Güncelleme Tarihi:
Otobüsün şoförü “Abi nasıl biliyorsun buraya geldiğimizi” diye sordu ben ön kapıdan inmeye hazırlanırken.
“Az önce fren yapmadan üzerinden geçtiğin kasis var ya oradan anlıyorum. Bu yolda üç tane var ve bu üçüncüsü” dedim. Bu açıklamayı anlayıp anlamadığını bilmiyorum. “İyi akşamlar” deyip indim otobüsten.
Babamı kaybedeli 10 gün oldu. İçimde kocaman bir boşluk var ve o aklıma gelince her seferinde karnıma bir yumruk yemiş gibi oluyorum. Caddenin bir kenarında dururken yine aynı durumu yaşadım. Hiç yürüyecek enerji bulamadım kendimde. ‘Acaba evi arasam da biri gelip beni alsa mı’ diye düşündüm ama hemen vazgeçtim. Evdekiler de benden farklı değil çünkü.
Sobanın küllerini dökmüşler
Bastonumla sağı solu aradım, sonunda ucu bir metale çarptı. Bir bank bulmuştum ve biraz kendime geleyim diye oturdum. Etrafta tek tük insan var, hafif de kar atıştırıyor... Azıcık toparlanınca kalktım. Anıları düşünürken farkına varmadan üşümüşüm. Üstgeçit merdivenlerine doğru yavaş yavaş yürüdüm. Bir çocuk var, bazen gelip bana yardım ediyor. Üstgeçit merdivenlerinin altında, sokakta yaşadığını söylüyor. “Abi neden oturuyorsun soğukta, sen alışkın değilsindir. Var mı bir isteğin” diye sordu bana. “Sağ ol” deyince “Sen biliyorsun buraları, gidersin, biliyorum” dedi ve merdivenlerin altına, kendi yerine doğru ilerledi.
Sonra üstgeçide doğru yürüdüm. Bacaklarımda hiç derman yoktu. Zirve noktasını aştım ve inişe geçtim. Tam üstgeçidin bittiği yerde birden bir sıcağın içinde buldum kendimi. “Ne oluyor” diyemeden ayaklarımdan yukarı hızla yayılan sıcağın etkisiyle refleks olarak ileri fırladım. Ardından bastonumu uzattım ki bu sıcağın nereden geldiğini anlayayım. Duman kokusunu fark edince gerçekten çok şaşırdım. İçimdeki o burukluk birden kayboldu, beynimde şimşekler çaktı. Bağırmak istedim. Sol tarafta 8-10 metrekarelik bir kulübe olduğunu içeriden gelen insan seslerinden anlıyorum. İki yolun ortasındaki çimenliğe kurmuşlar bu kulübeyi, etrafa da üç-beş tane masa atmışlar. Çay satıyorlar. Tabii yaya yolunu da işgal ediyorlar. “Yolun ortasına ateş mi yakılır” diye hesap sormaya karar verdim ama içeride en az 5-6 kişi var.
Bir de üstüne dayak yiyebilirim... Yaktıkları sobanın küllerini korlarla birlikte yolun ortasına dökmüşler. O ateşi öyle bırakıp gitmeye de içim elvermiyor. Az önce ben de içine düşmek üzereydim, Allah’tan tutuşmadım, sadece ayakkabılarım yandı.
Telefonu çıkarıp polis, itfaiye, belediye, zabıta, hatta mahallenin muhtarı dahil her yeri aradım. Şikâyetimi bildirdim. Biraz ileri gidip kenarda bekledim. Önce polis geldi ve bir güzel fırçaladı onları. Bence zaten yasal da olmayan bir işletme. ‘Neden hiç kimse bundan rahatsız olmamış’ diye düşündüm. Galiba biz birilerini şikâyet etmeye korkuyoruz ya da bana bir zararı yok deyip bencilce hayatımıza devam ediyoruz. Ama bence bir gün o bencil düşünen taraf da bunları yaşayabilir. O yüzden başımıza gelmesini beklemeden üzerimize düşeni yapmamız gerekir. Çünkü etrafımızdakilerin sağlığı ve güvenliği hepimizin meselesi.