Korkuyu motor olarak kullanırım, fren olarak değil

Güncelleme Tarihi:

Korkuyu motor olarak kullanırım, fren olarak değil
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2021 07:00

Ece Üner’le Kanal D’de başlayacak yeni programı ‘Ece Üner ile Susma’ vesilesiyle buluştuk. Hayatını, hakkında merak edilenleri ve eşi, televizyoncu Deniz Bayramoğlu’yla ilginç tanışma hikâyelerini konuştuk: “O gün Mehmet Ali Birand odasından koşarak çıkıp stüdyoya geldi. Deniz’le aramızda canlı bir elektrik hissetmiş.”

Haberin Devamı

Ece Üner bir süredir yeni başlayacak programı için stüdyoda, aralıksız çalışıyor. Kanala gidip onu yakalıyoruz. Bu sene ‘Haysiyet’ isminde bir de kitap çıkaran Üner’in en hassas olduğu konu haksızlıklar. Bir haksızlık varsa televizyonda gördüğünüz ‘atarlı’ kadına dönüşmesi an meselesi. Ev yaşamından ekran önünde gördüğümüz haline,
her şeyiyle Ece Üner ve hikâyesi...

Sosyal medyada viral olan videolarına bir daha göz attım. Göründüğün kadar ‘atarlı’ mısın?

Duruma göre değişiyor.

Nedir o durumlar?

Bir canlının haksızlığa uğradığını gördüğüm an anne kedi gibi kabarıyorum. Beş katıma çıkıyorum.
Bu fıtratımda var.

‘Ece Üner ile Susma’da ekrana haksızlıkları getireceksin. O ‘anne kedi’ neye dönüşecek?

Aslana mı kaplana mı dönüşür, bilemiyorum. Benim içimden nasıl bir Ece çıkacak ben de merak ediyorum. Bunu Güneş’i doğurduğumda yaşadım. İçimden yepyeni bir Ece çıktı, tanımadığım ama çok sevdiğim bir Ece... Bu programda da aynı hissiyat içindeyim.

Haberin Devamı

Ana haber bülteni sunuyordun. Birçok habercinin gıpta ettiği bu koltuğu bırakıp ‘reality show’a başlamaya neden karar verdin?

Türkiye’de bir ana haber bülteni egosu var ama ben ana haber egomu öldürdüm.

SEVGİ EYLEM GEREKTİRİR

Sebep?

Kendi şartlarımda, kadın haklarına, hayvan haklarına, haksızlığa uğrayanlara dair söylenebilecek her şeyi söyledim. Peki ne oldu? Bir süre sonra iki kelime edip kafamı öbür kameraya çevirmek bana yetmemeye başladı. Ana haberin de bir süresi var. Ben işi, tanıtımlarda da gördüğünüz olaydan sonra,
yani 26 Haziran’da bıraktım.

Neydi o?

Bir anne 50 kere şikâyette bulunmuş eşiyle ilgili. Ama eşi anneyi kızının önünde katlediyor. Kız “Anne” diye bağırıyor. O gün kendi kendime dedim ki, söyleneceklerimi söyledim, artık bir şeyler yapmam lazım. Sevgi eylem gerektirir. Ben bu insanları çok seviyorum. Yarasıyla yaralanıyor, acısıyla acılanıyorum ve bir şeyler yapmalıyım. Herhangi bir kişi herhangi bir konuda samimiyse söylemekten çok eyler. Samimiyetini sorun çözerek gösterir. Ben de o noktaya geldim.

Programda neler olacak?

Haberin Devamı

Cinayet, dolandırıcılık, aldatılma, yüzleşmeler. İnsan hikâyeleri...

Bu alanda güçlü rakiplerin var. Bu korkutuyor mu?

İlla korkacaksam korkuyu motor olarak kullanırım, fren olarak değil. Bir de korku kelimesini hayatta çok kullanmam. Bu durum aksine bana ilham ve güç veriyor. Uzun süre atletizmle uğraştım. Kendi kulvarında koşarsın ve yandakine saniyenin binde biri baktığında geride kalırsın. Benim de bütün mücadelem kendimle. Aslında kendime meydan okuduğum bir program bu.

ONLAR BANA HAZIR MI?

Ne tür bir meydan okuma?

Madem insanlar için çok üzülüyorsun elinden geleni ardına koyma meydan okuması. Diğer isimlere ilham perilerim olarak bakıyorum. Hepsinin bir alameti farikası, kendine özgü bakış açısı var. Ben de oradan bir şeyler almaya çalışıyorum. Ayrıca şunu geçeceğim gibi bir tavrım yok. Kendimi aşmak için geliyorum.

Haberin Devamı

Bazıları bu  tür programlara burun kıvırıyor...

Sosyoloji okumuş birinin bu programları küçümseyeceğine inanmıyorum. Ben hep gazetelerin adli sayfalarının, siyasi ve ekonomi sayfalarından daha çok ülke insanına dair bir şey anlattığını düşünüyorum. Ekonomi, siyaset nasılsa; suçun da, insan malzemen de öyle oluyor. Nasıl ki Türkiye’de jeolojik fay hatları var ve biz bir deprem ülkesiyiz; jeopolitik, sosyal, kültürel olarak da bu ülkenin fay hatları var. Onları iyi analiz etmeliyiz.

Programına bir katil veya tecavüzcü çıkacak... Psikolojin onlarla karşı karşıya gelmeye hazır mı?

Esas onlar benimle karşı karşıya olmaya hazır mı?

Eşin yeni sezonda ana habere devam edecek. Senin program bitecek, o başlayacak...

Haberin Devamı

Her başarılı erkeğin arkasında (gülüyor)...

Korkuyu motor olarak kullanırım, fren olarak değil

Ece Üner ve Deniz Bayramoğlu 2013’te evlendi. 5 yaşında bir kızları var.

BİRBİRİMİZE GÜVENİYORUZ

Deniz Bayramoğlu’yla nasıl tanıştınız?

2007’de CNN Türk’te ben sabah haberlerini sunarken öğle kuşağında Deniz, Pelin Çift ve Alp Özgen vardı. Bir gün Pelin hastalandı. Haberleri sunmak için Alp ve Deniz’in ortasına oturdum. O gün Mehmet Ali Birand odasından koşarak çıkıp stüdyoya geldi.

Neden?

Deniz’le ikimizin arasında bir elektrik hissetmiş, “Burada canlı bir elektrik var” dedi. Oysa o zaman aramızda hiçbir şey yoktu. Birand’daki öngörüyü görüyor musun? Belki bilinçaltımıza bunu o bile sokmuş olabilir. Önce çok iyi arkadaş olduk, ardından sevgili olup evlendik.

Haberin Devamı

Sen sapyoseksüelmişsin...

Evet, bence en seksi organ beyin. Karşıma dünyanın en yakışıklısı gelse ikinci kelimesinde eğer ofsayt bir durum varsa ben oradan bin ışık yılı uzaklaşmak istiyorum.

O zaman Deniz Bey’in zekâsına mı âşık oldun?

Deniz benim tanıdığım en zeki adamlardan biri. Azımsanamayacak bir zekâsı var.

Biriniz güzel, biriniz yakışıklı ve ekrandasınız. Kıskançlık var mı?

İkimiz aramızda sessiz bir pakt yaptık ve “Oraya girersek çıkmaz sokak, biz sakin sakin elimizdeki silahları yere bırakalım, herkes işini yapsın” dedik. Bir de birbirimize güveniyoruz. Bence bu yeterli.

GÜNEŞ, GÜCÜMÜ KEŞFETMEMİ SAĞLADI

Kızınızın doğumu hayatını nasıl değiştirdi?

180 derece. Çocukken tatillerde aileme “Burada köpekbalığı var mı” diye sorardım. Hamileyken Maldivler’de köpekbalıklarıyla yüzdüm. Güneş karnıma düştüğü anda acayip bir cesaret verdi. “Yürek mi yedin” derler ya, benim içime Güneş düştü. İçimdeki gücü keşfetmemde büyük rolü oldu.

YANLIŞ ÜSLUP DOĞRU SÖZÜN CELLADI

Senin haber sunarken viral olan yorumların vardı. Yine kendi yorumunu katacak mısın?

Evet.

O yorumları önceden planlıyor musun?

Çoğu doğaçlama. Söylediğim şeylerin herkes tarafından duyulması açısından, zaman zaman kuyumcu terazisi titizliğinde düşündüğüm, kimseyi suçlama dili kullanmadan konuşmak için sözcükleri zihnimde döndürdüğüm oldu. Ne demişler, yanlış üslup doğru sözün celladı. Ben de doğru bir üslup seçmek istedim.

Sosyal medya gündemine girmek hoşuna gidiyor mu?

Gitmiyor. Çünkü ilginç bir toplumuz; önce göklere çıkarıyor, sonra yeriyoruz. O gelgitler benim ruhuma iyi gelmiyor.

GÜZELLİK BİZDEN ÖNCE İZLEYİCİYE ULAŞAN BİR TAVSİYE MEKTUBU

Sosyoloji okudun ama ekranda habercilik yaptın. Neden?

Hem sosyoloji hem tarih mezunuyum. Gazeteci sadece tarihe tanıklık etmiyor, tarihin taslağını da yazıyor. Orada olmak heyecan verdi. Bir de iyi bir restoranda yemeği aşçı yapıyor ama sen bahşişi garsona veriyorsun. Muhabir, kameraman, editör didiniyor. Ama sunan kişi bahşişi alıyor… Ben de hem mutfakta hem de ekranda oldum.

Bahşişi de bırakmak istemedin yani?

(Gülüyor) Evet. Muhabirdim ama baktım, ekran önünde olanların lafları dinleniyor.

Güzellik işine yaradı mı?

Güzellik bizden önce izleyiciye ulaşan bir tavsiye mektubu. İçinde saçma şeyler varsa yırtıp atıyorsun.

Korkuyu motor olarak kullanırım, fren olarak değil


Ece Üner’le yeni adresi Kanal D’nin bahçesinde buluştuk. Programı yarından itibaren hafta içi her gün saat 16.00’da ekranda.

ANLAMAK BİR İDRAK DEĞİLDİR NİYET PROBLEMİDİR

Küçükken kiloluymuşsun. Sonra spora başlayıp üzerine madalyalar kazanmışsın. Sen hep hırslı ve böyle uçlarda mıydın?

Bende gri yok. Siyah veya beyaz. Annem, babam çalışıyordu. Babaannem beni
çok besledi. Kilo ondan kaynaklı. Sonra
12 yaşımda koşmaya başladım. Aslında
“Ece çatlaktır” dedikleri o cesur olma hali… Ben derdinin gözünün içine bakabilen, derdiyle yüzleşebilen bir kadınım. Bunu yapınca o dert zannettiğiniz şey en büyük gücünüz ve özgürlüğünüze dönüşüyor.

Baban Dinç Üner uzun yıllar CNN Türk Genel Müdürü’ydü. Torpilli damgası yedin mi?

CNN Türk’e ilk geldiğimde Dinç Üner’in kızı olduğum için geldiğimi düşünmek isteyen çok oldu. Anlamak bir idrak problemi değildir, niyet problemidir. İnsanların hâlâ niyeti benim torpilli bir kadın olduğumu ve medyada bu şekilde 21 senedir var olduğumu düşünmekse, buna ben hiçbir şey yapamam. İdrak sorunu olmayan herkes babamın bu işi 10 yıldan fazla zaman önce bıraktığını bilir. Bir de çok büyük bir medya patronunun kızı olsanız da yeteneğiniz yoksa bu işin fazla sürdürülebilir olmadığını, medyanın çarkının insanları çok çabuk yutup tükürdüğünü bilmelisiniz.

Sen ne yaptın bu söylentilere karşı?

İnsanlar günde 10 saat çalışıyorsa ben bir dönem 18 saat, 7 gün çalıştım. Kendimi gayretli bir kadın olarak tanımlayabilirim.

KENDİMİ EN SEKSİ HİSSETTİĞİM AN DOMUZ GİBİ BAKIYORMUŞUM

Röportaja gelirken seninle konuşacağımı söylediğim bazı kişiler “Biraz çatlak olabilir” dediler. Var mı öyle bir şey?

Var. Leonard Cohen’in bir şarkısı var “Çatlaklar kutsaldır, ışığı sızdırır” diye… Ben seviyorum çatlaklığı. Kendim ne kadar çatlağım, buna başkaları karar verir ama küçük delilik halini seviyorum. Zaten var olduğunuz alanda bir fark yaratıyorsanız o da
o çatlaktan sızıyor.

Eşin Deniz Bayramoğlu çok sakin görünüyor. Evde nasıl bir enerji var?

Mesela ben dağınık biriyim. Kızımız Güneş çok düzenli oldu. Herkes “Babasına çekti” diyor. “Hayır” diyorum. Elimdeki temizlik ve düzen paketini hiç kullanmadan Güneş’e devretmiş gibi hissediyorum. Bu da öyle bir şey, ben kendimdeki atar potansiyelini dışarıda harcıyorum, eve geldiğimde yumuşacık bir kadın oluyorum. Deniz de daha tutarlı ve her zaman dengeli.

Seni çok beğenip seksi bulanlar da var. Sen kendini seksi buluyor musun?

Hayır, bir gün sabah haberlerini sunarken seksi görünmeye karar verdim. Kendimi bir hallere soktum. Yönetmen son 10 sayarken “Ece, domuz gibi bakma” dedi. Kendimi en seksi hissettiğim an domuz gibi bakıyormuşum, orada bıraktım o işi.

Bence maskülen de bir havan var…

Evet, maskülenlikten kastım; biraz daha vücut dili olarak. Ama bununla gurur duymuyorum, yaradılışım böyle. Kadın olmanın müthiş bir güç, müthiş bir direnç, insana yaradılışından kaynaklı sezgi ve avantaj sağladığını düşünüyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!