'Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz' ÇERNOBİL: Eski kâbusumuz yeni TV fenomenimiz

Güncelleme Tarihi:

Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz ÇERNOBİL: Eski kâbusumuz yeni TV fenomenimiz
Oluşturulma Tarihi: Haziran 02, 2019 08:00

Başlıktaki cümleyi Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, o korkunç kazadan sonra söylemişti. Bu sözden bir hafta sonra Almanya, yüksek oranda radyasyon içeren 62 ton Türk çayını geri yolladı. Faciadan 33 yıl sonra yayımlanmaya başlayan mini dizi ‘Çernobil’, şu an tüm dünyada en çok izlenenlerden biri. Türkiye için bir televizyon yapımı olmanın çok ötesinde; yanı başımızda yaşanmış ve bugün bizim de hâlâ sonuçlarına katlandığımız bir tarih. Yaşı 40’ın üzerinde olanlar, unutuluştan geri dönen bir kâbus gibi izliyor diziyi. Belki de ilk kez birileri en anlaşılır haliyle 26 Nisan 1986 gecesi ve sonrasında ne yaşandığını anlatıyor. Milyonlarca başkaları ölmesin diye kendi hayatlarını bir görev gibi feda edenleri seyrederken gözlerimiz doluyor. Peki, Türkiye faciadan nasıl etkilendi? Bugüne kadar uzanan sonuçları ne oldu? Çernobil hakkında hatırlamak isteyeceğiniz her şey burada...

Haberin Devamı

Sovyetler Birliği’nin 49 bin nüfuslu Pripyat kentine üç kilometre mesafedeki Çernobil Nükleer Santralı’nda, 26 Nisan 1986 gecesi, saat 02.00’ye yaklaşırken dünyanın karşılaştığı en korkunç kaza gerçekleşti. Dört nükleer reaktörü bulunan Sovyet tasarımı Çernobil, Ukrayna’nın elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu üretiyordu. Patlama, acil durum deneyi için reaktörlerden biri kapatılınca oldu. Bir anda güç artışı yaşandı ve sıcak yakıt çubukları, soğutucu suyla temas edince parçalandı. Aşırı buhar üretimiyle oluşan basınç büyük bir patlama meydana getirdi. Reaktörün bin ton ağırlığındaki üst kapağı havaya uçtu. Radyoaktif elementler, göz kamaştırıcı mavi-yeşil bir ışık huzmesiyle birlikte atmosfere saçıldı. Birkaç saniye sonra ikinci patlama oldu.
Dünya, bir şeylerin ters gittiğini Sovyet yetkililerden değil, İsveç’ten öğrendi. Radyoaktif maddeler, rüzgârın yardımıyla kısa sürede İsveç’e ulaştı ve alarm verdi. Kısa resmi açıklama Sovyetler’den ancak iki gün sonra geldi. Kazada sadece iki kişinin yaşamını yitirdiği, diğer üç reaktörün başarılı biçimde kapatıldığı ve radyasyon düzeyinin stabilize edildiği belirtiliyordu. Açıklamanın gerçekle bir ilgisi yoktu.
Yangına ilk müdahaleyi yapan 138 itfaiyeci, boş yere reaktöre saatte 200-300 ton su verdi. Üzerine bor, dolomit, kum, kil ve kurşun atılarak yangının söndürülmesi 10 gün sürdü. O arada 190 tonluk uranyumun yüzde 30’u havaya salındı. Bu, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazlaydı. Radyoaktif etki, 1 Mayıs’ta Türkiye’ye ulaştı.

Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz ÇERNOBİL: Eski kâbusumuz yeni TV fenomenimiz

Türkiye dört gün
sonra öğrendi
Türkiye’nin dört gün sonra kazadan haberi oldu. Ülke o sırada ekonomik sıkıntılar, siyasi gerginlikler ve terör olaylarıyla meşguldü. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Başbakan Turgut Özal’dı. 30 Nisan tarihli Hürriyet gazetesinin sürmanşeti, “Tepemizde ölüm bulutu dolaşıyor. Nükleer Alarm!” diyordu. Ertesi gün Türkiye hava sahasındaki radyasyon oranı normalin 10 kat üzerine çıktı. Radyoaktif iyotların tiroid bezlerine yerleşmesini önleyen iyot hapı talebinde patlama oldu. 4 Mayıs’ta radyasyon bulutunun tam etkisine girdik. O gün Kapıkule-Edirne yolunda havadaki radyasyon, Türkiye’de ölçülen en yüksek değer olarak tarihe geçti: 16 miliröntgen/saat.
Başbakan Özal, “Yahu kardeşim, bu işi teknisyenler bilir. Bana ne soruyorsunuz. Yayıldıkça etkisi azalıyormuş” açıklaması yaptı. Asıl endişe çay hasadından sonra başladı. Batılı kaynaklar, nükleer yağmurla yıkanan Karadeniz çayında yüksek miktarda radyasyon olduğunu ileri sürüyordu. Panik başladı, aileler çocuklarına çay içmeyi yasakladı. 6 Aralık 1986’da Cumhurbaşkanı Evren, “Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz” dedi. Başbakan Özal, “Azıcık radyasyonlu çay sağlığa faydalı. Korkmadan içilebilir, radyasyonlu çay lezzetli oluyor” esprisi yaptı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, kameralar önünde çay içti, demlenince çaydaki radyasyon oranının düştüğünü iddia etti.
Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz ÇERNOBİL: Eski kâbusumuz yeni TV fenomenimiz

İşin şakası olmadığı 12 Aralık’ta gelen haberle anlaşıldı; Almanya’daki Türk çayları toplatılıyordu. Frankfurt’taki Battelle Enstitüsü’nün Türkiye’den 13 çay türünü inceleyerek hazırladığı rapora göre radyasyon oranı tehlikeliydi. 62 ton çay geri yollandı. Tarihler 24 Aralık’ı gösterdiğinde gizlenenin yalnızca radyasyon oranları değil koskoca bir radyasyon dalgası olduğu ortaya çıktı. Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Özemre, Doğu Karadeniz’in ikinci bir radyasyon bulutunun etkisi altına girdiğini fakat panik çıkmaması için bunun gizlendiğini itiraf etti. İki ay sonra basına sızan bir rapor, çay tartışmasını yeniden alevlendirdi. Çaylarda radyasyonun demden suya geçme oranının TAEK iddiası gibi yüzde 1-3 değil, 65-68 olduğu anlaşıldı. Almanya’nın iade ettiği çayın İstanbul’da ÇAYKUR Fabrikası’na gizlilikle boşaltıldığı belgelendi. ÇAYKUR İşletmeleri Genel Müdür Yardımcısı Tarık Araslı, “Bu çayların imhası söz konusu değil. Eski üretim çaylarla harmanlanıp piyasaya sürülecek” dedi. Ancak tepkiler üzerine 40 bin ton çay hakkında kararın beklendiği bildirildi. Tartışmalar Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun yeni başkanı Doç. Dr. Atilla Özmen’in, 1987 ürünü çayda çok az radyasyon belirlediklerini açıklamasıyla sona erdi.
Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz ÇERNOBİL: Eski kâbusumuz yeni TV fenomenimiz

Demleme radyasyon!
O dönem basına sızan radyasyonlu çay raporunda imzası bulunan ODTÜ Kimya Bölümü’nden Prof. Dr. İnci Gökmen anlatıyor: “Türkiye’de asıl etkilenen yerin Karadeniz olduğu sonbaharda çay hasadıyla anlaşıldı. Almanya’daki ölçümlerde çayın radyasyonlu çıkması üzerine halk panikle elindeki çayı bize getirdi. Radyoaktivitenin büyük kısmının deme geçtiğini gördük. YÖK, sonuçların açıklanmamasını istedi. Raporumuz Hürriyet gazetesinde yayımlanınca hükümet ‘Belli doz radyasyon sağlık sorununa neden olmayacaktır’ dememizi istedi. Sonunda ilgililer görevden alındı. Çayların toplatıldığına dair haberler okuduk. Ancak akıbetlerini tam öğrenemedik. Şu an bile depolarda olabilirler... Karadeniz’deki insanlar radyasyonu hem hava hem topraktan aldı. Çayla radyasyon etkisi tüm Türkiye’ye yayıldı.”
Bu arada Sovyetler Birliği aylar sonra hâlâ felaketi kontrol altına almaya çalışıyordu. Reaktörün üstü kazadan birkaç ay sonra çelik bir lahitle kapatılabildi. Pripyat hayalet kente dönüştü. Nükleer tesiste görevli 444 işçiden 28’i üç ayda öldü. Bölgenin tasfiyesinde çalışan 830 bin memurdan 112-125 bini sonraki 20 yılda hayatını kaybetti. Radyoaktivitenin yüzde 36’sı Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna’ya, yüzde 53’ü Avrupa’nın diğer kesimlerine indi. Çernobil reaktörlerinin tamamı ancak 2000 yılında kapatılabildi. Temizleme ve çevre koruma çalışmaları ise 2065’e kadar sürecek. Bilim insanları santralın etrafındaki bölgenin 20 bin yıl daha yaşanmayacak durumda kalacağını tahmin ediyor. Facianın maddi hasarı 235 milyon doları buldu.
BM’nin 2018 raporuna göre kaza sebebiyle 6 bin kişiye tiroid kanseri teşhisi kondu. 1986-2001 arasında Ukrayna’daki tiroid kanserlerinin yüzde 30’u, Belarus’takilerin yüzde 60’ı Çernobil kaynaklıydı.
Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz ÇERNOBİL: Eski kâbusumuz yeni TV fenomenimiz

HAYALET KENT
Pripyat, bir ‘hayalet kent’ olarak maceracı turistlerin adresi oldu. Bölgedeki doğal hayatta radyasyondan kalma anormallikler yaşanıyor. Hayvanlarda katarakt ve albino yaygın.
9 bin kişi daha risk altında
Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler Birliği üyesi Radyolog Dr. Alper Öktem şu bilgileri veriyor: “Beyaz Rusya’da meme kanseri ve çocuklarda lösemi hastalığında da artış tespit edildi. Felaketin ilk yıllarında Beyaz Rusya, Ukrayna ve bazı Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde kromozom anormallikleri ve ölü doğumlarda, düşüklerde, down sendromu ile doğan bebeklerin sayısında artış oldu. Dünya Sağlık Örgütü Çernobil nedeniyle 9 bin kişinin daha hayatını kaybedeceğini tahmin ediyor. Etkiler genetik değişikliklerle gelecek kuşaklarda da görülecek.”
Çevre örgütü Greenpeace’in 2017 raporuna göre, Türkiye’de lösemi vakaları 1986 öncesi yüzde 0.7’yken, 1986 sonrası yüzde 2’ye çıktı. Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı’nın verilerine göre 1984’te kanser vakalarına yüz binde 19.2 rastlanıyordu. 1996’da yüz binde 63.46 olarak bildirildi.
IMDB’de
bir numara
Johan Renck’in yönettiği, HBO ve Sky Atlantic ortak yapımı ‘Çernobil’in ilk gösterimi 6 Mayıs’ta yapıldı. Beş bölümden oluşan dizinin finali Digiturk’te 4 Haziran’da izlenebilecek. Çekimler Ukrayna ve Litvanya’da yapıldı. ‘Çernobil’ şu an sinema ve televizyon veribankası IMDB’de
9.7 puanla en fazla oy alan diziler sıralamasının zirvesinde yer alıyor.
Sabancı Üni. İst. Politikalar Mer. Uzmanı Dr. Ümit Şahin
Nükleer enerjinin devri kapandı
“Kamuoyu araştırmaları Türkiye’de insanların en az üçte ikisinin, Mersin ve Sinop gibi nükleer projelerin olduğu yerlerde yüzde 80’inden fazlasının nükleer santral istemediğini gösteriyor. Çernobil’in simgesi radyasyonlu çay skandalını kimse unutmadı. İnsanlar dizide kazanın nasıl örtbas edildiğini görünce, ‘Aynı şey Türkiye’de olsa tam da böyle olurdu’ diyor. Yenilenebilir enerjinin gelişmesiyle nükleer enerji en pahalı enerji üretim biçimlerinden biri oldu. Devri kapanmış ve tehlikeli bir enerji üretim biçiminde ısrar etmenin mantığı yok.”
Gorbaçov da izleyecek
Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz ÇERNOBİL: Eski kâbusumuz yeni TV fenomenimiz

Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov, kendisinin de canlandırıldığı diziyi izleyeceğini açıkladı. Dizide Gorbaçov’a İsveçli aktör David Dencik hayat veriyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!