İlk Olimpiyat ateşini Naziler yakmış

Güncelleme Tarihi:

İlk Olimpiyat ateşini Naziler yakmış
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 03, 2004 00:00

Niyetim komşunun malını kötülemek değil, ben arkeologların yalancısıyım.Olimpiyat oyunlarının hiç de öyle yüceltildiği gibi soylu ve erdemli olmadığını, şikeden dopinge kadar her türlü hile ve desisenin döndüğünü, barış ve hoşgörü, fair play ve amatör yarışma ruhunun palavra olduğunu söylüyorlar. Oyunlar milliyetçi propaganda ve siyasete alet edilmiş, hatta bir boks maçının ortasında iki site devleti arasında resmen savaş çıkmış. Bizim Truva kazılarını yöneten Manfred Korfmann gibi Yunanlıların da bir Alman profesörü var. Würzburg Üniversitesi’nden klasik arkeoloji ordinaryüsü Prof. Ulrich Sinn. 1985’ten beri Olimpia’daki kazıları yönetiyor. Prof. Sinn’e göre Antik Çağ’a atfedilen olimpik ritüellerin çoğu palavradan ibaret. Örneğin şu beyazlar içinde olimpiyat ateşi yakan rahibeler. Bir kere Zeus kültünde rahibe yok. Aslında Antik Çağ’ın olimpiyat kültüründe kadın hiç yok. Evli kadınların stada girişi kesinlikle yasak. Ayrıca ilk olimpiyat ateşini Pelopennes’te Yunanlılar değil, 1936’da Berlin Olimpiyatları’nda Naziler yaktı diyor.Alman profesör ‘Tanrılar, Oyun ve Sanat’ adlı yeni kitabında öncelikle olimpiyatların sporla ilgisi olmadığını, yüce Zeus’a adanmış kutsal bir şölen olduğunu söylüyor. Aslında Olimpiyat’ı cazibe merkezi haline getirenler kahinlerdi. Milattan önce 11’inci Yüzyıl’da Zeus kültünün bakıcıları, ordularla birlikte cepheye gidiyordu. Saldırı için en uygun zamanı, bu ‘iliştirilmiş kahinler’ söylüyordu. Ordu savaşı kazanınca, kahinler ganimetin onda birini alıyor, bu da doğruca tapınak kasasına gidiyordu. Her zafer sonrasında Zeus’a şükran anıtları dikiliyor, böylece Olimpia’nın zenginlik ve kudreti giderek nam salıyordu. Adak törenlerine Yunanistan’ın dört bir yanından kalabalıklar akın ediyor, bol bol yenilip içiliyordu.İÖ 700’de ilk stadyum inşa edilince Helen dünyasının ünlü atletleri de bu sahneye katılıyor, koşu, mızrak ve disk atma yarışmaları yapıyor ama asla şovun yıldızı olamıyor. Halk, Perslere karşı zafer kazanan kahraman Temistokles’i, ya da dünyanın yedi harikasından biri olan devasa Zeus heykelini görmeye gidiyordu.Amerikalı Prof.David Gilman Romano’ya göre ise olimpiyat oyunlarının soylu ve onurlu atletlerle, barış ve amatör yarışma ruhuyla hiç alakası yoktu, tam tersine her türlü pislik, patırtı ve skandal mevcuttu. Siyaset, milliyetçilik ve ticaret karıştığı için modern olimpiyatlarla da benzeşiyordu. Aynı Sovyetler ve ABD’nin, 1980 ve 1984’ü art arda boykot etmesi gibi, siyasi rekabet oyunların ruhunu bozuyordu. İÖ 420’de Isparta devleti olimpiyat ateşkesini bozduğu için para cezasına çarptırılmış, ödemediği için oyunlardan ihraç edilmiş, buna rağmen araba yarışına katılıp birinci gelen Ispartalı da stadın ortasında kamçılanmıştı.HATALI ÇIKIŞA KAMÇIAtletler şike de yapıyordu. Yarışı kazanacak atleti önceden ayarlıyor, hakemlere rüşvet veriyor, yaşlarını değiştiriyorlardı. Güçlenmek için daha fazla et yemek doping sayılıyordu. Bir oturuşta koca öküzü mideye indiren atletlerle ilgili efsaneler dolaşıyordu. Hile yapmak tanrılara meydan okumak sayıldığı için çok sert kurallar vardı. Hatalı çıkış yapan atlet diskalifiye edilmekle kalmıyor, bir de kırbaçlanıyordu. Güreşçiler, rakipleri tarafından kolay kavranmamak için vücutlarına çaktırmadan yağ sürüyor ama, foyası ortaya çıkan, stadyum yolu boyunca uzanan Zeus heykelleri için ayrılan fona ceza ödüyordü. Antik olimpiyatlardaki çıplak yarışma geleneğinin ardında da muhtemelen bir hile yatıyordu. İÖ 720 yılındaki bir yarışta Megaralı Orsippos’un şortu bacağından kayıp düşene kadar atletler giyinik koşardı. Ancak Orsippos’un donsuz vaziyette birinci geldiği o yarıştan sonra, çıplak koşu modası başladı. Ve o gün bugündür tarihçiler, Orsippos’un kaza sonucu mu, yoksa çıplak daha hızlı koşarım kurnazlığından mı şortunu düşürdüğünden pek emin olamadılar. Bir başka kaynağa göre ise çıplak yarışma kuralı, İÖ 404’te, kadın sızmalarına karşı önlem olarak getirildi. SİTELER ARASI TRANSFEROlimpiyatlarda amatörlük bir yana, bugünün futbolundaki kadar kızışmış bir transfer piyasası vardı. Yarışmalardan sonra sadece zeytin dalıyla ödüllendirilen şampiyonlar şehirlerine döndüklerinde büyük imtiyazlar elde ediyordu. Atina ise en cömert şehirdi. Galipler iki yıllık ücrete denk düşen 500 drahmi, vergi muafiyeti ve ömür boyu yemekle onurlandırılıyordu. Ganimetler öyle çekiciydi ki, bazı atletler kendi şehirlerini bırakıp başka sitelere geçiyor ve taraftarlarını kızdırıyorlardı. Bazıları da spordaki başarısının kaymağını yemek için politikaya atılıyor, kaybedenler ise utançtan ve hor görülmek korkusuyla şehrine dönemiyordu.VE OLİMPİYAT SAVAŞIModern inanışın aksine olimpiyatlara barış ruhu da hakim değildi. Olimpia savaş ganimetleri sayesinde öyle zenginleşmişti ki, Arkadya ve Ellis site devletleri arasında iktidar mücadelesi patlak vermişti. İki devlet de Olimpia’yı ele geçirmek için art arda saldırılar düzenliyordu. Ve sonunda bir boks maçının orta yerinde topyekün savaş çıktı. Ellis orduları saldırdı. Ancak Arkadya bu saldırıyı bekliyordu ve tapınağa askerler yerleştirmişti. Böylece iki sitenin askerleri kıyasıya çarpıştılar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!