Güncelleme Tarihi:
Günümüzün hızlı ve gürültülü temposunda, sakinliğin kıymetini hatırlatan ender seslerden biri Kings of Convenience. Erlend Øye ve Eirik Glambek Bøe’dan oluşan Norveçli ikili, sakin vokalleri, melankolik ve huzur veren şarkılarıyla dünya çapında geniş bir dinleyici kitlesine sahip. Lise yıllarında tanışıp müzik yapmaya başlayan ikilinin sahnedeki doğal uyumu, akustik müziğin adeta insanın ruhuna işleyen etkisiyle birleşerek benzersiz bir canlı performans deneyimine dönüşüyor. Özellikle Türkiye’de sadık dinleyicileri olan ikili, en son 2022’de İstanbul’da sahneye çıkmıştı. 28 Mayıs’ta Maçka’daki KüçükÇiftlik Park’ta verecekleri özel bir konserle yeniden İstanbul’da olacaklar. Grubun uzun süredir İtalya’da yaşayan üyelerinden Erlend Øye, konser öncesinde sorularımızı yanıtladı.
- Türkiye’de bu kadar popüler olmanızı ve sadık bir kitlenizin oluşmasını neye bağlıyorsunuz?
Bu durum gerçekten komik çünkü aslında Yunanistan’da 500 kişilik bir salonu doldurmakta zorlanıyoruz. Ama İstanbul’da 3 bin kişilik konseri rahatça dolduruyoruz. Türkiye’yle aramızda gerçekten özel bir bağ var. Belki Norveççeyle Türkçenin bazı seslerinin benzer olması da etkili olabilir. Fark yaratan bir başka şey de şu olabilir; Türkiye’ye ilk kez 2006 yılında geldik, o zamanlar Batılı gruplar bugünkü kadar sık gelmiyordu. Sonra da geldik ama çok sık değil, bu yüzden hâlâ bizden sıkılmadınız sanırım.
- İstanbul’a en son 2022’de gelmiştiniz. Şehirle ilgili aklınızda neler kaldı? Bu sefer nereleri ziyaret etmeyi planlıyorsunuz?
İstanbul’dan en çok aklımızda kalan unutulmaz yemekleriniz. Özellikle o masaya gelen çeşitli sebze mezeleriyle başlayan sofralar... Yaşanacak en güzel hayat şekli! Ayrıca mutlaka tekrar gitmek istediğim özel bir hamam var. Belki Prens Adaları’na da tekrar giderim. Ayasofya da unutulmazdı. Bu kadar turistik bir yerin aynı zamanda bu kadar etkileyici olması nadir bir şey. İstanbul’un tarihi gerçekten büyüleyici. Bir de kedileri çok seviyoruz!
‘FUTBOL MAÇLARINA BAYILIYORUM’
- Sosyal medyada İstanbul’da özel bir konser vereceğinizi duyurdunuz...
Son üç yıldır verdiğimiz konserlerin şarkı listesi ağırlıklı olarak son üç albümdeki ‘hit’ şarkılar üzerineydi. Son ‘B-Side Turnesi’nde daha az bilinen, dikkat isteyen şarkılardan oluşan bir repertuvar çaldık. İstanbul konseri bu iki konseptin bir karışımı olacak.
- Müziğinizdeki sadelik ve minimalizmle kurduğunuz ilişki 2000’lerin başında çığır açmıştı. Günümüzün hızlı ve gösterişli dünyasında bu ‘sessizlik’ hâlâ geçerli mi sizce?
Dünya hızlandıkça bizimki gibi ‘el yapımı’ müziklere olan ihtiyaç da o kadar artıyor.
- Şarkılarınız dinleyiciye huzur veriyor. Peki, siz kendinizi en çok nerede, nasıl bir ortamda huzurlu hissediyorsunuz?
Doğanın içinde, kuş sesleriyle, yaprak hışırtılarıyla ya da su sesiyle çevriliyken gerçekten huzur buluyoruz.
- İstanbul’daki bir konseriniz sonrası sizi seyircilerle merdivenlerde oturup futbol maçı izlerken görmüştüm. Müzik dışında sizi hayatta başka neler heyecanlandırıyor?
İnsanlarla tanışmayı, sohbet etmeyi seviyorum. Satranç oynamayı seviyorum. Hem izleyici olmak hem de oynamak açısından futbol maçlarına bayılıyorum. Doğada yürümek, vakit geçirmek hoşuma gidiyor. Ama çoğu zaman beni elimde gitarım dinlenirken görebilirsiniz.
- Yeni albüm ne zaman gelir?
Daha bu yıl fikirleri toplamaya başladık. Yani ne kadar hızlı toparlayabilirsek... Önümüzdeki yıldan önce çıkmaz. Belki daha da geç olur ama umalım ki erken olsun!
‘KALABALIK BİR BAR KÂBUS OLABİLİYOR’
- Bir röportajınızda tinnitus (kulak çınlaması) ve hiperakuzi (seslere karşı aşırı duyarlılık) yaşadığınızı okudum. Hayatınızı nasıl etkiliyor?
Tinnitus yüksek seslere maruz kalındığında kulaklarda sürekli ince bir ‘viiii’ sesi gibi bir çınlamanın oluşması. Aslında bu ses kulağınızdan gelmiyor; sesi zihniniz yaratıyor. Hiperakuziyse seslere karşı aşırı hassasiyet. Örneğin, kalabalık bir barda herkesin aynı anda konuştuğu bir ortam tam bir kâbus olabiliyor. Bu durumlar hayatımı etkiliyor çünkü bazı sosyal ortamlardan uzak durmak zorunda kalıyorsun. Ama Siracusa’da (İtalya) yaşamak bu konuda çok yardımcı oldu; çünkü sosyal hayat genelde açık havada ve ortamdaki sesler hiçbir zaman çok yoğun değil.
‘İTALYA’DA BÜYÜK KAHVALTILARDAN KAÇININ’
- İtalya’ya ve İtalyan müziğine duyduğunuz ilgi Kings of Convenience’ın müziğini nasıl etkiliyor?
Kesinlikle bazı akorlar ve ruh halleri müziğimize yansıdı. Yaratıcı kalmaya devam edebilmek için sürekli yeni müzik türleriyle beslenmek gerekiyor. Tabii arkadaşlıkları ve insanlarla olan ilişkileri de derinleştirmek bu sürecin bir parçası.
- Artık İtalya’nın yerlisi gibi oldunuz. Bize biraz İtalya’dan gezme, yeme önerileri verir misiniz?
Roma, Venedik, Floransa ve Milano gibi büyük şehirlerden uzak durun. Çok kalabalık! Şuraları deneyin: Brescia, Saluzzo, Ferrara, Parma, Urbino, Locorotondo, Lecce, Sila Ormanı, Salina Adası, Palazzolo Acreide, Modica. İtalyanların öğle yemeği 13.00-14.30
arasıdır. Büyük kahvaltılardan kaçının. Catania ve Siracusa’da İtalya’ya özgü yarı donmuş meyveli tatlı granita’yı deneyin. Özellikle dutlu ve ricotta’lı olanlar nefis. Sicilya’da yerel yemekler için kırsaldaki konaklama çiftlik evleri agriturismo’lara gitmeyi tercih edin ama sadece hafta sonları açıktır.