‘Ben star değil esnafım’

Güncelleme Tarihi:

‘Ben star değil esnafım’
Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 2024 07:00

Oyunculukla 10 yaşında tanıştı. ‘Ezel’, ‘Çukur’ ve ‘Behzat Ç.’ gibi önemli dizilerde rol aldı. Bu sezon da gümbür gümbür geliyor. İlk sinema filmi ‘Hayat’ Akademi Ödülleri’nde Türkiye’nin ‘En İyi Uluslararası Film’ adayı oldu. İlk tiyatro oyunu ‘Aydınlıkevler’de de Demet Akbağ ile sahnede. Ekranda ve sinemada yeni işleri yolda. Burak Dakak’la (26) buluşuyor ve onu yakından tanıyoruz: “Genelde pozitifim ama ben de insanım, nadir de olsa sinirlendiğim oluyor.”

Haberin Devamı

Uzun süredir setlerde ama bundan sonra adını daha da sık duymaya hazır olun. Set ve tiyatro sahnesi arasında koştururken bir boşluğunu yakalıyoruz Burak Dakak’ın. Öncelikle çok sempatik olduğunu söylemeliyim. İnsana bakışlarıyla güven duygusu veriyor. Çok da yakışıklı. Ama gördüğüm kadarıyla onda egodan eser yok. Başlıyoruz sohbete...

En son ‘Aydınlıkevler’ röportajı için ekiple buluşmuştuk. Ve sen çok az konuşmuştun. Umarım bugün uzun uzun anlatırsın...

Öyle mi! Bilmiyorum ki, utanmışımdır! Tabii, anlatırım.

Bu sezon hem yeni bir sinema filmin, hem tiyatro oyunun, hem dizin hem de Oscar aday adayı bir işin var. Turnayı gözünden vurmuşsun...

Yok, aslında ben hep elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Star havasına girdin mi artık?

Yok abi, ben star değil, esnafım.

Haberin Devamı

Esnafım derken...

Yani öyle bahsettiğin gibi değil, öyle şeyler bana çok iddialı geliyor. Ben yaptığım işi sorumluluk olarak görüyorum, onu da elimden gelen en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum.

Şöhretten hiç mi etkilenmiyorsun? Mesela sabah aynaya baktığında ‘Demet Akbağ ile oynuyorum. Filmim festivallerde. Sosyal medyada 1,5 milyon takipçim var’ falan demiyor musun?

Emek veriyorum ve karşılığını gördüğümde onu egosantrik bir yerden algılamak bana biraz tehlikeli geliyor. Bir şey deniyorum, karşılık bulduğu zaman da ‘Ne mutlu bana’ diyorum kendime.

Başrolde olduğun ‘Hayat’ filmi Oscar aday adayı oldu. Bunu ilk duyduğunda ne hissettin? İnsan gece yatarken kırmızı halı hayali falan kuruyor mu?

Önce durumu kavrama sürecim oldu, sonra çok şaşırdım. Çünkü beklemiyorsun ve bir anda olu-
yor ya. Tabii çok mutlu oldum. Arkadaşlarım aradı, çok heyecanlandım. İnşallah aday adaylığını geçip aday da olur, o heyecanı da yaşarız. Hayal kurmaz olur musun?
Bir şey yapmış, uğraşmışsın, orada bir ekip işi var, çok kıymetli. Hem insana hayal kurduruyor hem gurur duyuyorsun.

Zeki Demirkubuz usta bir yönetmen... Bize klişeler dışında Demirkubuz’la çalışmayı nasıl anlatırsın?

Çok samimiydi, filmden sonra da abi-kardeşliğimiz, dostluğumuz devam etti. Mesleğe, hayata, insana ve duygulara dair bir sürü şey öğrendim ondan.

Haberin Devamı

Daha 26 yaşındasın, ilk sinema deneyiminde böyle bir yönetmenle bağımsız film çektin. Başta korku, tereddüt yaşadın mı?

Valla yaşadım, çok heyecanlandım. Senaryoyu okudum, çok sevdim. Tabii insan ‘Yeterince tecrübeli miyim, nasıl yaparım’ diye bir düşünüyor. Çünkü elinden gelenin en iyisini yapmak istiyorsun. Sağ olsun arkadaşlarım, menajerim Zeynep (Berkiş) beni telkin etti. Sonra Zeki (Demirkubuz) Abi’yle tanıştık, o kendime güvenle ilgili tereddütlerimi azme dönüştürdü. Hayatımda unutamayacağım bir süreç oldu.

Bu filmin izleyiciye verdiği mesaj nedir?

Aslında çok ismi gibi, hayat duygusuyla alakalı. İçinde hayattaki refleksleri, içgüdüleri barındıran bir film. Bunu da temelde iki genç karakter üstünden anlatıyor.

Haberin Devamı

Bu film sana hayat adına nasıl bir ders verdi?

Benim bakış açımı, mesleğe dair reflekslerimi değiştirdi. Uzun süre, çocukluğumdan beri hep dizilerde çalıştım. İster istemez benzer şeyleri yapıyor, belli şeylere odaklanıyorsun. Sinema filminde oynarken, oyunculukla alakalı yoğun tempoda çalışırken fark etmediğim, kendime refleks olarak edindiğim şeyleri gördüğüm anlar oldu. Zeki Abi sağ olsun okuduğum, gördüğüm şeye, içinde bulunduğum sahneye daha farklı bakmamı sağladı ve bir bakış açısı getirdi.

Karakterin Rıza nasıl biri?

Rıza çok güzel adam ya! Duygularının peşinden giden, duygularını anlamaya çalışan, taşrada dedesiyle yaşayıp fırında çalışan genç bir delikanlı. Kendine yapıldığını düşündüğü haksızlıkları çok samimi ve duygusal bir yerden algılayıp ona göre tepki veriyor ve bazen o tep-
kilerinden utanıyor.

Haberin Devamı

Bir Yılmaz Erdoğan oyunu olan ‘Aydınlıkevler’de Demet Akbağ ile oynuyorsun. Zeki Demirkubuz filmindesin ve film Oscar aday adayı. Biraz şanslı ve ballı mısın?

Biraz ballıyım. Tabii çalışarak, uğraşarak bir şeylerin olduğuna inanan biriyim ama işin bal ve kısmet tarafı da var. Çünkü genç yaşta böyle insanlarla denk gelip çalışmak, onları tanımak bence şanslı bir durum. O yüzden kendimi çok şanslı hissedip şükrediyorum.

‘Ben star değil esnafım’

HAYAT, HUZURSUZ OLMAK İÇİN ÇOK KISA

‘Hayat’ kelimesinin sendeki karşılığı nedir?

Benim için hayat, huzur demek. Bir şeyleri kafaya takmak ya da huzursuz olmak için hayat çok kısa. O yüzden nasıl huzurlu olur, nasıl öyle devam ederiz üzerine çalışıyorum. Şimdi de çok şükür huzurlu olduğum bir dönemdeyim.

Haberin Devamı

Peki senin hayatın nerede başlıyor?

Ankara’da başladı. Kalabalık bir aileyiz. Benden küçük iki erkek kardeşim, bir abim var. Babam doktor, annem biyolog.

Sen küçük yaşta başlamışsın oyunculuğa...

Evet, 10 yaşımda başladım.

O yaşta bu kararı ailen mi verdi?

Çok ufakken televizyonda bir şeyler izlerken anneme “Bak abiler ne güzel yapıyorlar, ben de yaparım” falan diyormuşum. Öyle bir heves varmış yani. Anne ve babam da sağ olsunlar bizleri istediğimiz ve mutlu olacağımız şeylere hep yönlendirirlerdi. Beni de Ankara Sanat Tiyatrosu’na götürdüler. Sınava girdim ve kursiyer öğrenci olarak başladım. Hafta sonları gidiyor, drama ve diksiyon dersleri alıyordum.

Oradan nasıl başladın profesyonel işlere?

Önce reklamlar oldu. İnternette video yüklediğimiz bir yetenek yarışması vardı. İnsanlar oyluyorlardı. Ben de amatör bir video yükledim. O yarışmayı kazanan dizide oynayacaktı. Sanırım 7’nci oldum. Orada bir cast ajansı videomun altına “Sizinle iletişime geçmek istiyoruz” diye yazmış. Evdekilere gösterdim. İstanbul’a geldiğimiz bir bayram ziyareti sırasında ajansa gittik. İlk kez bir deneme çekimine girdim ve 10 yaşında bir peynir reklamında oynadım. Ardından da ilk profesyonel işim ‘Ezel’ oldu.

Okulu ne yaptın?

Okula gidiyordum, o sebeple dizilerde uzun soluklu karakter rollerde oynamama ailem izin vermiyordu. Bir-iki bölümlük işleri kabul ediyordu. ‘Ezel’ dizisi üç bölüm olarak planlanmıştı, ailem de zaten üç bölüm için izin vermişti. Ama sonrasında hikâye ilerledi ve toplamda galiba 12 bölüm sürdü.

Konservatuvarda mı okudun?

Hayır, Bahçeşehir Üniversitesi’nde sinema bölümünü kazandım. Hâlâ devam ediyor okul, bitirmek istiyorum ama çalışırken çok zor tabii. İstanbul’a gelince ilk işim ‘Umuda Kelepçe Vurulmaz’ oldu. Çok yakın arkadaşım Mert’le de (Yazıcıoğlu) orada tanıştık. Ardından ‘Gülperi’, ‘Çukur’ ve ‘Güzel Günler’ geldi. Şimdi de ‘Karadut’.

‘Ben star değil esnafım’

EKİP RUHUNU EN ÇOK YAŞADIĞIM YER

‘Aydınlıkevler’ oyunu yeni sezonda devam ediyor. Ve ilk tiyatro oyunun...

Evet, 100 oyunu devirdik, düşününce çok geliyor ama bir o kadar da kolay geçti. Sadece oyuncu arkadaşlarımı değil, bütün ekip arkadaşlarımı çok seviyorum. Herkes çok iyi anlaşıyor, aramızda bir uyum var. Herkes oyun günü işi çok severek geliyor.

Sahne sana ne öğretti?

Demet Abla, Salih Abi (Bademci) ve diğer arkadaşlarımız o kadar tecrübeli isimler ki onlarla oynamak bana çok şey kattı. İnsan ilişkileri konusunda ekip ruhunu en çok yaşadığım yer olabilir.

Başka neler var sırada?

Bir de yeni sinema filmi çektik, bağımsız film, ismi ‘Annem Hakkında’, yönetmeni Soner Sert. Yeni bir dizimiz de var, ‘Karadut’. Canlandırdığım Bora karakteri genç bir mimar. Aklı başında, sessiz ve sırları olan, merak uyandıracak bir karakter.

‘Ben star değil esnafım’

BİR ŞEYİN ÜSTÜNE ÇOK DÜŞÜNÜR, KAFAYA TAKARIM

Sürekli alttan gelen yeni nesil seni korkutuyor mu?

Yok, ben herkesin bir kısmeti vardır diye bakıyorum.

Bu kadar hırssız biri misin gerçekten?

Galiba öyleyim, stresli olmayı çok seven biri değilim. Stres insana çok zarar veriyor, zaten günlük hayat yeterince stresli. Ama tabii yapmalıyım, bunun için çalışmalıyım dediğim şeyler, isteklerim ve tutkularım var.

Kariyerine baktığımda çok iş yapmışsın ama az söyleşin var...

Ben daha sakinimdir, genelde röportaj verirken de o dönem yaptığım iş neyse onu anlatıp paylaşayım istiyorum. Bir de öyle olunca kendimi daha rahat ifade ediyorum.

Çok tatlı, pozitif, insana güven veren bir ifaden var. Hiç mi sinirlenmezsin?

Genelde gülüyorum, pozitifim ama
ben de insanım, sinirlendiğim nadir de olsa oluyor.

Aslında çok yakışıklısın ama sempatiklik sanki daha ön planda duruşunda...

Ben aile içinde de sempatik bulunurdum. Bir de yaramazdım, özellikle ortaokul, lise zamanları. Tam yamyam bir çocuktum. Mesela birinin camı kırılsın, hemen “Burak mı yaptı” diye bizim kapıya gelirlerdi.

Defoların neler?

Anksiyetesi olan biriyim. Bir şeyin üstüne çok düşünür, kafaya takarım. Ama insan yaş aldıkça ‘Düşünme be oğlum, hallolur, bir şekilde çözülür’ demeyi öğreniyor.

Sen bu kadar kafana takarken aşkı nasıl yaşıyorsun?

İnsanın yaşarken içinde bulunmaktan mutlu olduğu, çok güvende hissettiği, huzur bulduğu bir alan sanırım.

Leyla Tanlar ile uzun süredir birliktesiniz. Nişanlandınız da... İkiniz de oyuncusunuz. Sizin evin gündemi hep dizi, reyting ve sinema mıdır?

Biz her konudan konuşuyoruz. Senaryoları okur, birbirimize fikir veririz; yemek ve futbol konuşuruz. Ben dediğim gibi esnafımdır, her konuda konuşmayı severim. O benim en yakın arkadaşım, öyle bakıyoruz hayata.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!