‘Artık tavsiyem aşkın masum hali’

Güncelleme Tarihi:

‘Artık tavsiyem aşkın masum hali’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 01, 2025 07:00

Kariyerinde adım adım yükseldi. Oynadığı işlerle yurtdışında da hayran kitlesi edindi. Şöhretle hep barışık oldu. “Hepimiz tanınmak, insanların kale aldığı biri olmak için çabalıyoruz. Ama şöhrete sahip olduktan sonra buna burun kıvırmaya başlayanlar oluyor. Bu bana çok antipatik geliyor” diyor. Onur Seyit Yaran’la 6 Haziran’da vizyona girecek ‘Aşkın Yüzü’ filmi için buluştuk; filmi ve hayatı konuştuk: “Penceresi çamur olana bütün çiçekler kötü gözükür.”

Haberin Devamı

Uzun boyu, renkli gözleri ve yeteneğiyle tam yeni nesil jön kavramının karşılığı gibi... Sosyal medyada etkileşimi çok, 4,5 milyon takipçisi var, hayranları ona “Sen böyle yeşil yeşil baktığın sürece bizim ağaca ihtiyacımız yok” diyor. Sohbete başlıyoruz...

Bu sezon ekranda yoktun. Neler yaptın?

Aradan askerliği çıkardım. Dijital için yeni bir dizi çekimine başladım. Şu an hayatımın keyifli sürecindeyim. Kendime vakit ayırıyorum, boş vakitlerimde seyahat ediyorum, yurtdışına çıkıyor, İspanyolca öğreniyorum.

İyice karın kası yapmışsın...

Spor hayatımın içinde. Zaten evimin alt katında spor salonu var, egzersizlerimi atlamıyorum. Şeker tüketmiyorum, kötü alışkanlıklarım yok. Genelde protein ağırlıklı besleniyorum.

Yakışıklı ve yeteneklisin, sana ‘jön’ diyebiliriz. Sen yeni nesil jönlüğü nasıl anlatırsın?

Haberin Devamı

Eskiden sosyal medya yoktu, YouTube çok popüler değildi. Bizden önceki jönlerin bu yolu yürürken neler yaptığına bakıyorduk. “O yapmadıysa ben de yapmayacağım” diyebiliyorduk. Ama şimdi her şey güncellenip değişti. “O yapmadı, biz de yapmayalım” dediğimiz şeyi şu anda yapmamız gerekebilir. “Bu mecrada olmamalıyım” diyebileceğin yer, yeni nesilde ilgi
çekebiliyor.

Tanındıktan sonra seni bu dünyaya dair en üzen şey ne oldu?

Bazen çok şey öğrenebileceğini düşündüğün insanlar hayal kırıklığı yaşatabiliyor.

Ne gibi?

“Yaşasın, çok şey öğreneceğim, çok güzel bir gelişim olacak” dediğim insanların o kadar da önemli kişiler olmadığını fark ettiğimde hayal kırıklıklarım oldu.

Popülerleştikçe dost kazıklarıyla yüzleştiğin oldu mu?

Evet. Destek olup iyi olsun diye çabaladığımız, ‘Uzayan kol bizden olsun, o başarılı olsun’ diye düşündüğümüz insanların sonrasında o kadar da sevimli yaklaşmadığını hissettiğim durumlar oldu. Artık çok takılmıyorum. “Penceresi çamur olana bütün çiçekler kötü gözükür” derler ya... 

Oyunculuk senin en çok hangi yönünü sınadı?

Güç zehirlenmesi konusunda çok sınadı. Evet, başarılı oldukça, para kazandıkça, imkânlar arttıkça... Hiç dışarıya yansıtmamış olsam da kendi içimde çok gelgitler yaşadım.

Haberin Devamı

Neler yaşadın?

Bazı yerlerde ‘Bu konuda elimi masaya vurmalı mıyım’ dedim. ‘Hayır, güç zehirlenmesi yaşıyorum. Bence vurmamalıyım’ dediğim anlar oldu. Bir ince noktası var ya; kendini ezdirmemen de lazım ama egoist de olmaman lazım. Yanımdaki arkadaşlarım çok yardımcı oldu. Ben onlara hep “Değişirsem, narsist davrandığımı görürseniz bana söyleyin. Beni eleştirin” diyorum.

‘Artık tavsiyem aşkın masum hali’

 

“MODERN BİR ‘SİNDİRELLA’ MASALI”

6 Haziran’da vizyona girecek olan ‘Aşkın Yüzü’ filminde nasıl bir karakteri canlandırıyorsun?

Bir yüz körünü oynuyorum.

Nasıl bir rahatsızlık yüz körlüğü?

Karşındakinin suratını seçemiyorsun. İlk başta bir göz hastalığı olarak düşünmüştüm. Nörolojik bir hastalıkmış. Beyinde olan bir aksama sonucu karşındakinin yüzlerini tam olarak seçemiyor, flu görüyorsun. İnsanları küpe, kolye gibi aksesuarlarından ya da seslerinden tanıyorsun.

Haberin Devamı

Peki, bu karakteri nasıl çıkardın?

Bu raporu olan bir rahatsızlık değil. Yüz körü olduğunu iddia eden insanların gerçekten yüz körü olup olmadığı da belli değil. Mesela Brad Pitt de öyle olduğunu söylemiş. Yüz körü olduğunu söyleyenlerin röportajlarını izledim. Yüzlere uzun süre odaklanmaları zor, bakışları dağılıyor. Karşısındakilerin biraz suratına, biraz vücuduna bakıp konuştuklarını gördüm, kendimi oynarken buna doğru ittim. Role girip çıkamama gibi şeyleri sevmem ama bu bir süre sonra reflekse dönüştü. Çevremde “Nereme bakıyorsun, ağzıma mı” diyenler oluyordu. “Bir role çalışıyorum” diyordum.

Film ne anlatıyor?

Modern bir ‘Sindirella’ masalı. Canlandırdığım karakter, o gün arkadaşının aksesuarlarını kullanan bir kıza âşık oluyor ve onu aksesuarından bulmaya çalışıyor.

Haberin Devamı

Hayatta kimin yüzünü unutmak isterdin?

Çok koyu bir Galatasaray taraftarıyım. Çocukluğumda ezeli rakibimizle ilgili çok tatsız hissettiğim anlar ve durumlar oldu. Rakip takıma hizmet etmiş, sonra da tanışmak zorunda kaldığım abiler vardı. Onların suratlarını unutmayı isterdim.

Hayatında unutmak istediğin ilişkilerin oldu mu?

Yok, ilişkiler bizi büyüten, besleyen, ruhumuzu besleyen anılar aslında. Yaşanmışlıklar aklıma pişmanlık getirmiyor.

Bu ilk sinema filmin. Nasıl bir
deneyimdi?

Kendimi beyazperdede görmek hayalimdi. Bunu yaşayacak olmak heyecan verici. İzleyince umarım iyi hisseder, gururlanırım. Ben öyle durumlarda bazen, dışarıya yansıtmasam da kendimle alakalı bir şeyi başardığımda duygulanıyorum. Kendi içimde çok garip buhranlar yaşıyorum.

Haberin Devamı

‘Eskiden reaksiyona göre şekil alıyordum’

Hikâyen nerede başlıyor?

İstanbul, Fatih’te doğup büyüdüm. Annem Sivaslı, babam Ordulu. Çapa İlkokulu’nda okudum. Devamında uzun süre futbol oynadım. Matematik, fen değil, benim olayım egzersiz, antrenman, sahanın içinde olmaktı. Üniversitede spor akademisini seçtim. Spor akademisi antrenör gibi hazırlanmamı sağladı, ‘İyi beslenmeliyim, iyi gözükmeliyim’ derken o bana başka bir hobi kapısı açtı. Belki mankenlik ya da oyunculuk yapabilirim dedim. Oyunculuk eğitimi almaya, deneme çekimlerine gitmeye başladım. Sanatın ruhumu tanımamı sağladığını fark ettim.

Kaç yaşındasın?

30 oldum ama sakalsız 17’yim hâlâ (gülüyor).

30 yaş seni nasıl dönüştürdü?

Zaten 25’lerimden beri 30 gibi yaşıyormuşum. Sadece rakam değişti. Bir de babamın baba olduğunu anladığımda, o 30’larındaydı. Ben de artık bir tık sorumluluğumun arttığını hissediyorum. Etrafıma faydalı olabilmem gerektiğini düşünüyorum. Amasya’da askerlik yaptığım yerde kütüphane açtım. 20’lerde biraz daha reaksiyona göre şekil alıyordum, şimdi reaksiyonu ben veriyorum.  Etken, edilgen olmak gibi.

Adım adım ilerleyen oyunculuk kariyerinde geldiğin noktanın sendeki hissiyatı ne?

Başladığımda hata yapacak zamanım var gibi geliyordu. Ama kabul görme durumu yükselip daha kıymetli projeler gelmeye başladıkça ister istemez sorumluluğa dönüştü.

‘Aşkın keyif aşamasındayım’

Aşk, hayatında nerede duruyor?

Olursa ruhu besleyen bir şey. Ama olmadığı zaman arama çabasına girmek saçma... 

Tanınmak, sevme şeklini değiştirdi mi?

Belki kısıtlamıştır ve bencilleştirmiştir. İşim kaynaklı daha bencil düşünmüş olabilirim.

Şimdi aşkın hangi yüzünü yaşıyorsun?

Aşkın keyif aşamasındayım.

O nasıl bir şey?

Kendini tanıma, tekeşliliğe dönüş...

Eskiden çokeşli miydin?

Yok aslında, Hakan, anla ya (gülüyor). Artık tavsiyem aşkın masum hali. Aşktan aşka yaşamaktansa, bir tek versiyonuyla olmak...

Var mı o versiyonu yaşadığın biri?

İyiyiz, güzeliz bu aralar.

‘Artık tavsiyem aşkın masum hali’

 

‘ŞÖHRETLE BARIŞ İÇİNDE YAŞAYANLARDANIM’

Şöhretle aran nasıl? Mesafe koyanlardan mısın, barış içinde yaşayanlardan mı oldun?

Şöhretle barış içinde yaşayanlardanım. Tersini yapanları çoğu zaman eleştiriyorum.

Neden?

İnsanların çoğu popüler olmak için ya da tanınmak için çok çaba sarf ediyor. Çünkü popüler olmak biraz işin kabul görmesi anlamına da geliyor. Yani hepimiz tanınmak, insanların kale aldığı biri olmak için çabalıyoruz. Ama şöhrete sahip olduktan sonra buna burun kıvırmaya başlayanlar oluyor. Bu bana çok antipatik geliyor. Çünkü bu işin bir parçası tanınıyor olmak. Hatta tanınmıyorsan ya da popüler değilsen kiranı bile ödeyemeyebilirsin durumu var bizim dünyada.

Ünlü olmak neleri elinden aldı?

Bazen arkadaşlarınla çok özgür davranasın, gençliğini daha böyle buram buram yaşayasın gelir. Belki oralarda beni frenledi ama bundan da hiçbir zaman pişmanlık duymadım. 

Oyunculuğa dair en sevdiğin şey ne?

Bir anda iki kişi olabilmek. Bir sahneyi oynarken Onur olarak düşünüp bir de aynı zamanda karakter olarak hareket etmek... Kim işe gidip iki kişi gibi davranabiliyor ki?

‘Yalnızlık insanıyım’

Sen kalabalık insanı mısın, yalnızlık insanı mı?

Yalnızlık insanıyım. Belki bu biraz işin getirisi. Çoğu zaman kalabalıklarda olduğumuz için bazen kendime odaklanmak, kendimi keşfetmek ve düşünmek istiyorum. Hatta arkadaşlarıma falan bazen “Siz gidin, ben düşüneceğim” diyorum.

Hayat motton var mı?

Kader gayrete âşıktır.

Biraz açsana bunu...

Kişi ne için gayret ediyorsa, kaderi de onu ona hazırlar. Ben herkesin kendi kaderini kendinin belirleyebileceğine inanıyorum.

İstediğin kaderi mi yaşıyorsun?

Evet, kesinlikle.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!