3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...

Güncelleme Tarihi:

3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 30, 2021 07:00

“İstanbul benim aşkım. Çocukluğumun geçtiği Kandilli’de, Boğaz’ın hemen yanı başında atıldı bu sevginin tohumları...” diyor tarihçi, seyahat yazarı ve rehber Saffet Emre Tonguç. ‘İstanbul Hakkında Her Şey’ adlı kitabı güncellendi, 64’üncü baskıyı yaptı. Kitabın sayfalarını çevirdikçe kendinizi bir İstanbul masalının içinde buluyorsunuz. Kitap ayrıca, dünyanın prestijli turizm kulübü Skal tarafından En İyi Turizm Yayını seçildi. Yazarımızla bu büyülü şehri konuştuk.

Haberin Devamı

İstanbul büyülü bir şehir, gecesi ayrı güzel, gündüzü ayrı...

Her adımında başka bir sürpriz karşılıyor insanı. Salgın süresince sokaklarından mahrum kalmış olsak da o yerli yerinde duruyor; bizi bekliyor eski hareketli günlerine kavuşmak için...

3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...

Saffet Emre Tonguç evinde, İrfan Yavru’nun bir tablosunun önünde...

Bu şehri gerçekten ‘görmek’ için Saffet Emre Tonguç’a kulak vermek gerek. Hürriyet Seyahat ekimizin yazarı Tonguç, dünyaca ünlü isimlere de rehberlik ediyor. 64’üncü baskısını yapan kitabı ‘İstanbul Hakkında Her Şey’i konuşmak için aradığımda heyecanla yanıtlıyor beni. Anlatmaya Tarihi Yarımada’dan başlıyor. Kandilli, Cankurtaran, Florya... Hem şehrin bilinmeyenlerini hem de İstanbul’u gezme tüyoları öğreniyorum ondan...

3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...

Tonguç’un son bir yılda, bazılarını güncelleyerek çıkardığı kitaplarının İngilizce versiyonları da var. Toplam kitap sayısıysa 13.

Haberin Devamı

İstanbul sevginiz nereye dayanıyor Saffet Bey?

İstanbul benim aşkım. Çocukluğumun geçtiği Kandilli’de, Boğaz’ın hemen yanı başında atıldı bu sevginin tohumları. Ve bu şehri yaşadıkça, tanıdıkça her geçen gün arttı. Üniversitede tarih okumamın da etkisiyle önümdeki diğer yollar silikleşti. Bu tarihi anlatmaya ve yaşatmaya kendimi adamaya karar verdim. Profesyonel rehber olarak 35 yıldır keyifle çalışmam bunun kanıtı bence.

3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...

“Ortaköy Camisi’ni inşa eden Nikoğos Balyan, Dolmabahçe Camisi’nin de yapımında görev yapmış. Bu iki eser dikkat çekici şekilde birbirine benzer.”

‘İstanbul Hakkında Her Şey’ kitabını hazırlamaya nasıl karar vermiştiniz?

Bilgilerimi daha fazla insanla paylaşmak istedim. 2010’da çıkan kitabım böyle şekillendi. Üç yıl adım adım şehrin her köşesini gezdim. Yeni baskı için bu sefer 1.5 senelik bir çalışma sonucunda kitabı güncelledim. Bu kitapta tarihi, bugünü, bilinmeyen hazineleri
ve en bilinen yerleriyle İstanbul hakkında her şeyi bulacaksınız...

3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...

“Samatya’daki Ayios Minas Kilisesi 1955’teki 6-7 Eylül Olayları’nda hasar görmüş. Altında 3’üncü yüzyılda İmparator Decius’un Anadolu’daki Hıristiyanlara yaptığı zulüm sırasında öldürülen Aziz Karpos ve Papylos’un mozoleleri olduğunu öğrendiğimde araştırmaya başladım. Mozolelerin bir kahvenin arkasında olduğunu öğrendim. Kahveciye rica ettim, bir dehlizden geçerek bana mozolelerin olduğu yeri gösterdi! Olağandışı bir deneyimdi!”

Haberin Devamı

‘İstanbul Hakkında Her Şey’ 101 bölüme ayrılmış. Nereden başlıyoruz İstanbul yolculuğuna?

Tarihi Yarımada’yla başlıyoruz. Topkapı Sarayı ve Sultanahmet ilk duraklarımız, sonra sırasıyla yedi  tepeyi tek tek geziyoruz... Ardından sahil boyunca ilerleyip Cankurtaran’dan Florya’ya kadar uzanıyoruz. Sonra Haliç kıyılarını Sirkeci’den başlayıp Karaköy’de son bulan bir rota üzerinden keşfediyoruz. Oradan Beyoğlu’na geçip Levent ve Maslak’a kadar İstanbul’un yeni yüzüne şahit oluyoruz. Sarayları, koruları ve yalılarıyla Boğaz’ın iki yakası sahne alıyor. Önce Avrupa Yakası’nı, sonra Anadolu Yakası’nı gezip İstanbul’un nefes alma mekânlarına geçiyoruz.

3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...

“Hak ettiği ilgiyi alamamış bir yer kesinlikle Şerefiye Sarnıcı’dır. Hemen yakınındaki Yerebatan Sarnıcı çok daha büyük ve popüler olsa da restorasyonundan sonra benim en çok etkilendiğim yerlerden biri oldu Şerefiye.”

Haberin Devamı

Nereler buralar?

Belgrad Ormanı’nda ağaçların yeşili; Kilyos, Şile ve Ağva’da Karadeniz mavisi ruhumuza sesleniyor. Prens Adaları’nın huzurunu içimize çekip hatta Marmara ve Avşa adalarına dek uzanıyoruz. Doğuda Gebze, Hereke ve Eskihisar’a, batıda Beylikdüzü, Büyükçekmece ve ötesine kadar...

3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...

“Süleymaniye Külliyesi, aynı zamanda Kanuni Sultan Süleyman ve eşi Hürrem Sultan’ın ebedi istirahatgâhı.”

İSTANBUL KLASİKLERİ...

* Pierre Loti’de keyifle bir kahve yudumlamak... Oryantalist Fransız yazarın çok sevdiği ve günümüzde adını taşıyan kafede siz ağaçların altında serinlerken Haliç altın bir boynuz gibi uzanır önünüzde. İstanbul’a bir tepeden bakmanın keyfini yaşarsınız. Buradaki başka bir klasik de Eyüp Mezarlığı’nın içinden geçen yoldan kafeye yürüyerek gitmektir. Mezarlığın dinginliği içinde yavaş yavaş tepeyi tırmanıp bu nostaljik mekânın havasına hazırlarsınız kendinizi.

Haberin Devamı

* Taksim’den başlayıp Tünel’e kadar İstiklal Caddesi boyunca yürümek İstanbul’un karşı tarafını anlatacak size. ‘Karşı taraf’ derken Tarihi Yarımada merkez, eski adıyla Pera ise karşıdır. Her daim popüler olan bu semt, tarih boyunca kozmopolit yapısıyla tanınmış. Hâlâ da kucaklayan ve birleştiren özünü detaylarda hissetmek mümkün. Caddenin üzerindeki insan kalabalığının ötesinde o eski binalar, pasajlar ve nostaljik tramvayıyla geçmişin izlerini günümüze taşıyor.

3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...

“Galata Kulesi’nin olduğu yere ilk kuleyi 528 yılında İmparator Ioustinianos inşa ettirmiş. Şu anda gördüğümüz cüsseli kuleyse 1348-1349 yılları arasında Cenevizliler tarafından yapılmış. O zamanlarda Galata surlarının bir parçası olan kule İsa Kulesi diye adlandırılmış.”

Boğaz’da yürüyüş için en güzel rotalardan biri kesinlikle Arnavutköy ile Rumelihisarı arasındaki sahil şeridi. Benim de her fırsatta yürümek için tercih ettiğim bu yolda Boğaz’ın hem havasını hem de muhteşem manzarasını içinize çekmek bence büyük keyif. Yol üzerinde Bebek veya Rumelihisarı’ndaki kafelerde bir çay molası vermeyi ihmal etmeyin.

Haberin Devamı

* İstanbul’un hemen yakınındaki Prens Adaları da şehirden kaçmak isteyenlerin aklına ilk gelen adreslerdendir. Her biri ayrı güzel ve keyiflidir benim için. Büyükada’da bir bisiklet kiralayıp Çankaya Caddesi boyunca 19’uncu ve 20’nci yüzyıllarda yapılmış, çoğu bakımlı bahçelerde yer alan evlerin önünden geçerek Dilburnu’na varmak, Aya Yorgi Kilisesi’ne tırmanırken dilek tutmak kadar, daha sakin seçenekler olarak Heybeliada ve Burgazada’nın sokaklarında kaybolmak da size hâlâ İstanbul’da olduğunuzu unutturacak.

* Kadıköy Çarşı’da gezmek ve Moda Burnu’na yürümek... Bu sefer Anadolu Yakası’ndan bakarsınız hem Tarihi Yarımada’ya hem de Pera’ya. İskele Caddesi’nden Haydarpaşa selamlar sizi. Yeldeğirmeni, denize açılan sokaklarında sürprizler saklar.

3 bin fotoğrafla bir İstanbul masalı...

“Fener’deki Moğolların Meryemi Kilisesi, İstanbul’un fethinden önceki dönemden bu yana sürekli Rumların elinde olan tek kilise. Fatih Sultan Mehmet’in kilise olarak kalmasına dair fermanını kilisede görebilirsiniz.”

 

ŞEHRİN GİZLİ HAZİNELERİ

* Hak ettiği ilgiyi alamamış bir yer kesinlikle Şerefiye Sarnıcı’dır. Hemen yakınındaki Yerebatan Sarnıcı çok daha büyük ve popüler olsa da restorasyonundan sonra benim en çok etkilendiğim yerlerden biri oldu Şerefiye. Sergi ve klasik müzik dinletilerine ev sahipliği de yapan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Şerefiye Sarnıcı’nı görmediyseniz ilk gidilecekler listenize alın.

* “İstanbul’da her adımınız tarih” diyoruz ya, işte bunun kanıtlarından biri de Zeytinburnu Mozaik Odası. Kazlıçeşme sahilinde, müze ve sergi sarayı olarak kullanılan eski Başkanlık binasının bodrum katında, 2’nci yüzyıl Roma dönemine ait mozaikler gün yüzüne çıkarıldı. Oldukça canlı renklerle ve az hasarla ortaya çıkarılan bu eseri görünce eminim siz de çok etkileneceksiniz.

* Cerrahpaşa Caddesi’nden devam edip Haseki Kadın Sokağı’ndan sola dönerseniz Bizans’tan bu zamana gelen ender eserlerden birine rastlarsınız. Şehrin 7’nci tepesi olan bu bölge (Hayır, 7’nci tepe Çamlıca değil!) bir zamanlar İmparator Arkadius’un Arkadios Meydanı’ymış ve şehri koruduğuna inanılan tılsımlardan biri olarak kabul edilen bir sütun dikiliymiş. Bugün sadece iki bina arasına sıkışan ve büyük kısmı bir ağaç tarafından gizlenen kaidesi dikkatli gözlerden kaçmayacaktır.

* Prens Adaları’nın 10 tane olduğunu fazla insan bilmez. Çünkü 10’uncu ada olan Vordonisi, uzun zaman sadece söylenti olarak bilindi. Fener Rum Patrikhanesi’nde bulunan MS 500 tarihli haritada İstanbul’a en yakın ve en küçük adaların varlığı yeniden gün yüzüne çıktı. Alüvyonal bir zemin üzerindeki adalar 1010’da meydana gelen büyük depremde üzerindeki bütün yapılarla sular altında kalmış. Günümüzde Bostancı’dan Büyükada’ya vapurla giderken iki deniz fenerinin yanından geçilir. Ada, Küçükyalı-Bostancı sahilinin tam karşısındaki bu ikinci fenerin altındadır.

* Geçmişe ışık tutan Avcılar’daki Bathonea Antik Kenti, Küçükçekmece’deki Yarımburgaz Mağarası, Çatalca’daki su kemerleri ve İnceğiz Mağaraları kesinlikle büyük bir ilgiyi hak ediyor.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!