‘Kanunun asıl amacı kadınların şiddetten uzaklaşması’

Güncelleme Tarihi:

‘Kanunun asıl amacı kadınların şiddetten uzaklaşması’
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2025 07:00

Kadınların erkek şiddetinden uzaklaşma mücadelelerinin en önemli duraklarından biri aile mahkemeleri. Ancak Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın bu konuda hazırladığı son rapor, aile mahkemelerinde çeşitli ihlallerin yaşanabildiğini ortaya koyuyor. Rapora göre en temel sorun kadınların tedbir kararlarına erişmekte zorlanması, tedbir kararlarının mahkemeler ve kolluk kuvvetleri tarafından yeterince uygulanmaması.

Haberin Devamı

Geçen haftalarda yayımlanan, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Aile Mahkemeleri’ raporu aile mahkemelerinin engelleyici pratiklerine odaklanıyor. Kadınların ifadelerinin yanı sıra Mor Çatı gönüllü avukatlarının deneyimlerine de dayanarak hazırlanan raporda çeşitli sorunlar gündeme getiriliyor; tedbir kararlarının uygulanmaması, uzayan dava süreçleri, reddedilen nafaka ve velayetler, anlaşmalı boşanmaya mecbur bırakma ve daha fazlası...

Araştırmaya göre en temel sorun kadınların tedbir kararlarına erişmekte zorlanması ve tedbir kararlarının mahkemeler ve kolluk kuvvetleri tarafından yeterince uygulanmaması. Örneğin dava sürecinde şiddet gören bir kadın için gizlilik kararı alınsa da çocukları için bu karar verilmiyor. Şiddet gösteren erkek de çocuğun okul bilgileri üzerinden kadına kolaylıkla ulaşabiliyor. Raporun yazımında görev alan Mor Çatı gönüllüsü Elif Ege’ye göre bu durum öncelikle şiddetin çocuklar üzerindeki etkisinin görünmez olduğunu ortaya koyuyor ve çocuğun üstün yararı (esnek, hâkimin takdirine açık, somut olayın özelliklerine göre uyarlanması gereken hakkaniyet kavramı) öncelenmiyor. Öte yandan kadın, çocukları şiddetin aracı olarak kullanmaya devam eden erkek tarafından şiddet ilişkisinin içine çekiliyor. Aile mahkemelerinde yaşananları ve bunların kadınlar üzerinde yarattığı etkileri Elif Ege’yle konuştuk.

Haberin Devamı

Tedbir kararlarının uygulamasındaki sorunlar kadınları nelerle karşı karşıya bırakıyor?

6284 Sayılı Kanun (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun) kapsamında talep edilen tedbir kararları, temel olarak kadınların belirli bir süre boyunca şiddetten uzaklaşabilmelerini, şiddetin etkisinden sıyrılarak kendileri ve varsa çocukları için şiddet ortamından tamamen ayrıldıktan sonraki süreçlerine dair plan yapabilmelerini sağlar. Bu kapsamda, çeşitli tedbirler öngörülmektedir. Örneğin, faile yönelik uzaklaştırma kararı, kadına ve çocuğa verilecek gizlilik kararı, geçici nafaka, sığınak tedbiri veya kanunun öngördüğü şekilde kadının ve çocuğun özel ihtiyaçlarına göre tanımlanabilecek farklı tedbir kararları, kadınların bir süre şiddetten uzak, bağımsız bir hayat kurmalarına olanak tanır. Kanun yazılırken feministler, önceki 4320 Sayılı Kanun’un uygulamalarını ve eksiklerini dikkate alarak 6284 Sayılı Kanun’un kapsamını şekillendirdiler. Tedbir kararlarının uzun süreli (örneğin 6 ay) olması gerektiğini ve kadının özel ihtiyaçlarına göre tanımlanmasının önemini vurguladılar. Ancak, bugün geldiğimiz noktada, bu idealden uzaklaşıldığını görüyoruz. Uygulamada tedbir süreleri giderek kısaldı, hatta raporumuzda da belirttiğimiz üzere, genellikle yalnızca bir ay gibi kısa sürelerle veriliyor. Bu süreler, faile tebliğ edilene kadar çoktan doluyor. Ayrıca kararlar genellikle kopyala-yapıştır usulüyle hazırlanarak kadınların ihtiyaçlarına uygun olmaktan uzak kalıyor. Bu tür kararlar, kanunun esas amacı olan kadınların şiddetten uzaklaşabilmeleri ve geleceklerini planlayabilmelerine engel oluyor.

Haberin Devamı

Rapora göre boşanma sürecinde bir diğer sorun kadınların geçici nafaka ve geçici velayet taleplerinin sıklıkla reddedilmesi. Bu retlerin yarattığı sorunlar neler?

Ülkemizde halihazırda yerleşmiş toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin eğitim ve işgücündeki yansımasını da düşündüğümüzde kadınlar boşanma kararı verdikleri anda yoksullaşmaya başlıyorlar. Uzun süren çekişmeli boşanma davaları esnasında bu yoksullaşmayı en yakıcı biçimde yaşıyorlar. Kadınların şiddetten uzaklaşabilmeleri için boşanma davası sürerken başlayan finansal, sosyal desteklere ihtiyaç var. Çocuklar konusunda da sıklıkla söylediğimiz gibi erkekler, çocukları şiddetin aracı olarak kullanıyor ve velayet konusunda kadından yana olmayan yaklaşımlar aslında doğrudan buna hizmet ediyor. Buna özellikle görüş hakkı meselesi giriyor. Sık sık altını çizdiğimiz üzere erkek şiddetinin çocuklara etkisini görmezden gelerek, kadınların boşanma davaları esnasında buna yönelik beyanlarını dikkate almayarak erkek egemen bakış açısıyla fail erkeklere verilen görüş hakkı, kadınların şiddet ilişkisi içinde kalmaya devam etmesine neden oluyor.

Haberin Devamı

Boşanma davalarında ilk duruşma tarihinin çok geç verildiğine dair bilgiler mevcut. Bu nasıl bir problem yaratır?

Şiddetten uzaklaşmaya karar veren kadınların boşanma davası ve sonrasındaki süreçte güçlendirilmesi ve hukuki sürecin de olabildiğince kısa sürerek bir sonuca ulaşması ve bu sayede kadının tekrar tekrar şiddet görmesinin engellenmesi gerekiyor. Fakat daha en başında geç verilen ilk duruşma tarihleriyle aslında bu mümkün olamıyor.

Raporda en çok dikkat çeken sorunlardan biri de kusurun cinsiyetçi uygulaması. Kadının kendine dair aldığı kararlar (çocuk yapmak istememe, ev işlerini üstlenmeme gibi) erkeğin şiddetiyle eşit kusur olarak görülebiliyor. Bu uygulama hakkında yorumunuz nedir?

Haberin Devamı

Raporda da dile getirdiğimiz üzere kusurun tanımı yasada açık ve net değil. Aileyi kadının şiddetten uzaklaşabilmesinin üstünde tutan patriarkal yaklaşıma sahip hâkimler tarafından yorumlandığında sonuç kusurun cinsiyetçi biçimde uygulanması olarak ortaya çıkıyor. Sizin de ifade ettiğiniz gibi kadınların kendilerine ait aldıkları kararlar erkek şiddetiyle eş tutularak yorumlanıyor ve kadınlar eşit kusurlu bulunuyor. Bu da davanın sonuçlanmasında kadınlara belirlenen tazminat ve nafaka miktarları bakımından hak kaybına yol açıyor. Kusur ilkesine göre nafaka ve tazminata hükmedilmesi, kadınları güçlendirecek gerekli sosyal politikaların yokluğunda, kadınların boşanma sonrası daha da yoksullaşmalarına neden oluyor.

Haberin Devamı

‘Kanunun asıl amacı kadınların şiddetten uzaklaşması’

 

‘HAKLARINDAN VAZGEÇİYORLAR’

Aile mahkemelerinde duruşmaların yıllarca sürmesi kadınları ne şekilde etkiliyor?

Bir Mor Çatı gönüllüsünün paylaştığı üzere -raporda da değinmiştik- kadınlar şu seçimi yapmaya zorlanıyor: Boşanıp kurtulmak mı istiyorum? Bu durumda ne olursa olsun diyerek, haklarından feragat ederek, hani aslında ‘Lanet olsun’ diyerek boşanıyor kadınlar. Ya da “İsterse 10 yıl sürsün boşanma davası, ben hakkımı istiyorum” diyecek mi kadınlar? Kadınlar çoğunlukla  şiddet uygulayan fail tarafından haklarından feragat ederek anlaşmalı boşanmaya zorlanıyor. Ayrıca buna ek olarak ekonomik kriz nedeniyle verilen tazminatların yıllar içindeki değer kaybını ve verilen nafaka miktarlarının az olmasını da düşündüğümüzde haklarından da vazgeçmek durumunda kalıyorlar.

Nafaka belirlemede bir standart olmamasının yarattığı zorluklar nelerdir?

Kusurun cinsiyetçi uygulanmasında da tartıştığımız üzere standardın olmadığı durumda, erkek egemen bakış açısına sahip hâkimler tarafından nafaka asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırı gibi genel ekonomik standartların çok uzağında, düşük biçimde belirleniyor. Kayıtsız ekonominin yaygın olması nedeniyle, erkeğin malvarlığı resmi kayıtlarda görünmeyebiliyor.

BAKMADAN GEÇME!