Güncelleme Tarihi:
İçinde bulunduğumuz teknoloji çağının bugüne kadar en övülen yanı, tek tıkla, bilgiye hızlı erişebilmekti. Artık bu durumun yerini ‘bilgiye aşırı maruz kalma’ aldı. Yani herhangi bir konuda öğrenme isteği ya da merakı duymamamıza rağmen farklı birçok bilgiye maruz kalıyoruz. Kullandığımız her bir sosyal mecrada üzerimize küçük küçük ama birbirinden farklı yüzlerce bilgi topu fırlatılıyor. Ülke gündemiyle başlayan bombardıman, magazin ünlüleri, yumurtanın zararları, kilo vermenin yolları, psikoloji seansları,
26 derecede yaşanan Mars ve Uranüs kavuşumu, yeni çıkan rap şarkılar, evcil hayvan eğitimi gibi bambaşka konularla üzerimize geliyor. Üstelik bu bilgilerin ne kadarının doğru olduğu da ayrı bir muamma. Fakat kaçış yok. Sağımız solumuz bir şeyler anlatan videolarla dolu. İçerik zehirlenmesi yaşıyoruz.
Artık bu yaşadığımızın bir adı var; bilgi obezitesi. Bu obezite kişide fiziksel olarak bir yük yaratmasa da bilişsel yükümüzü oldukça arttırıyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden uzman klinik psikolog Sena Kalaz Güven de bilgi miktarının yönetilemez hale gelmesinin kişilerde endişe artışına, dikkat eksikliğine, karar verme süreçlerinin zorlaşmasına, bilgi yorgunluğu ve bilişsel tükenmişlik gibi psikolojik sorunlara sebep olabileceğini söylüyor. Bilgi yığınları arasında kaybolma hissini neredeyse hepimiz biliyoruz. Örneğin Instagram’a bir arkadaşımızın mesajına cevap vermek için giriyoruz ancak kendimizi yeni bir bilginin son tüketicisi olarak ekrana kilitlenmiş halde buluyoruz.
BEYNİN MÜCADELESİ
Günümüzde dijital platformların bilgi obezitesine önemli bir katkı sağladığı aşikâr. Peki, beynimiz belli bir sınırda bilgi işlemeye uygun şekilde evrimleşmişken bu kadar bilgi yüküyle nasıl baş ediyor? Beyin yeni bilgiler geldikçe eski bilgilerden, anılardan neleri silip atıyor? Görüşüne danıştığım bir diğer doktor, nöroloji uzmanı Celal Şalçini beynin bilgi depolarken çalışma şeklini şöyle anlatıyor: “Beynimiz bilgiyi depolarken öncelikle önemli ve sık kullanılan bilgileri seçer. Bu süreci seçici dikkat ve seçici bellek olarak adlandırırız. Beyin, sürekli gelen bilgi akışı içinde, önemli gördüğü bilgileri uzun süreli belleğe aktarır, diğer bilgileri de kısa süreli bellekte tutarak zamanla siler ve neticede unutulur. Ancak aşırı bilgi yükü, bu seçici süreci zorlaştırabilir ve önemli bilgilerin bile kaydedilmesinde zorlanmaya ve de nihayetinde unutkanlığa neden olabilir.”
Şalçini’nin anlattığı gibi son yıllarda öğrenme sürecinde yaşadığımız zorluğun belki tek olmasa da önemli bir sebebi bu. Yoğun bilgi akışı özellikle genç yaş gruplarında, bilgilerin daha hızlı unutulmasına neden olurken, yaşlı bireylerde, bilgi işleme hızı zaten yavaşladığı için aşırı bilgi yükü, daha fazla bilişsel yorgunluğa yol açabiliyor.
‘BİLGİYİ DE SEÇEREK TÜKETİN’
Sena Kalaz Güven, bilgi obezitesinin yarattığı yan etkileri azaltmanın yolu olarak dijital detoks yapmanın, sadece ihtiyaç duyulan güvenilir kaynaklardan gelen bilgilerin seçici bir şekilde tüketilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
‘MONOTON HAYATTAN KAÇININ’
Aralıklı dijital detoksu hayatımıza dahil etmek faydalı bir yöntem olsa da tüm yaşantımızı domine eden teknolojiden tamamen uzak duramayacağımızı da biliyoruz. Aşırı bilgi akışı hafıza kaybına, öğrenme güçlüğüne sebep oluyor; bir yandan da kullandığımız yapay zekâ teknolojilerinin zihnimizi tembelleştirdiğini unutmamak gerekiyor. Nöroloji uzmanı Dr. Celal Şalçini dijital detoksla birlikte hafızayı dinç tutabilmek için yapılabilecekleri şöyle özetliyor: “Yeni bilgiler öğrenmek ve okumak, beyninizi aktif tutar ve hafızayı güçlendirir. Bulmaca, sudoku, satranç gibi zihinsel aktiviteler beyninizi çalıştırır ve hafızayı geliştirir. Düzenli egzersiz, beyne giden kan akışını arttırarak hafızayı güçlendirir. Monoton hayattan kaçınma zihinsel esnekliği arttırır. Kaliteli uyku beyin sağlığı ve hafızanın güçlenmesi için kritik öneme sahiptir.”