Dünyada bir gün daha geçirebilmesi için milyarlarca yıldızı feda etmeye hazırım

Güncelleme Tarihi:

Dünyada bir gün daha  geçirebilmesi için milyarlarca yıldızı feda  etmeye hazırım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 29, 2018 14:16

Düşünün: Anne tarafından neredeyse her üye, sanat tarihine iz bırakmış. Baba tarafı kraliyet ailesi üyesi. Anılarınızda neler olurdu? Dünyaca ünlü ressam Fahrelnissa Zeid’in oğlu, devrik Irak hanedanından Prens Ra’ad bin Zeid anlattı: “Yaşadıklarım kolay değildi. Ama hayat dediğin mücadeledir.”

Haberin Devamı

“Annemi o kadar özlüyorum ki! O, benim cennetimdi. Hayatımdı. Aklıma gelebilecek tüm düşüncelerimdi. Karakteri, insancıl yönleri, yeteneği... Onun hayatında olabildiğim için çok şanslıyım. Eğer imkânım olsaydı, dünyada bir gün daha geçirebilmesi için milyarlarca yıldızı feda etmeye hazırım.” 82 yaşında, elinde baston, üzerinde açık kahve takım elbisesi sakin sakin anlatıyor annesine özlemini. Kalabalık bir otel lobisinde oturuyoruz; Hali, tavrı, sadeliğiyle, dışarıdan ‘sevimli bir dede’ havasında. Ama o bir prens; Ürdün Kralı Abdullah ile devrik Irak Kralı Faysal’ın küçük kardeşi Emir’in oğlu. Ve annesi de sanat tarihinin en önemli ressamlarından Fahrelnissa Zeid.

Dünyada bir gün daha  geçirebilmesi için milyarlarca yıldızı feda  etmeye hazırım

Aile anılarından o kadar doğal bahsediyor ki; zannedersiniz kaynıyla eltisinin altın gününü anlatıyor. Oysa anılarında yer alan teyzesi gravür sanatçısı ‘Alyoşa’ Aliye Berger, dayısı ‘Halikarnas Balıkçısı’ Cevat Şakir Kabaağaçlı, kuzeni seramik sanatçısı Füreya Korel... Liste uzayıp gidiyor. Şaşkınım; Röportaj yaptığım hiçbir isim annesinin Atatürk, Kraliçe Elizabeth, Adolf Hitler’le olan anılarını ya da babasının tahtının nasıl elinden alındığını böylesine ‘normalmiş’ gibi anlatmadı.
Bir işaret bekliyorum
Prens Ra’ad bin Zeid’in sebebi ziyareti İstanbul’daki iki sergi: Annesi Fahrelnissa Zeid’in ve kızı Nissa Raad’ın Dirimart’taki sergilerini ziyaret edecek. “Kızım da ressam. Harika eserleri var. Anneme benzerliği var mı bilmiyorum. O modern sanata daha meyilli, yaşının getirisi olarak. Ama annemin eserlerinde olan bir his geliyor... Onun da tablolarına saatlerce bakmak istersiniz ya, benzer bir hissi alıyorsunuz. Sanırım seçtiği renkler ve imgeler kadar ruhunu da veriyordu tabloya. Bu yüzden onun eserlerine saatlerce bakmak istiyorsunuz. ”
Çocukluğundan bahsediyoruz: “Annem 14 yaşından beri resim yapıyordu. Ben ise kendimi bildim bileli onun yanında oturdum ve izledim. Büyük tuvallerde resim yapmaya başladığı dönemlerde her zaman yanında oturturdu beni. Çok küçükken hoşlanmıyordum bu durumdan, çünkü sessizlik isterdi. Sonra alıştım, sevdim, âşık oldum bu sürece. Birdenbire başlardı. ‘Anneciğim, ne oldu başladın? diye sorardım. O da: ‘Bir işaret bekliyorum. Harekete geçmem için bir hareket.’ Bir kere başladı mı asla durduramazdınız. Ama çok hızlıydı zaten, çoğu tablosunu bir haftada bitirirdi.”
Dünyada bir gün daha  geçirebilmesi için milyarlarca yıldızı feda  etmeye hazırım

Sanatçı eşi Emir Bin Zeid,kızı Şirin ve Prens Ra’ad’la Bağdat’ta (1939)
Aile ağacına biraz yoğunlaşalım: Prens Ra’ad, Fahrelnissa Zeid’in ikinci evliliğinden olan oğlu. Zeid, yazar İzzet Melih Devrim’le 1920’de, henüz 19 yaşındayken evlendi. Ancak iki çocuğu Şirin ve Nejad Devrim’in babasından çapkınlıkları nedeniyle 1934’te boşandı. Aynı yıl, Ürdün Ankara temsilcisi, I. Faysal’ın kardeşi Emir bin Zeid ile evlendi. Çünkü Fahrelnissa’ya göre “Kimse daha önce ona böylesine derin bakmamıştı”. Prens’le üvey kardeşleriyle olan ilişkisinden bahsediyoruz: “Şirin benim en büyük öğretmenimdi, annemden sonra. Sakin, uzlaşmacı olmayı ondan öğrendim. Abim Nejad’la çok anlaştığımı söyleyemem. Hem aramızda çok yaş farkı vardı hem de büyük bir egoya sahipti. Yine de severdik birbirimizi...”
Dünyada bir gün daha  geçirebilmesi için milyarlarca yıldızı feda  etmeye hazırım

Zeid, Londra’da ‘Voyage of the Man Moon’ tablosunu yaparken... Bu eser, Dirimart’ta 4 Kasım’a kadar görülebilir.
Fahrelnissa Zeid’in eşi 1935’te Irak Büyükelçisi olarak Almanya’ya yollandı. Ancak 1938’de çift Bağdat’a geri dönmek durumunda kaldı ve Fahrelnissa büyük bir depresyon geçirdi. O dönem henüz 3 yaşında olan prens, hayal meyal hatırlıyor: “Aslında uzun kalmamışlar. Ama depresyona girmiş. Yataktan çıkmak istemiyordu. Doktorlar geldi, testler yapıldı... Ne olduğunu bulamıyorlar. En sonunda doktor ‘Hazretleri, bence siz Paris’e gitmelisiniz. Oranın havası size iyi gelebilir’ dedi. Ve mucize! Birdenbire iyileşti, Paris’e gitti, hiçbir şeyi kalmadı.”
Dünyada bir gün daha  geçirebilmesi için milyarlarca yıldızı feda  etmeye hazırım

Fahrelnissa Zeid’in 1980’de yaptığı otoportresi
Tavuk kemiğinden heykeller
1946’da Prens, Irak’ın Londra Büyükelçisiyken Bağdat’ta olan ihtilal hayatlarını değiştirdi: Emir bin Zeid’in kuzeni Kral, yakınları ve başbakan öldürüldü. Çift, 24 saat içerisinde Londra’yı terk etmek zorunda kaldı. Paris’e kaçan aile, kendilerine yeni bir hayat kurmak durumunda kalmış. Prens, dönemi şöyle anlatıyor: “Annem çok sosyal olduğu için belki de daha zorlandı. Mesela hayatında ilk defa o zaman mutfağa girmişti. Sonuçta, pişirmek için aldığı tavuğun kemiklerinden heykel yaptı!”
Bu, Fahrelnissa Zeid’in doğal kaynakları ilk değerlendirişi değil: “Beni plaja yollar, çakıl taşı toplatırdı. Koca taşları bir çantaya koyar, sırtımda taşırdım. Saatlerce topladığım çakıllara bakardı. Sonra onları boyar, yüzler yapar, hayat verirdi. Küçüklüğüme dair en sevdiğim anılardan.” Yine de tüm anılar tozpembe değil: “Annemi görmeye her gidişimde geriliyordum. “Kolay değildi. Hiç kolay değildi çünkü nasıl bir ruh hali içinde olabileceğini kestiremiyordum. Duygu geçişleri yoğundu.”

Teyzem Aliye’nin peluşlu cenazesi
Konu ailenin diğer fertleriyle ilişkilere geliyor: “Aliye Teyzem (Berger) ve Ayşe Teyzem’i çok severim. Annem yeğeni Füreya’yla (Korel) çok yakındı. Küçükken çok zaman geçiremedik, çünkü Türkiye’ye çok sık gelmiyordum. Uzun süre yatılı okudum: Ürdün ve Bağdat’ta... Ama ara ara Türkiye’ye gelip gittim. Büyükada’daki evimizde pek çok anım var.”
Dünyada bir gün daha  geçirebilmesi için milyarlarca yıldızı feda  etmeye hazırım

Ve kara mizaha kaçan bir anısını paylaşıyor: “Annem ilgi çekmeyi de çok severdi. Ailesinin diğer kadınları da öyleydi. Hatırlıyorum da, Aliye Teyzem Büyükada’da bahçeye çıkmak istemişti. Kırmızı rujunu sürmesine yardım ettik, onsuz gezmezdi. İki dirhem bir çekirdek bahçeye çıktı, oturduk. Ertesi gün vefat etti! Annem tabutuna sarmak için pembe bir peluş bulmuştu. Kabristana giden yol yokuştu, insanlar üstü pelüş sarılı tabutu taşımaya çalışıyorlar, peluş kayıyor, tabut neredeyse düşmek üzere. Filmlerden çıkmış bir sahneydi.”
Aile hayatında yaşanan trajedileri, amcası Cevat Şakir’in dedesi Şakir Paşa’yı öldürmesini ya da babasının tahtından edilmesini de sakin sakin anlatıyor: “Evet, trajik şeyler var aile ağacımızda. Ama hayat böyle bir şey değil mi? Bazen çekiyorsunuz işte. Biz de çektik.”
Fahrelnissa, 1975’te eşi öldükten sonra Umman’a taşınmış: “Yalnız kalmaya dayanamazdı. Her gün onu görmeye gitmezsek, ertesi gün isyan eder, ‘Ne oldu Çin’e mi taşındınız?’ diye isyan ederdi. 90 yaşına kadar resim yapmayı sürdürdü. Sonlara doğru, kolunu kaldıracak kuvvet bulamıyordu. Kolunu kaldırmasına yardım ediyorduk.” Prensin şahsi koleksiyonunda neler vardır, düşünmeden edemiyorum ve iştahla soruyorum. Aldığım cevap şaşırtıcı: “Annem herşeyi verirdi, dünyevi şeylere çok fazla takılmayan biriydi. Özgürleşme ihtiyacı mı, ne derseniz deyin. Bir sürü sorumluluğu vardı: Bir prensesti, sefireydi, entelektüeldi, Doğulu modern kadının sembollerindendi. Atatürk hayranıydı. Kendisiyle tanışıyorlardı, biliyorsunuz. İsmini Atatürk’ün yazdığı gibi kullanıyordu. Annem her şeydi işte. Tüm bunlar belki ‘normal’ biri için çok fazla. Ama onun için değil.”
Dünyada bir gün daha  geçirebilmesi için milyarlarca yıldızı feda  etmeye hazırım

Zeid, kızkardeşi Aliye Berger’le 1971’de.

Haberin Devamı

 


SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

BAKMADAN GEÇME!