Güncelleme Tarihi:
J’liğe 13, prodüksiyon yapmaya 14 yaşında başladı. Gençliği Stuttgart’ın hip-hop sahnesinde, Berlin’in techno kulüplerinde geçti. Kariyerine film endüstrisinde yönetmen, yazar ve yapımcı olarak başlayan Barış Aladağ son dönemde müziği tekrar hayatının merkezine koydu. EP’leri dünyaca ünlü DJ Solomun’un şirketinden çıkan Barış Aladağ bugün Frankhan Soundroom’da Jeton Records gecesinde çalacak.
◊ Elektronik müziğin duygularla bağı çoğu zaman
göz ardı ediliyor. Oysaki
‘Picture: Aladag’ EP’nizi dinlediğimde beni duygusal olarak çok etkilemişti. Müziğinizde duygulara ne kadar yer açıyorsunuz?
Bunu duymak beni mutlu etti. Duygular müziğimin merkezinde yer alıyor çünkü her zaman bir his yaratmaya çalışıyorum. Belki de bu, uzun yıllardır yönetmen olarak çalışmamla örtüşüyor çünkü orada da bir hikâye anlatmak ve bir duygu aktarmak söz konusu. Tıpkı sinemada olduğu gibi müzik yaparken de hep görseller ve durumlar düşünüyorum, buradan duyguyu çıkarıp müziğe aktarmaya çalışıyorum.
◊ Türk kökenli olmanız, Almanya’da büyümeniz... Hip-hop’tan techno’ya farklı türlerle ilişkiniz... Çokkültürlülüğün müziğinize katkısını nasıl anlatırsınız?
Kendimi her zaman biraz dışarıdan gözlemledim ve hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmedim, bunu hâlâ yapıyorum. Birçok şeyi bir araştırma veya laboratuvar çalışması gibi görüyorum ve burada daha önce bir bağlantısı olmayan unsurları bir araya getirerek yeni bir anlam bulmaya çalışıyorum. Belki de bu yüzden birçok müzik türüyle iç içeyim. Techno’yla başlayıp hip-hop’a yöneldim ama aynı zamanda çocukluğumdan beri David Bowie dinledim, neredeyse ona hayranlık duydum. House ve techno da erken gençlik yıllarımdan itibaren müzikal dünyamın önemli bir parçası olarak kaldı.
◊ Son EP’niz ‘Surreality’ DJ Solomun’un şirketi
Diynamic Music’ten çıktı. Solomun ülkemizde de çok sevilen bir isim. Siz nasıl
bir araya geldiniz?
Uzun yıllardır hayranıydım. Albüm sürecinde Solomun’la tanıştım ve ‘My Religion’ adlı parça bizi birbirine bağladı. Solomun’un bir röportajında babasının vefat ettiği gün yazdığı bir şarkıdan bahsettiğini okumuştum ve bu beni derinden etkiledi. Ben de babam hayatının son günlerini yaşarken hissettiğim tüm duyguları bir şarkıya aktarmak istedim. O acıyı, o çaresizliği, o derin duygusal dalgalanmaları müziğe dökerek ‘My Religion’ı yazdım.
‘Herkesin birlikte iyi vakit geçirdiği, büyük bir parti olsun’
◊ İzlandalı müzisyen Björk geçen günlerde yaptığı söyleşide 90 yaşına kadar techno rave’lerine gitmeye devam edeceğini, bu kültürü korumak gerektiğini söyledi. Sizce kulüp kültürü bitiyor mu?
Aslında büyük salonlarda ya da terk edilmiş devasa depolarda yapılan rave partilerinden gelen biriyim. O zamanlar DJ’in nerede olduğunu bile bilmezdik, sadece strobe ışıkları, lazerler ve sis içinde kaybolurduk ama bu, olumlu bir kayboluştu. Bugünse her şey değişti ve DJ genellikle çok daha fazla odakta. Eğer bana sorulsa, bu gelişimi en azından bir noktaya kadar geri almak isterdim. Çünkü bence rave kültürünün özü, herkesin eşit şekilde, özgürce dans edebilmesi. VIP masalarında oturan, müziğe pek de bağlı olmayan ve sadece paranın konuştuğu bir ortam bunun tam tersi. Bu yüzden kişisel motivasyonum, müzikle insanları öyle bir noktaya taşımak ki, herkesin birlikte güzel vakit geçirdiği büyük bir parti olsun. Nerede durdukları, ne kadar giriş ücreti ödedikleri ya da hangi türden bir bilet aldıkları fark etmeden...