeki hem de duygulu oldukları kimin aklına gelirdi ki? Ä°nekler duygu yüklüCambridge Ãœniversitesi’nden Donald Broom, ineklerin beyin etkinliklerini inceleyerek, öğrenme yetilerini keÅŸfetti. Broom, gizlenmiÅŸ yeme bir kapıyı açarak ulaÅŸmaya öğrettiÄŸi ineklerin kalp frekansının yükseldiÄŸini saptamış. "Hatta sevinçten zıpladıklarını bile gördük" diyor araÅŸtırmacı. Oysa inekler ödüllendirme olmadığı zaman aynı ÅŸekilde davranmamışlar. Ä°neklerin sosyal yaÅŸamı da sanıldığı kadar basit deÄŸil. Sürü içinde iki ila üçlü arkadaÅŸ grupları oluÅŸturan inekler, karşılıklı olarak yalanarak ve tüylerini temizleyerek birbirleriyle daha fazla vakit geçiriyorlar. Daha az acı çekmezlerÄ°ki ineÄŸin dostluÄŸu aylar hatta yıllarca sürebiliyor. Dahası ineklerin duygu dünyasında kıskançlık ve üzüntü, hatta gelecek kaygısı bile var. "Ä°nsanlar, kendilerinden daha küçük beyinli olan hayvanların daha az acı çektiklerine inanırlar, oysa bu hiç de mantıklı bir düşünce deÄŸil" diyor Bristol Ãœniversitesi bilim adamı John Webster. Ä°neklerin de mutluluk arayışı gibi çabaları var ve mutluluÄŸu zaman zaman kendi cinslerinde buluyorlar. "Bakmayın ineklerin öyle sakin durduklarına gerçekte eÅŸcinsel seks düşkünü onlar" diyor Webster. Körü körüne birilerini takip eden insanlara yapılan en sevilen "koyun gibi" yakıştırması da artık geçerliliÄŸini yitirdi. Yaygın olan kanının aksine koyunlar o kadar aptal deÄŸiller! Cambridge Ãœniversitesi’ne baÄŸlı Babraham Enstitüsü araÅŸtırmacısı Keith Kendrick’in Nature dergisindeki makalesine göre, koyunlar 50 fotoÄŸrafı birbirinden ayırt edebiliyorlar. Kendrick koyunlara hemcinslerinin 25 çift fotoÄŸrafını göstererek, onlara ödül olarak verdiÄŸi yemlerle yüzleri tanımayı öğretmiÅŸ. Ve koyunların görsel algılamadan sorumlu beyin etkinlikleri incelendiÄŸinde, 50 yüzü akıllarında tutabildikleri ortaya çıkmış. Ä°nsan yüzlerini anımsıyorKoyunlar kendilerine yakın hissettikleri insanların yüzlerini bile hatırlıyorlar. AraÅŸtırmacı yüzleri hatırlama yetisinin ancak iki yıldan sonra zayıfladığını söylüyor. Bu ÅŸaşırtıcı bulgu ÅŸimdi stresli hayvanların tedavisinde kullanılabilecek. Çünkü kendilerini yalnız hisseden koyunlar, hemcinslerinin fotoÄŸraflarını gördüklerinde rahatlıyorlar. Kim bilir belki de biz bu hayvanları yetiÅŸtirip, afiyetle yediÄŸimiz için hiçbir zaman duygulara sahip olacağını düşünmedik ya da düşünmek istemedik. Ama bakın Bristol Ãœniversitesi’nden Christine Nicol ne diyor: "YediÄŸimiz her hayvanın, bir kiÅŸiliÄŸe sahip olduÄŸunu bilmemiz ve çiftçilik kültürünü buna göre ayarlamamız gerekiyor." Tavuklar mutluGünümüzde adeta cansız bir ürün gibi "fabrikalarda" üretilen tavuklar bile zeka sahibi. Ãœretim çiftliklerindeki yaÅŸamlarının aksine tavuklar doÄŸal ortamlarında dostluklar ve sosyal sınıflar kuruyor, civcivlerini seviyor ve tozun toprağın içinde hayatlarını dolu dolu yaşıyorlar. Ä°nanılmaz gibi gelse de bazı tavukların klasik müzikten diÄŸerlerinin mesela Rock müziÄŸinden hoÅŸlandıkları da gerçek. Tavuklar kedi, köpek gibi memeliler, hatta primatlar kadar akıllı, diyen hayvan araÅŸtırmacısı Chris Evans örneÄŸin, tavukların, kısa bir süre önce saklanan objeleri bulma konusunda bebekler kadar yetenekli olduÄŸunu söylüyor. Ve Kaliforniya Ãœniversitesi’nden Joy Mench ise tavukların da tıpkı koyunlar gibi hemcinslerini tanıdıklarını keÅŸfetmiÅŸ. Ãœstelik tavuklar yüzden fazla yüzü hatırlayabiliyorlar. Chirstine Nicol’ün dediÄŸi gibi tavuk araÅŸtırmaları, tavukların, insanların aklına gelmeyen davranışlara sahip olduklarını göstermekte. Tavukların ÅŸaşırtıcı özellikleriÄ°ngiltere’de Hayvan Davranışları AraÅŸtırmaları BirliÄŸi tarafından çekilen "Let’s Ask the Animals" (Bir de hayvanlara soralım) belgeseli, tavukların televizyon seyrederek, yemin hangi kapta olduÄŸunu öğreniÅŸlerini gösteriyor. Tavuklar yeme ulaÅŸabilmek için kafalarını üç kez sallamak zorunda olduklarını öğreniyorlar. The Natural History of the Chicken belgeselinde ise tavukların televizyon izlemekten hoÅŸlandıkları ve insana benzer görme yetisine sahip olduÄŸu gösterildi. Tavuklar 30 farklı sesle aralarında iletiÅŸim kurarak birbirlerini tehlikeden veya düşmandan koruyorlar.Tavuklar da insanlara benzer aile yapılarına sahip ve yakınlarını kaybettiklerinde üzülüyorlar. Kuluçkaya yatan tavuk yumurtasını bir saat içinde beÅŸ kez kontrol ediyorHaksızlığa tahammülsüzlükÄ°nek, koyun ve tavuk gibi "beyinsiz" canlılar olarak görülen hayvanların bu kadar yetenekli olduklarını kabul etmek bazıları için zor olsa gerek. Ä°nsanoÄŸlu kendi davranışlarının benzerlerini sadece maymunlarda görebilmiÅŸtir. Fakat bu benzetmede insan ve maymun arasındaki akrabalığı kabul etme gibi bir düşünce yatmaz. Nitekim birçok insan hatalı bir terim olsa da maymunlarla olan yakınlığımıza itiraz etmek için "biz maymundan gelmedik" gibi anlamsız bir ifade kullanır. Ä°nsansı maymunların da tıpkı insanlar gibi hayatta kalabilmek için kültürel birikimlerini kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa aktardıklarına inanan Emory Ãœniversitesi primat araÅŸtırmacısı Frans de Waal bakın ne diyor: "Hayvanlarda bizim anladığımız anlamda bir hukuk sistemi bulunmuyor ama, kavgaları ayırmaktan sorumlu bireyler var. Maymunlar birbirlerine yardımcı oldukları gibi çalışmaları da ödüllendiriyorlar. Ve haksızlığa tahammül edemiyorlar."Saldırganlığın gerekçesiMaymunlardaki saldırganlığı araÅŸtıran bilim adamının ulaÅŸtığı sonuçlar şöyle: Maymunlar aynı iÅŸ için diÄŸerlerinden daha kötü bir ödül aldıklarında ellerindekini fırlatarak tepki gösteriyorlar. Bu olay maymunların haksızlık karşında saldırganlaÅŸtıklarını göstermekte. Åžempanzelerin sinirlendiren olaylar bile insanları kızdıran durumlarla karşılaÅŸtırılabilecek türden. Erkek ÅŸempanzeler güç elde etmek veya tehlikeye doÄŸru koÅŸtuklarında, diÅŸiler ise yavrularını korudukları zaman saldırganlaşıyorlar. Fakat bunların dışında gayet barışçıl bir sosyal yaÅŸantıları var. Öpüşüp koklaÅŸarak, çiftleÅŸip, karşılıklı olarak bitlerini ayıklayarak yakınlaşıyorlar ve dayanışma sayesinde yaÅŸam kalitesini iyileÅŸtiriyorlar. DuygudaÅŸlık- iÅŸbölümüAhlakın belli aÅŸamaları olduÄŸunu söyleyen de Waal, maymunların bu aÅŸamaların birçoÄŸuna ulaÅŸtıklarına inanıyor. DuygudaÅŸlık, iÅŸ bölümü, paylaşım, acımak ve teselli etmek gibi ahlakın yapıtaÅŸları olan psikolojik mekanizmalar insansı maymunlarda da geliÅŸmiÅŸ. Frans de Waal son araÅŸtırmasında baÅŸlıklı maymunların hangi koÅŸullarda çiftleÅŸmeye hazır olduklarını gözlemlemiÅŸ. DiÅŸi baÅŸlıklı maymun kendisini yemekle ödüllendirecek maymunla çiftleÅŸmeyi tercih ediyor. Bu ve buna benzer çıkar iliÅŸkileri insanlar arasında da yaÅŸanmıyor mu? YardımlaÅŸma, dayanışma ve paylaşım gibi insansı duygular olarak tanımlananlar, aslında temeli karşılıklı çıkar iliÅŸkilerine uzanan ahlak motifleri deÄŸil midir? Karşılıksız iyilikBu motifler evrim sürecince geliÅŸerek ahlak kavramını biçimlendirmiÅŸtir. Yoksa tüm insanlar bencil olurdu. Oysa karşılık beklemeden iyilik yapan insanlar da var. Peki insanların karşılık beklemeden yaptıkları yardımlar nasıl açıklanabilir? Mesela insan diÄŸer insanlara iyi davrandığında, kendisinin de gerektiÄŸinde baÅŸkalarından yardım göreceÄŸini düşündüğü için iyilik yapıyor olabilir mi? Birçok bilim adamının bu soruya verdiÄŸi yanıt evet. Ve bu davranış motifinin kökleri ÅŸaşırtıcı bir ÅŸekilde vampir yarasalarda keÅŸfedildi. Adından da anlaşıldığı gibi vampir yarasalar geceleri, uyuyan hayvanların kanlarını emerek beslenen memelilerdir. Vampire kan desteÄŸiAma her zaman kan bulmak kolay olmuyor ve bir yarasa 48 saat kansız kaldığında açlıktan ölebiliyor. Bu gibi durumlarda yarasalar midelerinde depoladıkları kanı kusarak aç kalan hemcinslerine içiriyorlar. Ama bu sistemin iÅŸlemesi için yardım gören yarasalar, diÄŸer yarasalar aç kaldığında onlara aynı ÅŸekilde yardım etmek zorundalar. Yarasaları inceleyen Maryland Ãœniversitesi zoologu Gerald Wilkinson. "hayvanlar, iliÅŸkilerini uzun bir süre akıllarında tutabiliyor" diyor. Çünkü bilim adamı, kanın, grubun yeni üyeleriyle paylaşılmadığını fark etmiÅŸ. Tahminine göre bu "kan kardeÅŸliÄŸi" belli bir zaman içinde geliÅŸmekte. Ve bu da yarasaların hangi hayvana kan yardımında bulunduklarını hatırladıklarını göstermekte. Bu yetinin yararı ise, yardımda bulunmayanları ayırt edip gelecekte onlara yeniden kan vermekten kaçınmaktan ibaret. Bütün bunların anlamı ne?Wilkinson, vampir yarasalar arasındaki kan paylaşımının, kuzey Amerika’da son buz devrinde bazı memeli hayvanların yok olmasıyla geliÅŸtiÄŸine inanıyor. Amerika kıtasında at, deve ve dev tembelhayvanın soyu tükenince vampir yarasaların besin kaynakları da önemli ölçüde azalmıştı. Ä°ÅŸte yarasalar bu koÅŸullarda kandan oluÅŸan besinlerini bölüşerek hayatta kalabilmiÅŸler. Bilim adamları doÄŸal çevrede yaÅŸanan benzer bir deÄŸiÅŸimin insandaki özgecil davranışını biçimlendirdiÄŸine inanıyorlar. Yiyecek bölüşümü öte yandan ÅŸempanze, baÅŸlıklı maymun ve ÅŸebek gibi primatlarda da yaygın. Peki insan ve hayvan arasındaki benzerliklerle ilgili tüm bu bilgiler sonuçta ne anlama gelebilir? Bundan böyle kendi yararımıza yetiÅŸtirdiÄŸimiz hayvanları yeniden doÄŸaya mı bırakmalıyız? Ya da artık et ve diÄŸer hayvansal ürünlerden tamamen vazgeçmek zorunda mıyız? Hepsinin kiÅŸiliÄŸi varBöyle düşünen insanlar zaten var. Fakat vejetaryenlerin veya etyemezlerin unuttukları bir nokta ÅŸu: Ä°nsan yüz binlerce yıl içinde hepçil olarak evrilmiÅŸtir ve bu özelliÄŸinden kolay kolay vazgeçmeyecektir. Tabii bu hayvanlara olan davranışlarımızı deÄŸiÅŸtiremeyiz anlamına gelmez. Hayvanlara daha az acı çektirmek, onlara daha iyi yaÅŸam standartları sunmak bizim elimizde. Belki de Christine Nicol’ün "YediÄŸimiz her hayvanın bir kiÅŸiliÄŸe sahip olduÄŸunu bilmemiz ve çiftlik kültürünü buna göre ayarlamamız gerekir" önerisine kulak vermekle iÅŸe baÅŸlayabiliriz. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!