‘Tarihi anın içinde olmak isteriz’

Güncelleme Tarihi:

‘Tarihi anın içinde olmak isteriz’
Oluşturulma Tarihi: Nisan 13, 2025 07:00

Fotomuhabiri Murat Şengül geçen yıl Lübnan’da çektiği ‘Beyrut’ta Drone Saldırıları’ adlı kareyle prestijli fotoğraf yarışması World Press Photo’nun bölge birincisi oldu. Şengül: “Bu karede, yeni savaş teknolojilerine karşı insanlığın çaresizliği var.”

Haberin Devamı

Dünyanın prestijli basın fotoğrafçılığı yarışmalarından World Press Photo 2025’te ödül alan kareler geçen günlerde açıklandı. On binlerce başvurunun yapıldığı yarışmada, çatışmalardan siyasi krizlere, iklim değişikliğinden göçe kadar pek çok küresel meseleyi belgeleyen çarpıcı fotoğraflar ödüllendirildi.

‘Tarihi anın içinde olmak isteriz’
Deneyimli fotomuhabiri Murat Şengül 38 yaşında.

‘Batı, Orta ve Güney Asya bölgesi tek fotoğraf’ kategorisinde Murat ŞengülBeyrut’ta Drone Saldırıları’ başlıklı karesiyle birincilik elde etti. 27 Nisan’da kategori birincileri arasından dünya birincisi seçilecek. Anadolu Ajansı fotomuhabiri Murat Şengül’le dünyanın en sıcak noktalarında görev yapmanın nasıl bir sorumluluk taşıdığını, ödüllü fotoğrafın ardındaki hikâyeyi ve bu zorlu coğrafyalarda gazetecilik yapmanın insanda bıraktığı izleri konuştuk.

Haberin Devamı

Birinciliğini duyduğunda ne hissettin?

Yaklaşık bir ay önce ailemle evde otururken, World Press Photo’dan “Birinciliğinizi tebrik ederiz” başlıklı bir e-posta aldım. Tüm dünyadaki fotomuhabirlerinin hayalini kurduğu bu prestijli yarışmadan birincilik almak benim için tarifsiz bir mutluluktu. Fotoğrafımın güçlü olduğunu biliyordum ama yarışmaya katılan çok sayıda etkileyici kare arasından seçilmek beni daha da gururlandırdı. İlk anlarda inanamadım, birkaç kez e-postanın SPAM olup olmadığını kontrol ettim. Sonunda gerçekten kazandığımı anlayınca heyecanımı ailemle paylaşıp onlara ödülü “Filmin Oscar’ı varsa fotoğrafın Oscar’ı da bu” şeklinde açıkladım.

‘Tarihi anın içinde olmak isteriz’

Fotoğrafın hikâyesi nedir?

Geçen yıl haberlerde Lübnan’da eşzamanlı patlayan çağrı cihazları konuşuluyordu. Bu, İsrail’in Lübnan’a saldırısının başlangıcıydı. Olaydan birkaç gün sonra Ankara’dan müdürüm aradı ve “Lübnan’a gidiyorsun” dedi. Zaten gitmek istiyordum, telefonda haberi aldığımda büyük bir heyecan duydum. Ertesi gün yola çıktım. Uçağımız yeni inmişti ki; Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’a yönelik büyük bir saldırı gerçekleşti. O gün, çatışmaların asıl başlangıcı oldu. Lübnan’a adım attığımız an şehirde güvenli hiçbir yer kalmamıştı, kendimi bir anda savaşın içinde buldum.

Haberin Devamı

“Telefonu aldığımda heyecan duydum” diyorsun. İnsan savaş alanına gideceği için neden sevinir?

Çünkü bu, tarihin yazıldığı bir ana tanıklık etme fırsatıydı. Gazeteciler için böyle anlar çok özeldir, o tarihi anın içinde olmak isteriz. Ama ben sadece orada olmayacaktım, fotoğraf çekecektim ve o kareler tüm dünyada görülecekti. Bu da başlı başına bir motivasyon. Hep deriz ya; “Gazeteci, fotomuhabiri insanların kaçtığı yere koşan kişidir” diye, aslında o doğru.

Gelelim fotoğrafın çekildiği güne... O gün neler yaşandı?

Fotoğraf Beyrut’un merkezinde çekildi. İnsanlar, mahalleler bombalanınca daha güvenli olur diye meydana toplanmıştı. Orada çadırlarda yaşıyorlardı. Ama artık modern savaş teknolojisiyle hiçbir yer güvenli değil. Bir anda meydana da bomba atılması ihtimali vardı. Bu karede, yeni savaş teknolojilerine karşı insanlığın çaresizliği var. Sürekli yankılanan yüksek sesli drone’lar büyük bir psikolojik baskı yaratıyordu. İnsanlar sesin yönünü takip ediyor, gözlerini gökyüzünden ayıramıyordu. Fotoğrafta o an var, bombadan kaçacak hiçbir yerin kalmadığını bilen insanların gökyüzüne bakışları.

Haberin Devamı

Orada görev yapan gazeteciler olarak çalışma koşullarınız nasıldı?

Öncelikle çok az uyuyorduk çünkü bombaların ne zaman patlayacağı belli olmuyordu. Sabah erken kalkıp gece geç saatlere kadar çalışıyorduk. Boşluk bulduğumuzda hemen şarjlarımızı dolduruyor, yemek yemeye çalışıyorduk. Yolda giderken bile dikkatli olmak gerekiyordu, çünkü araçlara da saldırı olabiliyordu. Genelde bölgeyi iyi bilen yerel gazetecilerle yakın temas halindeydik. Sürekli sosyal medyayı takip ediyor, nerede saldırı olmuş, nasıl ulaşabiliriz diye bilgi topluyorduk. Ancak Hizbullah’ın kontrolündeki bölgelerde sorun yaşanıyordu, saldırı alanlarına yaklaşmamız genelde istenmiyordu. Ölü ve yaralıları göstermek istemiyorlardı, bu da sahada çalışmayı daha da zorlaştırıyordu. Bazı gazeteciler fiziksel saldırıya da uğradı. Bir yandan İsrail’in saldırısı, bir yandan Hizbullah’ın (zayıf görünmemek için) olayları görüntületmeme baskısı vardı.

Haberin Devamı

Hiç fiziksel saldırıya maruz kaldın mı?

Yanlış anlaşılma oldu, birkaç kere tartaklandım. Biz fotoğraf çekmenin, haber yapmanın dışında ciddi bir iletişim eforu da sarf ediyoruz. Doğru konuşabilme, kendini onlardan biri gibi gösterebilme, onların acısını gerçekten paylaştığını bilmeleri lazım.

Savaşa, acılara tanıklık etmek insanda nasıl bir duygusal iz bırakıyor?

Uzun zamandır danıştığım bir psikolog var, ona “Kendimde büyük bir değişiklik hissetmiyorum, bu normal mi” diye sordum. O da “Sen farkında olmayabilirsin ama mutlaka bir şeyler değişmiştir” dedi. Belki daha çabuk sinirleniyorum ya da tam tersi, sinirlenmem gereken yerde susuyorum. Bir görüşmemizde psikoloğum fark etti: “Konuşurken sürekli sağa sola bakıyorsun, neden” diye sordu. O an fark ettim,  “Bir şey olursa kaçacak yer arıyorum” dedim. O masada bile bomba patlarsa nasıl kaçarım, kapı nerede, kaç katlıyız diye düşünüyordum. Bu, savaşın bıraktığı görünmez izlerden sadece biri.

Haberin Devamı

Ailen nasıl tepki veriyor sıcak bölgelerde çalışmana?

Hâlâ ilk günkü gibi korkuyorlar. Açıkçası ben de yaşadığım birçok şeyi anlatmıyorum. Yani anlatmamam gerekiyor çünkü onlar hiçbir şeyi kontrol edemedikleri için müthiş tedirginler. Çok fazla bilgi vermemeyi tercih ediyorum. Çünkü yanımıza bomba düştüğünü, yıkılan binada 25 kişinin öldüğünü gördüğümü anlatamam.

‘Tarihi anın içinde olmak isteriz’
Ali Jadallah, Gazze’den çıkamadığı için bugüne kadar aldığı uluslararası ödüllerin törenlerine hiç katılamamış.

 

‘BENİM İÇİN EN BÜYÜK ÖDÜL GAZZE’DE YAŞANANLARIN DUYULMASI’

World Press Photo 2025’te, Anadolu Ajansı’nın Filistinli fotomuhabiri Ali Jadallah da Gazze’de çektiği fotoğraflarla birincilik elde etti. Jadallah duygularını bizimle paylaştı:

“Gazze’de fotoğrafçı olmak, dünyanın dikkatini sürekli üzerinde tutan bir coğrafyada çalışmak, derin ve ağır bir sorumluluk. Sadece bir soykırımı belgelemiyorum; aynı zamanda kendi halkımın, ailemin, arkadaşlarımın yaşamını kayda geçiriyorum. Ödül kazandığımı, derme çatma çadırlarda yaşayan insanların fotoğraflarını yükleyebileceğim bir yer ararken öğrendim. Yakın bir arkadaşım arayıp haberi verdiğinde, her şey bir anlığına durdu. Sevinçle hüzün aynı anda çöktü içime. Çünkü o fotoğraflar acının, kaybın, tarifsiz bir ıstırabın içinden doğmuştu... Bu seri, kuşatma altında bir halkın hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Parçalanmış aileler, yerinden edilen çocuklar, sevdiklerinin cansız bedenlerine sarılan insanlar... Bu kareler yalnızca savaşın değil, gözümüzün önünde yaşanan bir hayatın ve ölümün tanıklığı.

‘Tarihi anın içinde olmak isteriz’

18 aydan uzun süredir abluka ve soykırım nedeniyle fiziksel olarak dünyadan koptum. Aldığım ödüllere ulaşamadım ama benim için asıl ödül, Gazze’nin hikâyelerinin dünyanın dört bir yanında görülmesi ve duyulması.”

BAKMADAN GEÇME!