Hacıosman Metro'dan 42A'ya bindik: Vara vara vardım bir Kocataş’a!

Güncelleme Tarihi:

Hacıosman Metrodan 42Aya bindik: Vara vara vardım bir Kocataş’a
Oluşturulma Tarihi: Aralık 01, 2017 13:44

İsminin geçmişini araştırırken yalılara, bugününü anlamaya çalışırken gecekondulara yol düşüren bir mahalle Kocataş. Kafalar karışmasın diye özetleyeyim: Ormanın rengi haki, deniz manzarası hakiki, bitmeyen tapu derdi baki, elde kalan komşuluk illaki...

Haberin Devamı

Sarıyer’e bağlı Kocataş, eski bir mahalle değil. 1960’ların başında sadece birkaç gecekondudan ibaretmiş. Sırtını ormana dayayan, göz alabildiğine Boğaz manzarasına bakan o birkaç ev, kısa sürede çoğalmış. Kesin sınırları 1987’de tespit edilmiş, aynı yıl 26 Mart’ta da ilk muhtarlık seçimi yapılmış. İlk gelenlerin Trabzonlu olduğu söyleniyor, şimdiyse Türkiye’nin dört yanından göç almış bir yer.

Hacıosman Metrodan 42Aya bindik: Vara vara vardım bir Kocataş’a

-- Mahallenin adı nereden geliyor peki? Birkaç kişi “Artık öyle çok koca değil ama” diyerek otobüs durağının yanındaki kaya parçasını işaret ediyor. Bir kısmı, bir zamanlar aşağıda, Boğaz kıyısındaki araziden çıkan tarihi Kocataş suyunu referans gösteriyor; bu kaynağın olduğu yerde kurulu su, gazoz ve Kocataş kolası fabrikasından bahsediyor.

Haberin Devamı

-- O fabrika kiminmiş peki? Necmeddin Molla’nın. Bağdat Valisi, Adliye Nazırı, TBMM Kastamonu milletvekili ve ünlü müzik yapımcısı Arif Mardin’le halkla ilişkiler uzmanı Betûl Mardin’in dedesi olan Necmeddin Molla (1875-1949), 2. Abdülhamit’e yapılan Yıldız Suikastı davasının başsavcısıymış. Suçluları bir haftada yakalatınca büyük şöhret kazanmış. İstanbul Boğazı’nın en nadide yapılarından biri olan yalıyı 1929’da almış.

Hacıosman Metrodan 42Aya bindik: Vara vara vardım bir Kocataş’a

Mehmet Ali Susim (54) ise nefis ferforje kapılar ürettiği Kilyos’taki dükkânını bir yıl önce buraya taşımış.

Kan davasından kaçıp ormana saklananlar

-- Şirket-i Hayriye’nin de kurucularından olan Necmeddin Molla, 1932’de meşhur Kocataş Yalısı’nda Atatürk’ü de ağırlamış. Atatürk’ün kendisini görmek isteyen Sarıyerlilere buradan konuşma yaptığını bilmezsiniz belki ama şu meşhur sözleri hatırlarsınız: “Benim için zahmet ediyorsunuz! Bundan mahcup oluyorum. Beni görmek demek behemehal yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.”
mİşte Necmeddin Molla’nın bahçesinde gezinirken denk geldiği kaynak suyu, onun aldığı soyadıyla, Kocataş suyu olarak biliniyor. Peki yalıya ne olmuş? 1997’de çıkan bir yangınla kül olmuş tarihi yapı. 25 dönümlük değerli araziyi geçen yıl 70 milyon dolara Katarlı işadamı Ömer Hüseyin el Fardan almış. Şimdi burada büyük bir otel inşaatı var.

Haberin Devamı

-- Bu olayların cereyan ettiği sahil kesiminin tepelerine yayılan mahalledeki turuma muhtarlık binasına giderek başlıyorum. Muhtar Ferda Yıldırım, yıkılan gecekondu duvarlarına bakıp çözüm bulmaya çıkmış. Kuzeni Gülden Yıldırım’la (49) sohbete başlıyoruz. “Dedelerimiz kurmuş burayı” diye anlatıyor: “Trabzon, Tonya’dan kan davasından kaçmışlar. Burası dağdır, ormandır, bizi bulamazlar diye buraya yerleşmişler. Sonra teyzesi, dayısı, amcası, oğlu gele gele büyüdü. 90’lara kadar sadece Trabzonlular vardı. Sonra her memleketten insan geldi. Sivas, Nevşehir, Maçka, Kastamonu; sokak sokak paylaşılmıştır. Buradaki insanlar sevgi doludur. Daha bozulmadı ama bozulacak yani. Sürekli dışarıdan insan geliyor çünkü. Yaşlılarımız köylerine geri dönüyor, gençler geliyor yerine.”

Haberin Devamı

-- Sokaklarda mahalleliyle konuşa konuşa dolanıyorum. En büyük problem, tapu derdi. 60 sene içinde camisiyle, okuluyla, sağlık ocağıyla, ulaşım imkânlarıyla koca bir mahalle kurulmuş ama yıllardır oturdukları evler aslında onların değil. “Biz vergimizi de verdik, burayı da kurduk ama hâlâ hak sahibi değiliz” diyorlar. Meselenin ne zaman çözüleceğine dair bir tahminleri ya da umutları da yok üstelik artık.

Hacıosman Metrodan 42Aya bindik: Vara vara vardım bir Kocataş’a

-- Kapısına renk renk kıyafetleri asmış Sevgi Giyim’e giriyorum. Herkes AVM’lerden alışveriş yaptığı için mahalle arası mağazalar giderek azalıyor artık. Ama 40 senedir burada yaşayan Sivaslı Yusuf Mecit’in (58) dükkânı 14 yıldır açık. Nasıl başarmış? “Mahalleli bizi tercih ediyor çünkü taksitle satış yapıyoruz. Ama giderek daha az kazanıyoruz artık” diyor.

Haberin Devamı

Nefes alma noktası, Yaşam Evi

-- Telefonundan açtığı yanık türküyü, sesini dışarı verip dinleyerek yürüyen Abdullah Şahin’in (60) yolunu kesiyorum hemen. Tunceliliymiş. 40 yıl olmuş buraya geleli. “Sever misiniz?” diyorum, “İnsan 40 yıldır yaşadığı yeri benimsemez mi? Ama burada sorun bitmez, neticede gecekondu mahallesi. Gerçi umudumuz var, 2981 yasasından (İmar Affı Kanunu) doğan haklarımız var normalde. Kooperatiflerimiz var bunun için. Burada altyapının çoğunu da halk kendisi yaptı bir yerde. Biz ilk geldiğimizde çamurdu her yer. Ayakkabılarımızı poşete koyup inerdik aşağıdaki anayola ki oradan minibüse bindiğimizde millet bizi horlamasın, indirmesin. Sonra belediye de zamanla yaptı etti tabii” diye özetliyor.

Haberin Devamı

Hacıosman Metrodan 42Aya bindik: Vara vara vardım bir Kocataş’a

Doğma büyüme buralı Havva Yıldız (53), beni yoldan çevirip şikâyetlerini sıralıyor. Havva Hanım, evinin karşısındaki yükseltiden yazın toz toprağın, kışın da çamurun aşağı indiğini söylüyor. Belediyeden talebi, bir duvar yapılması.

-- Buralarda kiminle konuşsam “Yaşam Evi’ne gittin mi?” diye sorunca bir uğramak şart oluyor. Sarıyer Belediyesi’nin 2012’den beri açık bir sosyal etkinlik alanı burası. 2 Temmuz Parkı’nın içinde yer alıyor. Çoğunlukla yaşlı ve emekliler, bir de matematik veya İngilizce kurslarına gelip eğitim alan çocuklar yararlanıyor. Mahalle sakinleri burada beceri ve yeteneklerine göre gündelik aktivitelerde bulunuyor, film izliyor, oyun oynuyor, kitap-gazete okuyor, çay içip sohbet ediyor ve tüm bunları hiç ücret ödemeden yapıyor. Yetkili Sonay Erdem (31), ayrıca doğum günü, nişan ve kına organizasyonları da yapıldığını anlatıyor.

-- Kocataş’ta geçmişini araştırırken yalılara, bugününü anlamaya çalışırken gecekondulara düşüyor yolum. Ama o Boğaz manzarası ömür uzatır, orası kesin!

Hacıosman Metrodan 42Aya bindik: Vara vara vardım bir Kocataş’a

Sırf eti değil, köftenin tamamı Trabzon’dan geliyor

Mahallenin tek lokantası Cumhuriyet Köfte Salonu. Daha önce ev yemekleri yapan bir yermiş burası; üç ay önce, 1989’dan beri burada yaşayan Kemal Bektaş (44) devralmış. Kemal Bey, Trabzonlu. Bu küçük dükkânda mercimek çorbası, Akçaabat köftesi, tavuk kanat, tavuk şiş; ızgaraların yanında vermek için de bulgur ve pirinç pilavı yapıyor. Köftelerin sadece eti değil, tamamı Akçaabat’tan TIR’la geliyor. İstanbul’daki birçok yerin, Trabzon’daki o lokantadan hazır halde getirttiğini anlatıyor Kemal Bey. Köfte 15, tavuk şiş 12 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!