Güncelleme Tarihi:
Yaklaşık 10 yıl önce birlikte işe başladığım bir arkadaşım şöyle bir soru sormuştu: “Evden işe gidiyorum diye çıkmak çok büyük bir gurur değil mi?” O gün ne demek istediğini anlamamıştım çünkü ben hiç işsiz kalmadım. Bahsettiğim arkadaşım bir trafik kazasında görme yeteneğini kaybetmiş. Bu yüzden yıllarca işsiz kalmış. Neden bilmiyorum, bu sabah işe gitmeye hazırlanırken birden bu laf aklıma geldi. Evdekilere bir baktım... Tabii sizin gibi arkamı dönerek bakmadım, onları hayal ettim. “Gerçekten işe gitmek çok güzel abi” dedim. Sonra da kapıyı kapattım, çıktım.
Bugünlerde eskisi gibi bir taksiye el edip “Şuraya gidiyoruz kardeşim” diyemiyorsunuz. O yüzden uygulamadan bir taksi çağırdım. Bir tane geldi, bindim araca. “Nereye gidiyoruz” dedi. “Günaydın, uygulamada adresi vermiştim” dedim. “Siz burayı biliyor musunuz” diye sorunca “Evet, hem orayı hem yolu biliyorum” dedim. “Nasıl yani” diye sordu, körüm ya. “İlk sağdan dönelim” diye devam ettim. Aslında ben de bilmiyorum yolu ama teknoloji var. Google Maps söylüyor.
İZAH YOKSA MİZAH VAR
Başka bir gün üç kişi işten dönüyoruz. Bir otobüs durağında, bizim gibi otobüs bekleyen birine sorduk: “89S gelince haber verir misiniz?” Hemen karşıdan “Nereye gideceksiniz” diye bir soru geldi. “89S’ye bineceğiz” dedik ama onun istediği cevap bu değil. Tekrar etti sorusunu. Ben de ona “Ya siz nereye gideceksiniz” dedim. Cevap vermedi. O arada bir otobüs sesi geldi. “89S bu mu” dedim. Tekrar aynı soru gelince “Yahu, bu 89S mi” diye tepki verdim. “Evet” cevabı geldi sonunda ama otobüs kaçtı.
Sonra bir gün metro durağındayız... Kendimizce konuşup gülerken biri geldi yanımıza ve “Ne güzelsiniz, bu halinize rağmen çıkıyor, geziyor ve eğleniyorsunuz” dedi. “Ne varmış halimizde? Üstelik gezmiyoruz, işten eve dönüyoruz” deyince bir şaşkınlık ünlemi çıktı karşıdan. “Nasıl yani, siz çalışıyor musunuz, size kimse bakmıyor mu” deyip ikinci çamı da devirdi. İzah olmazsa mizah olur ya, güldük. Sonra “Size kimse bakmıyor mu” dedim ben de. Metro geldi ve oluşan arbedeyle kaybettik o kişiyi.
Çok sürmedi, elimizdeki telefonu gören biri “Madem görmüyorsunuz ne yapıyorsunuz o telefonları” dedi. Yanımdaki arkadaşlardan biri üşenmedi, körlerin nasıl telefon kullandığını anlattı. İstasyonda indik, yürüyen merdivene kadar yardım istedik birinden. O kişi de beraber yürürken dedi ki: “Valla çok iyisiniz, bu kadar soruya, bıkmadan usanmadan cevap verdiniz. Yerinizde olsam evden çıkmazdım.” İçimden ‘Ne ben sizin yerinizde olabilirim ne de siz benim yerimde. Herkesin kendi hayatı var. Siz görerek yaşamayı biliyorsunuz, biz görmeden yaşamayı. Ama birlikte yaşamayı bir türlü kabul ettiremedik size’ dedim.
Kadın ya da erkek olmak gibi kör ya da görüyor olmayı kendiniz seçemezsiniz ama yaşarsınız. Bizim her hareketimiz çok büyütülüyor, olay haline geliyor. Oysa siz ne yapmak istiyorsanız biz de aynısını istiyoruz: Çalışmak, gezmek, eğlenmek... “Yemek yapıyorum” deyince şaşırıyor çoğu insan. “Görmeden mi” diye soruyor. Evet, her şeyi görmeden yapıyorum.
Ayrıca hepimiz kendi durumumuza göre sevdiklerimize faydalı olmak istiyoruz. Şaşıracak, hayret edecek, kutlayacak ya da “Size bakan yok mu” diye acıyacak bir durum yok. Lütfen sorduğumuz sorulara cevap verin ve başka güzel konulardan bahsedelim. Önce bizi hayatınıza alın ve birlikte akışına bırakalım...