Film yıldızlığından ‘dini liderliğe’... Tom Cruise’un inanılmaz hayatı

Güncelleme Tarihi:

Film yıldızlığından ‘dini liderliğe’... Tom Cruise’un inanılmaz hayatı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2022 07:00

75. Cannes Film Festivali’nin en ihtişamlı gecesi Tom Cruise’lu olandı. Önce kırmızı halının üstünden uçan Fransız Hava Kuvvetleri jetleri eşliğinde ‘Top Gun: Maverick’ filminin galası yapıldı, sonra kendisine Onursal Altın Palmiye Ödülü takdim edildi. Temmuzda 60 yaşına basacak ünlü oyuncu, 40 senedir star ve birçoklarına göre türünün yaşayan son örneği!

Haberin Devamı

‘T op Gun: Maverick’ Cannes’da dakikalarca ayakta alkışlandı. Festival direktörü Thierry Fremaux, Cruise’u “O, sinema tarihinin en büyük başarılarına sahip. Onu ne dijital platformlarda, ne bir TV dizisinde ne de reklamlarda görebilirsiniz. O kendini tamamıyla sinemaya adamış biri” diye tanımladı. O birçoklarının deyişiyle türünün son örneği. Veya ‘yaşayan son gerçek film yıldızı’. Tom Cruise en son bu kadar uzun süre ayakta alkışlandığında yıl 2004’tü ve aldığı ödül Scientology’nin Cesaret ve Özgürlük Madalyası’ydı. Cruise tarihte bu ödülü alan tek kişi ve bazı kaynaklara göre topluluğun lideri David Miscavige’dan sonra Scientology’nin yaşayan en önemli üyesi. Veya kimilerinin tanımıyla bir tarikat lideri. Tom Cruise’un tüm hayatı ve kariyeri de işte bu iki kimliğin iç içe geçmesinden ibaret. Kimi zaman birbirini besleyen kimi zaman da birbiriyle savaşan iki kimliğin emrinde bir ömür onunkisi.

Scientology’ye katılması...

Cruise deyince akıllara gelen Scientology, 1950’lerde bilimkurgu yazarı Robert L. Howard’ın kurduğu ve 1993’te ABD’de din statüsü kazanmış bir inanç sistemi. Üyeleri, insanların bedenlerinde hapsolmuş ölümsüz uzaylı yaratıklar olduğuna ve özel metotlarla özbenliklerine kavuşup insan formlarından kurtulabileceklerine inanıyorlar. Müritler madde, zaman ve mekâna hükmedebilen en yüksek mertebeye erişmek için çeşitli dersler alıyor ve her mertebe için büyük paralar ödüyor. Cruise’un Scientology’ye katılması ilk karısı Mimi Rogers sayesinde oluyor. Bugün Tom Cruise en yüksek mertebe olan OT VIII seviyesinde ve 35 senedir bu dinin içinde. Öğrenme bozukluğunu yenmesinin ve kariyerinde ilerlemesinin Scientology sayesinde olduğunu söylüyor.
New York’un küçük bir kasabasında fakir bir aileye doğan ve kendinden global bir film yıldızı yaratmayı beceren bir insanın kimsede olmayan güçlere sahip olduğuna inanmasına şaşırmalı

mıyız? Scientology ünlülere odaklanmasıyla bilinen, alt seviyelerdeki üyelerini ünlü üyelerinin hizmetine koşan bir yapı. Ayrılanların anlattığı fiziksel ve psikolojik işkenceler Hollywood yıldızlarından uzakta cereyan ediyor. Cruise’un dünyasındaysa üstün olduğuna inanılan teknolojiler, zevkine özel tasarlanan arabalar, uçaklar ve emrine amade kullar var. Cruise bugün geldiği noktada en tehlikeli sahneleri bile dublörsüz çekiyor. O, ‘Ghost Protocol’ filmi için bir gökdelenin 124’üncü katından, ‘Rogue Nation’ için de uçan bir uçaktan sallanan; ‘Top Gun: Maverick’i efekt olmadan gerçek savaş jetlerinde çeken ve yeni ‘Mission: Impossible’ın çekimlerini gerçekten uzayda, Elon Musk’ın SpaceX gemisinde gerçekleştirmeyi planlayan bir megastar. Veya Scientology’nin gözünden bakarsak bu insanüstü eylemleri yapabilen bir yarıtanrı.

80’lerde bir gönülçelendi

Cruise her zaman bu kadar aksiyon odaklı değildi. 80’lere ‘Risky Business’, ‘Top Gun’, ‘Cocktail’ gibi filmlerde canlandırdığı gönülçelen karakterler ve yakışıklılığıyla hükmetti. 90’lardaysa 30’una giren tüm gerçek yıldızlar gibi ciddi aktörlük dönemine terfi etti. 1990’da ‘Born on The 4th of July’ ve 1996’da ‘Jerry Maguire’ ile En İyi Erkek Oyuncu, 1999’daysa kariyerinin en iyi performansını verdiği ‘Magnolia’ ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ına aday oldu ama hiçbirini kazanamadı. Kariyerinde yükseldiği bu yıllar aynı zamanda Nicole Kidman’la evli olduğu ve Scientology’den uzaklaştığı yıllardı. İddialara göre bu dönemde David Miscavige, Cruise ve Kidman’ı ayırmak için her şeyi yapıyor. Telefonlarına dinleme cihazları takıyor ve sonunda amacına ulaşıyor. İkilinin evliliğinden bizlere hatıra kalansa Stanley Kubrick’in tamamladıktan altı gün sonra vefat ettiği ve bir evliliğin nasıl dağıldığını anlatan kült filmi ‘Gözleri Tamamen Kapalı’ (Eyes Wide Shut) oluyor.

Cruise, Kidman’dan boşandıktan sonra Scientology’ye daha derinden bağlanıyor. Bu yıllar ‘Magnolia’daki manik bireysel gelişim uzmanı Frank Mackey rolüne belki de en yaklaştığı yıllar. Önce ‘Oprah Show’da kanepenin üzerinde zıplayarak Katie Holmes’a olan aşkını haykırıyor, sonra kendine hâkim olmakta zorlandığı bir başka röportajda psikiyatrinin uydurma bir bilim olduğunu söylüyor çünkü Scientology’nin görüşü bu ve bana mı kaldı demeden antidepresan kullanan Brooke Shields’i eleştiriyor. 2006’da Cruise ve Holmes’un kızları Suri dünyaya geliyor, ardından ikili dev bir düğünle evleniyor. Ancak Holmes, 2012’de boşanma davası açıyor. Basına sızan mahkeme kayıtlarında Cruise, Holmes’un ondan kızlarını Scientology’den korumak için ayrılmak istediğini itiraf ediyor. Cruise’un ayrılık sonrası dinen ‘istenmeyen kişi’ olduğu için kızını görmediği, Holmes’un uzun görüşmeler sonucu seçildiği gibi iddialar, üstüne 2015’te yayımlanan Scientology belgeseli ‘Going Clear’, Cruise’un imajını yerle bir ediyor. ‘Jerry Maguire’daki “Beni tamamlıyorsun” repliğiyle kalplerini erittiği kadınların desteğini de kaybettiğinde gişede çakılmalar başlıyor.

Haberin Devamı

“Onu ne dijital platformlarda ne de bir TV dizisinde görebilirsiniz. O, kendini tamamen sinemaya adamış.”

Sinema sevgisi hiç bitmiyor

Cruise son 10 yılı büyük bütçeli ve çok da başarılı olmayan aksiyon filmleri çekerek geçiriyor. Özel hayatı hakkında asla konuşmuyor ve
kimseyi de konuşturmuyor. Rol arkadaşları verdikleri röportajlarda sadece Cruise’un ne kadar çalışkan ve aksiyon işinde ne kadar efsanevi olduğundan bahsediyorlar. Bu durum o kadar kimliği haline geliyor ki Cannes’da bir gazeteci “Neden hayatınızı tehlikeye atacak sahneler çekiyorsunuz” diye sorduğunda “Hiç kimse Gene Kelly’ye ‘Neden dans ediyorsun’ diye sormuyor” diyor. Cruise aynı demirden iradeyi sinema sevgisi için de koruyor. Stüdyonun ‘Top Gun: Maverick’i bir dijital platformda göstermesi için baskı yapıp yapmadığı sorulduğunda sinirleniyor: “Hayır, yapmadılar. Bu asla olmayacak” diyor.
‘Top Gun: Maverick’in bir sahnesinde Ed Harris’in canlandırdığı Tuğamiral, Tom Cruise’un canlandırdığı Albay Pete ‘Maverick’ Mitchell’a “Son yaklaşıyor Maverick. Senin türünün nesli tükeniyor” diyor. Maverick bir bakış atıp cevabı yapıştırıyor: “Belki efendim, ama bugün değil.” Tom Cruise gibi yıldızların da nesli tükeniyor, orası kesin.
Ama bugün değil. Bugün, ‘Top Gun’ zamanı.

Haberin Devamı

Film yıldızlığından ‘dini liderliğe’... Tom Cruise’un inanılmaz hayatı

Nefes kesen film

‘Top Gun’ 36 yıl sonra ikinci bir filmle sinemalarda. 1986’da gösterime girdiğinde militarist mesajı sebebiyle eleştirilse de donanmaya katılma oranını yüzde 500 arttırmıştı. Aviator güneş gözlükleri ve bomber ceketlerde satış patlaması yapan film, 356 milyon dolarlık gişe hasılatıyla dönemin en çok izlenenlerinden olmuştu. ‘Top Gun’ın, En İyi Şarkı Oscar’ını kazanan ‘Take My Breath Away’i sinema tarihine kazınmıştı. Devam filminin de Tom Cruise’un en iyi gişelerinden biri olması bekleniyor.

2022 model ‘Top Gun: Maverick’in odağında adı üstünde Tom Cruise’un unutulmaz karakteri Pete ‘Maverick’ Mitchell var. Maverick bu sefer elit donanma pilotlarının yetiştirildiği Top Gun okuluna özel ve çok tehlikeli bir görev için atanıyor ve orada ilk filmde ölen en yakın arkadaşı Goose’un oğlu Bradley ‘Rooster’ Bradshaw gibi geçmişinden karakterlerle karşılaşıyor.

‘Top Gun: Maverick’ bir ‘Top Gun’ filminden bekleyeceğiniz her şeyi barındırıyor ve asla hayal kırıklığına uğratmıyor. Zaten filmin ilk 10 dakikası Cruise’un yakışıklılığına odaklanmakla, yıllar geçse de her daim sadece bir tişört ve kotla nasıl bu kadar iyi görünebildiğini düşünmekle geçiyor. Cruise filmde oynayan tüm aktörleri beş ay süren zorlu bir uçuş kampına sokmuş. Filmde gördüğünüz tüm uçuş sahneleri gerçek. ‘Maverick’in tek eksiği Tom Cruise’un romantik partneri olarak ilk filmde Kelly McGillis’in canlandırdığı ikonik astrofizikçi Charlotte ‘Charlie’ Blackwood’un yerine pek de karizma saçmayan Penny Benjamin karakterini koyması. Simsiyah saçlarıyla Hollywood’un en kendine özgü güzellerinden olan Jennifer Connelly’nin neden sarımsı bir perukla silikleştirildiği ise filmin muamması.

BAKMADAN GEÇME!