‘Nasıl okuyorsunuz?’

Güncelleme Tarihi:

‘Nasıl okuyorsunuz’
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2025 07:00

Hiç görmeyenden az görenine hepimiz bir meslek sahibi olmak istiyoruz. En büyük kaygımızsa kaynak eksikliği. Dijital ortamda kaynağa ulaştığımızda da karşımıza reklam engeli çıkıyor.

Haberin Devamı

Sınavlar yine yaklaşıyor. Bahar döneminden iki dersim kaldı. “Bu dönem işim kolay” diyerek oturuyorum bilgisayar başına. Ders notlarını açıyorum, kahvemi de alıyorum. Çünkü kahve benim için olmazsa olmaz. Başlıyorum okumalara... Bu konuda hep aynı sorularla karşılaşıyorum: “Nasıl okuyorsunuz?”, “Tüm kaynakları kör alfabesinde bulabiliyor musunuz?”

Tabii ki bulamıyoruz. Çünkü üniversitelerin böyle bir hizmeti yok. Engelli öğrencilere yönelik destek ve danışma merkezleri var ama örgün eğitimde okuyanlara sorduğumda tam bir destek alabilene rastlamadım.

Hiç görmeyenden az görenine hepimiz bir meslek sahibi olmak istiyoruz, dolayısıyla yolumuz üniversiteden geçmek zorunda. En büyük kaygımızsa kaynak eksikliği. Az gören öğrenci her şeyi büyük görmek ister, hiç görmeyeninse bambaşka ihtiyaçları vardır. Fakat üniversiteler bu konularda yeterli desteği vermeyince öğrenciler kendi aralarında ihtiyaçlarını çözmek için çaba harcıyor.

Haberin Devamı

Eğitim fakültelerinde bu konularda birtakım çalışmalar yapılıyor, ‘Fakülteler bizi görmezden geliyor’ diyemem. Hatta bazı akademisyenler bana ulaştı, “Nasıl bir eğitim programı olmalı” konulu derslere katıldım. Ama bendeki bilgi de kendi hayatımda yaşadığım zorluklarla sınırlı. Başka bir görmeyenin günlük hayatında nelerle karşılaştığını bilmem mümkün değil.

Körler tablet ya da telefon kullanabiliyor. Dersinizle ilgili bir kaynak buluyorsunuz fakat belge fotoğraf formatındaysa okuyamayabiliyorsunuz. Şimdilerde bu da farklı yöntemlerle çözülebiliyor ama herkes o kadar iyi bilgisayar kullanamıyor ya da cihazı buna izin vermeyebiliyor. “Şöyle bir belge istiyorum” diye tarif ettiğinizde de karşılık şu oluyor: “Yahu, sen nasıl bilgisayar kullanıyorsun?”

Bu kez belgeyi  hiç tanımadığımız bir internet kafe sahibine ya da istediğimiz kişiye başlıyoruz anlatmaya. Bilgisayarı nasıl kullandığıma ilişkin bilgi ona lazım değil, istediğim belgeyi vermesi yeterli ama yine de hayretler içinde dinliyor. Sonra da tekrar soruyor: “Yani, hiç mi görmüyorsun?”

Yurdum insanı hiç vazgeçmiyor. Sağa, sola, etrafına bakıyor ve bu kez “Eee peki, buraya nasıl geldin” diye soruyor. Yine döndük başa! Anlayamıyor olması çok normal, çünkü körlüğü hayal edemiyor. Görmeyen biri de görmeyi hayal edemiyor, temelde aynı. Ama o anda önemli olan bu değil.

Haberin Devamı

Şimdilerde bu durumlar biraz daha azaldı. Çünkü artık çoğu şey ekrandan okunabiliyor. Siz bir kırtasiyeye gidip “Şu PDF belgelerini basabiliyor musunuz” diye soruyorsunuz, biz bunun tam tersini yapıp basılı belgeyi dijitale çevirmeye çalışıyoruz. Düşününce aslında körlük doğaya hizmet ediyor. Genelde kâğıda ihtiyacımız olmuyor. Telefon, tablet ya da bilgisayar bize okuyor. “Nasıl yani” demeyin, bunu anlatması zor. Bir gün doğru zamanda ve mekânda karşılaşırsak seve seve ve memnuniyetle açıklarım.

Bazı kişiler notlarını ya da çalışma kaynaklarını PDF’e çeviriyor, biz de yararlanıyoruz. Bu çok kıymetli. Ama orada da şöyle bir durumla karşı karşıya kalıyoruz: Bir makale ararken alakasız konuda bir reklam sayfası açılıyor ekranda. Onu atlamaya çalışırken başka bir sayfa açılıyor. Örneğin eğitim sosyolojisi dersiyle ilgili araştırma yaparken takı, toka sayfası açılıyor. Bu kadar reklama neden maruz kalıyoruz, inanın bilmiyorum. Kimsenin istemediği ama kurumların en çok para harcadığı alan burası. İnsan istenmeyen bir şeye neden bu kadar para harcar? Hiç anlamıyorum. ‘İsteseniz de istemeseniz de izleyeceksiniz, etkileneceksiniz ve alacaksınız’ demek mi bu?

Haberin Devamı

Üstelik 10 reklamdan 9’u bizim için erişilebilir değil. Bize bu reklamları mecbur izletiyorsanız, en azından erişilebilir hale getirin. Ders çalışmamıza izin vermiyorsunuz, bari sinirlenmemize sebep olmayın. Potansiyel müşteriyiz, unutmayın. Bu ülkede yaklaşık 1 milyon insanız, ailelerimizi işin içine katarsak fena bir rakam değil.

Yazımı bitirirken bir yandan da ‘Acaba, bu yazı yayımlandığında siteden açarken ekranımda hangi reklam çıkacak ve ben kendi yazımı nasıl okuyamayacağım’ diye düşünüp gülümsüyorum. İyi pazarlar...

BAKMADAN GEÇME!