Güncelleme Tarihi:
Su, Berlin’de yaşıyor ve orada konservatuvar eğitimi alıyor. Rafet El Roman’sa Frankfurt’ta yaşıyor ama yılın çoğunda işleri için Türkiye’de. Onları aradığım gün Rafet El Roman, Bakü’de vereceği bir konserine kızı Su’yu konuk edecekti. Tam hazırlanırlarken görüntülü arıyorum. Su 27 yaşında, adına yakışır şekilde su gibi bir güzelliği var. Rafet El Roman da zamanın teğet geçtiği, hiç değişmeyen isimlerden. Baba-kızın birbirlerine olan sevgileri ve aynı zamanda aralarındaki dostluk ilişkisi kendini hemen belli ediyor. Başlıyoruz muhabbete...
◊ Rafet, şarkılarında bize yıllardır pek çok duygu yaşattın. Bu sefer ‘Mazide’ isimli şarkında kızınla düet yapıyorsun. Birlikte bir şeyler üretmek nasıl?
Rafet El Roman: Çok farklı. ‘Mazide’ bizim için gönüllerin düeti oldu diyebilirim. Dinlemekten bıkmayacağım, güzel, sonsuz bir şarkı benim için.
Su El Roman: Biz ilk, Eurovision için bir düet yapmıştık. O zamanlar ben İngilizce şarkılar söylüyordum, babam da bana ayak uydurup İngilizce bir şarkı yapmıştı, sözleri kendi yazmıştı. Sonra benim tekli çalışmalarım da oldu. Ve yaş aldıkça zamanla kendimi babamın müziğine daha yakın hissetmeye başladım. Aslında çocukken de babamın şarkılarını hep dinliyordum, stüdyo sonrası dönüşlerde bize demoları dinletirdi.
Rafet El Roman: Bebekken benim şarkılarımı duyduğu anda ağlaması kesilirdi, sakinleşirdi, o zamanlardan altyapıyı kurmuşum (gülüyor).
◊ Şarkıyı nasıl seçtiniz?
Su El Roman: Şimdi 27 yaşındayım. Yaşım ilerledikçe şunu fark ettim, ben de romantik bir kızım çünkü Rafet El Roman’ın kızıyım, romantizm kanıma işlemiş. O yüzden bu şarkıyı yapmak çok güzel oldu. Hem çok heyecanlıyım hem de babamla birlikte söylemek gerçekten gurur verici.
◊ Rafet ‘Mazide’ şarkınızın klibinin yönetmeni sensin... Daha önce de klipler yönettin. Yönetmenliğini nasıl buluyorsun?
Rafet El Roman: 90’lı yıllarda yönetmenliğim harikaydı fakat 2000’li yıllara gelince benim klipler artık demode olmaya başladı. Biraz vizyonumu değiştirmem, yapay zekâyla çalışmam lazım. Bir de benim ekip değişmiyor arkadaş. 30 senedir orkestra şefimden menajerime aynı ekip. ‘Değişmeyen sadıktır’ diye bir söz var.
◊ Yeni klip için ne diyeceksin?
Rafet El Roman: Benim için harika bir klip ama Su “Biraz 80’lerde, 90’larda kaldı” diyor. Şarkıyı beğendi ama klipte sınıfta kaldım sanırım.
Su El Roman: Babam klipte kıyafetlerimiz uyumlu olsun istedi. Ama şöyle bir şey var, babam tuhaf şekilde önce kafasında bir dünya kuruyor, bundan kimsenin haberi olmuyor. Son dakikada da golü atıyor, aniden “Şöyle bir şey giymelisin” diyor.
Rafet El Roman: Bazı fikirler o sırada geliyor. Biraz spontane olmayı seviyorum.
Su El Roman: Bu klipte de üzerime beyaz bir gömlek giymemi istedi. Ama önceden söylememişti, yanımda yoktu. O kadar panik olduk ki, oteldeki bir mayocuda şans eseri bulduk. Neyse bence sonuç çok güzel oldu. Ama bu ani fikir verişlerini sahnede de yapıyor.
Rafet El Roman: Orkestrama ve vokalistlere de her zaman “Rafet El Roman sahnesindeyseniz biraz daha romantik, biraz daha ılımlı olunacak; çılgın, absürt şeyler giymeyin” diye söylerim.
Su El Roman: Böyle bir şeyi daha önce sahnede de yaşadık Hakan. Anlatayım mı?
◊ Tabii...
Su El Roman: 18-19 yaşımdaydım. Okulum bitmişti, babam hediye olarak beni Amerika turnesine götürdü. “Sen de sahne alırsın, hem de Amerika’yı gezeriz” dedi.
Rafet El Roman: Ama sen de orada kendini Rihanna sandın.
Su El Roman: Hayır, alakası yok. New York’ta kendime siyah, sade bir elbise ve çizme aldım. Çıkacağımız mekânda kulüp havası vardı. Neyse o gece geldi. Babam sahne arasında kulise geldi. Gayet kibar bir şekilde “Benim sahneme bu kıyafetle çıkamazsın” dedi. Ben şoke oldum, ilk defa böyle bir şey duydum babamdan. Ekipten birinin eşofmanı vardı, üstüne de bir kazak giydim, öyle çıktım sahneye.
◊ O derece mi?
Rafet El Roman: Kendi sahnesinde istediği gibi giyinsin, isterse mayoyla çıksın, kimseye bir şey diyemem ama benim sahnemde biraz ona uygun olunsun isterim.
‘Aşkta şarkılarımdaki kadar duygusal olmayabilirim’
◊ Baba-kız, ne kadar arkadaşsınız sizce?
Su El Roman: Aslında çok iyi iki arkadaşız diyebilirim.
◊ Her şeyi konuşur musunuz?
Su El Roman: Her şeyi babama anlatırım, arkadaşlarıma bile anlatmak istemediğim şeyleri babama söylemeyi tercih ediyorum.
Rafet El Roman: Bir de ben çocuklarımın ses tonlarından, beden dillerinden bir şeyler yolunda gitmezse hemen anlar, ne olduğunu sorarım. Arkadaşlarıyla bir sorun mu var, yoksa ‘boyfriend’ (erkek arkadaş) ile mi bir şey yaşadı öğrenir, dinler, ona yardım etmek isterim.
Su El Roman: Orada da mentorumdur babam.
◊ Erkek arkadaşınla ilgili babanla dertleşir misin?
Su El Roman: Akıl alıyorum ama bazen ümidim kırılıyor çünkü beklediğim cevapları alamıyorum.
Rafet El Roman: Bildim bileli bir boyfriend’i oldu, hâlâ da onunla ve onunla ilgili de bana çok soru sormadı.
Su El Roman: Ama ilişkiler konusunda ikimiz de çok duygusalız. Müziğime de bunu çok yansıtıyorum, hatta normalde aşkta, şarkılarımdaki kadar duygusal olmayabilirim.
Rafet El Roman: Tabii çünkü şarkılarda en derin duyguları ararız. Bir de başkalarına ayna olmaya çalışırız. Onların ifade edemediklerini, anlatamadıklarını şarkılarımızda özetleriz. Hep duyguların en güzelini ararız.
‘Biraz da kendi yaşındaki kadınlarla takıl’
◊ 27 yıl içinde birbirinizden ne
öğrendiniz?
Rafet El Roman: Bunu açıkçası hiç sorgulamadım ama hep birbirimizin hayatında olmamız gerektiğini biliyorum. Başıma bir şey geldiğinde biliyorum ki benim çocuklarım var, onların da babaları var.
Su El Roman: En güncel olanı söyleyeyim. Yaklaşık bir yıl önce kendimce biraz zor bir dönemden geçiyordum; sanat, müzik, üniversite olsun... Berlin’de yaşıyorum, ailemden uzağım. Babama müzikle ilgili kaygılarımı, korkularımı ifade etmiştim. Bana şunu dedi: “Bazen daha bencil olmayı öğrenmelisin!” “Nasıl baba” dedim. “Yanlış anlama, insanlara karşı bencillik yap demiyorum. Ama bazen kendi değerini ve kendini düşün” dedi. Bir senedir bunu uyguluyorum. İnanılmaz bir değişim hissettim. Gerçekten çok farklıyım ve daha mutluyum.
Rafet El Roman: Su’nun bazen başkalarını kırmamak için duygularını içine attığını gördüm. İnsanlar egoistçe bulabilir ama hayatta bazen bencil davranmak, kendini düşünmek lazım. O yüzden “Daha sağlıklı şekilde hedeflerine ulaşman için ilk etapta her zaman kendini düşüneceksin” dedim.
◊ Birbirinize verdiğiniz en büyük tavsiye nedir?
Rafet El Roman: Yıllar önce ona bir şarkı yazmıştım. O şarkının sözlerinde de şöyle diyordum: “Eğer gün gelir ben olmazsam yavrum, hayat aynen devam edecek.” Çocuklarıma tavsiyem, ben olmadığımda da hayatlarına aynen onların yanındaymışım gibi devam etmeleri. Hayatın heyecanından vazgeçmemeleri ve hedeflerini asla ertelememeleri.
Su El Roman: Ben düşünüyorum...
Rafet El Roman: O söyleyemez belki ama “Baba biraz da kendi yaşındaki kadınlarla takıl” diyor (gülüyor).
Su El Roman: Evet, aslında bunu sık sık söylüyorum.
‘Babamı ve annemi daha iyi anlıyorum’
◊ Rafet üç çocuğun var, değil mi?
Rafet El Roman: Evet, iki kızım var, Su ve Şevval. Bir de Yeşim Hanım’la (Eryıldırım) yedi yıllık beraberliğimden oğlum Edvan var. O da bizimle yaşıyor.
◊ Su, baban ve annen sen çocuk-
ken çalkantılı bir boşanma süreci geçirmişti. Sen babanla kaldın, Almanya’da kardeşin ve babanla birlikte büyüdün. Bunlar seni ve hayatını nasıl etkiledi?
Su El Roman: Açıkçası ağır şeyler yaşadık, yine de çok şükür, çok güzel bir çocukluğum oldu. Yaşım ilerledikçe tabii olgunlaşıyorum, hayata farklı bir pencereden bakıyor, babamı ve annemi daha iyi anlıyorum. Almanya’da bir kasabada büyüdüm, Türkiye’ye de çocukken gidip geliyordum. Türkiye’de büyüsem Rafet El Roman ve Tuğba Altıntop’un çocuğu olarak daha zorlanabilirdim. O açıdan mutluyum. Annem uzaktı, babam işlerinden dolayı uzakta olabiliyordu ama bu da hayatın bir parçası, kardeşimle daha güçlendik, ben çocuk yaşta anne rolüne kapıldım. Çevremde de herkese abla gibiydim.
Rafet El Roman: Babaannen ve halanın hakkını yememen lazım. Aslında halaları onlar için anne figürüydü.
Su El Roman: Evet, halam çok önemlidir. Babaannem de kadın idolüm. Zamanında yalnız başına Almanya’ya gidiyor, çoluk çocuk, eşi Türkiye’de kalıyor ve hepimizin kaderini eline alıyor. Sonra bizi yetiştiriyor.
Rafet El Roman: Ben de konserler dışında her boş vaktimi onlarla geçiriyor ve çok ilgileniyordum.
◊ Annenizle görüşüyor musunuz?
Su El Roman: Tabii, şu an Bakü’deyiz konser için buraya gelmeden önce annemdeydim.
◊ Ünlü isimlerin kızı olmanın zorlukları nelerdi?
Su El Roman: Babam bizi Almanya’ya götürerek çoğu zorluğu zaten üstümüzden almış oldu.
Rafet El Roman: Ayrılmış ünlü çiftlerin çocukları çok fazla göz önünde oluyordu. Bu haberlerden çocuklarımı uzak tutmak için Almanya’da yetişmelerini istedim. Kendi kararlarını verecek belli bir yaşa geldiklerinde istedikleri gibi yaşarlar ama çocukken bunları bilemezler.
◊ Annelerinden uzakken hem anne hem baba olmak zor muydu?
Rafet El Roman: Onlara o yokluğu hissettirmemek için elimden geleni yapmaya çalıştım. Aslında çocuklarımla aramda yaşadığım olaylar hiç zor değildi. Daha çok dava süreci biraz zordu, avukatların biraz o dönem Tuğba’yı yanlış yönlendirmesi, bizim bir türlü böyle sağlıklı diyalog kuramamamız... Ailem de “Her zaman anneleriyle sağlıklı bir iletişimleri olsun” diyordu. Çocuklar zaten istediklerinde annelerini görebilirlerdi. Sadece o dava süreçlerinde çocukları o olaylardan uzak tuttum. Sonra da görüştüler zaten. Zaten velayet babaya verildikten sonra orada bir anlaşma söz konusuydu, yılda iki kere çocukları Türkiye’ye getirmem gerekiyordu. Anneleri de istediği zaman gelecek, tüm masraflar baba tarafından karşılanacaktı, bunların hepsini zaten rayına soktuk.
Su El Roman: Örneğin ben
20 yaşında bir sene İstanbul’da kaldım.
Rafet El Roman: Şevval de 18’den 20 yaşına kadar Türkiye’de liseyi okumak istedi. Orada annesiyle kendisine bir ev tutuk, okulunu ayarladık.
‘Böyle bir Rafet El Roman tarzı çıktı’
◊ Babanın dansları hep çok konuşuluyor. Sen beğeniyor musun?
Su El Roman: İnanılmaz cool.
Rafet El Roman: Onlar bir parti verdiklerinde de bana hemen “Hadi baba şu dansı yap Allah aşkına” diyorlar, ben bir dalıyorum içlerine, birden ortam değişiyor.
◊ O danslar doğaçlama mı ortaya çıkıyor, yoksa evde ayna karşısında çalışıyor musun?
Rafet El Roman: 80’lerde break dansla başladım. Sonra o yıllarda oynanan dansları taklit ettik, onların arasından da böyle bir Rafet El Roman tarzı çıktı. Bir kurgu yok, ben eskiden diskoya gittiğimde de böyle dans ediyordum ve acayip hareketlere hayran kalıyor, beni izlemekten keyif alıyorlardı.
‘Benim için bir miras ve güzel bir anı’
◊ Siz çocukken evin içinde müzik nasıl bir yer kaplıyordu?
Su El Roman: Babam evde caz tarzı şeyler dinler. Ben pop müzik açardım. Televizyon önünde dansöz elbisemle dans ederdim.
Rafet El Roman: Su’nun odası aşağıda, benimki yukarıdaydı. Her kattan ayrı müzik sesleri geliyordu. Şevval ve Edvan “Bir susun artık” derdi. Arabada giderken de ben direksiyonda şarkı mırıldanırdım, yanımda Su şarkı söylerdi... Şevval ve Edvan cinnet geçirir, hemen kulaklıklarını tıkarlardı.
◊ Bundan sonrası için müzikal planlarınız neler?
Rafet El Roman: Bu şarkıyla ilgili yapacağımız konserler var. Su bir yandan özel bir proje hazırlıyor,
ben de ona destek olacağım.
Su El Roman: Babama henüz söylememiştim ama kafamda üç şarkılık, birlikte albüm yapma fikri var. Belki pop değil, biraz caz gibi bir şeyler.
Rafet El Roman: Ortak çalışmalarımız olacaktır. Kızımla olan işlere ticari bakmıyorum, benim için bir miras ve güzel bir anı, o yüzden çok değerli.
‘Bize her gün Babalar Günü’
◊ Bu röportaj yayımlandığında Babalar Günü olacak. Planlarınız ne?
Su El Roman: Sanırım beraber olmayacağız.
Rafet El Roman: Genelde özel günlerde hep araya konserler giriyor. Bu günleri kopuk yaşıyoruz. Ama bizim için her gün Babalar Günü ya da bayram gibi geçiyor.
Su El Roman: Evet, biz babamla beraber olduğumuz zaman hep eğleniyoruz, vaktin her zaman tadını çıkarıyoruz.
◊ Hediye planın var mı?
Su El Roman: Çok hediye alıp vermeyiz.
Rafet El Roman: O konuda çok spontaneyiz. Mesela en son ufak kızım “Baba ben Mikonos’a gitmek istiyorum arkadaşlarımla” dedi, “Tamam, bu senin doğum günü hediyen olsun” dedim. Önceden planlamıyoruz.