Hayko Cepkin: Okan çok bilgili, bazen geyik yapmasını isterim. Okan Bayülgen: Hayko çok titiz, biraz salmasını istiyorum

Güncelleme Tarihi:

Hayko Cepkin: Okan çok bilgili, bazen geyik yapmasını isterim. Okan Bayülgen: Hayko çok titiz, biraz salmasını istiyorum
Oluşturulma Tarihi: Ocak 26, 2025 07:00

Onlar ekranın ve sahnenin yaramaz çocukları. İkisi de kendi alanında karizmatik birer star. “Hakikaten karizmatik bir durum var ama biz çirkin çocuklar bunu da yıllar içinde yaptık. Sarışın, mavi gözlü, bebek suratlı çocuklar olarak doğup hazıra konmadık” diyor Okan Bayülgen. Onları bir araya getiren ‘Drakula’ oyunu. Biz de Bayülgen ve Cepkin’le buluşuyoruz. “Görkemli bir şey izleyecekler. Ve sorgulayarak çıkacaklar” dedikleri oyunlarını, nasıl bir araya geldiklerini, dostluklarını, hayatı ve sanatı konuşuyoruz.

Haberin Devamı

Ocak ayını yarıladığımız günlerde buluşuyoruz Okan Bayülgen ve Hayko Cepkin’le... İkisi de tam zamanında stüdyoya geliyor. Biz de dakik olmak zorundayız çünkü akşam oyunları var. Yıllardır tanışıyorlarmış ama oyuna hazırlık süreci onları ve dostluklarını sınamış, ortaya da harika bir ikili çıkarmış. Kardeş gibi olmuşlar. Birbirlerinin dertlerini, sıkıntılarını dinliyorlar, bir bakışla anlaşıyorlar. İkisi de kitap gibi, konuşmaları derin ama eğlenceli. Başlıyoruz muhabbete...

Uzun zamandır tanışıyorsunuz ama ‘Drakula’ oyununun çalışmaları sırasında daha çok vakit geçirme şansınız olmuştur. Birbirinizi yakından tanıdıkça nelere şaşırdınız?

Okan Bayülgen: Beraber çalışmak, beraber tatile gitmek gibidir, arkadaşlıklar sınanır. Ben geçirdiğimiz zamanın arkadaşlığımıza birçok şey ilave ettiğini düşünüyorum. Biz zaten birbirimizi severdik ama şimdi bu adama çok daha saygı duyup seviyorum. Genelde telefon konuşmalarımız baba-oğlu, iki hemşire, iki kız kardeş gibi...

Haberin Devamı

Ne konuşuyorsunuz?

Okan Bayülgen: Yaşlı kadınlar gibi ilacını aldın mı, yemeğini yedin mi, karaciğerin nasıl gibi şeyler konuşuyoruz.

Hayko Cepkin: Evet, ben görmediğim ya da konuşmadığımızda özlüyorum da Okan’ı.

Ne güzelmiş. Provalar da böyle şahane miydi?

Hayko Cepkin: “Çok mutlu provalarımız oldu” diye cevap verenler oluyor. Ama bizim provalarımız çok zorlu geçti. Arkadaşlığımız sınandı.

Okan Bayülgen: “Çalışmalar nasıl gidiyor” dendiğinde “Çok keyifli” diyorlar. Biz bunlarla kafa buluyoruz. Çok keyifliyse demek ortaya b.k gibi bir şey çıkarıyorsunuz. Canımızı acıtan, bizi zorlayan bir çalışma oldu ama saygı ve sevgi içindeydik.

Birbirinizi çok seviyorsunuz, tamam. Yine de birbirinizde bir şeyi değiştirecek olsanız, ne olurdu?

Hayko Cepkin: Okan’ı her şeyiyle çok seviyorum. Bilgisine, aklına, fikirlerine ve vizyonuna hayranım. Türkiye piyasasında bir insanın sevilmesi çok zor, eğer sevildiyse, Türkiye’deki seyirci kitlesi ondan vazgeçmez. Okan kendi alanında rock star ve tek. Ben de kendi işimde tekim ve yerimi dolduracak kimse yoktur.

Haberin Devamı

Peki, yine de bir şey değiştirmen gerekse...

Hayko Cepkin: Okan çok bilgili. Bazen geyik yapmasını isterim. Gerçi çok ciddi muhabbetler yaparken onu bozmayı seviyorum.

Okan Bayülgen: Hayko çok titiz, en ufak bir hatada korkunç üzülebiliyor, ben de biraz salmasını istiyorum. En ufak bir arızada saçını başını yolabiliyor (gülüyor).

Hayko Cepkin: Okan çok bilgili, bazen geyik yapmasını isterim. Okan Bayülgen: Hayko çok titiz, biraz salmasını istiyorum

‘BİZ BİR FREAK (UCUBE) ŞOVUZ’

İzleyenler bu oyundan hangi duyguyla çıkacak?

Hayko Cepkin: Görkemli bir şey izleyecekler. Ve sorgulayarak çıkacaklar.

Sizi beğenen ve sizden etkilenen kadınlar da hayli fazla. Onlar oyundan ve sizden etkileniyor mu?

Okan Bayülgen: Bize bak, beğenilecek insanlar mıyız?

Haberin Devamı

Evet, gayet karizmatiksiniz...

Okan Bayülgen: Hakikaten karizmatik bir durum var ama biz çirkin çocuklar bunu da yıllar içinde yaptık. Sarışın, mavi gözlü, bebek suratlı çocuklar olarak doğup hazıra konmadık.

Hayko Cepkin: Çok güzel oyunlarda, çok yakışıklılar ve çok güzel kızlar var. Hepsi de harikalar. Ekibimizden kimsenin alınmayacağını bildiğim için söyleyebilirim, biz bir ‘freak’ (ucube) şovuz. Tımarhane gibi yani ve hiçbirimiz o kadar güzel insanlar değiliz. Bizim ekip bir salondan içeriye girsin, çok ilgi çeker. Zaten hayatım boyunca da bundan haz almış biriyim.  Her müzik grubu festivale giriş yaptığında bir dönüp bakılır, biz içeriye girdiğimizde “Ne oluyor” denirdi. Bu ekibin de bu halde olmasından mutluyum.

Haberin Devamı

İkinize bir dizi teklifi gelse oynamayı düşünür müsünüz?

Okan Bayülgen: İsteriz, mesela ‘Ahududu Kardeşler’ dizisinde oynarız. Eve gelenleri şerbetlerle zehirleyen iki yaşlı kadın rolünde...

Hayko Cepkin: ‘Şen Dullar’ da bize olur.

Hayko Cepkin: Okan çok bilgili, bazen geyik yapmasını isterim. Okan Bayülgen: Hayko çok titiz, biraz salmasını istiyorum

‘BİZ VAMPİRİZ, ASIL TEHLİKE ZOMBİ OLANLAR, YAŞAYAN ÖLÜLER’

Oyunda bir laf var “Vampirler, gün ışırken uyuyup geceleri karşına çıkan bu tipler aramızdan birileri de olabilir. Bazıları sanatçılar mesela” diyorsun. Sanatçıları neden vampire benzettin?

Okan Bayülgen: Birine vampir diye küfrederiz. Çünkü insana saldırır, insanın kanı içer... Oyun şunu söylüyor, bugüne kadar vampir diye tanıtılanlar gerçekten kötü müydü? Belki aramızdan birileri de olabilir. Nereden anlıyoruz vampiri; gündüz uyuyor gece dolanıyor. E, sanatçılar da bunu yapıyor. Siz uykuya giderken biz en yüksek performansta oluyoruz. Demek ki biz vampiriz. Ama asıl tehlike zombi olanlar.

Haberin Devamı

Onlar kimler?

Okan Bayülgen: Otomatlaşmış olanlar. Yaşayan ölüler. Beyni çürümüş olanlar. Onlar her yerde. Bir şey söyleyip cevabını alamadığın insanlar bunlar.

‘Drakula’ 500 yıllık ömründe, gördüklerinden sonra artık ölmek istiyor. Peki, sizler ölümden korkar mısınız?

Hayko Cepkin: İnsanın doğar doğmaz bildiği tek şey öleceği, bu açıdan sanırım korkmamamız gerekiyor. Geri kalan hiçbir şeyi bilmiyoruz ve bilmediğimiz şeyler konusunda korkmadan bu kadar girişimci olabiliyorsak bildiğimiz bir şey için korkmamalıyız.

‘SAHNEDEKİ ÇILGIN ADAMIN ARKASINDA DİSİPLİNLİ BİR YÖNETİCİ VAR’

‘Drakula’ oyununun yazarı sensin Okan. Hayko’yu düşünerek mi ‘Van Helsing’ rolünü yazdın?

Okan Bayülgen: Kesinlikle.

Hayko Cepkin: En başa sararsak; bir gün Okan aradı, “‘Richard’ diye bir oyun yaptım” dedi. Ama ben birkaç gün önce ‘Jekyll&Hyde’ oyununa çalışmaya başlamıştım. Bunu söylediğimde birkaç dakika sessizlik oldu. Kabayla tatlı, övgüyle sövgü arası biraz sohbet ettik. Daha
önce de Okan’la bir şey yapacaktık, yine olamamıştı. “Sözümüz olsun, bir yerde buluşacağız” dedi. İki sene geçti. ‘Richard’ devam ediyordu ama Okan boş duramadığı için bir yandan ‘Drakula’yı yazmış. “Buluşma vaktimiz geldi” dedi.

Üç proje için Hayko’yu aramışsın. Nedir Hayko takıntının sebebi?

Okan Bayülgen: Hayko’ya hep takıntım var. Bir kere dinleyicisiyim. Televizyon programlarının jeneriklerinde de birlikte çalışmıştık. Çok da iyi bir konuğumdu. Çok çalışkan. Rock endüstrisi içinde kendini dağıtan, sözüne güvenilmez biri değil. Sahnedeki çılgın adamın arkasında disiplinli bir yönetici var. ‘Drakula’ya çalışırken Hayko’nun ‘Jekyll&Hyde’ galasına gittim, Broadway müzikaline de bir şeyler katmış, rolü derinleştirmiş. Müthiş bir şey yapmış. Kapalı gişe bir oyunu varken ona rolü götürmeye cesaret edemiyordum. Ama o oyunun prodüksiyonunda birtakım sorunlar yaşanınca devreye girdim, bir araya geldik. ‘Van Helsing’ rolü Hayko’yla daha da büyüdü. Bu arada biz ön planda olsak da sahnede sekiz kişiyiz ve bütün karakterleri anlattığımız bir oyun oldu.

Bu oyun Bram Stoker’ın ‘Drakula’ eserinin bir uyarlaması mı?

Okan Bayülgen: Hayır, sıfırdan yazdım. Hikâye 1897’de bitiyor. Biz 77 yıl sonrasına gidiyoruz, yıl 1974. Bunca sene sonra Drakula öldü mü? Diğer karakterler bunca yıl neler yaşadı? Vampirler insanlara neler yapmıştır? Aslında bir devam hikâyesi yazdım.

Hayko Cepkin: Okan çok bilgili, bazen geyik yapmasını isterim. Okan Bayülgen: Hayko çok titiz, biraz salmasını istiyorum

‘İŞ REZALET, MALZEME KÖTÜ OLMASINA RAĞMEN MEKÂN DOLUYORSA, BU BİLET ALANIN SUÇU’

Oyunda sorgulanan şeylerden biri sanat. Günümüzde sanat ve popüler kültürle ilgili sizin yaptığınız sorgulardan ne çıkıyor?

Hayko Cepkin: Beter olsun.

Nasıl yani?

Hayko Cepkin: Kimseye “Sanat bu duruma geldi, çok üzgünüm, seyretmesinler, dinlemesinler, yapmasınlar” gibi bir şey demeye hakkım yok. Şu an neyin sattığını düşünen firma sahibi olarak, bir tüccar ve ticaret adamı var. Bir diğerini piyon olarak kullanıp onu işe koyuyor, “Bu satacak” diyor.
İş rezalet, malzeme kötü olmasına rağmen bir mekânı doldurup bilet satıyorsa ticareti yapanın, o sahneye çıkanın suçu değil, gidip oraya bilet alanın suçudur diye düşünüyorum.
Bu sebeple herkes hak ettiğini alır, beter olsun diyorum.

Okan Bayülgen: Meşhur ressam Gauguin kendi ressamlığının doruğundayken çok şöhretli olduğu Paris’i bir anda bırakır, Haiti Adası’na gider. O dönem en büyük tablolarını koyduğu büyük bir kulübe yaptırdığı söylenir. O kulübeyi bir gün ateşe verir. En önemli üretimlerini göremeyiz. Bu insanlığa ya da kendine kızıp kendi eserlerini yok etme halini Hayko’da da görüyorum. Müthiş üretimleri var, “Bunlar senden sonra ne olacak” diyorum, “Yok edeceğim” diyor.

Neden böyle hisseder bir insan?

Okan Bayülgen: Ne kadar ilginç ki böyle düşünen insanlar olarak, oyunda da bunu sorguluyoruz... Acaba insanlığın bütün üretimini, kütüphanelerini, müzelerdeki eserlerini gelecek nesillere, insanlara devredebiliyor muyuz? Drakula’nın bir resim koleksiyonu var, çevresindekilere “Bu resimlerden sahtesi ya da gerçeğini görmeniz arasında bir fark
var mı?” diyor, “Yok” diyorlar. Dünyadaki bütün müzelerde artık bir resmin karşısında yarım saat-bir saat geçirmiyorsunuz. Oradaki mihmandarlar sizi bir kapıdan sokuyor, koyun sürüsü gibi öbür kapıdan çıkarıyor. Bugün izlediğiniz bir filmi, şarkıyı, bir tabloyu gördüğünüzde bir yüzyıl önceki insan kadar idrak edecek ya da onunla mutlu olacak, onunla heyecanlanacak bir kafa kaldı mı sizde? Kafa yok demiyor, kaldı mı diyorum? Kalmadı.

Niçin böyle oldu?

Okan Bayülgen: Çünkü dilimize yeni giren beyin çürümesi sözcüğünden de anladığımız gibi, beynini çürüttüğümüz çocuklar ve çürüttüğümüz kendi beyinlerimizle hayatı algılamaya çalışıyoruz.

‘AŞK HAYRANLIKTIR, KENDİNİ SEVMEYİ BIRAKIP BİR BAŞKASINI SEVMEYE BAŞLAMAKTIR’

Teknoloji çağında herkes ellinde cep telefonuyla konserleri izliyor...

Okan Bayülgen: Çok doğru. Telefonlar izlemeye geliyor ve o telefonları getiren birileri var. Biz aslında dünyaya, data toplayan bu aletleri taşımak için gelmişiz.

Tiyatroda durum daha farklı. Konserlerdeki kadar sahneyi çeken olmuyordur. Bunun size ve sahnedeki performansınıza etkisi ne?

Hayko Cepkin: Çekiyorlar yine.

Okan Bayülgen: Finalde çekiliyor genelde. Bizim de işimize yarıyor bu aslında, biz de kullanıyoruz.

Hayko Cepkin: Beni sahnede çekilmek bozmuyor. Artık dönem bu, telefonlar var ve kullanılıyor. Bundan 15 sene önce “Sahnedeyken çekmeyin” diyorlardı, şimdi bir şey denmiyor. Bu biraz çocuğu eğitmek gibi geliyor. Şu an çocuğum olsa ona telefon, tablet vermesem, oynatmasam gündemde olan bütün malzemelerden geri bıraksam, okula gittiğinde geri zekâlı muamelesi görür. Şu andaki dönem buysa, ne yapalım?

Sosyal medyada genelde sadece işlerinizle ilgili paylaşımlar yapıyorsunuz. Sizce ne kadar doğru?

Okan Bayülgen: Çok doğru yapıyoruz bence. Mesela güzel biriyle tanışıyorsun. Çok karizmatik. Belki âşık olacaksın... “Instagram’dan beni takip etsene” diyor. İstemiyorum. Çünkü üç gün sonra tiksineceğim ondan.

Niye tiksinesin?

Okan Bayülgen: Paylaşımlar yapacak, ‘Merhaba, şimdi banyodan çıktım’, ‘Şuraya gittim’, ‘Arkadaşlarla şuradayım’ gibi... Oysa aşk hayranlıktır, kendini sevmeyi bırakıp bir başkasını sevmeye başlamaktır. Gizem ve bir ulaşamama hali vardır. Yahu senin Instagram’da koyduklarına üç gün baktıktan sonra “Allah kahretsin, senin de bir farkın yokmuş” diyorum. Kadınlar da erkekler de aynı, hepsi hiç ilginç bir tarafları olmadığını gösteriyor. Bir de hep aynı pozlar. Hepiniz birbirinizin aynısıysanız, neden eğer bir sanatçıysan sizin işinizi seyredeyim ben!

Hayko Cepkin: Kendimizi çok deşifre etmek gibi geliyor ve doğru olduğunu düşünmüyorum. Sosyal yaşantınızın bir yerde gizli saklısı olmalı.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!